"Başörtüsünün Serbestliği Karşı Devrimdir"
Gazeteport sitesinin başörtüsü yasağını ilk uygulayan rektör Kemal Alemdaroğlu ile röportajı. Aynen alıntılayıp sizlere sunuyoruz.
Kemal Alemdaroğlu 28 Şubat döneminde üniversitelerde kat’i türban yasağının ilk uygulayıcısı olan rektör. İstanbul Üniversitesi’nin 31 Aralık 1997’den 22 Eylül 2004’e kadarki döneminin rektörü. AİHM’in meşhur türban kararına yol açan davanın sahibi Leyla Şahin’in davasına konu olan kişi. O dönemi ve bugünkü türban tartışmalarını sorduk. İşte Alemdaroğlu’nun anlattıkları:
-10 yıl sonra da üniversitede türbanı tartışıyoruz. Bugünün türban tartışmasını nasıl görüyorsunuz?
10 yıl önce iktidardaki anlayışla bugünkü iktidar anlayışı arasında fark var. Bugün daha kötü bir durumdayız. Çünkü türbana üniversitede serbesti, bugün iktidarın siyasi bir dayatması halinde. Bugün olanlar benim türban yasağı uygulamaları konusunda ne kadar haklı olduğumu gösteriyor.
-Yasak konmasına rağmen sorun çözülmedi
Sorun yasakta değil, yasağı delme anlayışında. Bugün üniversite kapılarında türban nedeniyle okulu bırakıp da kapıya yığılan kimse yok. Herkes başı açık bir şekilde giriyor üniversiteye. Okumak isteyip de okuyamayan bir kişi bile yok. Bazı imam hatip liselerinde türban nedeniyle olaylar çıkıyor sadece. Ama üniversitede herhangi bir olay yok. Eskiden öyle değildi. Mesela Cerrahpaşa’nın içinde 5 tane cami vardı. Türbanlı kız öğrenciler dersliklerle koridor arasında toplu namaz kılmak isterlerdi. Bugün bu tür olaylar yok. Kendilerini iktidarda görüyorlar demek ki.
-Sizin rektörlük döneminizden önce üniversitede türban yasağı uygulanmıyordu
Ben üniversitede türban yasağını ilk başlatan kişiyim. 1997 sonunda rektör oldum. Ondan 4-5 ay öncesinde Milli Eğitim Bakanlığı bir genelge yayınlayarak, öğrencilerin üniversiteden içeri girerken başı açık fotoğraflı bir kimlik ibraz etmesini şart koştu. Tam o günlerde Alman bir diş hekimi profesöre doktora salonunda fahri doktora vermek üzere bir araya geldiğimiz sırada dışarıda biriken 100 kadar türbanlı öğrenci kimlik uygulamasını protesto etmek üzere toplandı. Onları ikna ederek dışarı çıkardık. Ertesi gün de, kimlik kontrollerinin yapılacağını kesin bir şekilde duyurduk. Ve, üniversiteye türbanla girilemeyeceğini beyan ettik. Ki, zaten Milli Eğitim Bakanı Uluğbay’ın da bu yönde genelgesi gelmişti. Aslında üniversitede türban yasağı konusunda ilk karar 1968’de Danıştay’dan. Bunu takiben 1974, 1982, 1984, 1988, 1990’da gelen kararlar var.
-Hükümet şu anda üniversitede türbana serbesti için uğraşıyor
Bu abesle iştigal. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası açıktır. Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir. Yargı kararlarına aykırı yasa yapılamaz var Anayasaya bu kararlara aykırı hüküm koyulamaz.
-Meclis Başkanı Toptan sizin bu dediğinize “Hakimler devleti” diyor.
Bu onun talihsiz bir ifadesi. Yargı organlarının kararları hakimler devleti şeklinde yorumlanamaz. Bakın ben şimdi size şunu anlatmak istiyorum. Geçenlerde bir televizyon programında MHP’nin temsilcisi Anayasa’nın 42. Maddesinin, “Kimse eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz” ifadesine atıfta bulundu. Halbuki o maddenin 2., 3. ve 4. Fıkrası, “Eğitim ve öğrenim hürriyeti anayasaya sadakat borcunu ortadan kaldırmaz” diyor. MHP maddeleri eksik anlatıyor.
-Siz Anayasamıza atıfta bulunuyorsunuz ama Hükümet Anayasayı değiştirmeye çalışıyor. Anayasa hükümleri değişirse?
Dünyanın hiçbir yerinde sokaktaki vatandaş anayasaları yorumlayamaz. Anayasaları yüksek yargı kararları yorumlar. Bizde de Anayasa Mahkemesi’nin kararları Anayasa hükümlerini yorumlamıştır.
-Ya bir gün Anayasa hükümlerini farklı yorumlayanlar gelirse? Anayasa Mahkemesi’nin yeni üyeleri farklı yorumlarda bulunursa?
Bu dediğiniz Meclis Başkanı Toptan’ın sözünü ettiği hakimler devletinde olur. Hukuk devletlerinde anayasa mahkemeleri bugüne kadar verdikleri kararlara uyarlar. Mahkeme kararları süreklilik arz eder. Bu bir genel hukuk kuralıdır.
-Türkiye’deki hukukçu milyösü (kültürü, ortamı, zihniyeti) değişirse?
Bu çok kötü bir ihtimal. En kötü ihtimaller üzerinden gitmeyelim. Size basından örnek vereyim. Yılların basın kuruluşları kişilerle değişmez mesela. Başına kim gelirse gelsin onlar çizgilerini değiştirmez.
-Bugün geçmişe baktığınızda türban yasağının katı bir uygulayıcısı olmak sizi nasıl etkiliyor?
Bu sorunun cevabı biraz özel hayatıma giriyor. Buna cevap vermek istemiyorum. Ben yüksek yargımızın ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarını uyguladım.
-Leyla Şahin’le bir röportaj yapmıştım. Bana sizin Cerrahpaşa’nın kapısına polis diktiğinizi ve polisin ona çok kötü muamele ettiğini anlatmıştı..
Polisin davranışı rektörle alakalı değil. O emniyet müdürlüğü ile alakalı bir şey. Benim kapıdaki polisten haberim yok. Benimle alakalı bir husus değil bu. Ayrıca ben Leyla Şahin’in Cerrahpaşa’dan türban yasağı nedeniyle ayrıldığından emin değilim. Belki yurtdışında bulduğu okuma imkanı nedeniyle orayı tercih etmiştir. Biz sürekli olarak öğrencilerin okuldan ayrılma nedenlerini belgelerle inceler ve araştırırdık. Her sene 10.000 öğrenci kayıt yaptırır ortalama. Sene sonunda bakardık kim neden ayrılmış diye. Türban yasağı nedeniyle okulu bırakana rastlamadık. Şimdiki Cumhurbaşkanı’nın eşinin üniversiteye türban yasağı nedeniyle gitmediği söyleniyor. Bilmiyorum. Ben üniversite kayıtlarında bu nedenle okul bırakanı görmedim.
-Türban konusunun insani iletişimine nasıl bakıyorsunuz?
Ben bir hekimim. 46 yıldır insanlarla çalışıyorum. İzin verin bu işleri bileyim. Sizin kuşakla benim kuşağım arasında iki kuşak var. Halkı ve toplumu çok iyi tanıyorum ben. Ben yasaları uygulayan bir kişiyim. Azrail değilim, şeytan hiç değilim. Kimse beni öcü görmesin.
- Sizin aile yapınız nasıl?
Ben Trabzonluyum. Çok dürüst bir ailem vardı. Babam Atatürkçü bir disiplinin sahibiydi. Devletin korunması gerektiğini bilirdi. Ailem dindardı. Annem başörtülüydü. 5 vakit namazını kılardı. Ama kolları dirseklerinden itibaren açıktı. Bazıları “bu dine aykırı” der mesela. Din bir yorum meselesidir. Bugün bana bir hacı geldi hasta olarak. “Bazı kişiler dini çıkmaza sokuyor” dedi. Din toplumsal anlamda bir yorum konusu haline getirilince olmuyor.
- Üniversitedeyken türbanlı öğrencilerle türban yasağı konusunda sohbet ederek iletişim kurmayı denediniz mi?
Benim torunum yaşındaki öğrencilerle sohbet etmem pek olmaz herhalde.
-Torunlarınızla sohbet etmez misiniz?
Ederim, ederim de. Üniversitede sohbet olmadı öyle. Ama türbanlı hastalarım var. Ben insanlar arasında ayrım yapmam. Hekimim ayrıca. Kimsenin özel tercihleri ile uğraşmam. Kulaktaki küpeyle de uğraşmam.
-Siz türbanla uğraşan camiada çok tanınıyorsunuz. Bu sizi rahatsız ediyor mu yaşamınızda?
Benim gibi birinin yolda giderken daha dikkatli olması gerekiyor. Ama bu benim psikolojimin bozulduğu anlamına gelmiyor. Toplumsal işlerde sorumluluk alanlar hep bir baskı altında olurlar. Bugün bazı rektörlerin iktidar baskısı altında olmaları gibi mesela. Ben yasaları uyguladım. Bakın nüfus sayımının sonuçları açıklandı. Nüfusumuz 70 milyonu geçmiş. Bu 70 milyon Atatürk Türkiye’sinde yaşıyor. Nüfusunun yüzde 99’u Müslüman olan bir ülkede bir kesim, “Dini inancım nedeniyle üniversiteye türbanlı gitmek istiyorum” derse, bu Müslümanlar arasında ayrımcılık yapmak ve din sebepli baskıların artmasına zemin vermek anlamına gelir. Üniversitede türban zorlaması karşı devrim hareketidir. Türban ülkemizde siyasal İslam’in simgesi haline getirildi. Başbakan da, “Velev ki siyasi simge olsun” diyor. Ama Yargıtay Başsavcısının söylediklerine dikkat etmek lazım. Bakın, Türkiye’de eskiden okullarda kahramanlık müsamereleri vardı. Şimdi türban müsamereleri var. Bunlar Osmanlı, ümmet ve karşı devrim girişimleridir.
-Türkiye’de türban üniversitede serbest bırakılırsa ne olur?
Cehennem olur.
-Nasıl cehennem olur?
İşte öyle. Cehennem olur.
-Sizin öngörünüz nedir? Üniversitede türbana serbesti getirebilir mi Hükümet? MHP ile görüşmelerinden sonuç alır mı?
Hayır. Bu sadece konuşulur ve bize zaman kaybettirir. MHP ile anlaşılsa da değişen bir şey olmaz. Yargı organlarının kararları açıktır. Bu durumu kimse değiştiremez. MHP zaten kendisi de şöyle söylüyor. “Bu işin siyasi rantını hep AKP yedi”. Yani diyorlar ki, “Biraz da biz yiyelim bu rantı”. Ama bu işten türbana üniversitede serbesti yönünde bir sonuç çıkmaz. CHP de bunu bildiği için sakin duruyor zaten. Farkındaysanız, CHP bu konuda pek konuşmadı.
-Sizce Türk Silahlı Kuvvetleri bu konuda ne durumda?
Onu Ordu’ya sorun. İstanbul’dasınız. Mesela 1. Ordu Komutanı’na sorun. Ama şunu söyleyeyim. TSK bu ülkenin kurucu organıdır. Olan her şeyi mutlaka izler.