
Abdurrahman Dilipak
Bazı şeyleri neden anlamak istemez ki insanlar
Bugün FETÖ denilen Fetullah Gülen’in “The Cemaat”ını örgütleyen CIA ve RAND Corp. Değil mi? İŞİD’i kim, niçin, nasıl örgütledi bilmiyor muyuz? İngilizler Şerif Hüseyin’i Halife yapmak istemedi mi? Kalkancı Tarikatını kim örgütlemişti?
Kemalizm’in de, Kemalist Türk Milliyetçiliğinin de fikir babası Tekinalp/Moiz Kohen değil mi? Türk Ocağı’nın ana sponsoru da Lazaro Franco değil mi? “Kürt Milliyetçiliğinin Esasları”nı yazan Ziya Gökalp Kürt Yahudisi değil mi? Siz o kitabı “Türk Milliyetçiliğinin Esasları” diye okuyorsunuz. Rıza Nur adamı çağırıp, tehdit edip, Kürt Milliyetçiliğini Türk Milliyetçiliği diye yeniden yazdırdı! Açın Bakın Rıza Nur’un hatıralarına. Sahi Apo kim? Karısı Kesire ya da kayın pederi kimdi?
Yakın zamanın BÇG’si FETÖ’ye karşı idi ve bunlar Kemalizm’i savunuyordu. FETÖ’yü kim örgütledi ise BÇG’yi de onlar örgütledi.
Biliyorsunuzdur belki, Adnan Oktar aynı zamanda Kemalist’ti. Adnan Oktar aslında Mason, CHABAT’cı biri. Ama Masonluğa, Siyonizm’e en fazla karşı, Kemalizm konusunda Kemalistlerin hedef tahtası olan bir parti vardı, Refah Partisi diye. O da orada Refah Partilileri Masonluğa karşı kışkırtırdı. Başörtüsü davasının en hızlı savunucusu bir partinin içindekilerin bu gün geldikleri noktada nasıl bir pornocu olduklarını görüyorsunuzdur.
Menderes ya da İnönü kim biliyor musunuz? Fevzi Çakmak Nakşi Küçük Hüseyin efendiye bağlı idi o da Sabatayist’ti. “Galib Hoca” lakablı Celal Bayar desen “Alliance İsrailete” mezunu.
Haydar Baş Milli Görüş’ten Kemalizm’e nasıl evirildi sanıyorsunuz?
Türk Dil Kurumun başına Agop Dilaçar diye biri niye getiriliyor ki?
Türk Milliyetçileri sağcıdır, Arap Milliyetçileri solcu. Solcu Türkler Bekaa’daki Filistin kamplarında Arap sosyalistleri ile birlikte Siyonistlere karşı savaşmak için giderlerdi. O zaman Solcular, FKÖ’nün şahsında Arap Ulusal Direniş hareketini antiemperyalist mücadelenin bir parçası sayardı. Gel zaman git zaman, o cephe Hamas bağlantılı İslami bir kimlik kazanınca solcular gitti, bizimkiler geldi. Filistin direniş hareketine solun desteği de bir anda kesiliverdi.
Türk İslam’ı (!?) da, Türk Sağı da, Türk solu da, Kemalizm de hepsinin içinde Türk olmayan unsurların parmağı var. Türkler böyle de, Kürtlerin durumu farklı mı? Ya da ötekiler de farklı değil ki! Kaldı ki, bunların hepsi de kendi içinde 40 parçaya bölündü. Aynı durum Malay’ın da Hind Müslümanlarının da, Fars/Şii grubunun da, Arab dünyasının da, Afrika, Avrupa, Amerika’daki Müslümanların da durumu pek farklı değil. Dini, Mezhebi, etnik, ideolojik, politik, felsefi ve vicdani kanaat farklılıkları sebebi ile herkes kendi içinde 40 parçaya ayrıldı.
Müslümanların 72 fırkaya ayrılacağı söylenirdi, ahir zamanda, bunlardan sadece bir tanesi kurtuluşa erecekti, o da “Fırka-i Naciye” olacaktı. O sayı aşılalı çok oldu da, herkes kendi fırkasını o fırkadan zannediyor. Oysa kurtuluşa erenler, fırkası olsa da fırkacılık yapmayanlardan oluşan bir fırka olacaktır.
Türk sağını anlamak için Ruzi Nazar’ı, Enver Altaylı’yı iyi anlamak gerek. Türk solu da yine aynı merkezi işi. Hep söylediğim gibi, birileri aynı ülkenin çocuklarının kanları ve gözyaşları üzerinden kendilerine iktidar ve servet üretti. Soğuk savaş, aslında 3. Dünya savaşı idi. Kirli ve kanlı bir savaştı bu, sağ-sol diye, aynı ülke çocuklarının birbirlerini vurduğu, hem de aynı silahla! Ölen ölüyor, kalan sağlar, onların oluyordu!
En milli resmi örgüt, kimilerine göre TSK idi değil mi? TSK emir komuta altında yaptığı darbeden hemen sonra kurulan ara rejim hükümetlerinin 3 te ikisi Masondu. Ve her darbe döneminde, Meclis kapatılıp, partiler ve derneklerin kapısına kilit vurulurken Mason Locaları hep açık kaldı!?
Bize anlatılan din de tarihte, dünyaya ve hayata dair bilgilerin de, tıpkı hayvanların bitkilerin geni/tohumu ile oynadıkları gibi bunların de hücreleri ile oynadılar. Hava, su, toprak zehirlendi. Kafamız, kalbimiz, midemiz, bağırsaklarımız, damarlarımız işgal altında.. Siz hala tankların sınırdan girmesini mi bekliyordunuz yoksa. Havadan uçakların bomba yağdırmasını, paraşütle askerlerin inmesini bekliyorsanız, onlar eskidendi. Şimdi Avatar askerler var. Bir siber savaşın içindeyiz, Biyolojik bir savaşla vurulduk aslında. Kimyasal savaş uçakları ile tepemizden zehir püskürtüyorlar. Avatar savaşçılar, Humanoidler hazır, BioHackerlerde Klonoidler de pek yakında. Ardından Android Humanoidler gelecek. Ekonomik savaşa, Psikolojik savaşa, biyolojik savaşa, kimyasal savaşa da gerek kalmayacak kafamıza çip takıp, Kripto paraya geçince. Karbon ayak izinizi izlemeye başladıklarında, uyandığınızda kurtulmak için çok geç kalmış olacaksınız.. O zaman İHA’larınız, SİHA’larınız da işe yaramayacak, Füzeleriniz de. Zaten şimdiden akıllı telefonlar, evler, akıllı otomobil kullanıcıları, akıllı işyerlerinde ve akıllı şehirlerde yaşayanların şimdiden TEK TIK’lık canı var. Siber terminatörler düğmeye bastıktan sonra Hastahaneler de işlevsiz kalacak. Çünkü onlar da siber kontrol altında.. Bu Satanist, Pedefolik Siyonist düşmanlar, esbabı cefasın toplayıp geliyor. Celladına aşık Siyaset, bürokrasi, Sermaye, Akademi, Media, onlara yol açmak için seferber olmuş sanki!
Hepimizin, övünmeyi-dövünmeyi bırakıp, önce kendi içimize bakmamız gerek. Sahi o Cumhuriyet mitinglerini kim yap(tır)dı, 28 Şubat döneminde. O “5’li çete” neyin nesi idi. Hani el “TOB, DİSK, TÜRKİŞ, TESK ve TİSK”i bir araya getirdi. Bu güne gelin, seçim ittifaklarında o olmazı olduran el kimin eli idi.
Biliyor musunuz, Osmanlı Bankası reklamlarında denildiği gibi yok aslında birbirimizden bir farkımız, tek farkımız adımız! “Demirbank hayırlı günler diler”.
O mecliste birbirine meydan okuyan, Arslan kesilenler, batından bir yasa teklifi geldiğinde, hani şu İstanbul sözleşmesi ve Lanzarote örneğinde olduğu gibi nasıl uysal kuzuya dönüşüveriyorlar öyle. AKP-CHP, MHP-HDP birlikte oy kullanıyorlar. Turhan’ın ünlü karikatüründe ifadesini bulan, “domuz ağılında yavrularını emziren anaç domuz’u emmek için ağılın kapısında bekleyen uysal koyun olmak”tan, batının uzuz asker deposu, sıçrama tahtası, ucuz iş gücü ve pazarı olmaktan ne zaman ve nasıl kurtulacağız bu gidiş ve bu kafa ile bilmiyorum.
