Abdurrahman Dilipak
Biz haram aylardayken
Receb ayı “3 aylar”ın başlangıcı olduğu gibi aynı zamanda “Haram aylar”dandır. Yani İslam’a göre bu aylarda savaş başlatılamaz. 2022 yılında Receb ayının ilk günü 2 Şubat Çarşamba gününe denk geliyor ve Receb ayı 4 Mart Cuma günü bitiyor. 5 Mart Şaban ayının 1. günü oluyor. Bir ay sonrası da zaten Ramazan. 4 Şubat Cuma günü ise 2022 Kış Olimpiyatları başlıyor. Resmî adıyla 24. Olympic Winter Games, Uluslararası Olimpiyat Komitesi tarafından Çin’in başkenti Pekin’de düzenlenecek. 7 spor dalında, 15 disiplinde 98 karşılaşma olacak. 90 ülkenin katılması beklenen Olimpiyatın kapanış töreni 20 Şubat Pazar günü olacak. Tabii bir aksilik olmazsa(!).
İster misiniz bu Satanist/Pedefolik lobi 3. Dünya savaşının fitilini ateşlesin!
Kış Olimpiyadlarına ABD “resmen” katılmayacak. Ama Amerikalılar katılabilir! Bunun anlamı şu; CIA sporcu, gazeteci kimliği ile o gün Pekin’de olacak!
ABD, Çin, Rusya ve İran arkası arkasına meydan okuyan açıklamalar yapıyorlar. İran hayali İsrail hedeflerine füze fırlatırken, İsrail de İran’a karşı söylemini giderek artırıyor.
Eğer İsrail İran’a saldıracak ya da karşı saldırıya geçecekse, herhalde bunu kendi topraklarından değil Suudi Arabistan ya da Körfez ülkelerindeki, Doğu Akdeniz’deki, ya da Körfez’deki, Hind Okyanusundaki müttefiki olan Amerikan üslerinden ya da donanmasından yapacaktır.
Çünkü İsrail’in hedefi aynı zamanda ABD’nin hedefidir. Nasıl ki, İsrail ABD’nin müttefiki ise, bu hesaplaşmada İran da Çin ve Rusya’nın müttefikidir. Çatışma alanları belli. Doğu Akdeniz’den, Ege üzerinden Yunanistan, Bulgaristan, Romanya, Macaristan, Ukrayna, Belarus, Estonya, Polonya üzerinden Adriyatik’e uzanırsınız. Bir süreden beri ABD ile Rusya arasında restleşmeler devam ediyor. ABD Rusya’yı, Batı Avrupa ve Türk Cumhuriyetlerinin bulunduğu yumuşak karnında tutmaya çalışıyor.
Dikkat ederseniz İngiltere sessiz kalmayı tercih ediyor. ABD, NATO şapkası ile fiilen Ege ve Yunanistan’ı boydan boya işgal etti. Fransa AB şapkası ile o da orada bulunuyor. Zaten İngiltere Kıbrıs üzerinden Doğu Akdeniz’de Türkiye ve Yunanistan arasında bir yerde duruyor.
Burada ilginç olan Yunanistan Ortodoks, Rusya da Ortodoks. Ama Ortodoks bir ülke, Ortodoks bir ülkeye karşı, Fransa gibi Laik, ABD gibi Evengelik/Protestan bir ülke ile birlikte meydan okuyor. İngiltere Angilikan, Almanya Luteryen. Aynı zamanda Almanya ABD, İngiltere ve Fransa’nın işgali altında. Almanya’da gizli bir İsrail, gizli bir Vatikan da var.
ABD eğer Çin’i vuracaksa, önce Çin’de iç karışıklık çıkarmaya çalışacaktır. Kış Olimpiyadları bu açıdan bir fırsat. Tayvan’ı, iki Kore’yi kullanacak ve Çin denizinde askeri bir meydan okuma gerçekleştirecektir. Hind kartını kullanmak isteyecektir. Pakistan, Afganistan, İran, Irak, Suriye, Körfez, Yemen, Diego Garciya, Hind okyanusu bu hesaplaşmada coğrafyanın sinir uçları.
Bu hesaplaşmada en çok zarar görecek iki ülke, Çin ve ABD. Çin kaybeden taraf olsa bile, ABD yara alırsa dağılır. ABD gücünü kaybederse, kendi bütünlüğünü koruyamadığı gibi, Almanya, Çin ve Kore de ABD’den bağımsızlaşabilir. Dünyanın birçok yerindeki üs ve askeri varlığını geri çekmek zorunda kalabilir ve Doların saltanatı biter. Doların saltanatı biterse LIBOR da dağılır. Zaten bu durumda yeni bir BrettonWoods da yapılamayabilir.
Sanırım Davos’un Haziran ayına ertelenmesi, sadece Omicron’la açıklanamaz. Globalistlerin Batı kanadı, Glaskow İklim ve ABD Demokrasi zirvesindeki perişanlıktan sonra ABD-Çin ve Rus hesaplaşmasının sonucunu görmek istiyor.
