Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Bir başka açıdan Suriye

Olaylar çok hızlı gelişiyor. Rusya’dan A. Dugin’in Türkiye’ye yönelik Tehditkar açıklamaları bölgede dengelerin değişmeye başladığını gösteriyor. “Dostumuz Putin”le yollarımız ayrılıyor mu sorusunu sormak gerekiyor bugün.

ÖSO Rakka’ya yola çıkmadan halk Rakka’da sokağa çıkmış gözüküyor. Kamışlı’daki patlama ile ilgili farklı açıklamalar geliyor. Erdoğan “Suriye’nin bölünmesine izin vermeyeceğiz, sınırımızdaki terör kamplarını kaldıracağız” dedi. Zaten Münbiç’ten sonra ne olacak sorusu soruluyordu. Şimdi gözler Nuseybine sıfır km’deki Kamışlı ve hemen ilersindeki Malikiye’de. Irak sınırında bu iki kamp var. Suruç’ın hemen karşı yakasında Caraplus ve Ayn-el Arab var. PKK‘nın Kobani dediği yerin sembolik özel bir anlamı var. Akçakale’ye sıfır km’de Tel Abyad var. Ceylanpınar’ın hemen karşısında Re’sül Ayn var. Aşağıda ise Haseke ve Deyr-i Zor. İlk 6 kamp, Türkiye sınırından Top menzili, İHA-SİHA menzili içinde. Bu hafta ne olacağını göreceğiz. ABD ve İsrail bu bölgede operasyon yapmaya kalkarsa biz ne yapacağız göreceğiz.

Suriye için uzun sürecek zorlu bir süreç başlıyor. Suriye bir “İslami bir devrimci hareket” olarak bir karakter taşıyor. Tek sorun Esed’den kurtulmak ya da ülke içindeki bir takım oluşumları temizlemekten ibaret değil bu kadro için. Bu hareket İhvan geleneğini de içinde barındırdığı için aslında Gazze ve Kudüs yeni yönetim için öncelikli bir mesele olarak öne çıkıyor. Bu bölgede olup bitenleri anlamak için TEOPOLİTİK bir bakışa, tarih bilgisine ihtiyaç var. Burada bugün, yeni bir hükümet kurulma çalışmaları var. İşin askeri ve diplomatik yönü ayrı ama genel anlamda yapılması gereken önemli çalışmalar var. Bir yandan savaş devam ederken öte yandan yapılacak çalışmaların ihmal edilmemesi gerek.

Merkezi yönetim kadar yerel yönetimler, yerel yönetim kadar vakıf ve dernekler, eş zamanlı Radyo-Tv, Media, piyasanın örgütlenmesi, Finans merkezlerinin kurulması, işçi-memur, esnaf, iş adamlarının örgütlenmesi gibi daha birçok konu var elbette. Seçimler, Anayasa veya teşkilatı esasi yasasının hazırlanması, mevzuatın yenilenmesi ve adalet mekanizması, eş zamanlı Polis, istihbarat, sınır güvenliği ve Milli Savunma öncelikli konular. Hepsinden önce Adalet!

Tabi Diasporanın geri dönüşü son derece önemli. Diplomatik merkezlere yapılacak atamalar da bu anlamda çok önemli. Diaspora’daki Soft Power gücüne yeni yönetimin büyük ihtiyacı var.

İnşallah sayfalar dolusu bir anayasa çıkartmazlar. İnşallah bir düzine bakanlıkları olmaz. Aslında bugün İçişleri, Dışişleri, Adalet, Milli Savunma, Ekonomi, Maliye yeter de artar bile. Yarın ne olacak görürüz. Bu bakanlıkların altında müsteşarlıklar işleri yönetir. Kültür, spor, aile, turizm, gençlik benzeri bakanlıklara gerek yok. Hatta Sağlık ve Eğitim Bakanlığına da gerek yok. Devlet ön açsın, arkasını toplasın, denetlesin yeter. Bu hizmetler vakıflar üzerinden yürütülsün. Diyanet ve dini vakıflar birleştirilmeli ve özerk bir yapıda olmalı.. Mesela; Sanayi, Enerji ve Tabii kaynaklar, Turizm, Ulaştırma, Tarım Orman ve Gıda, Çevre, Çalışma EKONOMİ bakanlığı altında toplanabilir. Kesinlikle bürokrasi ve mevzuat azaltılmalı. Kayıt dışı, kara para ve mafia kesinlikle kontrol altına alınmalı. Geçmiş dönemde orada kaçakçılığın her türü vardı. Uyuşturucu, tarihi eser kaçakçılığı, silah kaçakçılığı, insan kaçakçılığı, organ mafiası, çocuk kaçakçılığı, fuhuş mafyasına dikkat. Eroin, Metenfetamin, Captagon türü uyuşturucuların imalatı, geçiş koridoru burası idi.

Kenevir ekimi, toprak ıslahı, gıda, sağlık gibi hayatın bütün alanlarını ilgilendiren bir ürün olarak, özellikle ara dönemde çok hayatı bir önem taşıyabilir. Esrar uyuşturucuya açılan bir kapı gibi görülse de aslında bugün, Tiner, Solvent, Aseton benzeri kimyasalların uyuşturucu olarak kullanılmaya başlanması ile aslında artık esrar uyuşturucudan kaçış kapısı olarak değerlendirilebilir. Önce bu işin Mafyanın elinden kurtarılması ve kullanıcılar kayıt altına alınarak, kontrollü bir şekilde tedrici bir rehabilitasyona tabi tutulmalıdır.

Kenevire dayalı tarımın desteklenmesi ev ekonomisi için aile içinde hem istihdam, hem üretim açısından çok önemlidir. Toprak ıslahı, verimsiz alanların tarıma kazandırılması, ara dönemlerde ekiminin yapılması, çapa, budama, gübre ve zirai ilaç istememesi ve her alanda kullanılabilecek olması çok önemli. İnsan hayvan ve bitki sağlığı açısından da bu bitki son derece önemlidir. Mantar da öyle (Ele geçirilen tüneller bu maksatla kullanılabilir mi aceba) , Bambu kamışı, şeker kamışı da. Ve tabi ekim yapılacak alanların belirlenmesi, tohum tedariği, fidancılık, zeytin ve meyve bahçelerinin bakımı, Balcılık önemli. Kontrolsüz zirai ilaç ve gübrelerden, geni ile oynanmış, hormonlu hayvan ve tohumlardan sakınmak gerekir. Konut ihtiyacı, işyerlerinin yeniden inşası, organize sanayi bölgeleri, teşvik ve rehberlik, Kooperatifçiliğin teşvik edilmesi. SİAD’lar, Meslek odaları önemli.. Diasporadan gelecekler ya da turist olarak gelecekler otellere ihtiyaç olacak. Cami çevresinde yoksullar için meşrutalar oluşturulabilir ve İnsani yardım dernekleri ile birlikte buralarda geçici iskân ve barında hizmetleri verilebilir.

Psiko-sosyal danışma merkezleri, Sağlık için İlk yardım dispanserleri, Holistik Şifahane ve Eczahaneler’in yeniden düzenlenmesi gerek. Var olan tesislerin daha verimli hale getirilmesi değil, yeniden inşası gerek. Bu anlamda kişilerin kendi ev ve iş yerlerini yaparken bile bir mimari anlayışla bu konunun ele alınması gerek. Tarımda makinalaşma aslında kollektif bir modelle yapılması, kaynak israfının önlenmesi, kalite ve verimliliğin artırılması için şart.

İlk yapılacak işlerden biri de beyin envanteri ile akademik envanter yani bir bilgi bankası oluşturulması gerekir. Ülke genelinde ne kadar bilim adamı, iş adamı, sanatçı, yetişmiş insan varsa hepsinin kaydı yapılarak, Merkezi hükümet, yerel yönetim, STK Vakıf ve odaların bu kişilerden uzmanlık kaynakları ile ilgili olarak profesyonelce faydalanması için bir alt yapı oluşturulmalıdır. BM, İİK, Arap Birliği ve Suriye’nin taraf olduğu diğer uluslararası örgütlerle temas kurularak çok yönlü iş birliği imkanları araştırılmalıdır. Türkiye, Irak, Ürdün ve Lübnan’la çok yönlü ilişkiler kurulmalıdır. Bu ülkelerdeki STK’lar, Odalar, Üniversitelerle ortak çalışma programları hazırlanmalıdır. Yaşanan süreçle ilgili kitap, belgeseller, internet sayfaları, fotoğraf sergileri , sanatsal etkinlikler, anılar kayıt altına alınmalıdır. Yurtdışına kaçarken, para, mal, eserleri kaçıran kişiler varsa, kendilerinin yakalanması ve kaçırılan değerleri geri alınması için siyasi ve hukuki, diplomatik süreçler başlatılmalıdır. Müzelerden kaçırılan tarihi eserler varsa bunların takibi gerekir. Kişilerin ellerindeki silahlar toplanır ruhsatlandırılıp geri verilirken, el yazması eserler, tarihi eserler varsa onların da kayıt altına alınması gerekir. Stratejik Araştırma Merkezi, İhtimal maliyet risk analizi yapılmalıdır. Suriye’deki Beyin Envanteri yanında 40 yıldır dışarıda yaşayan hala çalışan ya da emekli olmuş yaşlılar dahil onların görüş, destek ve dualarını almak gerek.

Kesinlikle çok güçlü bir hukuk bürosuna, aynı şekilde diplomasi, çok güçlü bir planlama, ekonomi, kadrosuna sahip olmak gerek. Halkla ilişkiler ve Media da önemli. Çok güçlü bir Göçmen ve Diaspora ofisine ihtiyaç var. Derhal kimlik kartları ve pasaportlar yenilenmelidir. Yeni Para basılmalıdır. Yerli ve yabancı önemli tahsis, imtiyaz belgeleri ya da maden pahası, petrol arama anlaşmaları dahil önemli sözleşmeler ve belgeler yenilenmelidir. Yerli ve yabancı bankalarla yapılan anlaşmalar verilen krediler ve bunları alıp yurt dışına kaçanların mal varlıklarının millileştirilmesi konusunda çalışacak ayrı bir ofis kurulmalıdır. YEŞİLAY benzeri bir kuruluş üzerinden bağımlılar takip edilerek tedavi edilmeli, KIZILAY üzerinden ülke genelinde Sivil insani yardım grubları koordine edilmelidir.

İnşallah ilk günden Halife seçmek gibi bir gayretin içine girmezler. Belki bir geçici Baş müftü tayin edip, bir de İslam Şurası kurulabilir, baş müftünün başkanlığında. Eğer Hilafet tartışmasına başlarsa, ilk kafası kesilecek kişi, tarihteki örneğinde olduğu gibi İmam-ı Azam olur. Böyle bir durumda İslam toplumuna verilecek zararı Esad rejimi bile yapamazdı. Suriye’deki yeni yönetimin önündeki en önemli sorunlardan biri bu “Kalemiye”, “İlmiye”, “Seyfiye” konusu. Ehli sünnet vel cemaat mezheb olamaz Her Müslüman ehli sünnet vel cemaat olmak zorunda. Şia mezheb olamaz, her Müslüman ehlibeytten yana taraftır. Selefilik mezheb olmaz. Kur’anın bütününün uygulandığı ilk dönem yok sayılarak Müslümanca bir iş yapılmış olamaz. Her Müslüman Selefidir. Muhkem nas ile sabit bir konuda içtihad da olmaz, ve tabi Mezheb de olamaz. Bu anlamda “Sünnicilik”, Şiacılık ve Seleficilik” diye Müslümanları ayrıştıran bir tuzağa düşmemek gerek. Bu fitneyi ateşleyecek içimizdeki beyinsizlere fırsat verilmemeli. Aksi halde insanlar Esad’ı arayabilirler!?

Paniğe gerek yok, İsrail Golan ve Kuneytara önlerine ÖSO Şam’da gelmeden bir gün önce geldi. Onların Davud Koridoru hayali kursaklarında kaldı. Hermon / Şeyh dağı’na Lübnan çatışması sırasında 20 Km’lik Golan tepelerini işgal edilmişti. Şimdi 5 Km daha ilerlediler ve Stratejik açıdan son derece önemli dağı işgal ettiler. Bunu yaparken Suriye’de 300’den fazla askeri ve stratejik noktayı, Merkez Bankasını ve İstihbarat merkezini vurdular. İsrail bunu dün de yapabilirdi, yapmadılar. ÖSO geldiği için değil, kendilerine karşı kullanılmasın diye ÖSO gelince yaptılar. ÖSO İsraili vurmasın diye yaptılar. Aman aman, yapılacak işler bir gazete makalesine sığmaz. Bugünlük de bu kadar. Sabırlı olalım, kardeşlerimize, mazlumlara, muhtaçlara, yetimlere, dullara yardım edelim, dua edelim. Selam ve dua ile.

NOT: Çağdaş, iyiliksever Esad’ın Hapishanelerde işkence altında tutulan yüz binlerce Suriyeliden söz ediliyor. İşkence altında öldürülen erkek ve kadınların sayısı Gazze direnişi sırasında şehid edilen Filistinlilerden fazla. Bu süreçte Netenyahu’nun zihniyet ikizi Esad Netenyahu ile yarışmış. Şimdi, uluslararası örgütlere (UCM, BM, Arap Birliği, İİK, AB, Afrika Birliği, AİHM, BM İnsan Hakları komiserliği)ne çağrı yapılıp, bu vahşet gazetecilerin gözü önünde tesbit edilmeli.. Türkiye bu konuda öncülük yapmalı.. O sayıları 11’i bulan cezaevleri VAHŞET MÜZESİ’ne dönüştürmeli. Putin ise, şimdi hemen Esad ve ailesini tutuklamalı.

Bu yazı toplam 268 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar