Bu Kapüşonludan Birşey Çıkmaz!

Bu Kapüşonludan Birşey Çıkmaz!

A. Hakan Sudan Cumhurbaşkanı EL -Beşir'i yazdı...

Kapüşonunu sevdiğim
Ahmet Hakan-Hürriyet

BİR zamanlar "İran, Pakistan, Afganistan / Sıra sende Müslüman" diye sloganlar atılırdı. Sonra durup dururken "Sudan’da İslam Devrimi" haberleri gelmesin mi?

Bizim buralarda "Büyük İslam aydını" diye selamladığımız, kitaplarını alıp okuduğumuz Hasan El Turabi önderliğindeki Müslüman güçler, Sudan’da yönetimi ele geçirmişti. Hasan Turabi, kardeşi kadar sevdiği Ömer El Beşir’i iş başına getirmişti...

Aman ne sevinildi bir bilseniz!

Ve fakat...

Çok değil kısa bir süre sonra bu sevinç kursaklarda kalıverdi.

Çünkü: Devrimi yapanlar birbirlerine girdiler. El Beşir, Turabi’yi zindana attı... Turabi, El Beşir’e karşı ittifak peşine düştü... Bu iktidar kavgası yetmezmiş gibi bir de Darfur katliamı ortaya çıktı... Binlerce ölü, yüz binlerce evsiz, yurtsuz kalmış Sudanlı...

Yani acı gerçek ortaya çıkmıştı: "İslam devrimi" falan hikáye idi...

Bu Sudan denilen ülke, fazlasıyla karmaşık, fazlasıyla bedevi, fazlasıyla yoksul, fazlasıyla kabileci, fazlasıyla geri bir ülkeydi...

Ve böyle bir ülkeden "yeni bir İslami uyanış" beklemek, çok safça bir tutumdu...

Tıpkı İran’a bel bağlamak gibi... Tıpkı Afganistan’dan bir şeyler beklemek gibi... Tıpkı Pakistan’ın Batı’ya karşı "Büyük İslam Uygarlığı" meşalesini yükseltecek ülke olacağını ummak gibi...

Ben çok şükür çoktandır bu çocuksu beklentilerin etkisinden kurtuldum.

Hálá böylesi umutlar içinde olanlar var mı bilmiyorum?

Eğer varsa lütfen Sudan heyetinin Ankara’daki o sakil görüntüsüne baksınlar:

Heyetteki adamın başından hiç çıkarmadığı o "kapüşon" var ya...

İşte o "kapüşon", bu ülkelerden hiçbir şey çıkmayacağı gerçeğini haykırmaktadır.

Ben seni salonda sevdim

GAZETECİ yazar Güler Kömürcü, "Ergenekon" adı verilen örgüt operasyonunda gözaltına alındı.

Olay yargıda... Heyecanla izliyoruz...

Ama nedense Güler Kömürcü, bombalar, saldırı planları, derin ilişkilerle örülü bu öcü masallarına rağmen benim açımdan "korkutucu" bir unsur değil...

Çünkü...

Onun Sedat Peker’le yaptığı telefon görüşmesinde söylediği "Sedat... Ben seni salonda çok sevdim" şeklindeki sözü, ne zaman Güler Kömürcü dense elimde olmadan aklıma geliyor...

Sedat Peker’in "Allah razı olsun" falan diyerek konuyu geçiştirme çabaları, Güler Kömürcü’nün "Ben seni salonda çok sevdim" gibi şahane bir cümleyi "Türk aşk tarihi"ne armağan etmesine neden olmuştur.

Kendisine minnettarız...

Lütfen elinizi vicdanına koyunuz:

Sevda tarihimize böylesi bir cümle bahşetmiş olan bir hanımefendi ne kadar korkutucu olabilir ki?

Lisede namaz olayı

TAMAM... Matbuatımızın liselerde namaz kılan öğrencilere yönelik operasyon yapmasını hep birlikte yadırgayalım... O öğrencilere "tartışmasız mücrim" muamelesi çekilmesine hep birlikte itiraz edelim...

Ama bundan önce şu sorunun yanıtını da arayalım:

"Neden liselerin kuytu köşelerinde, sanki çok gizli bir faaliyet yürütülüyormuş tedirginliği ve ürkekliğiyle namaz kılınır?"

Çünkü bu konu, meşru zeminde tartışılmıyor da ondan...

İktidar "Aman şimdi de böyle bir dert açmayalım başımıza" diyor...

Okul yöneticileri "Şuradaki odayı mescit yapalım, çocuklara gizlice namaz kıldırırız" yaklaşımını benimsiyor...

Böyle olunca mektepte namaz kılmak, gizli örgüt faaliyetine dönüşüyor...

Oysa bu konunun meşru zeminlerde tartışılması ve meşru bir çerçeve kazanması gerekir.

İktidar başına dert açmalı, okul yöneticileri düzenleme istemeli, bazı aileler çocukları için mescit talep etmeli, bazı aileler bu durumun çocuklarının namaz kılmaları doğrultusunda baskıya uğramasına neden olabileceğinden endişe duymalı...

Ve en sonunda bir karar çıkmalı...

Ama bizim memlekette her zaman böyle meşakkatli süreçler yerine, "Sızma hareketleri" tercih edilir...

Eh, ne de olsa "idare-i maslahat, esaslı devrimden daha tatlı gelir".