Bizim gibi “Demokrasicilik oynayan ülkeler”de bir düzine Parti liderini, Bir düzine dini önderi, bir düzine İdeolojik kanaat önderini, bir düzine sermaye sahibini, bir düzine Akademisyeni, bir düzüne Meslek odası, sendika, STK’yı yanına aldınız mı, bir de bir düzine mafya babasını, derin adamı yanınıza aldınız mı gerisi tamam.
Bu parti genel başkanları bu gibi ülkelerde sadece partinin genel başkanı değil, sahibidir. İdeolojik önderidir. Onlara dini bir misyon da yüklenir ve kutsal bir kişiliğe dönüştürülür. O da çevresindekini “Teb’a” ve “Reaya” olarak görür zaten. Partide genel başkanlar TEK adamdır ve bu rol Mustafa Kemal’den tevarüs etmiştir. Bunların genel kurullarında ortada Türk bayrağı, bir yanda o büyüklükte Mustafa Kemalin resmi, öbür tarafta Genel başkanın Resmi vardır. Parti bayrağı her yerdedir.
Öteki ülkelerde ya TEK PARTİ vardır, ya da Parti de yoktur, bir Aile vardır. O ailenin de tepesinde sonuçta yine bir MONARK vardır. İktidar bir şekilde babadan oğula geçecek şekilde planlanmış olsa da Derin güçler, büyük efendiler bazan bu düzeni bozarlar
Bugün BOP bölgedeki Osmanlı sonrası kurulan 23 ülkenin sınır, rejim ve iktidar yapılarını yeniden dizayn etmek istemiyor mu? Gazze’den başladılar. Trump Gazze’yi “kupon bir arsa” olarak görüyor. O oraya baktığında enkazı, evleri başlarına yıkılan insanları değil, bir tatil merkezi ve bir eğlence merkezini görüyor. Emlakçı gözü ile bakıyor. Gazze halkını 3’e bölüyor, etliye-sütlüye karışmayanlar. Hamas yöneticileri ve üyeleri, İzzeddin Kassam mücahdiler. İlk gruptakiler kalabilirler (öyle birileri bulabilirlerse). Çünkü ucuz işgücü olarak onlara ihtiyaç var. 2. Gruptakilerin yöneticileri 3. Grupla birlikte değerlendirilecek ve terörist kategorisinde değerlendirilecekler, diğer teröre yardım ve yataklık ettikleri için tutuklanacaklar. 3. gruptakilerse terör listesinde oldukları için infaz edilecekler. Gazze’nin/Gazze’lilerin başına gelen öteki ülkelerinde başına gelecek, eğer bu ateş orada söndürülmezse. Onun için Gazze’yi savunmak, İstanbul’u, Ankara’yı, Hatay’ı, Urfa’yı savunmaktır. Gazze’yi savunmak, Şam’ı, Beyrut’u, Amman’ı, Kahire’yi savunmaktır. Daha doğrusu Bağdat’tan başlayıp, Arab yarımadasındaki tüm ülkeleri savunmaktır. Ne var ki, birilerinin gözleri var görmüyorlar, kulakları var duymuyorlar, kalpleri var hissetmiyorlar. Tarih bilinci, hafızası da yok, dünyada neler olup-bittiğinin de farkında değiller, gelecek tasavvurları da yok. Ne TeoPolitik’ten anlıyor, ne jeoPolitika’dan, JeoStrateji’den anlıyorlar. Ve bu akılsız liderlere tapınan bir kalabalıklar kaçtıklarını sandıkları şeye doğru yokuş aşağı koşar gibi gidiyorlar. “Durun kalabalıklar, bu sokak çıkmaz sokak” diye bağırıyoruz da, “kollarımızı makas gibi açarak”, dinleyen mi var! Selam ve dua ile.