Bir ihtida vesilesi olarak neşe

İhtida eden (Müslüman olan) Güney Koreli gençlere dair haberlerin ardı arkası kesilmiyor, elhamdülillah. 

21 Nisan 2020 tarihli bir haber: 

“İstanbul’a çalışmak için gelen ve Beykoz’da yaşayan Güney Koreli Myungkyu Kang, Beykoz Müftülüğüne gelerek Müslüman olmak istediğini belirtti. Gencin talebi üzerine Beykoz Müftüsü Ali Efe ve şahitler huzurunda ihtida merasimi düzenlendi. Kelime-i Şahadet getiren genç, Müslüman oldu. Güney Koreli genç, Müslüman olduktan sonra Ertuğrul adını aldı. Kendisine Beykoz Müftüsü Ali Efe tarafından İslam dini ile ilgili bilgiler verilen gence, Kur’an-ı Kerim ve Meali ile İslam dinini anlatan kitaplar hediye edildi.” 

Bu da geçen Cumartesi gününe ait bir haber: 

“Müslüman olmak isteyen Güney Koreli Unseok Kwon, Gaziosmanpaşa İlçe Müftülüğü’ne gitti. Burada Kelime-i şehadet getiren Kwon, Müslüman oldu. İhtida merasiminde oldukça heyecanlı olduğu gözlerinden okunan Kwon, Ahmet ismini aldı. Müslüman olmaktan dolayı duyduğu mutluluğu dile getiren Ahmet Kwon, ‘Çok şükür artık ben de bir Müslümanım. Kalbimdeki bütün sıkıntılar bitti, içimi derin bir huzur kapladı. Şimdi çok rahat ve mutluyum’ ifadelerini kullandı.” 

(Müslüman olmak için müftülüğe gitmek gibi bir şart yok tabii. İslami açıdan mahzurlu manalar taşımayan isimlerin değiştirilmesi de şart değil.) 

Myunkyu Kang ve Unseok Kwon’un ihtida serüvenlerini, İslam’a nasıl ulaştıklarını bilmiyoruz. 

Daha evvel okuduğum Güney Koreli ihtida hikâyelerinde güleryüz öne çıkıyordu; ihtimal ki bu yeni kardeşimiz de güleryüz kapısından girmiştir İslam’a. 

*** 

Beş sene evvel Müslüman olan 25 yaşındaki Güney Koreli Youtuber “Queen Zahra” (Kraliçe Zehra) anlatıyor: 

“Yabancılara gönüllü olarak Korece öğretiyordum. Pakistanlı bir kızla arkadaş olduk. O zamanlar bir sürü mevzudan dolayı stresliydim. Ama bu arkadaş sürekli gülümsüyordu. Hep gülümsüyordu, hep mutluydu. Parası ve doğru dürüst yiyeceği olmasa da hep mutluydu. Durmadan gülümsüyordu. Suratımı ekşiterek sordum: ‘Baksana, sen niye böyle mutlusun?’ Bir Koreli olarak anlayamıyordum yani. Biz parayı, sınav sonuçlarını filan çok dert ederiz. Elinde avucunda hiçbir şey yokken o nasıl böyle mutlu olabiliyordu? Nedenini sorunca, ‘Kur’an’ı oku’ dedi. Aynen böyle dedi; direkt. Başka bir dinin kitabı olduğu için başlarda pek ilham verici gelmedi, ama okudukça etkilendim ve sonra öyle bir an geldi ki ‘Bu hakikat’ dedim ve şaşırtıcı bir şekilde inanmaya başladım. Buna ‘Allah’ın rehberliği’ diyorum. Allah beni doğru yola sevk etti. İşte böyle iman ettim. Mucize gibi bir şey. Pakistanlı arkadaşım bana ‘Kur’an’ı oku’dan başka hiçbir şey dememişti. Ben de okudum ve Kur’an kalbime işledi.” 

Zehra kardeşimizin (eski ismini bilmiyoruz, söylemiyor) Youtube kanalına konuk olan başka bir Güney Koreli genç muhtedi, geçen sene Müslüman olan Jeong-won (yeni ismiyle Raşid) anlatıyor: 

“İslam’ı tanımadan önce çok stresliydim. Evdeki sorunlar… Para… Kore’de yaşıyorsanız, genellikle en büyük meseleniz paradır. Evde huzursuzluk vardı. Hep parayla ilgili. Aile içi kavgalar para etrafında dönüyordu. Ben hastaydım, ailem hastaydı. Bu durum beni kederlendiriyordu. Düşündüm ki; Müslüman arkadaşlar Korelilerin sahip olduklarından fazlasına sahip değiller, ama hep gülümsüyorlar ve başkalarına yardım etmeye çalışıyorlar. Müslümanların inceliğine âşık oldum. İslam’a bu nedenle ilgi duydum. Ve ilk kez Kur’an’ı okudum. Allah bize sürekli iyi işler yapmamızı söylüyor. Kur’an’ı takip edersem iyi bir insan olurum. Çünkü Kur’an mükemmel bir rehberdir... Ailenin ne kadar önemli olduğunu anladım, isterse parasız pulsuz olsun. Ailece sohbet etmek, hoşça vakit geçirmek gibisi var mı? Artık yüzüm güldüğü için çok mutluyum.” 

Raşid konuşurken Zehra sık sık araya giriyor: 

“Toplumumuz materyalist, değil mi?...” 

“Müslümanlar yoksulken bile gülümsüyor ve başkalarına yardım ediyor…” 

“Sen de kurtuldun materyalizmden…”  

(Tabii ki felsefi manada materyalizme isyan da söz konusudur, ama burada materyalizmden kasıt maddiyat düşkünlüğü.) 

*** 

Güleryüze; tevekkülden mütevellit mutluluğa ve neşeye; “pozitif enerji” derler ya, işte ona dayanan hidayet hikâyeleri… 

Kimimize -açıkçası pek çoğumuza- titreyip kendine dönmeyi ilham etmesi gereken hikâyeler bunlar. 

Bu dünyanın derdi bitmez; kendimizi koyuvermeyelim, şükür ve tevekkülü kuşanalım, mümkün mertebe muhabbet ehli olalım ve insanlara gülümseyelim arkadaşlar. 

Allahu ekber ve lillahi’l hamd. 

*** 

Not: 

Afşin Hatipoğlu, Selçuk Özdağ ve Orhan Uğuroğlu’na yönelik saldırılar hakkında bir açıklama yapması günlerdir beklenen MHP lideri Devlet Bahçeli dün sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı uzun açıklamada o saldırıların failleriyle ilgilenmeyip “Serok Ahmet” ve KARAR’a yüklendi. Neyse ki “Milliyetçi Hareket Partisi’nin sokakta işi yoktur. Kavga ve karışıklıkta hayır görmesi imkansızdır” demeyi ihmal etmedi. “Saldırıları kınıyorum ve Hatipoğlu’na, Özdağ’a, Uğuroğlu’na geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum” da deseydi keşke.   

Bu yazı toplam 1053 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar