Bu işlerde Mason parmağı var mı, yok mu?

Bu işlerde Mason parmağı var mı, yok mu?

Bu "organize işler"de, acaba "masonların payı" ve "rolü" var mı, varsa ne kadar?!?

Hasan Karakaya/Vakit

ilgili bölüm;

LİONS... ROTARYEN VE MASONLAR!
Valla, ne yalan söyleyeyim; Nazlı Hanım'ın soruları, benim aklıma bir başka soruyu getirdi... O halde, ben de sorayım: Bu "organize işler"de, acaba "masonların payı" ve "rolü" var mı, varsa ne kadar?!?..
Durun, hemen dudak bükmeyin!..
Çünkü efendim; bu işleri "AK Parti hakkında kapatma dâvâsı açılması" ve "Bildiri Savaşı" yaşanması merhalesine getiren süreç; ilk önce "Lions"ların, daha sonra "Rotaryen"lerin ve en sonunda da "mason"ların ilân ve bildiri yayınlamaları ile başladı...
Hele hatırlayın 2 Şubat 2008 gününü.
"Kökleri dışarıda" bir örgüt olan Türkiye Lions Kulüpleri Konfederasyonu tarafından Hürriyet Gazetesi'ne verilen ilânda şöyle denilmişti:
"Biz Türk Lionsları, bir siyasi simge olarak algıladığımız türbanın üniversitelere serbestçe girmesini sağlamaya yönelik çabaları üzüntü ile izliyoruz. Bu tutumu cumhuriyetimizin kuruluş amaçlarına, temel değerlerine ve özellikle laiklik ilkesine karşı bir hakaret olarak değerlendirdiğimizi halkımızla paylaşıyoruz."
Ve, tarih 3 Şubat 2008... Bu defa da "Rotaryenler"den bir ilan ve yine Hürriyet'e:
"Modern Türkiye Cumhuriyeti'nin Büyük Millet Meclisi'nde başörtüsü ile ilgili kanun ve anayasa değişikliği yapılmış olmasına inanamıyoruz. Atatürk ilke ve devrimlerine ve modern Türkiye Cumhuriyeti'nin laik kazanımlarına bağlılığımızı tekrarlıyoruz."
Devam edelim... "Arka bahçe"ler tarafından verilen bu ilânlardan sonra; bu defa onların ağababaları olan "mason"lar girdi devreye... "Başörtüsü yasağının kaldırılması"na yönelik girişimler, Avrupa'nın en eski ve en büyük mason locası olan Büyük Doğu'nun (Grand Orient) Paris'teki toplantısında da gündeme gelmişti.
Toplantılardan konuyla ilgili çıkan ana başlıklar şöyleydi:
1- Ünversitelerde başörtüsünün serbest bırakılması geriye gidiştir. Laikliğin yeniden tanımlanması yolunda tehlikeli bir gediktir.
2- Başörtüsü "İslâm" değildir, Kur'an'da yer almaz ve sonradan üretilmiştir. Örtü, kadınlığı saklıyor. Bunun için İncil'e bakmanız yeterli.
3- Halk, yasağa karşı olabilir; ama kamuoyunun her zaman haklı olduğunu düşünmüyoruz. Halk yanılabilir, demokrasiye karşı çıkabilir.
'Avrupa tartışmasında masonlar' konulu toplanıda konuşan Fransa Büyük Üstadı Jean-Michel Quillardet, ilginç değerlendirmelerde bulunmuştu... Başörtüsünün üniversitelerde serbest bırakılması için 'geriye gidiş' ifadesini kullanan Quillardet, TBMM'den geçen düzenlemenin 'Türk laikliğinin yeniden tanımlanması yolunda açılan tehlikeli bir gedik' olduğunu savunmuştu...
AYNISININ TIPKISI İFADELER!
Öyle sanıyorum ki;
Bu ifadeler "son derece tanıdık" gelmiştir size!.. Çünkü, "Fransız Büyük Üstadı"nın ağzından dökülen bu ifadeler; Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya tarafından açılan kapatma dâvâsının "iddianame"sinde de var!..
Ne tuhaf ki;
Benzeri ifadeler, "Yargıtay Başkanlar Kurulu'nun bildirisi"nde de geçiyor!..
Buyrun; Yargıtay bildirisindeki "başörtüsünün serbest bırakılmasının aleyhinde" olan ifadeyi birlikte okuyalım:
"Söz konusu taslak, laik Cumhuriyet, hukuk devleti ve yargı bağımsızlığı kavramlarıyla çelişmektedir... Toplumun yoğun ve isabetli refleksi, taslağın yasalaştırılması girişiminde duraksama yaratmıştır... Ancak, Anayasa'nın 10 ve 42'nci maddeleriyle ilgili değişiklik engellenemeyen bir hızla yasalaşmıştır."
Bu benzeşme ve uyum bir "tesadüf" müdür, yoksa "organize işler"den midir?..
Şimdilik, sadece sormakla yetiniyorum...
Soruyor ve cevap bekliyorum:
Bu işlerde "masonların dahli" var mıdır, varsa ne kadardır?!?..
Görüyorsunuz ya;
"Çocukluk" çağlarımda başıma "arılar üşüşür"dü!.. Büyünce de, işte böyle "sorular" üşüşüyor!..
Ne yapayım, elimde değil;
Miskin miskin yerimde oturamıyorum işte!..
-------------------
Bu da laikçi baskı!
Vakit'in dünkü sürmanşetinde yer alan haber, özetle şöyleydi: Her Cuma, namazlarını sokaklara serdikleri kartonlar ve savanlar üzerinde, çöpler ve molozlar arasında kılmak zorunda kalan vatandaşlar, Taksim'e yeni bir cami istiyorlar.
Millet "cami" istiyor ama, takan yok... Her nasıl oluyorsa oluyor; bu ülkede "meyhane"ye ve "kerhane"ye yer bulunuyor ama "ibadethane"ye gelince, bahane hazır: "Yer yok!"
Biliyorsunuz Taksim ve Beyoğlu'nda "Cumhuriyet" meyhanesi var, "İstiklal" meyhanesi var ama "cami" yok!.. "Cami arsası üzerine inşa edilen meyhane"yi yıkıp, "tarih"i canlandırmaya kalksanız, hemen bağırırlar: "Dinci baskı!"
Peki be birader, sizin yaptığınız şu edepsizlik ve saygısızlık da "Sarhoş laikçi baskısı" değil mi?..



Vakit