Eğer böyle bir hesaplaşma olacaksa, Rusya bütünlüğünü koruyabilir mi, İran ve İsrail hesaplaşmasının ardından Arab yarımadasının akıbeti nice olur! İsrail ve Kudüs’ün akıbeti ne olur?
İngiltere ve Rusya yakınlaşması batı Avrupa’da nasıl bir sonuç doğurur? AB varlığını koruyabilir mi?
Aslında batılıların şuuraltında büyük bir travma yaşanıyor. Ortodokslardan bakalım; Rusya, Ukrayna, Kırım, aynı Ortodoks dünyanın parçaları. Ermeniler, Süryaniler, Rum Ortodokslar, kimi Laik (!) Fransa’nın himayesine girdi, Kimi Katolik İtalya’nın, Kimi Angilikan’ların, kimi Evengelik’lerin, kimi Ateist mi, Cizvit mi, Katolik mi olduğu tartışılan Biden’dan yana oldu. Batı büyük bir teolojik travma yaşıyor ve hızla dinden uzaklaşıyor ve Agnostik hale geliyor! Kilise artık “kültürel aidiyet” için bile bir anlam taşımıyor. Kilisenin çökmesi ile ortaya çıkacak olan manevi boşluk batıda büyük bir yıkıma sebeb olabilir. İntihar, boşanma, şiddet olayları artıyor ve daha da artabilir. Bu süreç tüm dünyada çok büyük bir manevi boşluk oluşturdu. Mesela, sol bu süreçte savruldu. Bunu Türkiye’de de görebilirsiniz, İspanya’da da Fransa’da da. CoVID ideolojik olarak solu savurdu. Batılı Liberaller de savruldular. CHP’nin hali ortada. Türkiye’de milliyetçi kesim de iktidara yakın ve karşı olanları, sessiz bir şekilde sistemle uyum sağlıyor. Dindarlar, cami cemaati, cemaat denilen yapılar, geleneksel İslam da uluslararası sisteme büyük ölçüde uyum sağlıyor ve dini yeni duruma göre ve siyasetin paralelinde yorumlama eğiliminde. İnsan hakları, demokrasi talebinde bulunan aktivistler de yeni dünya düzenine uyum konusunda beklenenin üstünde bir sadakat gösteriyor. Sağlanan fonlar ve verilen eğitimler etkili olmuş anlaşılan.
ABD’li GlobalReset’çiler bir yandan “Demokrasi zirvesi” düzenliyor ve dostlarını (!) “demokrasiyi desteklemek için birlikte savaş vermekten” söz ediyor, sonra dönüyor, yeni dünya düzeninin daha kısa sürede ve daha başarılı bir şekilde uygulanabilmesi için Xi Jinping’in Çin’de uygulanan “Sosyal Kapitalizm ve Otokrasisi”nin daha iyi bir model olduğunu söylüyor.
Aslında bu arada tüm dünyada insanları ev hapsine sokan çete yüzümüze maske takarken gözlerimize de sanal bir at gözlüğü taktı sanki ve bizim dünyaya “OVERTON PENCERESİ”nden bakmamızı sağladı. Farkında olmadan insanlık adeta bir MATRIX’e, MetaVerse alemine yönlendirildik. Adeta gerçek dünyada astral bir yolculuğa çıkarıldık. Ve insanlık hâlâ bu Korku Pandemisi’nden yakasını tam olarak kurtarabilmiş değil. İnsancıklar dinlerini, ideolojilerini, ahlaki endişelerini bir kenara bırakıp, “CoVID dini”nin misyonerlerinin hükümlerini adeta NAS gibi kabul ederek uyguluyor ve topluma dayatıyorlar. Hatta bazı “din adamları” konuyu “Farz-ı kifaye”, kimi “ulul emr” hükmüyle ilişkilendirip “İcbar”a meşruiyet kazandırmaya çalışıyor.
Dikkat ederseniz, bu konularda media, sermaye, siyaset, bürokrasi, yasama, yürütme, yargı, media, akademi, iş dünyası, meslek odası, vakıf, dernek, sendika, cemaat herkes sessiz. Hani haksızlıklar karşısından susanlardan olmayacaktık! OVERTON sendromuna yakalandık galiba. Bunun aşısı da, ilacı da birazcık akıl. Kur tartışmaları arasında akletmeyi de unuttu insanlar, neye kime inanacaklarını da şaşırdılar.
Yeni bir haram aya giriyoruz. Aslında kimse fark etmiyor bugünleri. Birçok kandilimiz var ama haram ayların toplumsal hafızada bir karşılığı yok. Öte yandan; bir soğuk savaş, biyolojik bir savaşın tam ortasındayız. Bu haram ayda da yine savaşta olacağız. Biz savaş deyince tank, top, düşünüyoruz. Hiç enjeksiyonu eline almış birilerinin tehdidini düşünmemiştik.. “Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu / Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek / Siz hayat süren leşler, sizi kim diriltecek”. “Aman efendim aman / Galiba ahir zaman!”. Ölenin niye öldüğü, öldürenin niye öldürdüğünü, nasıl ve niçin öldürdüğünü bilmediği bir savaş! Artık bu korkulu rüyadan uyansak mı!
Selâm ve dua ile.