Hasan Karakaya
Papa’ya, Patrik’e ve Haham’a muhabbet... Akit’e linç!
Geçen hafta, muhabirlerimiz “birbirinden ilginç haberlere” imza attılar... Meselâ, muhabirimiz Murat Alan, Adana’daki “TIR olayı”nın peşine düştü ve “ihanet operasyonu”nun, “bir üsteğmenin ihbarı” ile başladığını ortaya çıkardı...
Murat Alan’ın haberine göre;
1 Ocak ve 19 Ocak’ta TIR’larla Türkmenlere yardım malzemesi götüren MİT’e yönelik operasyonlardaki müfteri ihbarcının Adana Jandarma Bölge Komutanlığı’nda görevli bir “üsteğmen”dir...
Üsteğmen; operasyonlar öncesinde olayda adı geçen savcı Özcan Şişman ile 31 Aralık gecesi 16 defa telefon görüşmesi yapmıştır...
İstihbarat birimlerince hazırlanan raporda, ihbardan 48 saat önce Adana Jandarma Bölge Komutanlığı’nda hazırlıklara başlandığı, ihbardan iki gün önce Bölge Komutanlığı’nda izinlerin iptal edildiği ve MİT mensuplarının telefonlarını devre dışı bırakan sinyal bozucu cihazların ayarlandığı yine Murat Alan’ın haberlerinde ayrıntıları ile anlatılıyordu...
“DURMAZLARSA VURUN!”
Murat Alan’ın; “TIR jurnalcisi bir üsteğmen” başlığıyla 23 Ocak Perşembe günü sürmanşetten yayınladığımız haberinin bir başka boyutu, daha ortaya çıkmış ve onu da 24 Ocak Cuma günü “manşet”ten yayınlamıştık...
“Durmazlarsa ateş edin” başlığı ile sunduğumuz haberin ayrıntısı şöyleydi:
“Skandal operasyona katılan alt kademe personele, MİT mensuplarının El Kaide militanı olarak tanıtıldığı, dur ihtarına uymaması halinde ateş açılması emri verildiği ortaya çıktı. İstihbarat birimlerinin hazırladığı raporda, personele, “durmazlarsa ateş açın” denildiği belirtildi.
Raporda ayrıca MİT personelinin ‘paralel yapı’ elemanlarınca teröristler gibi kelepçelenerek karga tulumba askeri araçlara konulduğu, MİT personeli ile yardım TIR’larının şehir merkezine götürülerek teşhir edilmek istendiği belirtildi.”
Biz, bu haberleri verdik...
Takdir “kamuoyu”nundur,
“Akit okurları”nındır...
CEMAAT-İSRAİL İLİŞKİSİ
Sadece bu haberler değil elbette... Geçen hafta, “Paralel Devlet”le ya da “Fethullah Gülen ve cemaati” ile ilgili birçok haber verdik...
Meselâ, 20 Ocak Pazartesi günü, Fahrettin Dede’nin haberini, manşetten; “Gülenciler hep İsrailci” başlığı ile verdik.
Fahrettin Dede, diyordu ki;
Bugün Başbakan Erdoğan’ı darbeyle devirmeye çalışan paralel yapılanma, geçmişte de Siyonist İsrail’in rahatsız olduğu Erbakan’a karşı çıkmıştı... Gülen 28 Şubat post-modern darbesinin hemen akabinde Refah Partisi’nin kapatıldığı günlerde Çevik Bir ve Mesut Yılmaz’la birlikte Amerikan Yahudi Örgütleri Başkanları ile bir araya gelmişti.
GÜLEN’İN SÖZLERİ
Zaman gazetesi de 1997’de Erbakan’ın Filistin halkının yanındaki siyasetine “Erbakan İsrail’e çattı” başlığıyla leke sürmüştü. 28 Şubat sürecinde Fethullah Gülen, Hürriyet gazetesine manşet olmuştu. Gülen, Erbakan’a “Beceremediniz, artık bırakın” demişti.
PARALEL AŞK!
Fethullah Gülen ve “Cemaat’in önde gidenleri” geçmişte nasıl “Sırf İsrail rahatsız oluyor” diye merhum Necmettin Erbakan’a karşı çıkmışlar ve onu “iktidarı bırakmaya” zorlamışlarsa, anlaşılan o ki, “İsrail ile aşk”ları bugün de devam ediyor.
25 Ocak Cumartesi günü, sürmanşetten verdiğimiz “Paralel Aşk” başlıklı haber, işte bu “ilişki”yi gözler önüne seriyordu.
Ankara muhabirimiz Oğuz Yıldız’ın haberi özetle şöyleydi:
“Paralel yapılanma”nın başı olduğu iddia edilen Fethullah Gülen, hükümeti hedef alan açıklamalarını sürekli olarak Türkiye karşıtlığı ile bilinen Yahudi sermayeli WSJ’ye yapıyor. Gülen, Mavi Marmara şehitlerini, “İsrail otoritesini dinlememekle” suçladığı açıklamayı da aynı Wall Street Journal gazetesine yapmıştı... Gülen, Yahudi gazetelerine muhabbetini esirgemezken, onlar da bu ilgiyi karşılıksız bırakmıyor. ABD merkezli Yahudi Gazetesi Jewish Daily Forward, “Philosemitici Imam” yani “Yahudisever İmam” ifadelerini kullandığı haberde Gülen’in yahudilerle kurduğu yakın ilişkilere yer verdi...
Yorum kamuoyunun,
Yorum, “Akit okurları”nın!..
AKİT’E 60 DÂVÂ!
“Fethullah Gülen ve Gülen Cemaati’nin ilişkileri” bu kadar gözler önüne serilir, bu kadar “deşifre” edilir de, “Gülen’in avukatları” boş durur mu?..
“Yer, tarih ve isim” verilerek tamamen “belgeli” haberler yapan Akit’e karşı bir “saldırı” başlatılmalıydı...
Başlatıldı da...
“Fethullah Gülen’in avukatı” tarafından, “Akit’in iki ay içindeki haber ve yazıları”na tam “60 dâvâ birden” açıldı!..
Şu hâle bakın;
“Papa’ya, Patrik’e ve Haham’a muhabbet ama Akit’e linç!”
“Akit’e 60 dâvâ” haberini 20 Ocak günü, şöyle verdik:
“Papa’ya hoşgörüyle yaklaşan, Çevik Bir’e saygılar sunan Fethullah Gülen, 2 ay içinde yazarlarımız Hasan Karakaya’ya 32, Mehtap Yılmaz’a ise 10 dava açtı. Muhabirlerimiz Mehmet Özmen, Hüseyin Kulaoğlu ve Naim Taşbaşı’ya açılan davalarla birlikte Gülen’in gazetemize açtığı toplam dava sayısı 60’ı buldu.
Hoşgörü abidesi (!) Fethullah Gülen, dershanelerin dönüştürülmesi ve paralel devlet tartışmalarına yönelik haber ve köşe yazılarımızdan dolayı gazetemize 60 dava açtı. Fethullah Gülen’in açtığı davaların 30’unun ceza, 30’unun da tazminat davaları olduğu belirtildi. Gülen’in yaptığının 28 Şubat’tan beter olduğu da görüldü.”
SURİYE’DE BELGELİ VAHŞET!
Bu haberleri verdik vermesine de, “geçen haftanın en önemli olayı”, şüphesiz ki, “Suriye zalimi Esad’ın katliamlarının fotoğraflarla kanıtlanması” idi...
21 Ocak Salı günü, “Savaş suçu belgeleri” başlığı ile verdiğimiz haber, özetle şöyleydi:
“Suriye ordusunda 13 yıl askeri polis olarak çalışan bir kişinin son üç yılda çektiği 55 bin kare fotoğraf; Suriye’de Esad rejimine bağlı güçlerin gözaltına aldığı insanları nasıl işkence ederek öldürdüğünü gözler önüne serdi.
Fotoğraflarda, gözaltında tutulan kişilerin; dövülmekten boğulmaya, açlıktan elektrik vermeye kadar insan aklının almayacağı işkencelerle öldürüldüğü görülüyor. Fotoğrafları inceleyen soruşturma komisyonu, fotoğrafların içeriği ve kaynağı konusunda şüphe uyandıracak bir durum olmadığını, fotoğrafları ulaştıran kişinin de komisyon tarafından güvenilir bulunduğunu açıkladı.
Fotoğrafları komisyona ulaştıran “Caesar” kod adlı askeri polis, işkencede ölenler için iki ayrı kayıt tutulduğunu, ölenlerin ailelerine ölüm sebebi olarak “kalp krizi” ve “solunum yetmezliği” gibi sebepler gösterilirken, gizli tutulan ikinci kayıtlarda ise gerçek ölüm sebeplerinin ve gözaltındaki kişiden elde edilen bilgilerin yer aldığını anlattı.”
Bu haber ve fotoğraflar, “insanım” diyen birinin “kanını donduracak” cinsten görüntülerdi...
Ne var ki; “insan hakları” kavramını dillerinden düşürmeyen Batı, “Müslümanların işkence ile katledilmesi”ne yine yeterli tepkiyi vermedi...
“CHP kurmayları” ve “CHP zihniyetli gazeteciler” ise; “işkence fotoğrafları”nın ortaya çıkmasına öyle “bozuldular” ki; sanki, “TIR olayı ile Hükümet’i ne güzel sıkıştırmışken, bu fotoğraflar da nereden çıktı?.. Erdoğan şansı dedikleri bu olsa gerek” dediler!..
Yuh artık!..
Bunları da kamuoyuna ve siz değerli okurlarımıza havale ediyoruz...
TEKZİP DEĞİL AÇIKLAMA
Gelelim, “okurlarımızın merak ettiği bir konu”ya... Biraz önce dediğimiz gibi, geçen hafta birçok “özel haber” verdik... Özel haberlerde “temel prensibimiz” ve muhabirlerimize talimatımız şudur: “Haberi hazırlarken, mutlaka karşı tarafın da görüşünü alın!”
Muhabirlerimiz de, “hakkında iddialar” bulunan karşı tarafı mutlaka “telefonla” ararlar ve “Hakkınızda şöyle şöyle iddialar var... Bu iddialar hakkında ne diyorsunuz?”
Gelin görün ki, “muhatap”lar, genellikle “telefona çıkmazlar” ya da “görüş belirtmeden telefonu kapatırlar!”
Ama, haber çıktıktan sonra “paniğe kapılırlar” ve hemen “Yazı İşleri Müdürümüzü” arayıp; “Haklarındaki iddiayı yalanlayan bir açıklama” gönderirler... Biz de o “açıklama”yı yayınlarız...
Okurlarımız, işte bu açıklamaların “çoğaldığına” bakıp, diyorlar ki; “Haberler veya yazılar yalan mı ki, tekzip(!)ler çoğaldı?”
Şunu açıkça ifade edelim...
Bu açıklamalar, kesinlikle “tekzip” değildir...
Çünkü tekzipler “mahkeme kararıyla” yayınlanır...
Oysa, bizim yaptığımız, “insan haklarına saygı”nın bir gereği olarak, “açıklama”lara yer vermektir...
Yazdıklarımızın “doğru” olduğundan kuşkumuz yok ama muhataplara “saygı”dan dolayı, “açıklama”larına yer veriyoruz...
Durum budur...
Selâm ve saygılarımızla...
yeniakit