Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Irmak yatağını arıyor

İsrail, İngiltere ve Almanya iş birliği ile, İslam coğrafyasının kalbine yerleştirilen bir bombadır.

Kudüs fatihiSelahaddin’in çocuklarını Siyonizm’e asker yapma” iddiası haddi aşmaktır. Haddinden fazla şiddet/zor gayedeki hikmeti yok eder. Zulmün kemali, zeval vaktine işarettir. İsrail ve onun dostları şimdi o zevalin eşiğindeler.

İsrail kurulmadan, kurulacak devletin sınırlarını çizenler, bölge devletlerinin tümünün sınırları, rejimleri ve iktidar yapılarını buna göre dizayn ettiler, taaa 1. Dünya savaşı öncesi. 1. Bazel Siyonist kongresi 29 Ağustos 1897’de yapıldı. Hitler de Stalin de bu senaryodaki rollerini oynadılar. İngiltere kucak açacak, Stalin ve Hitler onları yaşadıkları topraklardan kovacaklardı.

Bu fikrin ilk tohumları Babil sürgününde gizlidir. “Geri dönüş” yolunu açmak Haçlıların da hedefiydi. Bugünkü İsrail’in köklerini Çanakkale savaşında aramak gerek. Bu Siyonistler Talud’un askeri değil, Calud’un / Goliath’ın askerleri. Bunlar Musevi de değil aslında bunlar Satanist. Pedefolik Siyonist bunlar. Bunlar Allah ve insanlık düşmanı. Gazze’de ve ABD’deki mabed’lerinin altındaki tünellerde tüm dünya gördü bunu. İsrail kaçtığını zannettiği şeye doğru koşuyor. İsrail kurulurken, Lübnan’daki Hristiyan falanjistler bilerek yerleştirildi. Suriye’de İngilizlerin ve Fransızların kurduğu rejim Rus’cu gözüken, bildik bir Şii de olmayan, azınlıktaki Nusayri’leri iş başına getirdi. İsrail’in çevresindeki bütün gayri Müslim unsurlar, İsrail sınır bölgesine yerleştirildi, Suriye ve Lübnan’da..

Bugün Nufus 20 Milyon 2010 da nüfus 22 milyondu.. Aslında bugün Suriye Nufusu’nun 30 Milyon olması gerekirdi. Sadece başka ülkelere gitmek zorunda kalan, Türkiye’dekiler hariç Suriyeli mültecilerin sayısı Suriye’deki Kürt nüfusunun 3 katıdır. Suriye diasporasının Arap dünyası dışındaki en büyük yoğunluğu, milyonlarca Arap ve diğer Yakın Doğu kökenli insanın yaşadığı Brezilya'da bulunmaktadır. Brezilya, Amerika kıtasında Suriyeli mültecilere insani vize veren ilk ülkedir. Arjantinli Arapların çoğunluğu Lübnan ya da Suriye kökenlidir. Arap dünyası ve Türkiye’ye son yıllarda büyük güçler oldu zaten. Suriyeli Araplar, diasporadakiler sayılmazsa yaklaşık 600.000 Filistinli ile birlikte. Araplar nüfusun yaklaşık %75'ini oluşturmaktadır. Bu günkü duruma göre Suriye’de ki nufüs dağılımı şu şekildedir: Suriyeli Arap %75. 20 Milyon, Kürt %10 - 2 Milyon (400.000’i Ezdi), Türkmen %5 - 1 Milyon, Süryani %3 - 600 bin, Dürzi %3 - 600 bin, Çerkez %1,5 - 300 bin, Ermeni %1 - 200 bin.. + küsuratlar. (Bu rakamlar genellikle uluslararası merkezlerin verdikleri rakamlardır). Bu çerçevede Ayrıca Arnavut, Gürcü, Boşnak, Rum, Afgan, Özbek, Fars, Rus, Çeçen iş ortaklığı, akrabalık ilişkileri, evlilik yolu ile karma bir nüfus olarak ülkenin daha çok iki büyük şehri, Şam ve Haleb çevresinde bulunmaktadır.

Bazı kaynaklara göre 2. en büyük etnik grup olarak Osmanlı bakiyesi, Türkçe konuşan, diğer Türkmen toplulukları ile akrabalık bağlarını koruyan Suriye Türkmenleri’dir. Ankara anlaşmasına göre bunlar Türkiye’nin vesayeti altındadır ve vergilerini bile Türkiye’ye ödemeleri ve Türkiye’nin bu halkın temel ihtiyaçlarının karşılanması konusunda yardımcı olması gerekir. Toplam nüfusları net bilgiler bulunmamakla birlikte, 3 milyonu aşan rakamlar da verilmektedir. Bölgede özellikle Arap, Türkmen ve Kürt nüfusunun hareketli ve akrabalık kurulması sonuca içiçelik’leri söz konusudur. Nusayriler, Arab nüfusu içinde yer alır ve ülke genelinde %12 gibi bir paya sahip olup, siyaset, bürokrasi ve ticaret, sanayi konusunda, imtiyazlı statüleri sayesinde ülke ekonomisinin bel kemiğini oluşturuyorlardı.

Düne kadar Kürtler %10 nüfusu ile toprağın %30’unu, su kaynaklarının %35’i, Petrol kaynaklarının %80’ini ellerinde bulunduruyorlardı. PYD’nin hayalleri gerçek olsaydı, Esad’ın Suriye’si, Türkiye, Lübnan, Kürdistan arasına sıkıştırılırken; Kürdistan Türkiye, Irak, Suriye, Ürdün, İsrail ve Lübnan’la sınırdaş olacaktı ve tabi Akdeniz’e bir kapı açılacaktı. Ama evdeki hesaplar çarşıya uymadı. PYD/YPG’nin ana omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG), Suriye topraklarının yaklaşık düne kadar %30’unu kontrol etmekteydi. Bu bölge büyük ölçüde Fırat Nehri’nin doğusunda yer almaktadır. PYD dün Münbiç’i kaybetti, bugün SMO’nun yeni hedefi Rakka. SDG’nin elindeki bölgeler, Suriye’nin petrol rezervlerinin büyük kısmını ve önemli tarım arazilerini içermektedir. Aynı zamanda su kaynaklarının önemli bir bölümü de bu alanlarda bulunmaktadır.

Suriye halkı Kadim bir uygarlık coğrafyasındaki bir ülke olarak, İslam tarihinde de “Bilad-ı Şam” olarak önemli bir yere sahiptir. Ancak Haçlı seferlerinden sonra, Lübnan’lılar, Filistin’liler, Ürdün’lüler Yahudiler ve Hristiyanlar gibi dini, etnik farklı toplulukların mesken tuttuğu Levanten bir halkıdır. Gayrimüslim unsurların hemen hepsi Haçlı seferlerinde de onlarla birlik oldular. Kadim bölge tarihi Hz. Adem’e kadar uzar. Habil-Kabil olayı Şam’da yaşandı. Bugünkü Suriye, 1958'de Mısır ile “Birleşik Arap Cumhuriyeti” diye kısa süreli bir birlik kurdu ve bu birlik 1961’de kurulan “Birleşik Suriye Arap Devleti” ile sona erdi. Cumhuriyet, 1 Aralık'ta yapılan Anayasa oylamasının ardından 1961 sonlarında “Suriye Arap Cumhuriyeti” olarak yeniden adlandırıldı. Arap Sosyalist Baas Partisi’nin Askeri Komitesi tarafından gerçekleştirilen ve tek partili bir devlet kuran1963 darbesi önemli bir olaydı.

Suriye’de düne kadar Esat yönetiminin dışında 10 ülkenin kontrol ettiği grublar vardı. Esad gitti, Ruslar ve İran ve Lübnan Hizbullah’ı geri çekildiğini açıklasa da, bir çoğu hala oradalar. Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi, (Rojava) SDG tarafından kontrol ediliyordu. Suriye Geçici Hükûmeti (SMO) ve Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından kontrol edilen bir bölge var, şimdi onlar merkezi hükümeti ele geçirdiler. Halep, Hama, Humus, Münbiç ve çevresi onların kontrolünde. SDG bağlantılı “Devrimci Komando Ordusu” ve ABD askerleri, Pentagon tarafından kontrol ediliyor. IŞİD tarafından kontrol edilen bir bölge var ve Diğer etnik ve dini paramiliter grubların kontrolündeki bölgeler Fethi Mübin (FM) koalisyonuna katıldılar. Ve Şehirlerde ve kırsallardaki halk 3. Büyük güç olarak SMÖ ve FM’ (Feth-i Mübin Koalisyonu)nin yanında yer aldılar. Esad Moskova’da. O da orada yargılanacağı günü bekliyor.

Bakalım Şam Baharı bölgedeki diğer ülkeleri nasıl etkileyecek. Filistin davası bu süreçten nasıl etkilenecek göreceğiz. İran ve Hizbullah Nusayri’lere verdiği desteği Sünnilere verecek mi?

Suriye Diasporasındaki insanlar geri dönecek mi? İhvan-ı Müslimin” geri dönecek mi, PKK ve DHKP-C için yolun sonu mu?. ABD ne yapacak? Daha doğrusu Trump geri çekecek mi askerlerini. İsrail ne yapacak, 3 cephede birden savaşını sürdürebilecek mi? Ürdün ve diğer Arab ülkeleri ne yapacak? Rusya’nın Tartus’taki ikmal limanlarının ve askeri tesislerinin akıbeti ne olacak?

Göçmenler gitti diye sevinenler, Türkiye’de tarım- hayvancılık, inşaat ve sanayi sektöründeki personel eksikliğini hangi kaynaktan karşılayacağız. Ucuz emek kaybolunca bundan maliyetler nasıl etkilenecek? Suriye diasporası maddi açıdan güçlü. Nusayri cuntasının yağması kalkınca, SDG sorunu da çözülünce, petrol geliri ve tarım önemli. Türkiye’den dönenler, evlerini işyerlerini açınca, Türkiye ile ticaret artacak ve Türkiye’den dönenler yine Türkiye’deki SİAD’lar ve yatırımcıların desteği ile hızlı kalkınacak, Türkiye’den Suriye’ye ihracat patlayacak. Şimdi en büyük düşman Tefrika. Bu tehlike İsrail’den daha büyük bir tehdit. Ve kontrol edilen bölgelerde, sivil halka karşı daha merhametli olmak gerek. Suçlu da olsalar yargılanmadan ceza olmamalı. İşkence, kötü muamele asla olmamalı. Aksi halde ötekilerden ne farkımız kalır. Cihad-ı asgar’dan cihad-ı ekbere giden yolculukta dikkatli olalım. Yapmak, yeni bir düzeni inşa ve ihya etmek, köhnemiş bir düzeni yıkmaktan daha zordur. Bunu kolaylaştıracak olan Allah’ın yardımıdır. Allah’ın yardımı ise O’nun rızası şartına bağlıdır. Allah’ın rızasının tecellisinin vesilesi olursak, O işimizi kolay kılacaktır inşallah!

Münbiç’den sonra gelen sırada bir yandan 61 km mesafedeki Ayn el-Arab, öbür tarafta Rakka var. Kobani var.. Zaten SMO ve FM gelmeden ayaklanan halk bu şehirlerin kapılarına dayanabilir. PKK ABD ve İsrail’in desteği ile Irak ve Suriye'deki kantonları(!?)nı birleştirip “Davud Koridoru” üzerinden Akdeniz'e açılan Kürdistan kuracaktı ama artık bu hayal de bitti. Oysa İsrail Queytara’dan yola çıkmıştı bile, ABD’nin El Tenef üssüne varmak için..

Bir Amerikalı sosyal media’da soruyor: “Suriye'deki savaşı hangi silahlı grup kazandı? CIA'nın desteklediği mi yoksa Pentagon'un desteklediği mi? Yoksa Suudi Arabistan'ın desteklediği grup muydu? Yoksa IŞİD miydi?” Şunu görelim artık, onların aynı ülkelerin çocuklarının kanları ve gözyaşları üzerinden kendilerine iktidar ve servet devşiriyorlar. O “Melek maskeli Şeytanlar” için Türk-Kürt, Sünni-Alevi, Sağ-Sol, Kadın-Erkek farketmiyor. Dikkat edelim, Şeytan bizi Allah’la da aldatmasın! Şeytanı her yerde, her zaman başka kılıklarla görebilirsiniz ama onu kendi kılığında görmeniz pek mümkün olmayabilir. İns’in Şeytanları Siyasetçi, Bürokrat kılığında, VIP, CIP ya da Akademisyen, iş adamı, Gazeteci, STK temsilcisi, sanatçı, Doktor ya da Sarığı-Cübbesi ile ya da boynunda haçı ile ruhban şeklinde görebilirsiniz. Buraya 10 ülkenin İstihbarat örgütlerinin adını da yazabilirsiniz. Herkesin bir hesabı vardı ve Allah’ın dediği oldu. Bundan sonra da öyle olacak. Sonunda Allah’ın rızasını kazananlar cennete gidecek, ötekilere gelince onların gidecekleri yer de belli.

Şimdi herkesin kafasındaki soru şu: Bundan sonra ne olacak?. Bu sorunun cevabı Geleceği yalnızca Allah bilir. Görünen köyü hikayesini sorarsanız, “adil bir şahidlik” yapmak adına yazıp söylemeye çalışıyoruz. “İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helak eder misin Allah’ım” diye de düşünelim. Şüphesiz, bize hayır gibi gelen şeyde şer, şer gibi gelen şeyde Allah hayır murat etmiş olabilir. Biz bilmeyiz Allah bilir. Biz insan olarak hata da yapabiliriz. Yeter ki, aklımızı kullanalım, adil şahidler olalım ve adaletten ayrılmayalım, cahillerden olmayalım. Selam ve dua ile.

Bu yazı toplam 253 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar