Hasan Karakaya
Bir gün olsun “müsbet” yazın da dişimi kırayım!
Ulan, “bir defacık” olsun “müsbet” bir şey düşünün, “müsbet” bir söz söyleyin, “müsbet” bir şey yazın!
Hep karamsarlık,
Hep olumsuzluk!..
Hep kötümserlik!..
“İlaçlık” olsun, hiç olmazsa bir gün “iyi şeyler”den bahsedin!..
Hep kötülük,
Hep çirkinlik!..
Bir haberiniz olsun, “doğru” olsun
Hep yalan,
Hep iftira!..
Ne oldu size?..
“Pusulanızı” mı şaşırdınız,
“Yönünüzü” mü kaybettiniz,
“Kıblenizi” mi yitirdiniz?..
Hep Tel Aviv,
Hep Washington,
Hep Londra,
Ve hep Berlin!..
Ne oldu size?..
“Namaz”ları mı terkettiniz, “dua”ları mı unuttunuz?
Hep lanetleme,
Hep beddua!..
BU HİDDET, BU ŞİDDET NİYE?
Evet, “siz”den bahsediyorum...
Siz “Paralelci”lerden!..
Bu “öfke” niye?..
Bu “nefret” niye?..
Bu “kin” niye?..
Bu “hiddet ve şiddet” niye?..
Öyle bir “paratoner”siniz ki;
Toplumun bütün “öfke” ve “nefret”ini üzerinize çektiniz, insanların “sevgi”sini, “saygı”sını, “güven”ini kaybettiniz!.. Adeta, bir “öfke ve nefret sembolü” oldunuz!..
Hem de “ucube” bir sembol!..
“220 voltluk elektriğe kapılmış bir beden” gibi “kapkara”sınız!..
Yüzünüz kapkara,
Yüreğiniz kapkara!..
Suratınız “mahkeme duvarı” gibi soğuk!.. Elleriniz buz gibi!..
Hep agresiflik,
Hep iticilik!..
Eskiden eller uzanırdı size, “musafaha” için!.. Eskiden eller uzanırdı size “tokalaşmak” için... Eskiden kollar uzanırdı size, “kucaklaşmak” için! Ama şimdi, elleriniz “yumruk” olmuş, “vurmak” için... Parmaklarınız “pençe” olmuş, “boğazlara sarılmak ve boğmak” için!.. Kollarınızla “sarılıyor” gibi yapıp; “sırttan hançerliyorsunuz!”
Bir “insan” iken, nasıl bir “mahlûk” oldunuz ki, ne “arkadaş” biliyorsunuz, ne de “dost!”
Hep taarruz!..
Gerçekten merak ediyorum;
Ne oldu size?..
BİZDE KARDEŞLİK, SİZDE KALLEŞLİK!
“7 Şubat MİT krizi”nde, “Gezi kalkışması”nda, “Kirli 17-25 Aralık darbe girişimleri”nde, “Adana’da MİT’in TIR’larını durdurma operasyonu”nda, “30 Mart’ta” ve “10 Ağustos’ta” uğradığınız “ağır yenilgi”nin intikamını almak için “misilleme”de mi bulunuyorsunuz, yoksa “darbeye zemin hazırlayacak” yeni plânlar yapıyor, yeni “ittifak”lar içine giriyor ve yeni “kumpas”lar mı hazırlıyorsunuz?
Hep fitne ve fesat,
Hep kumpas ve kaos!..
Ne yapmak istiyorsunuz?..
“Hükümeti yıkmak, Cumhurbaşkanı’nı devirmek, Türkiye’nin önünü kesmek ve devleti yönetmek mi?”
“Kardeşlik” havasını bozup, ülkeyi “kaos”a sürükleyecek bir “kalleşlik” mi düşünüyorsunuz?..
BU MU “YENİ DÜNYA?”
Bilirsiniz, “rota”larını şaşıranlar, başkalarının “pota”larında erimeye mahkûmdurlar... Siz, sadece “rota”nızı, “pusula”nızı, “yön”ünüzü kaybetmediniz, “Kıble”nizi de kaybettiniz, “Kıble”nizi de!..
Dilinizde “dua” değil, hep “beddua” var!.. Ağzınızdan çıkan hiçbir şey “doğru” değil!.. Hep “yalan” söylüyorsunuz, hep “iftira” atıyorsunuz, hep “küfür” savuruyorsunuz, hep “çamur” ve “zifos” sıçratıyorsunuz!..
Bir insanın “ishal” olacağı uzvu bellidir... Ama sizin, “ağızlarınız ishal” olmuş, hep “necaset” fışkırtıyorsunuz!..
O kadar “şaşkın”sınız, o kadar “aciz”siniz ve o kadar “acınacak halde”siniz ki, ekranlardan yayınlanan ve bütün dünyanın izlediği “görüntü”leri bile “çarpıtmaya” çalışıyorsunuz!..
CHP’li Engin Altay’ın, anayasa kitapçığını Meclis Başkanı Cemil Çiçek’e fırlattığını göre göre, “yere fırlattığını” yazabilecek kadar “tırlatmışsınız!”
Bütün “Türkçe Olimpiyatları”nın finalinde, bir şarkı söyletirsiniz çocuklara:
“Yeni bir dünya,
Yeni bir dünya!”
Bu, nasıl bir “yeni dünya”dır ki;
“Eski Türkiye”nin “despot”luğunu, “vesayet”çiliğini ve “tepeden inmeci”liğini savunmaya başladınız!..
Bu, nasıl “yeni dünya”dır ki;
Baro Başkanı Metin Feyzioğlu’nun törendeki “provokasyon”unu, CHP Grup Başkanvekili Engin Altay’ın “militan”lığını savunup, bu yapılanların; “Erdoğan ve Yeni Türkiye için kaos işaretleri” olduğunu iddia ediyorsunuz!..
Bu, nasıl “Yeni Dünya”dır ki;
Hâlâ “Eski Dünya”dasınız ve birer “dinozor” gibi, hâlâ “eski dünyanın metodları”nı kullanıyorsunuz.
Hep psikolojik savaş,
Hep entrika!..
Ulan, bir defacık olsun, “bardağın alt yarısı”na baksanıza!.. “Bardağın üst yarısında su yok” diye, niye hep “üst yarı”ya bakıyor, niye hep “olumsuzluk” pompalıyorsunuz?.. Bir defa olsun, “bardağın alt yarısı”na bakın, hatta o bardağı elinize alın da; “korkudan çatlayan dudaklarınız” ve “yaşadığınız şoktan kuruyan diliniz ve damağınız” bir yudum “su” görsün!..
Kuruyacaksınız be!..
İnadınızdan kuruyacaksınız!..
HEP KÖTÜLÜK, HEP KÖTÜLÜK!
“Paralel Medya”da, “sadece son 2 günde” çıkan şu haberlere bakın hele:
“Elektrik kesintilerini protesto eden çiftçiler, İpek Yolu’nu 3 gündür trafiğe kapattı!.. Suriyeli mülteci kamplarında salgın tehlikesi başgösterdi!.. Alman medyası; IŞİD militanlarının Suriye ve Irak’a gitmeden önce İstanbul’a uğradığını ve Fatih’teki IŞİD bürosundan harcırah aldığını öne sürdü!..
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ı protesto ederek, yemin törenine katılmadı!.. Kitapçık fırlatmaktan pişman olmadığını söyleyen Engin Altay, kimsenin hukuktan üstün olmadığını söyledi!.. İmam-Hatip kaosu, velileri çileden çıkardı!.. İstanbul’da barajlar kurudu!.. Anadolu’daki işadamları burnundan soluyor!.. TEOG’da skandal: 200 kişilik okula, 571 öğrenci yerleştirildi! Erdoğan’dan Yüksek Yargı’ya ağır hakaret!.. Erdoğan ve Davutoğlu çok sert konuştu: Durmak yok, germeye devam!..
Roboski’ye sığınmak isteyen Ezidilere, Türk askeri gaz bombası attı!.. Türkiye’yi sadece Almanya değil, Amerika da dinliyor!.. Erdoğan’ın karizması bakın nasıl çizildi?.. İşte Erdoğan’ın dostları: Ermenistan, Güney Kıbrıs ve Katar!.. İşte ekonomik krizin ayak sesleri!.. Erdoğan’ın üzeri nasıl ve kimler tarafından çizildi?..”
Söyleyin Allah aşkına;
Bu nasıl “göz”dür, bu nasıl “dil”dir ki, “güzel” olan hiçbir şeyi görmüyor, “doğru” olan hiçbir şeyi söylemiyor!..
Gözleriniz “kör”,
Kulaklarınız “sağır” mı oldu?
Yoksa; gözlerinizi “kan” mı bürüdü?..
Yoksa siz;
“Gözleri var görmezler, kulakları var işitmezler”den mi oldunuz?..
Nedir bu saldırı,
Nedir bu düşmanlık?..
SİZ ALÇALDIKÇA, O YÜKSELİYOR!
Şu kadarını söyleyeyim:
Bir “tahteravalli”deyiz!..
Bir uçta siz “Paralelci”ler,
Bir uçta Tayyip Erdoğan!..
Bilmem farkında mısınız;
Siz “aşağı” indikçe, siz “çukur”laştıkça; Erdoğan hep yükseliyor!..
Erdoğan “zirve”ye çıktıkça,
Siz “alçalıyor”sunuz!..
“Alçaklaşıyor, çukurlaşıyorsunuz!”
Bir “çukur”dan da,
“Seviye” beklenmez!..
Devam edin “seviyesiz”liğinize!..
O kadar “seviyesiz”siniz ki;
Türkiye’nin, nerelerden nerelere geldiğini ve hangi “seviye”lere yükseldiğini bile görmek istemiyorsunuz!..
Öyle umuyorum ki; “Yeni Türkiye”de, komşu ülkeler yine “dost” olacak ve “barış” gelecek!..
Peki, siz ne yapacaksınız?..
Yine “düşman” mı olacaksınız?
Ama, normaldir!..
“Eski Türkiye”nin insanları,
Hep “düşman” üretirler!..
“Düşmanlık” olmalı ki;
“Hayatlarını devam ettirebilsinler!”
Çünkü; “vampir”ler ve “yarasa”lar,
“Kan” emmeden yaşayamazlar!
Yetmedi mi emdiğiniz kan,
Yetmedi mi döktüğünüz kan?..
Yetti be!..
******************************************************************
Okul önlerindeki “muhabir” kılıklı “tetikçi”ler!
Merak ediyorum; bu “okul şikâyetleri” birden bire niye arttı?.. Yerden mantar biter gibi; her gün şikâyet haberi, her gün veli protestosu!..
Tamam birkaç okulda problem olabilir, şikâyet gelebilir de; “Türkiye’nin her yanından” gelen “incir çekirdeğini doldurmaz şikâyetler” haber yapılır mı?..
Bunca haber nereden geliyor,
Kaynağı neresi?..
Derken, o kaynağı araştırdım...
Meğer neymiş, biliyor musunuz;
“Paralel’in önde gideni, başı Dumanlı Ekrem’in gazetesi Zaman” ve onun haber ajansı Cihan’ın bütün muhabirleri Türkiye’ye dağılmışlar, “okullarda mevzilenmişler” ve okullara gelen “öğrenci velileri” ile görüşüp, tek tek “şikâyet”lerini soruyormuş!..
Veliler, “siz kimsiniz, bize niye şikâyetimizi soruyorsunuz?” diye sorduklarında, büyük bir pişkinlikle, “şikâyetlerinizi dinleyip, ilgili yerlere ileteceğiz” diyorlarmış!..
Veliler de, “ilgili yer”e gidecek diye, ileri-geri konuşuyorlar, “şikâyet” yağdırıyorlarmış!..
O “ilgili yer”lerin neresi olduğunu anladınız değil mi?.. Şikâyetler Zaman’a, Bugün’e, Cumhuriyet’e, Taraf’a ve Sözcü’ye ulaşıyor, “Hükümet aleyhinde haber” oluyor!..
Demek istiyorum ki, her “tetikçi”yi “muhabir” sanmayın!..
yeniakit