İbrahim Karagül

İbrahim Karagül

Bu ne sevgi, bu ne iltifat Başbakan!


İngiltere'nin Muhafazakar Partili Başbakanı Davet Cameron, Türkiye'de öyle sözler söyledi ki, bugüne kadar hiçbir ülkenin, kimsenin Türkiye'yi böylesine övdüğüne tanık olmadık. Majestelerinin Başbakanı sanki bir Türkiye Büyükelçisi ya da Türkiye adına lobi yapan bir şirketin temsilcisi gibi, bu ülkeye, politikalarına karşı çıkanlara verdi veriştirdi.

Açık söyleyelim; özellikle Avrupa'da hiçbir ülkeden "dostluğun" böylesini görmedik biz. Şu sözlere bir bakın:

"Türkiye'nin Avrupa Birliği üyesi olmasına engel çıkartılması bizi kızdırıyor."

Cameron ve İngiltere'yi kızdıran çevreleri ise, "Türkiye'nin büyüyen ekonomik gücünden korkan muhafazakarlar; Batı-Doğu kutbundakiler ve İslam'a karşı önyargılı olanlar.."

Bu üç gruplar ilgili şu tespitlerde bulundu İngiltere Başbakanı:

İlk grup "korumacılar": Türkiye gibi bir ülkenin yükselişini, ortak refahı daha da arttırma fırsatı olarak değil de karşısında kendisini savunması gereken ekonomik bir tehdit olarak görenlerden oluşuyor. İkinci grup "kutuplaşanlar": Dünya tarihine bir medeniyetler çatışması prizmasından bakıyorlar ve Türkiye'nin, Doğu ile Batı arasında bir seçim yapmak zorunda olduğunu ve her ikisini de seçmek gibi bir tercihi bulunmadığını düşünüyorlar. Üçüncü grup "ön yargılılar: Bu kişilerin bilinçli olarak İslam'ı yanlış anlıyor, sorunun İslam'ın kendisi olduğunu düşünüyorlar.

Bu sözler bana; eksen kayması tartışmaları sırasında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün sarfettiği cümleleri hatırlattı.

Devam edelim:

"AB üyeliğinizi tamamen destekliyoruz. Ben bu desteği vermek için Ankara'ya geldim. Ben sonuna kadar bunu destekleyeceğim. Bürüksel'in yolunu açmak için çalışacağım. AB için en güçlü savunucularınızdan olacağım. Türkiye'yi bahçenin bekçisi yapıp bahçeye girmesini engellemek bizi çok kızdırıyor. Biz bu yanlışlığı gidermek için çalışacağız." "Türkiye'nin komşularıyla sıfır problem anlayışını savunuyor ve destekliyoruz."

General de Gaulle'ün, İngiltere'yi Avrupa dışında bırakmak için söylediği sözleri hatırlatan Cameron, bugün aynı sözlerin Türkiye'ye söylendiğine işaret ederek adeta bir kader bağı kuruyor. Türkiye-İngiltere arasındaki stratejik ortaklık belgesinin yenilenmesinin öneminden bölgesel ortaklığa hatta Filistin meselesinin çözümüne, İran'ın durdurulmasına kadar çok geniş bir alanda bir ortaklıktan söz ediyor.

"Sizden farklı bir ülke olmanızı, değerlerinizden, geleneklerinizden ya da kültürünüzü bir kenara bırakmanızı istemiyorum. Biz sizin Türkiye olmanızı istiyoruz, tüm vatandaşlarımız için çok daha büyük bir güvenlik ve çok daha büyük bir refah inşa edilmesinde tanımladığım eşsiz rolü, ancak Türkiye olarak üstlenebilirsiniz" diyen Cameron, 2025'te Türk ekonomisinin İspanya, İtalya ve Kanada'dan büyük olacağına vurgu yapması dikkat çekici.

