Ahmet Taşgetiren
Biden gelecek beyinleri yıkayacak ve...
Şu Süleyman Soylu’nun “14 Mayıs siyasi darbe girişimidir” sözü… Halk sandığa gidecek, oyunu verecek, sandıktan muhalefet galip çıkacak ve bütün bunları ABD Başkanı Biden gerçekleştirecek!
Nasıl? Demiş ya, daha başkan olmadan, “Bu adamı darbe ile değil sandıkta değiştirmeliyiz. Bunun için de muhalefeti desteklemeliyiz.”
Süleyman Soylu bu sözleri getirip, 14 Mayıs 2023 seçimlerinin arefesinde gündeme soktu.
Bunun altında belli ki “seçimin kaybedilme” riskini görüyor olmak var. Kaybedilirse “Bizi Amerika yıktı” denecek. Bir de “Darbe” ve “Amerika” kelimelerini bir araya getirir, bunu da muhalefetle birleştirirsek toplumdaki “Dış güçler alerjisi” ile buluşabilir miyiz hesabı var.
Kendinden emin olanlar, Biden’ın sözlerini çok güzel halk deyişleri ile, mesela, “Kelin tırnağı olsa kendi başını taşır” ya da “İtin duası kabul olsa gökten ekmek yağardı” gibi ifadelerle karşılayabilirlerdi.
Nitekim muhalefet “Gölge etme başka ihsan etmez” tepkisini peşin peşin koydu Biden’a karşı… Çünkü Türkiye’de ne yapacaksa halk yapacaktı.
Soylu’yu Habertürk’teki programda izledim. İddiasına çok inanmış gözüküyordu. Aslında bir süredir “Anti Batı”, “Anti Amerikan” söylemi iktidar cenahında en sert götüren kişi o. Bu söylemin milliyetçi – muhafazakâr cenahta bir karşılığının olduğu da doğru. Soylu oradan gidiyor ve kitlelerde “kendisi için” bir “yarın” oluşturmaya çalışıyor.
Ben Tayyip Erdoğan’ın bile o işi, o dille götürmek yanlısı olduğu kanaatinde değilim. Kendisine “Aptal olma” diye seslenen Trump’la ilişkileri koparmak gibi bir yola gitmedi meselâ. Aksine, Rahip Brunson’un cezaevinden çıkarılıp Trump’a teslim edilmesinde beis görmedi.
Meydanların “Amerikan karşıtlığı”nı sevdiğini bilir, zaman zaman bunu kullanır da, ama Soylu türü keskin – hatta bıçkın sokak ağzını tercih etmez. Muhtemel ki Amerika da, Soylu türü bir bıçkınlığın, Türk – Amerikan ilişkilerini hiçbir zaman belirlemeyeceği yaklaşımı ile hareket eder.
Soylu’nun “Seçimle darbeyi ilişkilendirme” yaklaşımına gelince, şu soruları sormak kaçınılmaz oluyor:
-Millet İttifakı’nı oluşturan 6 partinin beynine mi girdi Amerika da uzun görüşmelerden sonra bu 6 parti zor bir ittifakı gerçekleştirmeye muvaffak oldular?
-Amerika ne yapacak da, 64 milyon seçmenin kafasına girip, bir kısmını Tayyip Erdoğan’a ve Cumhur İttifakı’na, diğer bir kısmını da Kılıçdaroğılu ve Millet İttifakı’na yöneltecek, üstelik bunu, Kılıçdaroğlu ve Millet İttifakı’nın kazanması istikametinde gerçekleştirecek, nasıl? Yurt içindeki, dışındaki bütün sandıklar, tek tek 64 milyon seçmen…. Nasıl yapacak bunu Amerika?
-Acaba Amerika, halkın iktidardan soğumasına yol açacak birtakım icraatları iktidara yaptırmış da olabilir mi? Mesela Tayyip Erdoğan’ın kararlarını, siyaset dilini, Süleyman Soylu’nun bu tür absürt çıkışlarını da planlamış, gerçekleştirmiş olabilir mi? Malum, son zamanlarda yapay zeka çılgınlıkları çerçevesinde akıl almaz işlerden bahsediliyor. Deep fake’ler, Dark web’ler vs… Taa oralardan beyne müdahale ediyor olabilirler mi? Enflasyon çıldırsın, soğan iktidara çelme taksın, et fiyatları yoksulun canına okusun vs…
-Hatta Biden tıpkı Kandildekiler gibi aklını yemiş, muhalefete desteğin Türkiye’de muhalefetin aleyhine olacağını düşünmemiş olabilir mi?
Diyorum ki, Süleyman Soylu, Amerika’yı böyle bir fatalist mantıkla, her şeye gücü yeten, ülkelerin kaderini belirleyen bir operasyonel güç konumuna yükseltmek yerine, “Biz ne yapıyoruz da halk bizden soğuyup, sadece vaatlerde bulunan Muhalefete yöneliyor?” sorusunun cevabını arasa, daha sağlıklı bir iş yapmış olmaz mı?
Soylu, böyle bir yaklaşımın, halkın özgür iradesi ile sandığa gidip ülke yönetimini belirliyor olmasını göz ardı ettiğini, milyonlarca seçmenin ABD güdümüne girebileceği gibi bir çarpıklık demek olduğunu nasıl görmez?
Soralım: Amerika darbe yaptırdı sandıkta ve muhalefet kazandı. Ne olacak? Sokaklara mı dökülünecek? Aklın peynir ekmekle yendiği durum bu değilse nedir ki?
O soruldu mesela Ak Parti’nin “Soylu coşkusu”nu yaşamayan temsilcilerine, “Sandığın kararına tabii ki razı olacağız” cevabı alındı. Başka ne denebilirdi ki? Soylu, başka ne diyebilir ki?
Birisinin bu ülke insanına saygıyı öğretmesi gerekiyor Soylu’ya… Hele de İçişleri Bakanlığı gibi topluma karşı en yüksek saygıyı içeren bir görevin emanet edildiği kişiye…