Abdurrahman Dilipak
Bundan sonra böyle mi!
İster misiniz, bundan sonra kurbansız, bayramlaşmasız Kurban Bayramları, teravihsiz, hatta oruçsuz Ramazanlar kutlayalım! Bayram namazlarını da kaldırın gitsin. Fetvasını bulursunuz, endişe etmeyin.
Hatta niye oruç tutuyoruz ki, açlık ve susuzluk mikroba karşı direnci azaltabilir. Hem zaten bu mikrop kanda yoğunluğa sebeb oluyor yeteri kadar su almayınca ölümcül sonuçları olabilir. O zaman hayati bir sebeb sözkonusu olduğu için Diyanet’e bile sormaya gerek yok, Bill’in kurulu karar versin olsun bitsin. İsterseniz DSÖ’ye FDA’ya da sorabilirsiniz, onlar da onay verir. Suudi Arabistan ve Mısır’ın Vehhabi müftülerinden de fetva almak zor olmaz.
DİB’den fetva almaya gerek yok. Zaten onlar da önce Bill’in kuruluna soracak. Bill’in kurulu da bakana soracak. Bakan da Cumhurbaşkanına soracak.. Niye uzatıyorsunuz ki! İtalya’da bir grup doktor bir araya gelerek, 100 otopsiyi inceledi, Otopsi sonucunda CoVID’19’un kanı pıhtılaştıran ‘bir virüs değil, bir bakteri’ olduğu anlaşıldı. COVID-19’a, Aspirin ve kan inceltici ilaçlar öneriyorlar.
Aslında kimi virüs diyor, kimi bakteri diyor, izole edilmemiş bir mikroba ilaç ve aşı yapıyor birileri, biz de yutuyoruz. Tanı kiti, PCR testi yanlış. Sürekli mutasyona uğrayan bir mikropla nasıl mücadele edilir bilmiyoruz. Maske, Mesafe, Musluk, HES ve sonuç ortada.
Tedbir, teşhis ve tedavi konusunda farklı fikir, teklifler bir türlü Ankaradakilerin kulağına gitmiyor. Bu görüş sahipleri de doktor, akademik kariyer sahibi insanlar. “Yerli ve Milli” çözüm telifleri, FDA ve DSÖ onayı olmadan Ankara’da itibar görmüyor. Sağlık Bakanlığı bu tür ilaçlara, Gıda Tarım Bakanlığı, Bill’in sentetik etine, diğer birçok ürününe onay veriyor, ama bin yıllık gelenekte varolan gıda takviyesi konusunda işi yokuşa sürüyor.
“Sinovac” tartışması zaten bitmiyor. Bizimkiler Çin hükümetinden, halkından daha çok sahiplendi bu işi. Şimdi bir de “Biontech yaptırın, daha garantili olsun” diyorlar. Dünya şaşkın ördek gibi. Hindistan tartışmalardan kurtulamayınca DSÖ ve FDA ya da, Avrupa, İngiltere, Japonya tarafından acil onay verilen tüm koronavirüs aşılarının kullanımına izin verdi. Çin Sinovac ve Rus Sputnik aşısının da birbirine benzediği açıkladı. Şimdi ülke, bu karma aşı politikasının, mikrobların bu aşılara karşı hızla direnç kazanması ve mutasyon sürecinin hız ve güç kazanması endişesini yaşıyor. Muhtemel sonuç, daha büyük salgın, daha çok hasta, daha çok ölüm.
ABD Savunma Bakanlığı Pentagon, insanların vücutlarına yakın gelecekte “çip” takacaklarını ve böylece hastalıkta erken teşhis için yeni bir imkan sunacaklarını açıkladı.
Biz, “bu iş biyolojik savaşa benziyor, CoVID biyolojik bir ajan” diyoruz da birileri inanmıyor. Biz konunun TSK, MGK ve MSB tarafından ele alınmasını istiyoruz da, birilerinin kulağına gitmiyor bu talep. Ama Pentagon iş üzerinde. ABD’de PENTAGON Savunma ARGE Dairesi’nde (DARPA) üretilen Chiplerin askerlerin deri altına yerleştirilmesi gündemde. Yakında NATO gündemine de gelir. Herhalde bizde de (Allah korusun) Savunma Sanayi Müsteşarlığını görevlendirirler, “yerli ve milli” bir Chip üretmek için. Geçen gün bu konu internet mediasında “Pentagon’dan Abdurrahman Dilipak’ı haklı çıkaracak iddia” diye yer aldı. Bakın dört koldan saldırıyorlar, adım adım geliyorlar.
Alın size bir haber daha: AB’nin ilaç düzenleyicisi “Avrupa Birliği İlaç Ajansı (EMA)”, CoVID’e karşı geliştirilen Oxford / AstraZeneca aşısının kan pıhtılaşması dışında, «kaçış sendromu” olarak da bilinen “sistemik kılcal sızıntı sendromu”na da neden olabileceğini duyurdu.
KAÇTIĞINIZI SANDIĞINIZ ŞEYE DOĞRU KOŞUYORSUNUZ! Bunu daha ne zaman anlayacaksınız!
Mayo Clinic’e göre, bu “kaçış sendromu” böbreklerdeki, beyindeki ve karaciğerdeki dokuları normal işleyişi için ihtiyaç duydukları oksijen ve besinlerden mahrum bırakabiliyor. Durum tedavi edilmezse organ yetmezliğine hatta ölüme yol açabiliyor. Sendromun “atakları”ndan genellikle bir veya iki gün içinde iltihaplanlanma, yorgunluk, karın ağrısı, mide bulantısı, kas ağrıları, artan susama, vücut ağırlığında ani artış şeklinde ortaya çıkabiliyor. Johnson&Johnson ve Oxford/AstraZeneca’nın aşıları birbirine çok benziyor ve ikisi de fayda ve yan etkileri sebebi ile tartışılıyor. Bu aşılar aslında koronavirüse karşı antikor oluşturmak için bilinen grip ve yaygın soğuk algınlığının neden olan olan nezle bir adenovirüs içeriyor.
Sahi bu CoVID nezle-grip türü bir şeyse neden bu kadar abartılıyor.
Haberi görmüş olmalısınız: Bir düzine AB ülkesi AstraZeneca/Oxford aşısının kullanımı durdurdu ya da belirli yaş gruplarının altına uygulanmasını yasakladı. Örneğin İngiltere 30 yaş altına, Hollanda ise 60 yaş altındakilere bu aşının yapılamayacağını bildirdi.
Bu işler böyle işte. Biz CoVID ve Starlink, 5G, Chip konusunu aylardır anlatmaya çalışıyoruz. Yargıya gittik yargı BTK’ya soruyor, BTK bu işleri örgütleyen kuruluşlar ve şirketlerin yönlendirdiği birtakım “Bill’in adamları”nın raporlarını mahkemeye sunuyor. Biz “Yerli ve Milli” adamların makalelerini sunuyoruz ama kabul gören onlarınki. Tabii o zaman da Huawei kendilerinden yana tavır koyan Bill’in adamları ve bürokratların şahsında Türkiye’ye övgüler diziyor.
Ahmet Rasim Küçükusta geçen gün “Şu anda özellikle İngiliz mutasyonu denen varyant vakaların yüzde 85’ini oluşturduğuna göre artık Kovid-19 dönemi kapanmış demektir. Hoş geldin KOVİD-20” diye yazdı. Artık işin suyu çıktı. “Aşıların da ilaçların da gıdaların da birkaç şirketin elinde olduğunun farkında mısınız?” sorusu cevabını arıyor, ama cevap yok! Çin Hastalık Kontrol Merkezleri Direktörü Gao Fu’nun Sinovac aşısı açıklamaları üzerine başlayan tartışmalar karşısında bizimkiler Sinovac’ı savunuyor, PCR’yi savundukları gibi. Ya hu PCR’yi yapan savunmuyor, size ne oluyor?
Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz diyor ki, “En başından beri Faz 1-2 aşamasından beri Sars-Coronavirüsü aşısının antikor seviyelerini biliyorduk, tabii ki mRNA’ya göre daha düşük seviyelerde antikor oluşturduğunu biliyoruz. Bu gizli bir bilgi değil. Şu anda Covid için en ideal aşı hangisi sorusunun cevabı henüz verilmiş değil.” Ama aşılamaya devam. Aşılama sonrası olay ülke genelinde patladı, bakan bunu söyledikten hemen sonra aşılama sonrası elde edilen başarıları saya saya bitiremiyor. Yoğun bakımlardaki doluluk oranı daha önceki yıllara göre daha düşük, ama “CoVID Patladı” yaygarası her yerde. Ne oluyoruz, nereye gidiyoruz. Bütün bu rakamları, Devlet İstatistik Enstitüsü, bölgesel, çeşitliliklere göre, yaş, cinsiyet durumuna göre, geçen yıllar ve dünya örnekleri ile kıyaslayarak açıklamasa olmaz mı? Bu açıklamalar kafaları daha fazla karıştırmaktan başka bir işe yaramıyor. Daha yazacak çok şey var, ama neyse, bugünlük de bu kadar. Selâm ve dua ile.