Abdurrahman Dilipak
Bi’daha!
Anlamakta güçlük çekiyorum, paralel devlet, derin yapıya girmek için can atıyor, ama görmüyor ki, bu yapıya girenler, eğer büyük patronun sözünü dinlemezlerse ağır bir şekilde cezalandırılıyorlar... Bu cezalandırma Türkiye örneğinde olduğu gibi, paralel devlet eliyle yapılıyor...
Derin devlet de şunu görmüyor mu; mukaddesatınıza, vatana ihanetle eş işler de olsa, verilen talimata uymazsanız işte sonuç böyle oluyor. Sizin işiniz bitince, daha önce yok etmekle görevlendirildiğiniz kadrolar sizin yerinize getiriliyor... O kalmaya ya da girmeye çalıştığınız dünyada dostluk, vefa filan yok... İşiniz bittiği gün “tak sepeti koluna, herkes kendi yoluna”. Bir de deşifre olduğunuzda ya da yara aldığınızda artık işiniz biter... Yarış atlarından sütçü beygiri de olmaz, onu da hatırlatalım!
Ama, tabii, topluma ilahlık ve rablik taslamak hoş değil mi! Bu işin bir de öbür dünya tarafı olduğunu unutuyorlar bunlar... Gözleri var görmüyor, kulakları var duymuyor, kalpleri var hissetmiyorlar...
Dün Osmanlı bakiyesi bir halkı dönüştürmek için Kemalistleri seçti ve kullandı ise bu gün paralel yapıyı da onlar seçti ve onlar kullanmak istiyor...
Anlayacağınız CHP de onların projesi idi, onların içinden çıkartıp, onlara karşı kullanmaya çalıştıkları DP de bir derin projeydi. 60 darbesini planlayanlar da aynı derin gücün azat kabul etmez köleleri idi!
Bunun adı kontrollü bunalım stratejisi, “tavşana kaç tazıya tut” diyorlar...
Arap düşmanı Türk milliyetçileri ile, Türk düşmanı Arap milliyetçileri aynı kaptan yediklerinin farkında bile değiller..
Derin devlet içindeki Alevi, sol, laikçi, ulusalcı, Kemalist kadrolar seyreltilip, yenine Yeşil Kuşak projesinin ürünü olan, Büyük Ortadoğu Projesi’nin taşeronluğunda görevlendirilecek kadroların enjekte edilmesi gerekiyordu. Bu günkü Ergenekon-Cemaat rekabeti/çatışması buradan çıkan derin bir iş savaş. Oyun iktidarı ele geçirmek üzere kurgulandığından AK Parti savaşın orta yerinde kaldı...
Ergenekon ve Balyoz davasının 2. ayından itibaren hep şunu söyledim: Bu dava derin devletle hesaplaşma davası değil, ABD’nin söz dinlemeyen çocuklarını tasfiye davasıdır.
Bu sanık yapılıp tutuklananların üçte biri derin yapı içindeki adamlar. Diğerleri bu işe hazırlanan ya da emir komuta zinciri içinde yer alan operasyon güçleri...
Maksat bunları cezalandırmak değil, teslim almak, iknaya zorlamak, bir de bunları gösterip dışarıdaki teslim almak... Yani “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen dinle” ayarı...
Bu kesim, ılımlı İslam projesine karşı. ABD ve İsrail’de bunları destekleyen Neoconlar, Yahudi lobisinin adamları var. Bunlar İslama karşı sopa politikası izliyor. Aynı gayeye gitmek için Fuller grubu İslama karşı havuç politikası uyguluyor, tek fark bu! Cemaat bu işin taşeronu.
Yargılananların üçte biri derin yapının adamı. Üçte biri, gelecekte onların yerine gelmesi muhtemel, ya da sistem içinde cemaat yapılanmasına karşı çıkan kritik görevde bulunan ya da ileride öyle bir görev üslenmesi muhtemel isimler, üçte biri, yukarıdakiler ikna olursa, onların yerine içeri atılacak günah keçisi... Kabataslak profil böyle...
Bu davada suç belgesi üretildi mi, evet. Derin yapı da, sisteme entegre edilmek istenen kadrolar da bu işi iyi bilirler... Bu konuda sistem içinde görev alan polisi, savcısı, hakimi, hatta mübaşiri ve gardiyanı şerbetli... Kimi brifing yoluyla, kimi şerbetle, kimi nutuktan parçalar okuyarak, kimi dua ile işi bitiriyor.
“Sakın şeytan sizi Kur’an’la aldatmasın!” derim! Ve yine hatırlatmalıyım ki “Cehennemin yolları iyi niyet taşları ile döşelidir.” Hz. Ali’yi şehit etmeye gelenler de Kur’an ayetleri ile kandırılmışlardı. Öfkesi aklından büyük kalabalıkları bir de ezoterizmle afsunlarsanız varacağınız yer işte burasıdır...
Hani, “demedi demeyin diye” bir daha yazayım dedim.. Bu davalar derin devleti tasfiye projesi değildi. Reorganizasyon projesi idi, yeniden yapılandırma projesi idi... Bu bir dinde reform projesidir. Euro İslam projesidir. İncil’e benzer bir Kur’an algısı üretmek, kiliseye benzer bir cami, Hristiyana benzer bir Müslüman projesidir. Üç sacayağı var. 1- İsrailin varlığı ve güvenliğinin garantiye alınması, 2- Avrupa uygarlığının içselleştirilmesi ve gelecek tasavvurunun batı uygarlığının kavram ve kurumları ile açıklanması, 3- ABD’nin global aktör olarak askeri ve güvenlik stratejileri ve global politikalarına, uluslararası askeri, siyasi ve ekonomik düzenine destek verilmesi...
Paralel devlet özünde, metodik anlamda Kemalist bir projedir. İktidarı ele geçirip toplumu dönüştürme iddiası taşır. Halaskar zabıtan rolü üstlenir. Aslında bir çok örgütlü hareketin şuuraltı metodik anlamda Kemalist bir öz taşır...
Derin devlet içindeki bir takım kişiler el altından ABD’nin “birlikte çalışma projesi” ile anlaşmış olmalı ki, onlar tek tek çıkıyor... O zaman ötekiler niye içeride ki!
Derin devlet, bizimkileri de sisteme dahil edilerek daha da güçlensin diye bu davalar açılmamalıydı... Gelinen noktada görünen o ki, sureti haktan gözüktüler ve toplumu kandırdılar... 28 Şubat davasının içi boşaltıldı. Muhsin Yazıcıoğlu davası hâlâ açılmadı. Bülent Arınç davası da öyle. Kozmik oda soruşturması ne oldu, bilen var mı? JİTEM tasfiye edildi de bizim haberimiz mi yok!
Allah muhafaza derin devlet, bir de paralel devletle güç birliği yaparsa, bunlar ötekilerden daha hızlı çıkabilir! Şu ana kadar ki performansları onu gösteriyor... Herhalde derin yapıyı bu işe ikna eden de hoşgörü ve diyalog perdesi arkasında bu inanılmaz güç ve iktidar hırsı ve gözü kara çıkışlar olsa gerek... Yoksa bunlar, bugüne kadar bize, bu günden sonra da onlara mı takiye yapıyorlar... Bütün bunlar bir takiye mi? Ya da gerçekten bu arenada kim kimdir? Farkı farkedemiyoruz da... Koçlar, kuzular ve kurtlar birbirine karıştı!
Selam ve dua ile...
yeniakit