Mehmet GÖKTAŞ

Mehmet GÖKTAŞ

Boğazımıza, Boğazlarımıza ve Boğaziçi’mize Dikkat!

Bir insan için ‘boğaz’ neredeyse hayatla eş anlamlı sayılır.

Can boğazdan gelir, boğazdan girer insanın bedenine.

Ve yine can boğazdan çıkar. İnsan boğazından boğulur, ister iple olsun, ister suda ve ister başka bir yolla, hangi çeşidi olursa olsun boğulma boğazda gerçekleşir. Yani boğaz hayatın da ölümün de en stratejik noktasıdır.

İnsan olarak bizim boğazımız sadece bedenimizin geçit noktası değil, aynı zamanda cennetimizin, cehennemimizin de geçit noktasıdır. Yüzde elli oranında cennetimizi ve cehennemimizi boğazımızdan içeri girenler belirleyecektir. Diğer yüzde ellisini de iki bacağımızın arası belirleyecektir ki bir anlamda orası da bir boğazdır. “İki dudağının ve iki bacağının arasına kefil olana ben de cennet için kefilim” buyurmuştur Âlemlerin Efendisi (s.a.v).

Biz yine bildiğimiz boğaza, boğazlara dönelim. Boğaz, hayvanlar dünyasında çok daha önemlidir.

Başka canlılarla beslenen yırtıcılar avlarını hep boğazlarından yakalarlar.

Birbirlerini öldürüp yemek kastıyla olmasa bile diğer hayvanlar da genellikle birbirlerinin boğazına saldırırlar. Zaten bunun için bu yaptıklarına “boğuşma” denir. Yani bütün boğuşmalarda hedef boğazlardır.

Gelelim ülkelerin boğazlarına.

Bir ülke için boğazın, boğazların ne anlama geldiğini bu konuda en ağır bedeller ödeyen bu ülke insanı biliyor olmalı. Öyle ya, şu anda Çanakkale’de bir evladı yatmayan bir hane var mı acaba?

Uzatmayalım, bir insanın boğazının önemi yaşadığı müddetçe devam ettiği gibi ülkeler için de boğazlarının önemi aynıdır.

Vahşiler nasıl ki avlarının boğazlarına yoğunlaşıp kilitlenirse, emperyalist dünya da aynı şekilde bu ülkenin boğazlarına kilitlenmiş durumdadır.

Özellikle İstanbul Boğazı üzerine bazı şeyleri söylemek hamasetten çok öte bir yükümlülüktür.

İnsanımız nedense İstanbul boğazını bu anlamda ele alırken sadece “milyonluk villalar” olarak görmekten öteye geçmez.

Halbuki şu anda boğaz çevresine çöreklenen bu villaların, özellikle kolej ve üniversitelerin kimlere, hangi vakıflara ait olduğunu öğrendiğinde mesele daha iyi anlaşılacaktır.

Boğaziçi Üniversitesi, Galatasaray Lisesi, Saint Joseph Lisesi, Robert Koleji yıllardır hangi misyonu yerine getirmiş, buralarda toplanan en zeki öğrencilerin buralardan Amerika’ya, oradan tekrar Türkiye’ye ve en üst makamlara geliş seyrini izlediğinizde ne durumda olduğumuzu, bundan sonra ne yapılması gerektiğini de çözebileceğimize inanıyoruz.

Boğaz, ne bir insan için beş on santimlik bir borudan ibarettir, ne de ülkeler için birkaç yüz metrelik bir geçitten ibarettir.

Bu yazı toplam 744 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar