Bu Tarih Güldürüyor...
Tarihimiz denildiğinde aklımıza hep ciddi olaylar ve bu olayların kahramanları gelir. Bu seferki tarihimizin olayları ve kahramanları güldüren cinsden
Bu tarih Güldürüyor"
"Tarihimiz" denildiğinde aklımıza hep ciddi olaylar ve bu olayların kahramanları gelir. Bu seferki tarihimizin olayları ve kahramanları güldüren cinsden"
Kimi olaylar vardır ki şahit olduğumuzda ya da duyduğumuzda gülmekten kendimizi alamayız. Hele birde bu olayların kahramanları topluma, tarihe mal olmuş seçkin kişilerse tebessüm ve gülümseme daha bir anlamlı hale gelir. İşte bir isim, uzun uzun araştırarak tarihe mal olmuş kişilerin başından geçen komik olayları, onlara ait nükteleri derlemiş ve nefis eğlenceli bir kitap haline getirmiş. Kim mi? Usta gazeteci- Yazar Mehmet Nuri Yardım. Sayın Yardım'ın Nesil Yayınları'ndan çıkan "Tarihimizin Güler Yüzü" adlı kitabını elinize aldığınızda 326 isimle karşılaşıyorsunuz. Kimisi şair, kimisi edebiyatçı, kimisi paşa, kimisi komutan, kimisi alim kimisi de padişah olan bu isimler arasında kimler yok ki! Sultan Abdülaziz'den Ahmet Vefik Paşaya, Behlül Dana'dan Bediüzzaman'a, Fatih Sultan Mehmet'ten Abdülhamit Han'a, Nasrettin Hoca'dan Yahya Kemal'e kadar bir çok isim. İşte kitaptan güldüren birkaç pasaj
ALİ PAŞA
İKİ ASLAN
Eski Bağdat valisi Ali Paşa, ava çok meraklıydı. Bir gün yine ava çıkmıştı. Çölde bir aslanın hücumuna uğradı. Paşa'nın yanındakiler çil yavrusu gibi dağıldılar. Aslan, Paşa'nın bindiği atı parçaladıktan sonra, çekilip gitti. Perişan bir hâlde Bağdat'a dönen Ali Paşa, kendisini yalnız bırakıp kaçanlardan intikam almaya karar vermişti. Paşa'nın aslan hücumundan sağ salim kurtulması, adamlarını sevindireceğine korkutmuştu. Çünkü öç almak isteyeceğini tahmin ediyorlardı. Ama mecburen, atlattığı büyük tehlike için geçmiş olsun demeye geldiler. İçlerinden biri, kendilerini azarlamasına meydan vermeden Paşa'nın eteğine sarıldı:
Büyük kusur işlediğimizi biliyoruz, fakat sen yine de bizi mazur gör. İki aslan, cenk ederken, bizim gibi köpeklerin arada ne işi olabilirdi?
AHMET VEFİK PAŞA
KİME SELAM
Ahmet Vefik Paşa, Babıâli'deki görev yerine arabası ile gelirken yanına hiç kimseyi almadığı için kapıdaki görevliler onu tanımaz ve selâm vermezlermiş. Sonunda Sadrazama, arabasının yanına uşaklarından birini aldırırlar. Bundan sonra sadrazamın arabasına selâm verilmeye başlanır. Günün birinde böyle bir selâmlama anında paşa, yerinden kalkıp uşağa şöyle seslenir:
Ne duruyorsun? Bak seni selâmlıyorlar! Haydi sen de onları selâmlasana.
ALİ NAR
KALEM NEZLE OLUNCA
Şiir, hikâye, roman, tiyatro eserleri ile çok sayıda çocuk kitabı bulunan, gerçekten de çok çalışkan ve üretken olan Ali Nar'a sorarlar:
Ne kadar çok yazıyorsun. Çok velutsun galiba. Ya da çok acele ediyorsun?
Ali Bey, dostlarına cevap verirken mizahı ihmal etmez:
Benden değildir. Kalemim nezle olmuş da, kâğıtları mendil olarak kullanıyor.
HARUN REŞİT
KİM ÖLECEK?
Bir Yahudi müneccim, Abbasi Halifesi Harun Reşit'in ziyaretine gelir. Ziyareti esnasında halifenin yakında öleceğini tarih de belirterek söyler. Halife bunu duyunca müneccime bir ders vermek ister. Cafer El Bermekî'yi saraya çağırtır. Bermekî, Yahudi müneccimi sarayda bulur. Aralarında şu konuşma cereyan eder:
Sen halifenin şu kadar gün sonra öleceğini söylüyorsun değil mi?
Evet.
Peki, senin ömrün ne kadar?
Padişahın ölümünden şu kadar süre sonra.
Bu cevap üzerine Cafer El Bermekî, halifeye döner ve şöyle der:
Bu adamı öldürt ki senin ömrün konusunda yalan söylediğini herkes öğrensin.
Bunu duyan Yahudi müneccim pabucun pahalı olduğunu görür ve bu saçma iddiasından vazgeçer; affedilmesi için yalvarmaya başlar.
İNCİLİ ÇAVUŞ
ADAMINA GÖRE
Osmanlı elçisi olarak Fransa Kralı'na gönderilen İncili Çavuş, yamalı elbiselerle Kral'ın huzuruna varınca, Kral, kıyafetinden dolayı İncili Çavuş'u yadırgar ve alaycı bir eda ile sorar:
Bana senden başka gönderilecek adam bulamamışlar mı?
Bu soruya İncili Çavuş şu cevabı verir:
Osmanlılar, adamına göre adam gönderirler. Beni de sana göndermelerinin sebebi bu olsa gerek!
FATİH SULTAN MEHMET
KARDEŞLİK HAKKI
Fatih bir gün saraydan çıkıp ata bineceği sırada bir derviş kendisinden para ister. Padişah bir altın verir. Derviş bir altını az bulunca sitem eder ve aralarında şöyle bir konuşma cereyan eder:
Padişahım ben senin kardeşin olayım da bir altın veresin; insafa sığar mı?
Nereden benim kardeşim oluyorsun?
Âdemin evlâtları değil miyiz?
Hele şu altını al git. Eğer öteki kardeşlerimiz duyacak olurlarsa hissene bu kadar da düşmez!
ÖKÜZ MEHMET PAŞA
EŞEKLERİN İŞİ
Osmanlı tarihinin en renkli simalarından biri de Mehmet Paşa'dır. Onu çekemeyenler tarafından "Öküz" lakabı ile anılırmış. Günün birinde Mehmet Paşa'nın çadırında çok sayıda insanın olduğu bir zamanda bir öküzün içeri bakıp böğürdüğü görülür. Orada bulunanlar bu tablo karşısında gülünce paşa bozuntuya vermez:
Biliyor musunuz, o bana ne dedi?
Meraklı bakışlar arasında konuşmasını sürdürür:
Bana, 'Seni biliyoruz ama bu eşeklerle burada işin ne?' diye sordu.
LİYAKAT MESELESİ
Mehmet Paşa sadrazam olunca, kâhya ve kâtiplik vazifesi gören bir ağa, paşanın neşeli bir anını değerlendirmek ister ve yanına yaklaşarak şöyle der:
Sadaretiniz mübarek olsun. Artık bendenize az bir şey ihsanda bulunursunuz.
Paşa, siyasî bir cevap verir:
Az bir şey vermek, bana lâyık değildir!
Kâhya az uyanık değildir, yol gösterir:
O halde, çok veriniz!
Yeni sadrazam da altta kalacak değil ya, cevap verir:
O da sana lâyık değildir!
OSMAN YÜKSEL SERDENGEÇTİ
YA MAHPUS YA MEBUS
Akkan Suver, Sarı Yapraklar Mevsimi'nde Serdengeçti'nin sevimli dünyasında bizi gezdirir. Büyük dava adamının, orada aktarılan nüktelerinden biri şöyledir:
"1944 Turancılık olaylarından tabutluğa düşmez ama daha sonra yazdığı yazılardan dolayı Ankara Cezaevi'ne düşer. Arkadaşı Sait Bilgiç ise onun hapishaneye düştüğü sıralarda Isparta'dan milletvekili olur. Kendisini hapishanede ziyarete gelen Said Bilgiç'e,
Yahu Sait, bu ne biçim iş! Sen mebus, ben mahpus, der.
Aradan yıllar geçer. 1960 ihtilalininin ardından Said Bilgiç Demokrat Parti milletvekili olarak mahkûm olur ve Yassıada'dan sonra Kayseri Cezaevi'ne nakledilir. Talihin cilvesi, bu defa Serdengeçti Adalet Partisi'nden milletvekilidir. Kalkar Said Bilgiç'e ziyarete gider. Kapıdan girer girmez şöyle der:
Yahu Said, bu defa sen mahpus, ben mebus! Biz seninle dışarıda hiç mi buluşamayacağız?"