Abdurrahman Dilipak
Bugün günlerden Cuma! Yarın Berat Kandili...
Derin Gerçekler
Yarın Berat Kandili...
“Dünya sürgünleri” için “Berat günü”
Unutmayın, bu berat iman edenler, iyi şeyler yapanlar, sabredenler ve sabrı tavsiye edenler için.
Haksızlıklar karşısında susanlar, için zalimlere yardım edenler ve onlara destek verenler için, cahiller, fasıklar, müstekbirler, mürtefinler, münafıklar için değil.
Hep yazıyorum ya, “Allahın sizin hakkınızdaki hükmü”nü öğrenmek için sizi neyle meşgul ettiğine bakın.
Bir de, eğer Allah'a, Resulüne ve kitabına bağlandı iseniz korkmayın, mahzun olmayacaksınız!
Dünya yıkılsa yıkılmaz bir yurdunuz olacak.
Aşağıda İstiklal Marşımızın. Şairi, Kuvva-i Milliyenin “Haykıran sesi, hisli yüreği”
Mehmet Akif’in Bülbül şiiri var.
Kaç kişi bu şiiri anlar bugün bilmiyorum, ya da bu gün siyaset dünyasında kim bu iman ve bu idrake sahip abeca.
Akif birilerinin gözünde mürteci. Onlara göre, din zaten irtica değil mi idi? Akif bunu “zulmü alkışlayamam” başlıklı şiirinde şöyle ifade eder: “Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu. / İrticanın şu sizin lehçede ma'nası bu mu?”
Ver Akif ayrıca der ki: “ Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem; / Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem. / Biri ecdadıma saldırdımı, hatta boğarım! ... / -Boğamazsın ki! /-Hiç olmazsa yanımdan kovarım”.
İstiklal Marşı'nın şairini “Mürteci” diye yaftalayan bir siyaset, bir eğitim ve bir gençlik yetiştirdik.
“Medeniyet denilen maskara mahluku görün / Tükürün maskeli vijdanına asrın tükürün”
Ve Akif Bülbül şiirinde şöyle seslenir:
“Eşin var, aşiyanın var, baharın var, ki beklerdin,
Kıyametler koparmak neydi, ey bülbül, nedir derdin?
O zümrüd tahta kondun, bir semâvî saltanat kurdun;
Cihanın yurdu hep çiğnense, çiğnenmez senin yurdun.
Bugün bir yemyeşil vâdî, yarın bir kıpkızıl gülşen..
Gezersin, hân u manın şen, için şen, kainatın şen.
Hazan’sız bir bahar isterse şayed ruh-ı ser-bazın,
Ufuklar, bu'd-i mutlaklar bütün mahkûm-ı pervazın.”
“Neden öyleyse matemlerle eyyamın perişandır?
Niçin bir damlacık göğsünde bir umman huruşandır?”
“eselliden nasibim yok.. hazan ağlar baharımda..
“Bugün bir hân u mansız serseriyim öz diyarımda!
Ne hüsrandır ki: Şark'ın ben vefasız, kansız evlâdı,
Ser-â-pâGarb'a çiğnettim de çıktım hâk-i ecdâdı!
Hayâlimden geçerken şimdi fikrim herc ü merc oldu,
Salahaddin-i Eyyubi'lerin, Fatih'lerin yurdu.
Ne zillettir ki: Nâkûs inlesin beyninde Osman'ın;
Ezan sussun, fezalardan silinsin yâdı Mevlâ'nın!
Ne hicrandır ki en şevketli bir mâzi serab olsun;
O kudretler, o satvetler harab olsun, turab olsun!
Çökük bir kubbe kalsın ma'bedinden Yıldırım Han'ın;
Şenaatlerle çiğnensin muazzam kabri Orhan'ın;
Ne heybettir ki, vahdetgahı dinin devrilip, taş taş,
Sürünsün şimdi milyonlarla mevasız kalan dindaş!
Hesabsızbî-günah işkenceler altında kıvransın;
Serilmiş gövdeler, binlerce, yüz binlerce doğransın;
Dolaşsın sonra İslâm'ın haremgâhındanâ-mahrem!”
Ya işte böyle.
Bakın feryad-ı figanı bırakın, ecelinizden önce ya da sonra ölmeyeceksiniz.
Eğer hak bir dava uğrunda koşarken, bir cani tarafından vurulacaksanız, şehid olacak, ölümsüz olacaksınız.
Ve rızgınızdan az ya da çok yemeyeceksiz. Rızgınızın kefili Allah! Yeter ki, haram yemeyin, israf etmeyin, cahillerden olmayın. Çünkü Allah cahil ve zalim bir kişiye ya da topluluğa hidayet etmez.
Ve bilin ki, kaderinizden başka bir kaderiniz de yok. Hayır da, şer de Allah’ın iradesi içindedir ve eğer siz Allahın rızasına tabi iseniz ne gam!
Çaresiz değilsiniz, çünkü çare “siz” siniz!
Yeter ki, bahanelerin arkasına saklanmadan, Allah’ın rızasının tecellisinin vesilesi olmak adına, “Bismihiteala” diyerek işe koyulun.
“Başarı” sadece sizin çabanızın ürünü değil.
Hem zaten Allah (cc) bizi nimetlerini kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecektir.
Bakın kurtarıcı yok!
Peygamberler bile, “Kurtarıcı” değil. Onlar kurtuluşa çağırır.
“Herkes için ancak yaptığının karşılığı vardır.”
Hem de “misgalezerretin hayran yeral ve misgalezerretinşerranyerah” ölçüsünde. Bir topluluk kurtuluşu haketmiyorsa onu Allah’ın elinden alacak kimse yoktur. Zalimler için yaşasın cehennem! Değil mi ki, zaten bizi kendi hakkımızdaki hükmü değiştirmedikçe Allah bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecektir..
Liderlerinin, örgütlerinin, partilerinin, komutanlarının, partilerinin kendilerini Allah'ın elinden alacağını zanneden biri varsa yanılıyor. Kimsenin kimseye hiçbir faydası olmayan, annelerin çocuklarından kaçtığı bir zamanda yalnız başınıza imtihan olacaksınız ve hak sahiplerinin karşısında, elleriniz, dilleriniz, ayaklarınız sizin hakkınızda şahidlik yapacaklar.
Gazze’de yaşananlar karşısında sessiz kalanları Allah affetmeyecektir.
Elimizle bir şey yapamıyorsak dilimizle, dilimizle de yapamıyorsak, kalbimizle bir şeyler yapalım.
Ve sadece Gazze için değil, Doğu Türkistan, Hindistan ya da en geniş anlamda dünyanın her yerindeki mazlumlar için, bir şeyler yapalım.
Biz alemlere rahmet olarak gönderilen bir peygamberin ümmetiyiz. Yeryüzünden hesaba çekileceğiz. Namaz kıldık, Hacca gittik demekle, başınızda örtü var, yüzünüzde sakalınız var diye yakanızı kurtaramayabilirsiniz. ''Vay o namaz kılanların haline ki” diye başlayan ayetleri biliyor olmalısınız.
Bu gece umarım, karanlığa küfretmeyi bırakıp, bir mum yakarız.
Karanlık aydınlığın yokluğudur.
Hep başkalarını eleştirmek ve suçlamak yerine umarım kendi nefsimizi de hesaba çeker, bir nefs muhasebesi yaparız.
Yeryüzünün bütün açlarının ümmetin yetimi olduğunu düşünürüz. Ve Bizi öldürmeye gelenlerin bizde dirilmesi için dua ederiz.
Beraatımız beraatimize vesile olması için onun ruhaniyetine sığınalım diye yeniden Allaha, resulüne, kitaba iman etmemiz gerek.
Hayatımıza Kur’anın aydınlığında bir rota çizmemiz gerek.
Din ve devlet büyüklerini İlah ve Rab edinmekten vazgeçmemiz gerek.
Cahillerden, zalimlerden, müstekbirlerden olmayalım diye, selam ve dua ile.