Hasan Karakaya
Bu nasıl cemaat... Bunlara elini veren, karısını kurtaramaz!
“Devekuşu”na sormuşlar;
“Deve misin, kuş musun?”
Demiş ki;
“Ben deveyim!”
“Öyleyse” demişler;
“Şu yükü taşı!”
Bakmış pabuç pahalı;
“Ben kuşum” demiş!..
“O halde” demişler;
“Uç da görelim!”
Şimdi, “Gülen Cemaati” de öyle... “Zekât” toplamaya, “Kurban parası” toplamaya, “Himmet” toplamaya gelince, diyorlar ki; “Biz dini bir cemaatiz!”
Peki;
“CHP, MHP ve hatta BDP için oy istemeler ne oluyor?.. Dini bir cemaat, hiç siyaset mühendisliği yapar mı?” dediğinizde de, diyorlar ki;
“Biz dini bir cemaat değil, Hizmet Hareketi’yiz!.. Okullarımızla, dershanelerimizle, yurtlarımız ve evlerimizle hizmet ediyoruz!”
Gördüğünüz gibi;
Ne “deve”liği kabul ediyorlar, ne de “kuş” olmayı!..
Duruma göre “renk” değiştiriyorlar ki, “bukalemun” bile bunlarla boy ölçüşemez!..
“Alnı secdeli” insanlara karşı, hemen “dinî cemaat” oluyorlar... “Takiyye” yapmaya gelince de, anında “sivil toplum kuruluşu” olduklarını iddia ediyorlar!..
İyi de, nesiniz siz?..
“Deve” misiniz, “kuş” mu?..
“Cemaat” misiniz, “STK” mı?..
Açıkça söyleyin de, bilelim...
BENİM PAYIMA DÜŞEN CEZA!
Biliyorum bunları yazdım diye, yine “dâvâ” açacaklar... Hem de; hem İstanbul’da, hem Ankara’da!.. Hem “tazminat dâvâsı” açacaklar, hem de “ceza dâvâsı!”
Hem “hapis” yatmamı isteyecekler, hem de “para” isteyecekler!..
Daha önce yaptıkları gibi!..
Dün, Akit’in iç sayfalarında; “Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın Onursal Başkanı darbecileri aratmıyor... Gülen’in Akit’e hoşgörüsü yok” başlıklı haberi okudunuz ve orada “Akit’in sahibi, yazarları, muhabirleri, karikatürleri, okuyucu mektupları ve hatta bulmacaları hakkında açılan dâvâları” gördünüz mü?..
Dile kolay;
Fetullah Gülen “Akit mensupları” hakkında, “tam 197 yıllık hapis talebinde” bulunmuş, iyi mi?..
“197 yıllık hapis talebi”nden, Hasan Karakaya olarak benim payıma düşen miktar, “38 yıl 1 ay hapis”tir ki, galiba “rekor” bende!..
Ve yine;
Açtıkları “tazminat dâvâları”ndan benim payıma düşen miktar da “280 bin Türk Lirası”dır ki, bir de bunun “faiz”leri olacak!.. Herhalde, “dâvâlar” bitene kadar bu miktar, “500 bin Türk Lirası”nı geçer!..
Şu hâle bakın;
“38 yıl 1 ay hapis,
280 bin lira tazminat cezası!..”
Yat yat bitmez,
Öde öde bitmez!..
Peki, niye açılıyor bu “dâvâ”lar?..
Elbette “hakaret” iddiasıyla!..
İyi de, bizim “eleştiri” yazılarımızı “hakaret” olarak telâkki eden Fetullah Gülen, çok mu “masum”dur ki, kendisine yönelik “eleştiri”leri “hakaret” sayıyor?..
Ne yani;
Başbakan için, “Firavun!.. Karun!.. Tımarhanelik deli” ve son olarak da “hain” deyip, “beddualar” yağdırmak bir “hakaret” değil midir?..
Sadece “Başbakan” mı?..
Samanyolu’ndaki “dizi film”lerde “hakaret” ettikleri, “hedef gösterdikleri gazetecileri” ne yapacağız?..
Kendileri her hakareti yapacak ama gazetecilerin “eleştiri”lerine bile tahammül edemeyecekler, öyle mi?..
Nerede bu yoğurdun bolluğu?..
312 GENERALİ DE SOLLADILAR!
Hani; “Cemaat medyası”, zaman zaman “28 Şubat’tan beter bir baskıya maruz kaldıklarını” iddia ediyor ya, sakın inanmayın!.. Asıl “28 Şubat’tan beter” süreci, Akit mensupları olarak şu an biz yaşıyoruz!..
Düşünsenize;
Fetullah Gülen, Akit mensupları hakkında “197 yıl hapis, 1 milyon 10 bin lira tazminat” istiyor... Dâvâ sonuçlanana kadar, bu miktar, herhalde “2 milyon lira”yı bulur!..
“2 milyon” dediğime bakmayın, bu miktar, eski parayla “2 trilyon” demektir!..
Düşünebiliyor musunuz;
“312 general” tarafından açılan dâvâda bile, bizden istenen para “624 milyar”dı...
312 general, toplam olarak “624 milyar” isterken, “bir tek Fetullah Gülen”in istediği miktar “1 trilyon 10 milyar lira” ise, varın gerisini siz düşünün!..
Sonuç itibariyle istedikleri şu:
“Toplam 197 yıl hapis,
1 trilyon 10 milyar tazminat!”
Söyleyin Allah aşkına;
“Bunlar 28 Şubat Cuntacıları’ndan da beter” derken, haksız mıyız?..
Onlar, hiç olmazsa; “yüzüklerine kadar alacağız” diyorlardı, ama Fetullah Gülen, öyle anlaşılıyor ki; sadece “mal”ımızı değil, “can”ımızı da almaya karar vermiş!..
“KOCANDAN BOŞAN!”
Gerçi, “mal, mülk, hapis ve para” ne ki?.. Fetullah Gülen denilen zat, “adamın karısını” istemiş, karısını!..
Yıllar boyu “Fetullah Gülen’in yakınında” bulunan ve hatta “onun halefi” olarak gösterilen Latif Erdoğan, 15 Mart tarihli yazısında; “karısının, kendisinden nasıl koparılmak istendiğini” şöyle anlatmıştı:
“Önceleri yuvanın kutsiyetinden, aile hayatının hayati değerinden bahsederdi. Sonrasında, iki sefil kadını, bir asil kadına gönderdi. Kocası davaya ihanet(!) ettiği için, artık ondan boşanması gerektiğini, eğer denileni yaparsa, hem kendisinin hem de çocuklarının kurtulacağını; kendisinin ölünceye kadar maaşa bağlanacağını, çocuklarına bol miktarda burs verileceğini söylettirdi.
Böyle yapıp kurtulanlardan örnekler verdirdi. Aksi durumda, yakında kocasının başına gelecek musibetlere ortak olunacağı tehditleriyle asil kadını korkutturmak istedi. Asil kadın bütün bu teklif ve tehditleri, bir saniye dahi duraksamadan yüzlerine çaldı.
Onlar, düşünmek için kendisine fırsat verdiklerini, kararında acele etmemesi gerektiğini söyleyerek çekip gittiler.
Bir hafta sonra, yolda asil kadına bir daha göründüler. Asil kadın, yüzlerine bile bakmadan yanlarından geçip gitti.
Üçüncüde, görünme rolünü bir daha denediler. Lakin asil kadını kararında granit gibi sağlam buldular. İki sefil kadın bir daha da görünmediler. Yuvasını dağıtmak isteyen sefiller, asil kadının çelik iradesi karşında bozguna uğradılar, yenik düştüler.
Evet, bu vaka aynen olmuştur. Çünkü o asil kadın Nimet Erdoğan’dır, benim saygıdeğer hanımım, benim ebedi eşimdir.”
Görüyorsunuz ya;
“Yuvanın kutsiyeti”nden, “aile hayatının hayati değeri”nden bahseden bir Fetullah Gülen; Latif Erdoğan gibi “derviş yapılı bir insan”a bile tuzak kuruyor, onun eşini, “kocasından boşanmaya” zorluyor!..
ETTİRİLEN BİAT YEMİNLERİ!
Sadece Latif Erdoğan mı?..
Daha niceleri var ki, “Cemaat’e ihanet(!) etmesinler” diye, kendilerine “biat yemini” ettirmişler!..
