Bugün “halkın sorunları”nı yazmak istiyorum

Yıllar önceydi... Belki de, Sayın Veysel Eroğlu’nun “İSKİ Genel Müdürü” olduğu yıllardı... Zaman zaman gazeteye gelir, görüşürdük... Ama bir ara, uzun süre gelmemişti...

Sonra bir gün, çıkıp gelmişti...

“Hayrola” dedik;

“Hayli zaman oldu, uğramadınız?”

O zaman demişti ki;

“Biz mahalledeki yangını söndürmeye çalışırken, evdeki yangını ihmal ettik.”

O söz, hâlâ aklımdadır.

Bazen, biz de aynı durumu yaşıyoruz... “Mahalledeki yangını söndürmeye” uğraşırken, “evimizin içini, ailemizi, sevdiklerimizi, dostlarımızı, arkadaşlarımızı ve onların sorunlarını” ihmal ediyoruz...

“Paralel’le mücadele... Cumhurbaşkanlığı seçimi... Irak, Suriye, Mısır ve IŞİD” derken, “Akit ailesinin sorunları”nı ihmal ettik, onların sorunlarını “ilgili”lere iletmekte geciktik...

Bugün;

Ekmeleddin İhsanoğlu mudur, yoksa Ekmaleddin İslâmoğlu mudur, ya da kısaca “Ekmel” midir, nedir; Ekmel için 2010 yılında Ankara’da ve İstanbul’da “ofisler tutulmuş” mudur, “tutulmamış mıdır”, bu ve benzeri konuları bir yana bırakıp, “Akit ailesinin sorunları”nı gündeme getirmek istiyorum...

“Telefon”lar yağmur gibi...

“Mektup” ve “mail”lerin desen, ardı arkası kesilmiyor...

Hepsi de “dert” dolu, “çile” dolu, “sitem” ve “şikâyet” dolu...

“4 C’liler”den mektuplar geliyor, “Vekil imam”lardan ve “Taşeron işçiler”den mektuplar geliyor...

Herkes “sorun”larının dikkate alınmasını, “çözüm” bulunmasını istiyor.

28 ŞUBAT MAĞDURLARI

Buyrun, “28 Şubat mağdurları”ndan gelen bir mektup...

Malûm; “Karanlık 28 Şubat dönemi”nde “üniversitede öğrenci” iken uygulanan “yasadışı yasaklar”la birçok hanımın “eğitim hakları” ellerinden alındı...

Daha sonraki yıllarda çıkan “öğrenci afları” faydalı olmakla birlikte; başörtüsü yasağı devam ettiği için, “onurlu duruş”larını koruyan bu hanımlar af uygulamalarından yararlanamadılar. Ancak 2010 yılında çıkarılan af yasası ve kaldırılan kıyafet yasağı ile bu hanımlar okullarına gidip, bitirdiler.

Fakat aradan 15 yıl geçmişti ve artık KPSS diye bir sınav gelmişti. Dahası, artık 40 yaş engeli vardı...

Eğer bu öğrenciler 1998-1999  yıllarında mağdur edilmeseydiler, okullarını bitirebileceklerdi ve KPSS diye bir sınav da henüz yoktu.

Yani onlar da sınavsız atanacaklardı. Hükümetin “dönem mağdurları”na yönelik yaptığı “iade-i itibar” uygulamalarından birçok mağdur yararlandı. Yaklaşık iki yıldır, o dönemin öğrencileri de epey bir uğraş verdiler. Memleketlerine gelen bakanlar ve milletvekilleri ile yaptıkları görüşmeler hep olumlu hisler bıraktı. Haziran başlarında, gündemdeki “torba yasa”ya bu grubun mağduriyetleri ile ilgili bir “ekleme” yapılacağına dair açıklamalar yapıldı, sözler verildi...

Şimdi öğreniyoruz ki;

“Torba”ya uzanan “bazı eller”, Başbakan ve bazı bakanların “mağduriyetleri giderilsin” talimatına rağmen, “mağduriyetlerle ilgili ek madde”yi torbadan çıkarmışlar.

Neymiş;

“28 Şubat mağdurlarını torbaya dahil etmek, eşitlik ilkesine aykırı olur”muş!..

İyi de;

“Dershane düzenlemesi” yapılırken; “şartları tutan öğretmenlerin sınav yapılmadan MEB’e atanması” kararı “eşitlik ilkesi”ne aykırı değil mi?..

Demem o ki;

“28 Şubat’ın mağdur başörtülüleri de, dershane öğretmenleri gibi pozitif bir ayrımcılığa tabi tutulabilir.”

Bu durumda, alt tarafı 250-300 başörtülü var... Onların da yüzlerini güldürmek, çok mu zor?..

Sözün özü;

Onlar da “torba”ya girmelidir...

KONYA’DAKİ TAYİNLER

“Mağdur”lardan söz etmişken, Konya’dan gelen bir “mail”i de, ilgililerin dikkatine sunmak istiyorum...

Geçtiğimiz günlerde; Konya’da, “İlçe Milli Eğitim Müdürlükleri”ne yeni atamalar yapılmış... İki-üç hafta önce de “müdür yardımcıları”ndan bazıları “İl Milli Eğitim Müdürlüğü”ne tayin edilmiş...

Konuyla ilgilenenler, bu atamalarda “hangi kriterlerin esas alındığını” bilmiyorlar. “Yerinden alınanlar”ın neden alındığını da bilen yok!..

Konya Milletvekili Sayın Cem Zorlu’nun ve AK Parti Konya İl Başkanı Sayın Adem Şahin’in, bu “atama”lardan haberi var mıdır acaba?..

Meselâ, Karatay İlçe Milli Eğitim Müdürü Ali Ergun, ya da Selçuklu Milli Eğitim Müdürü Mustafa Koca niye görevden alınmışlardır?..

Bildiğim kadarıyla;

“Paralel Örgüt”le ilgileri yok!..

Tam aksine; atanan bazı “müdür”lerin “Paralel Örgütten” oldukları yönünde kuvvetli iddialar var.

Demem o ki; Sayın Cem Zorlu ve Sayın Adem Şahin, atanan bu kişileri en iyi bilen insanlar olmaları hasebiyle, bu atamalarda “Paralel sızma” var mıdır, yok mudur, bir araştırsınlar!..

Araştırsınlar ki;

“Paralel’in Başı” ile uğraşırken, bir de “sızma”larla uğraşmak zorunda kalmayalım...

İLKADIM ESNAFI ZORDA!

Şimdi de Konya’dan Samsun’a gidip, İlkadım ilçesinde neler olduğuna bir bakalım.

Efendim;

Vakıflar Samsun Bölge Müdür Vekili Ceyhan Şen tarafından “Vakıflar’ın kiracısı olan esnaf”a, 12 Haziran’da bir “yazı” gönderilip, denilmiş ki;

“Mülkiyeti Mahmut Bin Ahmet Bin Alipaşa Vakfı’na ait, Samsun İli, İlkadım İlçesi, Pazar Mahallesi, Buğday Pazarı Caddesi’nde bulunan ve tapunun 23 ada, 17 parselinde kayıtlı Taşhan’ın esaslı onarımı nedeniyle taşınmazdaki kiracılığınız 31/12/2008 tarihinde sonlandırılmış olup, bugüne kadar taşınmazda işgalci konumda bulunmaktasınız.

Ancak; taşınmaz onarım karşılığı kiralama yapılacağından işgalci konumda bulunduğunuz taşınmazın idaremize boş olarak teslim edilmesi 13/05/2014 tarih ve 1016 sayılı yazımız ile tarafınızdan istenilmiştir.

İlgide kayıtlı dilekçeniz ile söz konusu taşınmazdan tahliyenizin bayramdan sonraya bırakılması talep edilmektedir. Ancak; taşınmazın onarım karşılığı kiralama protokolü yapılacağından talebinizin değerlendirilmeye alınması uygun değildir.

İdaremizce tarafınıza verilen süre içerisinde taşınmazın boşaltılarak idaremize boş olarak teslim edilmesini, aksi halde 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 75. maddesinin uygulanacağı hususunu bilgilerine rica ederim.”

Tamam, anladık; bu adamlar “işgalci”dir!.. Peki; 2008’den beri, onlardan “Yüzde 40’a varan zamlarla kira tahsil etmek” neyin nesi?..

Ayrıca, 2008’de başlaması gereken “onarım” işlemi, niye bugünlere kaldı?..

Dahası; “Onarım karşılığı kiralama protokolü” ne demek oluyor?.. Yani, orayı “başkalarına” mı tahsis edeceksiniz?..

Eğer öyleyse; niye “mevcut kiracılara” değil de, “başkalarına” kiralıyorsunuz?..

Ne yani;

Ortada “nüfuzlu ve imtiyazlı biri” var da, ona “ayrımcılık” mı yapacaksınız?..

Kendisine “pozitif ayrımcılık” yapılacak “nüfuzlu” adam, “Çarşambalı bir işadamı” mıdır ve onun “Paralel Örgüt’le içli-dışlı” olduğu iddiaları doğru mudur?..

Bu “soru”larla ilgilenmesini “Kenan Şara’dan, Muhsin Öztürk’ten ve Cengiz Bedir’den rica ediyor ve “gerçek durum nedir” sorusunun cevabını kendilerinden bekliyorum...

“Söylenti”lerle ilgilensinler ki;

Taşhan’da “ekmek parası” peşinde koşan esnafın mağduriyetini önlesinler!..

Şimdilik yazacaklarım bu kadar...

Bitti mi?..

Hayır... Daha yazılması gereken onlarca mektup var sırada... “Mail”ler de cabası!..

Onları da; ileride yazarız inşallah...

İlgililerin ve yetkililerin “halkın sesi”ne kulak vermesi temennisiyle, bugünlük bu kadar!..

Unutmasınlar ki; bu işlerin takipçisiyim... 

 **********************************************************************

Niye Baykal değil de, İhsanoğlu?

Dünkü Akit’te okudunuz... Geçmiş dönemlerde CHP’de “milletvekili” ve “bakan” olarak görev yapmış “42 isim” bir “bildiri” yayınlayıp, “Ekmeleddin İhsanoğlu’nun aday gösterilmesine tepki” göstermişler...

Demişler ki;

“Çatı aday olarak önerilen bu isim kamuoyuna açıklandığı andan itibaren laik demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin temel değerlerini, Atatürk ilke ve devrimlerini benimsemiş toplum kesimlerinde hayal kırıklığı yaratmış, bu durum giderek büyük bir tepkiye dönüşmüştür. Başarılı olamayacağı açıktır. Ülkede ve bölgede yaşanan olaylar da dikkate alındığında, bu aday ile seçime gidilmesi tarihi bir hata olacaktır. Henüz adaylığı kesinleşmemiştir. Vakit varken hatadan dönülmelidir.”

Baktım, “42 CHP’li” arasında Deniz Baykal’ın ismi yok... Çünkü Deniz Baykal ayrı bir açıklama yapıp, demiş ki; “Mutabakatla bir görev verilseydi, bunun sorumluluğunu üstlenirdim... Türkiye modeline karşı duyarlı bir aday lâzım... Kutuplaşmayı gidermenin yolu, kutuplardan birine teslim olmak değildir... Cumhurbaşkanı kurnazlıkla değil, siyasetle seçilir.”

Demek oluyor ki; Baykal da, İhsanoğlu’na karşı... Hatta “aday gösterilmeyi” bile istiyor... İyi de, Kılıçdaroğlu; niye Baykal’ı değil de, İhsanoğlu’nu seçti?..

Tam bir muamma...

yeniakit

Bu yazı toplam 585 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar