Bediüzzaman'ın Naaşına Asit Dökmüşler !
Yıllardır tartışılan "Bediüzzaman'ın naaşına ne oldu?" sorusunun cevabını Üstad'ın yakın talebelerinden Said Özdemir verdi. Özdemir, Bediüzzaman'ın naaşını bulduklarını yıllar sonra açıkladı.
27 Mayıs darbesini gerçekleştiren cuntacıların, Bediüzzaman Said Nursi'nin naaşını vefat ettiği Şanlıurfa'da mezardan çıkararak bilinmeyen bir yere nakletmesi tartışmasına, Habervaktim'in Üstad'ın has talebelerinden Said Özdemir'le yaptığı röportajla nokta konuluyor.
Bediüzzaman'ın mezarını bulduklarını ilk kez açıklayan Özdemir, sandukanın ters konulduğunu, ceset bozulsun diye asit döküldüğünü, naaşı tekrar Üstad'ın vasiyet ettiği yere götürüp defnettiklerini, zaman zaman gidip kabri ziyaret ettiğini söyledi.
İşte Said Özdemir'in röportajındaki o bölümler:
"SANDUKASINI TERS KOYMUŞLARDI"
Sanırım vefatında Üstad'ın yanında değildiniz?
20 Mart 1960'da Ulucanlar'da hapse girdik. Sikke-i Tasdik-i Gaybi'den dolayı. 23 Mart'ta yani 3 gün sonra Üstad Urfa'ya gitti, vefat etti orada.
Vefatını nasıl duydunuz?
Gazetede duyduk.
Nasıl bir duyguydu hapiste olup da Üstad'ın cenazesine gidememek?
Üzüldük. Dedik ki; biz onun cenazesine gidemedik. 33 gün sonra hapisten çıktık. Ondan sonra Urfa'ya gittik. Üstad'ın kabrini ziyaret ettik.
Zaten kabri darbeden sonra kaldırıldı?
Ondan sonra kaldırdılar. İlk önce askeriye onu kaldırdı. Abdülmecit Abi'den (Said Nursi'nin kardeşi) bizzat duydum. "Urfa'da cenazeyi çıkardılar. Tayyareye binip bilinmeyen bir istikamete geldik" diyor. Gece olduğu için bir de ihtiyar kendisi, neresi olduğunu bilmiyor. "Askeri cemseler geldi. Oraya bindirdiler. Bir hayli yol gittik. Sonra bir yere geldik. Askerler yeri kazdı" diyor. Üstad'ı sandukasını olduğu gibi koymuşlar. Bunlar kapatmışlar.
Mezarlığa mı koymuşlar?
Evet mezarlığa koymuşlar.
Şu an kabrinin nerede olduğu konusunda herhangi bir şey çıkmadı mı?
Biliyoruz ama söylemeye iznimiz yok.
Siz nerede olduğunu biliyor musunuz?
Biliyorum.
Şu an Türkiye'nin neresinde olduğunu biliyorsunuz?
Biliyoruz. Abi'lerle beraber onu defnettik.
Nasıl yani?
Mezarlıktaki bir yeri kazarken Üstad'ın sandukasına rastlıyorlar. Ondan sonra Abi'lerle beraber bizi çağırdılar. Aldık Üstad'ı kendi vasiyet ettiği yere götürdük. Orada defnettik.
Siz kendiniz defnettiniz öyle mi?
Evet. Fakat söylemeye izin yok.
Hangi ilde olduğu konusunda, Isparta diyorlar?
Bir şey diyemem.
Yani darbecilerin sahipsiz bir şekilde koyduğu yerden çıkarttınız. Sandukasını kim tanıdı?
Sandukası belliydi zaten. Sandukayı da ters koymuşlar. Sandukayı açtık, Üstad belli görünüyor zaten.
Naaşını gördünüz öyle mi?
Evet.
Sandukasını nasıl ters koymuşlar, naaşını ters mi gömmüşler?
Ters koymuşlar böyle. Gece olduğu için.
Sırt üstü değil, yüz üstü koymuşlar?
Evet sandukayı olduğu gibi koymuşlar.
Peki kıbleye göre ayarlama yapmışlar mıydı?
Yok askerler öyle gömüp gitmişler.
Biran önce gömüp gidelim diye öyle Üstad'ın naaşını saygısız bir şekilde koymuşlar yani?
Evet.
Ne hissettiniz gördüğünüzde?
Tabii sevindik. Üstad'ın vasiyetini yerine getirdik.
"ASİT DÖKMÜŞLER"
Tabutu açtığınızda Üstad'ın naaşı bozulmuş muydu?
Bozulmamıştı. Hatta onlar bozmak için çok uğraşmışlar ama Allah'ın lütfu hiçbir şey olmamış.
Nasıl yani?
Tabutun içine asit dökmüşler. Ama Allah'ın izniyle hiç zarar vermemiş.
Darbeciler Üstad'ın cesedi bozulsun diye tabuta asit koymuşlar ama bulunduğunda bugünkü gibi sağlamdı öyle mi?
Evet.
Kiminle beraber gittiniz?
Üstad'ın ilk talebeleriyle beraber. Söylemem onu.
Gittiniz oradan aldınız?
Ondan sonra da Üstad'ın kendi vasiyet ettiği yere götürdük.
Sonradan sıkıntı çıkarttılar mı size?
Yok.
Habersiz mi götürdünüz?
Tabii.
Başka bir ile götürdünüz?
Evet.
Peki sadece has talebeleriyle mi gittiniz, orada bulunanlardan birisi söylerse?
Üstad'ın talebeleriyle beraber.
Mezarlık mıydı bu defnettiğiniz yer?
Söylemiyoruz.
Yani başka birisi meçhul diye kazıp açsa öyle bir durum olmaz mı?
Öyle bir durum yok.
Peki ziyaret ediyor musunuz Üstad'ın kabrini?
Bazen ediyoruz.
Bazen gidip ziyaret ediyorsunuz?
Evet.
Hocam neden kabrinin bilinmesini istemiyorsunuz?
Üstad kendisi istemiyor. Diyor ki: "ben Risale-i Nur'un önüne bir perde olmayayım. Üstad böyleydi, Üstad şöyleydi... Esas Risale-i Nur'dur."
Türbeye çevrilmesin diye?
Kendisi perde olmasın. Bütün nazarlar hep Risale-i Nur'a dönsün diye.
Peki sizden sonra kimse bilmeyecek mi?
Biz ona karışmıyoruz.
Amiyane tabirle bu sır sizinle beraber mezara mı gidecek?
Artık bilmiyoruz. Üstad kendisi bize öyle söyledi.
Kaynak: Habervaktim