Kerbela Kıyamının Sebep Ve Faktörleri

Kerbela Kıyamının Sebep Ve Faktörleri

İmam Humeynie -ra- göre İmam Hüseyin'in Kerbela kıyamı, İslamın saptırılmasını engelledi

Sadr-ı İslamda, hürriyet ve adaletin temelini atan son peygamber hz. Resulullah'ın -s.a.v- rıhletinden sonra Emeviler'in sapmaları neticesinde islam zalimlerin midesine inmek ve adalet zalimlerin ayakları altında yok olmak üzereydi ki şehidler efendisi aleyhisselam şanlı Âşura kıyamını gerçekleştirdi.
*
Yezîdîlerin zalim iktidarı, islamın nurlu çehresine kızıl bir kalem çekmek ve büyük islam peygamberi sallallah-u aleyhi ve âlihi vesellem'le sadr-ı islam müslümanlarının katıldığı dayanılmaz zahmetler ve fedakar şehidlerin kanını unutturup heder ettirmek üzereydi...
*
Cahiliye döneminin artıkları ve bunlar tarafından inceden inceye hesaplanmış "milliyetçiliği horlatma ve ne haber geldi, ne de vahy indi, hepsi de yalandı" sloganıyla arap kavmiyetçiliği(20) güdenlerin sapık ve maksatlı programlarıyla islam giderek yok olmaya ve islamî sistemi şahinşahlık sistemine dönüştürüp islâmı ve vahyi yalnızlığa itmeye başlamışlardı ki ansızın, ilahi vahyin usaresinden beslenmiş ve Resuller efendisi Muhammed Mustafa'yla evliyalar seyyidi hz. Ali'nin elinde yetişmiş ve kadınların en yücesi Sıddıka-i Tahire tarafından terbiye edilmiş fevkalade büyük bir şahsiyet meydana çıkıp kıyam ediyor ve eşi görülmemiş bir fedekarlık ve ilahi bir hareketle büyük bir hadise yaratıyor...
*
Ümeyyeoğulları -Emeviler- islâmı ortadan kaldırmaya niyetlenmişlerdi.
*
Yıkılıp gitmiş olan Emevi iktidarı islâm dininin devlet sistemini tağuti bir sistem ve islâmı getiren o yüce insanı da gerçek yüzünün tam tersi bir çehreyle tanıtmaya doğru gidiyordu. Cengiz -Han'ın- İran'ın başına getirdiklerini,(21) Muaviye'yle zalim oğlu islâmın başına getirdiler; "Allah resulünün halifesi" adıyla hem de!... Bunlar, vahy okulunun temelini şeytani bir rejime dönüştürdüler.
*
Hz. Seyyiduşşuheda -İmam Hüseyin, Muaviye'yle oğlu Yezid'in -islâm dinini ortadan kaldırmaya ve bu dini olduğunun tersine bir şekilde insanlara göstermeye başladıklarını gördü... Güç kazanmaya değil, insan yetiştirmeye gelen bir dindir islâm... -Ne var ki- bunlar, bu baba-oğul, şu öteki baba-oğulun(22) yaptığı gibi islâmı tersine göstermedeydiler... Şarap içiyorlardı...
Cemaat imamlığı da yapıyorlardı üstelik... Oysa tertipledikleri oturum ve toplantılar sefilâne eğlence ve ayyaşlıkla içiçeydi. Akla gelecek herşey vardı onlarda -Muaviye'yle Yezid'de- ardında cemaat vardı... Evet, cemaat imamlığı da yapıyordu bunlar; kumarbaz imam! Cuma imamlığı da yapmışlardır, minbere çıkmış, hutbe okumuşlardır... Evet, minbere de çıkardı bunlar... Hz. Resulullah adına, ama bizzat Resulullah'a karşı kıyam etmişti bunlar... "Lailaheillallah" sloganlarıyla yine "Lailaheillallah"a karşı ayaklanmışlardır. Amel ve davranışları şeytânî; sloganları ise "Allah resulünün halifesi" ünvanıylaydı!
*
Yezid de bir sultandı, güç ve iktidar sahibiydi. Arzettiğim üzere, Yezid, salatanat için gerekli herşeye sahipti. Muaviye'den sonra oydu işte. Hz. Seyysiduşşuheda neye dayanarak çağının sultanıyla çatışmaya girdi acaba -hiç düşündünüz mü?- Sözümona "zıllullah"a (Allah'ın yeryüzündeki gölgesi)(23) neden karşı çıktı? Eğer iktidarda olana, sırf iktidarda olduğu ve ululemr bulunduğu için karşı çıkılmaması gerekiyorsa hz. Hüseyin -s- hangi delile dayanarak çağının sultanına karşı çıktı acaba? Hem, çağının ululemri ve sultanı olan o şahıs kelime-i şehadet getirmede ve "ben peygamberin halifesiyim" demedeydi! -Hz. İmam Hüseyin bu ululemre karşı çıktı- çünkü o şer'an meşruluk taşımıyordu, o bir kaçaktı, bu milleti sömürmek istiyordu, bu milleti yiyip bitirmek istiyordu; millete ait olan çıkarları kendisi ve adamları yemek istiyordu.
*
Yönetimin babadan oğula geçtiği krallık ve sultanlık sistemi, tesisini engelleyebilmek için hz. Seyyiduşşuheda'nın kıyam edip şehid düştüğü o mâlum uğursuz ve bâtıl yönetim tarzıdır. Yezid'in veliahdliğini reddetmek ve onun iktidarını resmen ve meşru kabul etmemek için kıyam etti ve bütün müslümanları da kıyam etmeğe çağırdı. Çünkü böyle şey yoktur islamda; krallık, sultanlık, yönetimin babadan oğula geçmesi gibi şeyler yoktur islamda.
*
Muaviye'yle Yezid'in islama doğurduğu tehlike bu ikisinin sırf hilafeti gasbetmiş olması değildir, ötekine oranla bu küçük bir tehlike sayılır... Bunların sebep olduğu asıl tehlike, islamı bir nevi saltanat ve krallık rejimine dönüştürmek istemeleriydi; maneviyatı tağutçuluğa dönüştürmek ve tağutçuluğu "mâneviyatçılık" gibi göstermeye çalışıyorlardı. "Biz Resulullah'ın halifesiyiz" diyerek islamı tağutî bir rejime dönüştürme emelindeydiler. Önemli olan buydu; bu ikisinin islama indirmeye yeltendikleri darbe ve verdikleri zararlar kadar, onlardan öncekiler zarar verebilmiş değildir. Bunlar islamın aslını ve temelini tersyüz etmek istiyorlardı. Saltanattı işte; toplantılarında içki vardı, kumar vardı...
Evet, Allah ve resulünün halifesi şarap meclisinde!... Kumar meclisinde! Ve yine Resulullah'ın aynı halifesi namaz da kılıyor... Cemaate imamlık ediyor!... İslam için büyük bir tehlikeydi bu... Bu tehlikeyi gideren kişi, Seyyiduşşuheda oldu. Olay sadece halifeliğin gasbedilmiş olması değildi. Seyyiduşşuheda selamullahi aleyh'in kıyamı, tâğuti saltanata karşı gerçekleşen bir kıyamdır.
İslamı tağutî renge bürümek isteyen o tağutî saltanatın başındakiler bu emellerini gerçekleştirmeye muvaffak olsalardı islam tamamen tersyüz ve bambaşka birşey olacaktı; şu -İran'daki- 2500 yıllık saltanat rejimi(24) gibi birşey olacaktı. Saltanat ve benzeri rejimleri ortadan kaldırıp yeryüzünde ilahi bir sistem kurmak amacıyla gelmiş olan islam... Tağutu kaldırıp onun yerine Allah'ı ikame etmek için gelmiş olan islam... Bunlar ise tam tersine; Allah'ı kaldırıp onun yerine tağutu ikame teme niyetindeydiler... Tıpkı cahiliyet döneminde yaşanan o olaylar işte... Binaenaleyh -bu sapmaya karşı başkaldıran- hz. Seyyiduşşuheda'nın öldürülmesi bir yenilgi değildi asla; çünkü onun kıyamı "kıyamullah"dı; kıyamullaha ise yenilgi yoktur!
*
Onlar -Emeviler- islamın özü ve aslını ortadan kaldırıp bir Arap devleti kurmak istiyorlardı. Bu iş -hz. Seyyiduşşuheda'nın kıyamı- arabıyla, acemiyle, herkesin; müslüman olan herkesin uyanıp bilinçlenmesini ve esas önemli olanın arapçılık, farsçılık... vb. gibi kavmiyetçilik olmadığını; Allah -inancı- ve islamın esas olduğunun anlaşılmasını sağladı.
*
Hz. Seyyiduşşuheda bunların islam dinini kirlettiklerini ve islam halifesi adı altında kötülüklerde bulunup zulümler ettiklerini ve bunun da dünya kamuoyuna "Resulullah'ın halifesi yapıyor bütün bunları!" şeklinde yansıdığını görünce bu yolda öldürülme pahasına da olsa gidip Muaviye'yle oğlunun bıraktığı kötü izleri silmeyi kendisi için dini bir vazife bildi.
*
Hz. Seyyiduşşuheda bir avuç insanla hareket etti Yezid'e karşı kıyam için. Yezid de güçlü bir iktidarın sahibiydi, zorba bir egemendi. Üstelik müslüman olduğunu iddia ediyordu ve kendisi bunlarla akrabaydı da üstelik(25) ... Müslüman olduğunu iddia etmesine, iktidarın islami bir iktidar olduğunu öne sürüp kendisini Resulullah'ın halifesi zannetmesine rağmen haksız yere bir memleketin iktidarına sahip olmuş zalim biriydi. Hz. Ebi Abdullah selamullahi aleyh harekete geçip Yezid'e karşı az bir adamla kıyam etmesinin nedenini açıklarken "Benim vazifem bu iktidara karşı çıkarak onu resmen tanımadığımı göstermek ve nehy-i an'il münkerde bulunmaktır." diyordu.
*
Hz. Seyyiduşşuheda, zalim ve zorba bir egemenin halka musallat olduğunu görünce harekete geçiyor ve "zalim bir egemenin halka musallat olduğunu gören bir müslüman onun karşısına dikilmeli ve elinden geldiğince, kaç kişiyle olursa olsun, onu engellemeye çalışmalıdır." diyordu... Nitekim o, bunu söyledi ve Yezid'in onca ordularına, bir avuç adamla karşı çıkıp savaştı.
*
Hz. İmam Hüseyin kıyam ettiğinde karşısında Yezid gibi zalim bir egemen vardı; her nevi askeri ve sair güce sahip bulunan bu zorba süper güce karşı İmam bir avuç adamıyla kıyam ederek bizim, "sayımız azdı, gücümüz azdı..." gibi bahanelere sığınmamıza mahal bırakmamışlardır. Dönemin zalim ululemrine karşı kıyam etmek istediği zaman çıkıp halka hitabede bulunmuş ve o zaman kıyamının sebebini açıklamıştır(26) "bu -Yezid- Allah'a olan ahdini bozmuş, Peygamber'in sünnetine karşı çıkmıştır, Allah Teala'nın hürmetini ayaklar altına almıştır" demiş ve hz. Resulullah'ın "her kim böyle bir durum karşısında sessiz kalır ve durumu değiştirmezse Yezid'le aynı safta olacak ve Yezid'in atılacağı cehenneme atılacaktır, yeri Yezid'le aynı olacaktır, kim susarsa yeri onun yeriyle aynı olacaktır." buyurduğunu hatırlatmıştır.
Şimdi bakalım Yezid ne yapmış ki hz. Seyyiduşşuheda ona karşı kıyam etmiş, bu ifadeleri kullanmış ve böyle bir hareketi başlatmıştır? Hz. Seyyiduşşuheda'nın buyurmuş olduğu bu sözler herkesi bağlar, genel geçerdir. "Herkim böyle bir zalim yöneticiyi görür, onun böyle zulümle iktidar ettiğine şahid olur ve duruma ne eliyle ne diliyle tepki gösterip müdahalede bulunmazsa yeri, o zalim yöneticiyle aynıdır" diye buyurmaktadır. Yezid görünüşte müslümandı, kendisini islam peygamberinin halifesi sayıyor, namaz bile kılıyordu; bizim yaptığımız herşeyi o da yapıyordu yani... Ama öte yandan ne yapıyordu? Günah işliyor, hz. Resulullah'ın sünnetine muhalefette bulunuyordu. Resulullah'ın sünnetine göre halka şöyle mi davranmalı; o, bunun tam tersini yapıyordu. Müslümanın kanını dökmek haramken, o, müslümanın kanını döküyordu, müslümanın malı çar-çur edilmemeliyken o, çar-çur ediyordu... Tıpkı babası Muaviye'nin yöntemi... Nitekim Emir'el Müminin hz. Ali bu yüzden Muaviye'yle savaştı; ancak, hz. Emir'in hiç olmazsa ordusu vardı, hz. Seyyiduşşuheda ise bir süper güç karşısında bir avuç adamıylaydı.
*
İslamın özüne ve prestijine en küçük bir halel gelecek olsa, islam büyükleri bunu engelleme yolunda canlarını verirler. Muaviye ve onun halefi olan oğlu -Yezid- zamanında mesele şöyleydi: Bunlar islamın çehresini çirkin göstermedelerdi; müslümanların halifesi, hz. Resulullah'ın halifesi ünvanıyla o cinayetleri işlemişlerdi. Toplantı ve meclislerinin nasıl olduğu malum... İşte bu nedenler islam büyüklerini mücadele ve kıyamla mükellef kılıyordu. Emeviler'in islam adına sergiledikleri tablo, bazı gafil insanları kandırabilir ve Muaviye'yle oğlu Yezid'in uygulamalarını islamın gerçek hilafet sistemi zannedebilirlerdi ki bu islam için büyük tehike demekti. Dolaysıyle de bunun önünü almak için cihad etmek gerekiyordu; canını verme pahasına olsa bile...

Dipnotlar

(20) Abdullah b. Za'beri'nin "Haşimoğulları kabilesi saltanat peşindeydi aslında; ne haber gelmiş, ne de vahy inmiştir..." mealli şiirinden... Hz. peygamberimizin Ehl-i Beyt'i esir edilip de Şam'a getirildiğinde Yezid (Allah'ın laneti ona olsun) elindeki çubukla hz. İmam Hüseyin'in -s- kesik başına ve dudaklarına vurarak bu şiiri okumuştur. Bkz. Me'elsucum fi tercemet-i Nefes-il Mehmum, Allame Şi'rani, s:252.
(21) Moğol başbuğu Cengiz Han birçok beldeye yaptığı gibi "Ben tanrının gazabıyım" sloganıyla hk. 616'da o günkü gelişmiş ve mamur İran şehirlerine de saldırdı. Önce Merr, Buhar, Nişabur, Rey, Kum, Azerbaycan ve Hiyve gibi kalabalık ve mamur şehirlere saldırarak kadın- erkek, çocuk-ihtiyar demeden herkesi kılıçtan geçirdi. Moğollar ayak bastıkları yerlerde hiç bir canlı bırakmadılar. Cengiz Han'ın emriyle ağaçlar bile yakıldı ve kütüphane, medrese, cami, ev, dükkan, han... vb. ne kadar bina ve medeniyet eseri varsa tamamını yerle bir ederek harabeleri üzerinde kağnılar gezdirip tarla haline çevirdi, sonra da anlaşılmaz bir kin ve nefretle buraları sulayıp düzleyerek ekilmesini emretti.
(22) Rıza Han Pehlevi'yle, oğlu Muhammedrıza şah.
(23) Hz. Resul-i Ekrem -s.a.v- efendimiz şöyle buyururlar: "Adil ve alçak gönüllü hükümdar Allah Teala'nın yeryüzünde gölgesi ve O'nun mızrağıdır. Zayıf ona sığınır ve mazlum ondan medet görür." İslam beldelerine hükmetmiş ve etmekte olan nice zalim ve fasık halife, sultan ve devlet başkanı... vb. yöneticiler; halk kitlelerinin bilgisizliği ve siyasi bilinçetn mahrum oluşundan faydalanarak bu hadis-i şerifte geçen güzel tabirleri kendi çıkarları doğrultusunda kullanma yoluna gitmiş ve müslüman halka ettikleri onca eza, cefa ve zulme rağmen kendilerini "Zıllullah=Allah'ın gölgesi" şeklinde tanımlamışlardır.
(24) Şah rejimi 1350 hş'nin 20 Mehr'inde tarihin en pahalı eğlence ve kutlamalarını tertipledi ve buna 2500 yıllık şehinşahlık kutlamaları adı verildi. Hş. 1354'ün sonlarında Rıza Han'ın doğum yıldönümünde Şura ve senato meclisi yapılan bir ortak oturum neticesinde İran'ın resmi tarihinin bundan döyle hicri şemsi değil, milattan 529 yıl öncesine dayanan ve Kuruş tarafından kurulan Hekâmenişi imparatorluğunun kuruluşuyla başlayan şehinşahlık tarihi olacağını açıkladı. Böylelikle şehinşah Muhammedrıza, İran halkının büyük bir bölümü fakirliğin pençesinde kıvranır ve ülke baştanbaşa bir baskı hafekan ortamı olup her nevi siyasi faaliyet yasaklanırken 2500 yıllık şahlık medeniyetiyle (!?) kıvanç duyduğunu söylüyordu.
(25) Emevilerle Haşimoğulları, Kureyş'in Abdümenafoğulları boyundandırlar. Hz. Resul-i Ekren'in Haşimoğulları kolundan çıkması Emevilerin kıkançlığına yol açtı ve hz. Peygamber'le -s.a.v- amansız bir savaşa tutuşarak sonunda onu Mekke'den Medine'ye hicret zorunda bıraktılar. Ümeyyeoğulları'nın (Emeziler) bu kin ve düşmanlığı neticesinde diğer Haşimiler de Medine'ye göçerek hz. Peygamber efendimize katıldılar. Böylece Mekke Emevilerin eline geçmiş oldu ve bütün bir Kureyş boyunun başkanlığını da onlarda kaldı. Mekke'nin fethi ve hz. Resulullah'ın -s.a.v- müşriklere galebesiyle birlikte burada bulunan Kureyşliler müslüman olmak zorunda kaldılar. Ancak, Ümeyyeoğulları (Emeviler), hz. Peygamber'in -s.a.v- soyu olan Haşimoğullarına karşı kin ve düşmanlığı bırakmadılar ve islam dini öteden beri bu kin ve nefretin ağır darbelerine maruz kaldı.
(26) Ebu Minhef, Ebu-l Ayyar'dan şöyle nakleder: Hz. Hüseyin Beyza denilen yerde Hürr'e ve kendi adamlarına karşı bir hutbe okudu. Allah'a hamd-u senada bulunduktan sonra şöyle dedi: Ey insanlar! Hz. Peygamber-i Ekrem buyurdu ki: Her kim Allah'ın haramlarını helal sayan, Allah'ın ahdini çiğneyen, hükümlerini ayaklar altına alan, Resulullah'ın sünnetine karşı çıkan ve Allah kulları arasında günah ve düşmanlıkla hükmeden zalim bir sultan görüp de sözü ve ameliyle ona karşı çıkmazsa Allah Teala onu da, sözkonusu zalim sultanı göndereceği yere gönderir." Bkz. Taberi Tarihi, orjinal metin, c:4, s:304. / İsmail Bendiderya-Şaduman Eroğlu/