Beyazıt'ta Başörtüsü Eylemi (FOTO)

Beyazıt'ta Başörtüsü Eylemi (FOTO)

Anadolu Gençlik Derneği İstanbul Üniversitesi Teşkilatı'nın haftalık olarak gerçekleştirdiği başörtüsü direniş eylemleri devam ediyor.

15 Mayıs 2008 Perşembe günü (bugün) Beyazıt'ta İstanbul Üniversitesi Kampüsü önünde toplanan bir grup öğrenci üniversetelerde ve kamu kurumlarında devam eden başörtüsü yasağını yaptıkları basın açıklaması ile protesto ettiler. Kuran-ı Kerim'den ayetlerin okunmasının ardından Hukuk Fakültesi'nden bir öğrencinin okuduğu basın açıklamasında Dünyanın çeşitli yerlerinde Müslümanlara yapılan zulümlere karşı kadın ve erkek tüm müminlerin nefes aldıkları sürece boyun eğmeyecekleri, sadece başörtüsü zulmü değil, Irak'ta, Çeçenistan'da, Afganistan'da, Uzak Doğu'da ve özellikle Filistin'de yaşanan zulümlere kesinlikle seyirci kalınmayacağı, başörtüsü yasağının devam ettiği sürece Türkiye'nin alnında kara bir leke olarak yer almaya devam edeceği, malum medyanın "İslami Moda" oyunlarına karşı Müslüman kadınların dikkatli olmaları gerektiği vurgulandı.

Basın açıklamasının metni:

Yaşanan haksızlıkların karşısında dik bir şekilde durarak, Müslüman öğrencilere yapılan baskı ve zulümlere karşı olan, bu onurlu direnişimize devam ediyoruz. Bu çağdışı yasağın muhatabının yalnızca kız öğrenciler olduğunu sananlar yanılmaktadırlar. Dünyanın neresinde olursa olsun, yaşanan hiçbir zulme seyirci kalamayacak olan Müslümanlar, elbette kendi ülkelerinde yaşanan insan hakları ihlallerine karşı da hep beraber mücadele edeceklerdir. Herkes bilmelidir ki; başörtüsü aracılığıyla İslam dinine yapılan bu saygısızlıklara karşı, kadın ve erkek tüm müminler nefes aldıkları sürece boyun eğmeyeceklerdir.

Afrika'nın en ücra ülkelerinde dahi olmayan başörtüsü yasağı, ülkemizde sadece bir kısım çıkar sahiplerinin arzularıyla uygulanmaktadır. Devletin dahi halk için var olduğunu unutanlar, toplumun sahip olduğu inançları baskı altında tutarak, elde ettikleri gayrimeşru asırlık tekellerini ebedileştirmeye çalışmaktadırlar. Haklının değil güçlünün hakim olduğu sistemlerine zeval gelmesinden çekinen bu çevreler, toplumun siyasete müdahil olmasından ve sahip oldukları değerlere saygı duyacak bir yönetimi başa geçirmesinden korkmaktadırlar. Hal böyleyken senelerdir ölümü gösterip milleti sıtmaya razı etmektedirler.

Senelerdir Müslümanları farklı bahaneler öne sürerek oyalayan AKP hükümeti, iki dönemdir mecliste sahip olduğu çoğunluğa rağmen cesaretsiz tavırlar takınarak, ne inanç özgürlüklerinin önündeki engelleri kaldırmış, ne de meslek liselerinin üniversiteye girişlerde karşılaştıkları haksız uygulamalara son vermiştir. Tüm bunlar göstermektedir ki, yaşanan bütün bu haksızlıkları ortadan kaldıracak, tüm inanç sahiplerine inançlarına uygun olarak yaşayabilecekleri bir hayat tesis edecek bir yönetici sınıfına ihtiyaç vardır.

Evet, bugün, zalimleri lanetlemek, Türkiye'de ve dünyada zulme maruz kalan tüm mazlumların çığlığı olmak için buradayız. Zulme rıza göstermenin zulmün ta kendisi olduğunun bilincinde olan Müslümanlar olarak, Irak'ta, Çeçenistan'da, Afganistan'da, Uzak Doğu'da ve özellikle Filistin'de yapılan bütün zulümleri lanetliyoruz. Biz de tüm iman sahibi Müslümanlar gibi, bugünlerde 60. yılını dolduran terör devleti İsrail'in, Allah'ın izniyle pek yakında yok olacağını tüm dünyaya müjdeliyoruz. Mevcut ifsat düzenin yıkılıp, adil düzenin bütün dünyada tesis edilebilmesi için, yeryüzündeki bütün Müslümanlar tek bir çatı altında toplanmaktadırlar. Çözümü küresel katillerle diyalogda ve işbirliğinde gören bazı Müslüman kardeşlerimizin de yakın zamanda bu tehlikeli düşünce ve eylemlerinden vazgeçmelerini Cenab-ı Allah'tan niyaz ediyoruz.

Emperyalizmin dünyadaki en büyük ifsat kaynaklarından olan medya, son zamanlarda ülkemizdeki bütün oyunlarını, tüketim kültürünün beden stratejisi olan çıplaklık ve cinsellik üzerine kurmaktadır. Bir taraftan tesettürün kadınların özgürlüklerini ellerinden alıp, bireysel haklarının üzerini örttüğünü söyleyen medya, diğer taraftan kadını bir meta olarak ekranlara taşımaktadır. Medya aynı zamanda, "İslami moda" gibi ifadelerle, kapitalist kültürün İslami değerler üzerinden Müslüman kadınlar arasında yaygınlaşması için çırpınmaktadır. Bu noktada şuurlu Müslüman kadınlara çok büyük görevler düşmektedir. Üniversitelerde ve kamu kurumlarında inancının gereği olan örtüsüyle yer almak isteyen Müslüman kadın, başörtünün bir moda ikonu olarak farklı şekillerle ve İslami manasını yitirerek kendisine sunulması yönündeki oyunlar karşısında da temkinli olmak zorundadır.

Bugün vermiş olduğumuz bu mücadele, yarınlarda vereceğimiz mücadelelerin de bir göstergesidir. Bu yasak sürdükçe, Türkiye'nin alnında kara bir leke olarak yer almaya devam edecektir.