Latif Erdoğan diyor ki;
“Cemaat, aslında çok hızlı dağılacak, çok hızlı bölünecek ama, insanlar ettikleri biat yemini yüzünden Cemaat’ten kopamıyor!.. Bu yemin, onların ellerini-kollarını bağlıyor!..
Meselâ;
Memuriyet sınavına girecekler için kamp yapılıyor. Bu kampta sınavda sorulacak sorular dağıtılıyor. Bunu cemaatten aldığını kimseye söylemeyeceksin diye biat yemini ettiriliyor ve bu yemine muhalefet etmeleri durumunda nikahlı eşin boş olması için yemin alınmış oluyor. Sadece memur adaylarına değil, bürokraside üst seviyeye çıkmak isteyenlere de yemin ettiriliyor!..
Aslında;
Cemaatin yanlış yaptığını düşünen ve ayrılmak isteyen çok insan var. Ettiği yeminden ızdırap duyuyorlar. Ama yemini yok sayarsa eşinden ayrılmış olacak... Biat yemininin esiri olmuş insanlara yardım edilmesi lâzım... Diyanet’in bu konuda fetva vermesi lazım. Bu insanlara yardımcı olmak lazım. Fetvada böyle bir yeminle eşinden boşanamazsın denmesi lazım.”
Gerçekten de; Diyanet, bu konuya el atmalı ve acilen bir “fetva” vermelidir!..
“Zekât paralarıyla gazete ve televizyon kurulamaz” dediği gibi, “Biat yemini eden bir insan, yeminini bozduğunda nikâhlı eşinden boşanmış sayılmaz” şeklinde “fetva” yayınlamalıdır!..
Sadece “Diyanet” de değil, tam da bugünlerde, Hayrettin Karaman Hoca da; “Böyle bir yeminin nikâh için geçerli olmayacağına dair bir açıklama” yapmalıdır...
Bu açıklamalar yapılmalıdır ki;
İnsanlar rahatlasınlar ve kararlarını “özgürce” verebilsinler!..
Uzun lâfın kısası; bu öyle bir “cemaat” veya öyle bir “örgüt” ki, bunlar, adamdan sadece “parasını” ve “özgürlüğünü” değil, “karısının nikâhını” da isterler!..
Bunlara “elini” veren,
“Karısını” zor kurtarır!..
******************************************************************
Gündem yoğun... Kanat çırpıp, geçelim!
* Cemaat Medyası ile “Aynı Paralel”de yayınlar yapan Sözcü gazetesi “twitter yasağı”na “edepsizce” bir yorum getirip, demiş ki; “Kuş ötmüyorsa, iktidar sorunu var demektir!”
Merak ettim... Sözcü’nün yazarı Emin Çölaşan’ın da bir zamanlar “Minik Kuş”u vardı... O “Minik Kuş” öter, Emin de yazıları döktürürdü!.. İşte o Minik Kuş, yıllardır ötmüyor!.. Acaba, Emin Çölaşan’ın da bir “iktidar sorunu” mu var?!?..
* Başbakan Tayyip Erdoğan, Davos’ta “One Minute” dediğinde, “Eyvah” demişlerdi; “İsrail, bunu bizim yanımıza bırakmaz!.. Çok fena olacağız, çook!” Aradan yıllar geçti ve İsrail, Türkiye’den “özür” dilemek zorunda kaldı... Şimdi, aynı “tetikçi”ler, aynı “devşirme zihniyetli”ler, “Twetter’ın kapatılması” üzerine, “Eyvah” diyorlar; “Batı ne der?.. Dünyaya rezil olduk!”
Şunu anladım ki; bu “devşirme”lerle, bu “aşağılık kompleksi”ne kapılmış “kapıkulları” ile, Türkiye hiçbir yere gidemez!.. Sadece ve sadece, “Twitter” adlı “elin gâvuru”na, her yıl “2 milyon 400 bin dolar” ödeyip, onları zengin ederler, o kadar!..
* Fetullah Gülen’in “beddua”ları tutmayınca; “efsunlanmış müritler” hemen devreye girip; “Bekleyin!.. Hocaefendi’nin bedduasının süresi var!.. Göreceksiniz, 6 ay ya da bir yıl içinde, beddualar tutacak” demeye başlamışlar!.. Bence de; “Çıkmaz ayın 15’inde, kırmızı kar yağdığı zaman” Gülen’in de bedduası tutar!..
yeniakit