Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Bir Özgecan!

Kışkırt ve bastır. Ve sonuç: çıldır, çal, saldır..

Fuhuş ve tüketim böyle bir saçmalığın sarmalı içinde hayat buluyor. En azından bu damardan besleniyor..

Fuhuş, kumar, uyuşturucu konusu “taşların toprağa bağlanıp köpeklerin sokağa salındığı” bir alan sanki. Viagra bağımlısı, ahlak ve hukuktan bağımsız vandalların cirit attığı bir dünyada yaşıyoruz..

Bir insana yapılan bir haksızlık bütün bir topluma yöneltilmiş bir tehdittir.. Duygusal tepkiler, protest tavırlar vicdanları tatmin etse de sorunun çözümü için yeterli değildir.

Bu insanlar nasıl böyle esfeli safilin bir duruma düştüler. Oğlan bir halt etti, baba nasıl böyle bir vahşete sahip çıkabiliyor, ortak olabiliyor. Bunlara yardım ve yataklık eden öbür kişinin ruh halini anlamak için ciddi bir çaba göstermek gerek.. 

Din, ahlak, hukuk nerede kaldı.

Bu kişilerin eş, anne, baba, kardeş, hala, teyze, amca, dayı ve çocukları ne olacak.. Bu utanç onların ömürboyu yakalarını bırakmayacaktır.

Öfkeli tepkiler sorunun çözümü için yeterli değil. Baro katillerin avukatlığını reddetmiş. Mersin barosu reddetse de barolar birliği bir avukat bulmalı. Hukuki açıdan hak ve hukukun, usul ve esas açısından yerine gelmemesi halinde hüküm batıl olur. “Haddinden fazla şiddet gayedeki hikmeti yok eder..” Avukat Muammer Kartal’la bu konuyu konuşurken bu noktaya dikkat çekti. Bir haksızlık başka haksızlıklara sebeb olmamalı. Birilerine olan öfkemiz, bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmemeli.

Suçluları cezalandırdık, astık, adamlar intihar etti. Sorun çözülmüş olacak mı? Giden gelmeyecek.. Acılı annenin hicranı bitmeyecek..

Toplumsal öfke, nefret, en ağır şekilde cezalandırma hepsi tamam.

Bir genç kız öldü ama yüzbinlerce anne, baba, genç kız bu olaydan ciddi şekilde etkilenmiş durumda.

“Bir insana yapılan bir haksızlık bütün bir topluma yöneltilmiş bir tehdittir..” Bu olaydan gereken dersi çıkarıp, üzerimize düşen görevi yerine getirmezsek, başka Özgecan’lar sırada demektir.

Suçlular belli. Peki, bu olayda okul, toplum olarak bizler, akraba, komşular hiç mi mesul değiliz.. “Masum bir bebekten eli kanlı bir katil yetiştiren bu düzen”in de sorgulanması gerek.. Belki biz hepimiz kendimizi sorgulamalıyız.

O genç o duruma gelene kadar okul, komşular, aile neden durumu fark etmedik ve önleyici bir tedbir almadık.

Bu insanların nasıl bir din, ahlak, ideoloji, siyasi düşünce, dünya görüşüne sahip olduklarına da bakmak gerek..

Belki daha önce yanına kâr kalan, gizli kalmış başka vukuatları da vardır. Bunların benzer haltlar karıştırdıkları başka arkadaşları vardır.

Müftülük konuyu kendi açısından sogulamalı. Görevli birileri gidip konuşmalı. Anlamaya çalışmalıyız. Üniversiteler psikoloji ve sosyoloji açısından konuyu çok yönlü, birçok açıdan sorgulamalı. Hukuk fakülteleri bu konuyu sorgulamalı.

STK’lar hem davayı izlemeli, hem bu kamuya malolan örnek davayı, suçlular ve mağdurlar, bu olayda akraba ve komşular, basın ve toplumun ilgi ve tepkisi açısından analiz etmesi gerek. Meslek örgütlerinin de bu gözle konuyu tartışması gerek..

Bu olayların tekrar yaşanmaması için ders almamız gerek. Ders almak için de konuyu anlamak için analiz etmemiz gerekiyor.. Bir trajediden yola çıkarak öfkeli açıklamalarla vicdanımızı tatmin etmekten ibaret olmamalı tepkimiz..

Minibüsçüler ya da şoförler odası ne diyor. Anne babalar ne yapmalı. Aceba toplu taşıma araçları şoförlerinin ruh sağlıklarının periyodik olarak takib edilmesi mi gerekiyor.. Suç eğilimi olan ya da sabıkası olanların meslekten men edilmesi mi gerekiyor.. Bundan sonra benzer trajedilerin olmaması için ne yapmak gerek. Ha bu bize ders olsun.. Bade harabul Basra. Şimdi anneler, kızlar, aileler, okul ne yapmalı.

Yapanın yanına kâr kalmamalı. Caydırıcı bir ceza olmalı. Hepsi tamam. Peki daha sonra.

Bir musibet, bin nasihattan daha öğreticidir.

Özgecan’ın başına gelenler, aklımızı başımıza almak, aynı acıların yaşanmaması anlamında hem bir ders, hem de baht kaynağı olmalı. Bilge bir zat öyle der: “Benim katlanmak zorunda kaldığım güçlükler benden sonrakiler için baht kaynağı olsun.”

Dilerim Özgecan’ın acısı diğer genç kızlar için umuda dönüşür. Başka aileler aynı acıyı yaşamaz. 

Selâm ve dua ile.

yeniakit

Bu yazı toplam 1056 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar