Hasan Karakaya
Bunlar, “Cemaat” mi... Yoksa “Çete” veya “Mafya” mı?
Birkaç gün önce; “Halen Cemaat’in içindeyim” diyen bir “öğretmen”den “mail” aldım...
“Şu Hizmet hareketi içinde en saf, en ihlaslı olanlar, öğretmenlerdir” dedikten sonra, eklemiş:
“Arkadaşlarımın hiçbirinden zerre şüphem yoktur... Ancak bizim de Abi diye bildiğimiz ama yüzlerini hiç görmediğimiz kişiler neler yaptı, ne gibi kararlar aldı, inanın hiç haberimiz olmadı, ya da oldurulmadı!..
Bunları sorgulamaya çalışan arkadaşlarımızın ise, işlerine hemen son verildi.
Ama sorular, sorgulamalar, şüpheler, acabalar devam ediyor.
Çoğu ayrılmak istiyor ama ayrılsalar nereye gidecekler?.. Nerede çalışıp, nasıl ekmek parası kazanacaklar?..
Şu anda, dershanelerdeki öğretmen arkadaşlara para verilmiyor!.. Sürekli lâf sürekli vaat!.. Bugünlerin imtihan günleri olduğunu, sabretmemiz gerektiğini söylüyorlar!..
Sabır, sabır, sabır!..
Nereye kadar?..
Bu öğretmenlerin kiraları var, kredi kartı borçları var!..
Nasıl ödeyecekler?..
Dershanelerdeki biz öğretmenlerin ücretleri verilmiyor ve sabretmemiz söyleniyor ama, müdür olanların, Abi olanların paraları tıkır tıkır ödeniyor!..
Bu mu adalet?..
Hani nerede kul hakkı?”
“Cemaatin içinden biri” olarak, yani “damdan düşen biri” olarak, yani “yaşayan biri” olarak bu mektubu yazan “öğretmen”in kimliği bende mahfuz!..
Adını yazarsam, gayet iyi biliyorum ki; adamcağızı “anında kapının önüne koyarlar” ve hatta bununla da yetinmezler, “anasından emdiği sütü burnundan getirirler!”
Sadece “öğretmenin kendisi” ile uğraşmazlar, “yedi sülalesi”ni hedefe koyarlar, onlara da dünyayı zindan ederler!..
Çünkü, “her yerde”ler!..
BUNLAR DA 312 PARALEL!
Bunları, “öylesine” yazmıyorum...
Çünkü “neler yaptıklarını” çok çok iyi biliyorum... Dolayısıyla “neler yapabileceklerini” de az-çok tahmin ediyorum...
Peki, ne yapıyorlar?..
Önce bir hatırlatma:
Hani, 25 Ağustos 2003 tarihinde yazarımız Asım Yenihaber’in; “Onbaşı bile olamayacakların general olduğu ülke” başlıklı bir yazısı vardı...
O yazıda, “sadece 2 general” eleştiriliyordu ama biliyorsunuz; “yazı ile ilgisi olmayan 312 general” birleşmiş, “Akit’i linç etmeyi” hedefleyen “tazminat dâvâsı” açmışlardı.
İşte şimdi de;
Tıpkı 2003 yılındaki “312 General Dâvâsı”na benzer, “312 Paralel Dâvâsı” gibi bir “dâvâ yağmuru” ile karşı karşıyayız!..
Hayır, “Fetullah Gülen’in açtığı dâvâlar”dan söz etmiyorum...
Bunlar “ferdi” dâvâlar!..
Meselâ Bünyan, Ayancık, Kadınhanı, Havza ve Karasu gibi “Tek hakimli ilçeler”de Akit aleyhinde dava açmaya başlamışlar...
Hayli manidar...
Sebep ne?..
Yani, biz “haber”lerimizde veya “yazı”larımızda “onlar aleyhinde” bir ifade mi kullanmışız?.. Onların “isim”lerini vererek, bir “suçlama”da mı bulunmuşuz?.. Yine “isim”lerini vererek, bir “yamukluk”larını mı yazmışız?..
Hayır!..
Ne “haber”lerimizde, ne “yazı”larımızda; bırakın “isim”lerini geçirmeyi, “isimlerinin baş harfleri”nden bile bahsetmemişiz!..
Dahası;
Meselâ; “Bünyan”daki, “Karasu”daki veya “Havza”daki “Paralel Yapı” ile ilgili tek satır haber vermemişiz!..
Anlayacağınız;
Kendilerini “Ördek Ali” sanmasınlar diye, “hava bulutlu” bile dememişiz!..
“Şehir” ismi yok, “suçlama” yok, “kendi isimleri” yok ama “dâvâ” açmışlar!..
“Gerekçe”leri ne, biliyor musunuz?
Demişler ki;
“Ben, Bünyan’da, Ayancık’ta, Havza’da, Kadınhanı’nda oturan bir Cemaat mensubuyum!..
Akit gazetesinde çıkan Paralel Yapı ile ilgili haberler, bir Cemaat mensubu olarak beni de rencide ediyor, maneviyatıma zarar veriyor!.. Haber ve yazılarda ismim geçmese de, ‘Paralelci’ suçlamaları beni rahatsız ediyor... Bu gerekçelerle Akit’ten şikâyetçiyim!”
Oha ve de çüş!..
Gazetede; adamın “ismi” yok, cismi yok, resmi yok ama, “Paralel Yapı”dan söz edildi diye, “buluttan nem kapıyor” ve “Akit aleyhine” dâvâ açıyor!..
El insaf!..
10 yıl önce “312 general”in yaptığını, şimdi “bunlar” yapıyor, “generallerin yolundan” gidiyorlar!..
Dün 312 General!..
Bugün 312 Paralel!..
Yakışır!!!
Hele söyleyin;
Fetullah Gülen’den sonra, “Akit’e karşı 2. dalga linç girişimi” başlatanlar, “gariban dershane öğretmenleri”ne ne yapmaz?!?..
TUTUKLAMA NİYE AZ?
“İkinci dalga” dedim de, aklıma geldi... Zaman zaman bazı arkadaşlar soruyorlar; “Emniyet içindeki Paralel Yapı’ya karşı 3. dalga operasyon yapıldı ve birinci ve ikinci dalga operasyonlarda olduğu gibi, yine birçok kişi gözaltına alındı... Ama, gözaltına alınan polislerin çoğu mahkemeler tarafından serbest bırakıldı, tutuklanmalarına bile gerek görülmedi!..
Neden acaba?..
Bu polisler mi suçsuz yere gözaltına alınıyor, yoksa işin içinde bir iş mi var?.. Savcılar gözaltına aldırıp, hakimler serbest bıraktıkça, operasyonlar üzerinde kuşku oluşuyor!..
Bu iş böyle devam ederse, insanlar; bu dalgalarla dalga geçmeye başlamaz mı?”
Çok doğru bir soru...
Gerçekten de, her “dalga”da onlarca polis gözaltına alınıyor ama “sadece birkaçı tutuklanıyor, gerisi serbest bırakılıyor!”
DOSYA İLE TEHDİT!
Bunu ben de düşünüyordum...
Ama bir sebep bulamıyordum...
Ta ki, bir “muhabir”imizin “dün” verdiği “çok özel bilgi”ye kadar!..
“Gözaltı”lar, niçin “tutuklama”ya dönüşmüyormuş, biliyor musunuz?
“Paralelci hakim veya savcı”lardan biri; bir “Cemaat” mensubu, “tutuklama” kararını verecek olan “hakim”in yanına gidiyormuş... Tabiî, “koltuğunun altında bir dosya” ile!..
Koyuyormuş o “dosya”yı, karar verecek olan hakimin önüne!..
“Bu dosyada” diyormuş;
“Senin filanca yılda, filânca dâvâlarla ilgili verdiğin yamuk kararlar var!.. Bu kararları; filancaların baskısı ile ya da şu kadar para karşılığında aldığına dair delillerimiz var!.. Sen tutuklama kararı verirsen, hem bu dosyayı, hem kirli ilişkilerini, hem de kasetlerini kamuoyuna açıklarız!”
Sadece bu da değil... Bir “bildiri” dağıtıp, demişler ki: “Tutuklama kararı verecek hakim ve savcılar hakkında 250 bin liralık dâvâ açılacak!”
Resmen tehdit,
Resmen şantaj!..
Bu metod, tam bir “mafya” metodu!.. Mafyanın adamları, nasıl ki “tehdit” ettikleri kişinin masasına “silah” koyarlar, ya da “bellerindeki tabancayı” gösterirler, bunlar da masaların üzerine “dosya” koyuyorlar, “kaset” koyuyorlar!..
Bu durumda, hakim ne yapsın?..
“Yiğitler bir defa ölür, korkaklar her gün ölür” sözü bir defa daha doğrulanıyor ve masasının üzerine “dosyası veya kasedi” konulan “hakim”, kararını veriyor:
“Sanığın tutuksuz yargılanmasına!”
Olay bu!..
Haa, hemen söyleyeyim;
“Gözaltı”ları “tutuklama”ya dönüştürmeyen bütün hakimler için, elbette; “dosyası var, kasedi var” demek mümkün değil!.. İçlerinde, elbette “dürüst, namuslu ve vatansever hakim, savcılar” var... Ama, geçmişlerinde “yanlış” işlere bulaşmış olanlar da var ki, “Paralelciler” bunları “depolamışlar”, şimdi kullanıyorlar!..
EMİR PENSİLVANYA’DAN!
Bilmem okudunuz mu; dün, bir gazetede şöyle bir haber çıkmıştı:
“Hükümeti yık emri Gülen’den geldi... 25 Aralık soruşturmasında görev alan polis, darbe girişiminin nasıl hazırlandığını gizli tanık olarak savcıya tek tek anlattı!..
İşte gizli tanığın şok ifşaatları: Başbakan’la ilgili herkesi dinlemeye aldık!.. Dershane olayı çıkınca, Pensilvanya’dan talimat geldi: Bütün tapeleri çözün!”
Demek oluyor ki;
“Başbakan ve kurmayları” başta olmak üzere; “Hakim”ler “Savcı”lar, “Bürokrat”lar, “milletvekilleri” ve “bakanlar” hakkında “fişleme” yapmışlar, “görüntü”ler çekmişler ve bunları, “zamanı gelince kullanılmak” üzere “depo”ya kaldırmışlar!..
Fetullah Gülen; “Tapeleri çözün” talimatı verince de, “dosyalar ve kasetler” raftan indirilmiş, “montajlanmış” ve “tehdit- şantaj” için kullanılmaya başlanılmış!..
Uzun lâfın kısası;
Kim “Paralel Yapı”ya karşı “tepkisiz” kalıyorsa, kim “onların istediği gibi” hareket ediyor ve kim; “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” aymazlığı içinde bulunuyorsa, bilin ki; “geçmişinde bir yamukluk” vardır ya da “Paralel’le iyi ilişkiler” içindedir!..
Söyleyin Allah aşkına;
Bunlara, hâlâ “dinî bir cemaat” gözüyle bakabilir miyiz?.. Bunların “illegal bir örgüt”ten, bir “çete”den, bir “mafya”dan ne farkları var?..
Tek farkları;
Mafya mensupları “masanın üzerine silah” koyarak “tehdit” ediyordu, bunlar ise “dosya veya kaset” koyarak tehdit ediyorlar!..
Bilmem anlatabildim mi?..
yeniakit