Tamam, anladık. İngiltere, bu dönemde; dünyanın ve Ortadoğu'nun yeniden yapılandığı dönemde, Türkiye'nin etki alanının genişlediği dönemde, ekonomik ve siyasi gücünün arttığı dönemde bize yakın durmak istiyor, dost olmak istiyor...

Söylenen sözlerin, yapılan tespitlerin hepsi doğru. Gerçekten doğru. Ama yine de merak ediyoruz, neden?

İngiltere Başbakanı'nın bu kadar ateşli Türkiye savunucusu yapan şey ne? Bu ne dostluk gösterisi, bu ne aşk, bu ne yakınlık!

Avrupa Birliği dışında yeni oluşumlara hazırlık için mi?

Batan İngiliz ekonomisini diriltmek için mi?

Türkiye ile ortak bölgesel dizayn arayışları için mi?

İran'ı köşeye sıkıştırmak için mi?

Afganistan'da ortak bir şeyler yapmak için mi?

Türkiye-İngiltere arasında nasıl bir gelecek, nasıl bir vizyon ortaklığı inşa ediliyor? Londra, Türkiye için adeta Avrupa Birliği'ni nasıl karşısına alıyor?

Selefi Tony Blair, bu bölgeyi kana bularken aynı doğrular ortada değil miydi? O zaman neden yoktu bu iltifatlar? Tezkere krizi sırasında İngiliz askerleri Türkiye topraklarına sokulmazken yaklaştırılmazken, yakın tarihimizdeki kötü anılar çok canlıyken bugün ne değişti?

Ortadoğu'nun parçalanmışlığı, on yıllar süren kanlı savaşları, istikrarsızlığı, Türkiye'nin neredeyse yüz yıl Anadolu'ya hapsedilmesi bir İngiliz projesiyken, aynı ülkenin şimdi Türkiye'ye adeta emperyal vizyon vermeye çalışması nasıl algılanmalı? Osmanlı siyasal otoritesini haritadan silenlerin Türkiye'ye gelecek biçmesine duyduğumuz şüphe haksız mı?

Tekrar edelim. Cameron çok önemli şeyler söyledi. Tespitlerinin, en azından buraya aldıklarımızın hepsi doğru. Eksen kayması tartışmaları, Türkiye Batı'dan kopuyor yaygaraları zirvedeyken bu sözler çok değerli. Avrupa'nın ağır bir ekonomik bunalım yaşadığı dönemde Türkiye ile ekonomik ilişkilerin kazançlı bir yatırım olduğu da doğru. Kara Avrupa'sının Türkiye'ye iki yüzlü davrandığı ve İngiltere'nin her zaman Türkiye'nin AB üyeliğini desteklediği de doğru. Böyle bir dönemde, güçlenen, etkisi genişleyen Türkiye ile ortaklık yapmak için bir çok ülkenin istekli olduğunu da biliyoruz.

Ancak bütün bunlardan, hepsinden daha doğru bir gerçeğimiz var. Kudüs'te yaşadığımız, Kanal'da, Çanakkale'de yaşadığımız, Irak'ta/Yemen'de yaşadığımız, bize bin yıllık tarihin en ağır bedelini ödeten bir gerçeğimiz var. Bir tarihimiz... Bu millete kan kusturan o tarihin mimarı İngiltere idi. Pakistan'dan Kuzey Afrika'ya uzanan kuşaktaki bütün bunalımlarda onların kan izleri var.

Kısaca İngiltere bizim zihinlerimizde sabıkalı bir ülke. Toplumsal hafızamızın yüzyıllar boyunca unutamayacağı gerçekler bunlar.

Öyleyse bu sözler bir taraftan gururumuzu okşarken diğer taraftan endişelendirir bizi. Bu sevginin, dostluk şovunun arkasından neler geleceğini hesap ederiz, etmeliyiz.

Gaza gelmeyeceğiz, gelemeyiz. Majesteleri Türkiye için ne planlar yapıyor acaba? Düşünmemiz gereken şey bu!

yenişafak

Bu yazı toplam 1922 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar