Burhan Kavuncu: İsrail’e Askeri ve Ticari Ambargoyu Sadece İran ve Bölgedeki Ortakları Uyguluyor
Burhan Kavuncu: İsrail’e askeri ve ticari ambargoyu sadece İran ve bölgedeki ortakları uyguluyor; bunu söyleyenler İrancı mı oluyor şimdi?
İslami camianın saygın isimlerinden, aynı zamanda Uluslararası Türkistanlılar Dayanışma Derneği Başkanı Yazar Burhan Kavuncu, Türkiye ve İran’ın Filistin davasındaki tutumlarına ilişkin süregelen tartışmaları Hertaraf için kaleme aldı.
“ GAZZE SAVAŞINDA FİLİSTİN’E DESTEK İÇİN; TÜRKİYE NE YAPTI, İRAN NE YAPMADI?” başlıklı yazı şöyle:
Geçtiğimiz 28-29 Kasım günlerinde İran Cumhurbaşkanı Reisi’nin Türkiye’ye gelmesi ve iki ülkenin ortak bir Gazze Zirvesi gerçekleştirmesi bekleniyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 11 Kasım’daki Riyad Zirvesi dönüşü sırasında gazetecileri bilgilendirmişti. Burada İran’la “ortak tutum” oluşturulacağı yönünde yorumlar yapıldı. Ancak beklenen zirve gerçekleşmedi. Reisi gelmediği gibi herhangi bir açıklama da yapılmadı. Londra merkezli Suudi yayın organı Şark-ul Avsat’ın haberine göre “isminin açıklanmasını istemeyen diplomatik kaynaklar, ziyaretin aniden askıya alınmasının İran Cumhurbaşkanı’nın Türkiye’ye İsrail’e karşı sert söylemlerin ötesine geçen bir tavır alması için baskı yapma girişiminden kaynaklandığını açıkladılar. Reisi’nin, büyükelçisini istişare için çağırmasına rağmen İsrail ile ilişkilerinin devam etmesi nedeniyle Türkiye üzerinde daha fazla baskı kurmak istediğini belirttiler.” Şark-ul Avsat’ın geçmişte de ülkeler arası ilişkileri etkilemek üzere operasyon gazeteciliği yaptığı akla gelse de, benzer yorumlara yerli basında da yer verildi.
29 Kasım’daki Türkiye-İran zirvesi gerçekleşmedi. Ama hemen sonra sosyal medyada ve TV haber programlarında İran aleyhtarı yayınlar başladı. Özellikle iktidara yakın isimler tarafından İran’ın Filistin için laftan başka bir şey yapmadığı, Şii mezhebinin oluşturduğu tehditler, İran’ın Kafkaslar ve Suriye’de aldığı olumsuz pozisyonlar gündeme getirildi. Türkiye’de “İsrail ile ticaretin devam etmesine karşı” oluşan tepkiler arttıkça, İran ve İrancılık suçlamaları da yaygınlaştı.
Biz bu tartışmaları bir kenarda tutarak “Filistin’i destekleyen devletler olarak Gazze için neler yapılabilirdi, Türkiye ve İran neler yaptı/ yapıyor?” sorularına cevap aramaya çalışalım.
Gazze’de yaşayan 2.3 milyon Filistinliyi tehcire zorlayan, “terk etmeyen herkes teröristtir” tehdidinin ardından sivil halkın üzerine 50 bin tondan fazla (Hiroşima’ya atılan atom bombasının 3 katı) bomba atarak bugüne kadar 20 bin kişiyi öldüren ve benzeri görülmemiş vahşete devam eden İsrail’i durdurmak için yapılabilecekler belliydi. Filistin için yapılabilecekler de. İsrail’e karşı yapılacaklar Filistin’e destek sayılsa da, konuları tek tek saydığımızda yapılabileceklerin iki taraf için ayrı ayrı zikredilmesinin gerekli olduğu görülür. 11 Kasım Riyad zirvesindeki tartışmaları ve alınan kararları da göz önüne aldığımızda, Filistin’i desteklediğini söyleyen ülkeler için İsrail’e karşı seçenekler: Askeri güç kullanımı, askeri ambargo, ticari ambargo, siyasi ilişkileri kesme, sözlü protesto ve kınamalar. Filistin’e yardım olarak ise: Askeri operasyon desteği, askeri malzeme desteği, insani yardım desteği, diplomatik destek, kamuoyu desteği ilk akla gelenler.
Aslında herkes bunları biliyor, her şey gözümüzün önünde cereyan ediyor. Ama utanmazlık o derecede ki, herkesin bildiği şeyleri toparlayarak yeniden ortaya koymak istedim.
İsrail’e karşı seçenekler:
*Askeri güç kullanımı: Böyle bir seçenek, ABD ve İngiliz donanmalarının bölgeye gelerek İsrail’in yanında yer alması, ardından Fransa, Almanya, İtalya ve başka ülkelerin de destek ilan etmeleri karşısında gündeme bile getirilemiyor. İran’ın ilk günlerdeki tehditlerinden kısa sürede vazgeçmesi (veya ertelemesi!) dışında müttefiki (Direniş Ekseni olarak tanımlanan) güçlerin sınırlı saldırıları, İsrail’i, katliam ve tehcir uygulamaktan caydırmadı. Aslında savaşın tarafı olduğu halde İran’ın doğrudan saldırmaktan kaçınması, daha aktif destek bekleyenlerde bir miktar burukluk oluştursa da, “direniş ekseninin saldırıları” ile teselli olundu. Aynı durum Lübnan Hizbullah’ı için de söz konusu oldu. Hizbullah’ın ilk iki ayda 100’den fazla şehid vermesi, İsrail’in sınır bölgesindeki 30’dan fazla yerleşimi boşaltmak zorunda kalması, taciz saldırılarında kayıplar vermesi, daha yoğun bir savaş başlatılmamasının burukluğunu ne kadar giderir, zamanla anlaşılacak. (İran ve şia karşıtı çevreler ise bu durumu fırsata çevirerek ağır eleştirilerini sürdürüyor). Irak ve Suriye’deki İran’a yakın grupların ABD üslerine yönelik saldırılarının çok etkili olduğu söylenemez. Yemen’deki İran destekli Husi Ensarullah hareketinin Kızıldeniz’deki saldırılarının daha etkili olduğu anlaşılıyor. Kızıldeniz/ Bâb ül-Mendeb boğazından geçen ticari gemi trafiğinin durma noktasına gelmesi ABD ve müttefiklerinin tepkilerine yol açmış durumda. Gerilimin bölgesel savaş riskini nasıl etkileyeceği henüz net değil.
İsrail’e karşı askeri güç kullanımı “direniş ekseni” dışındaki ülkelerin hiçbir şekilde gündemine gelmedi. Türkiye, Katar gibi Filistin’i doğrudan savunan ülkeler, diğer Arap ve Türk devletleri, Asya’daki diğer Müslüman ülkeler “askeri seçeneğin” muhatabı olarak görülmüyor. Bu ülkelerdeki iktidarların yandaşları bile, sanki bu ‘görev’ sadece İran ve ortaklarına aitmiş, onlar da yerine getirmemişler gibi garip eleştiriler yapıyor. Suudi Arabistan, BAE, Mısır, Ürdün ve Bahreyn gibi ülkelerin ise İsrail’in müttefiki oldukları ve yakın geçmişteki normalleşme maceraları biliniyor. Normalleşmeci, daha doğru bir ifadeyle işbirlikçi rejimlerin öteden beri Filistin’in tasfiye edilmesi arzuları ise bir sır değil.
*İsrail’e askeri ambargo uygulanması: ABD ve diğer batılı ülkelerin, Siyonist rejimin bütün ihtiyaçlarını karşıladıkları, hatta Waşington’un Telaviv’e “mühimmat depolarına sınırsız erişim hakkı” vermesi basında yer almıştı (1). Siyonist işgal rejimi ile askeri işbirliği yapmamak, askeri malzeme satmamak, deniz, hava ve kara sahasını kapatmak gibi başlıklarda Müslüman ülkelerin durumları farklı. Türkiye’deki 28 Şubat döneminde generallerin İsrail ile ortak tatbikatlara varan işbirliği çok konuşulmuştu. Ak Parti’nin iktidara geldiği 2002 yılından sonra da İsrail, Hava KK’nın düzenlediği Anadolu Kartalı tatbikatlarına katılmaya devam etti. 2003, 2004 (iki defa), 2005, 2008 yıllarındaki tatbikatlarda İsrail savaş uçakları Konya semalarında uçuş gerçekleştirdi. 2008’den sonra ortak askeri tatbikat yapılmamış. Türkiye’deki İncirlik askeri üssü ve Malatya Kürecik Radar üssü, ABD’ye hizmeti kesintisiz olarak sürdürüyor. Türkiye yetkilileri İncirlik’teki ABD uçaklarının Filistin’deki operasyonlarda kullanılmadığını savundular.
Resmi bir anlaşma olmamakla beraber BAE ile Mısır’ın İsrail ve ABD ile bir çok alanda işbirliği sürüyor. Kızıldeniz’de ABD’nin oluşturduğu çok uluslu misyonda (Refah Muhafızı Operasyonu) Batılı ülkelerin yanında sadece Bahreyn yer almıştı. Mısır ordusu tarafından yapılan açıklamada “Ortak Görev Gücü 153 komutasında yeni uluslararası görevi ABD ve dost ülkelerle yapılan işbirliği çerçevesinde üstlendiğini” belirtildi. (2)
BAE Savunma Bakanlığı, Ez-Zafra hava üssüne gelen ABD savaş uçakları hakkında "Bazı uluslararası medyada, ABD’ye ait bir askeri uçak filosunun İsrail'e destek sağlamak üzere BAE'deki Ez-Zafra Hava Üssü’ne geldiğine ilişkin iddiaları" reddetti. ABD savaş uçaklarının daha önce belirlenmiş zaman çizelgelerine göre geldiğini iddia etti. (3)
Suudi Arabistan Savunma Bakanı, İngiltere’nin de savaşın bir tarafı olarak yer aldığı Gazze’de soykırım devam ederken ziyaret ettiği İngiltere’de, mevkiidaşı ile “stratejik ve askeri işbirliğini” görüştü. (4)
Türkiye’nin İsrail ile olan ticaretinde “askeri malzeme satmama” şeklinde bir kısıtlama bulunmuyor. 7 Ekim 2023’ten sonra da İsrail’e askeri ambargo kararı alınmadığı gibi, operasyonlarda kullanılan yakıt, demir-çelik, askeri giysi gibi malzemelerin ihracının devam ettiği görüldü.
İsrail, komşu ülkeler Ürdün, Mısır, Suudi Arabistan ve BAE’nin hava sahalarını rahatlıkla kullanabiliyor. 2020 yılında İsrail ile BAE’nin ‘normalleşmesinden’ sonra, Suudi Arabistan, hava sahasını İsrail ve BAE uçaklarına açtığını açıklamıştı. (5)
Suud sermayeli İndependent Türkçe’de yer alan çalışmada ABD Merkez Komutanlığı ‘nın(Centcom) Ortadoğu ülkelerindeki yapılanması ele alınmış. Buna göre ABD 3.tümeni 15 bin asker, zırhlı araç, C-17 ve C-130 askeri uçaklarıyla Kuveyt’te, ABD Donanması 5.filo 7 bin asker, uçak gemileri, F-16 ve F/A-18 savaş uçakları Bahreyn’de konuşlanmış. Katar’daki el-Adid hava üssünde Centcom’un yanısıra Hava Kuv Centcom, Özel opr. Centcom, 379.piyade misyonu, B-1, B-52 bombardıman uçakları (120 uçak), geniş bir mühimmat deposu ve 10 bin asker bulunuyor. BAE’deki Zafra hava üssü, ABD savaş uçaklarının merkezi. F-22 raptor, F-35,RQ-4 Global Hawk, E-3 Sentry ve daha bir çok savaş uçakları Abu Dabi’deki üssü kullanıyor. Bu kadar malzeme için de 5 bin ABD askeri burada. (6)
Geçtiğimiz yıllarda CENTCOM'un resmi Twitter hesabı üzerinden yapılan paylaşımda, "ABD, ne Türkiye'deki İncirlik Hava Üssü'nden ne de Katar'daki El Udeyd Hava Üssü'nden ayrılıyor. Buna ilişkin haberler yanlış ve asılsızdır." denilmişti. (7). Sadece “tek seçenek değilsiniz” anlamında alternatif üsler çoğaltılmış.
Yukarıdakilerden başka Umman, Irak, Suriye ve Türkiye’deki üsler de tartışmasız olarak ABD’nin hizmetinde. BAE Savunma bakanlığına inanırsanız, bu kadar üsteki onbinlerce asker ve savaş uçakları zinhar Gazze’deki savaşa karışmıyor.
Görüldüğü gibi İsrail’e askeri ambargoyu sadece “direniş ekseni” yani İran ile Yemen, Lübnan, Suriye ve Irak’taki ortakları uyguluyor.
*Diplomatik, siyasi ve ticari ambargo: İsrail’in Gazze’deki vahşetini durdurmak için hiç olmazsa siyasi ve ticari ilişkiler askıya alınamaz mıydı? Aslında 11 Kasım’da Riyad’da gerçekleşen İslam İşbirliği Teşkilatı zirve toplantısında konu tartışılmış, İran’ın teklif ettiği ticari ambargo kabul edilmemiş ama siyasi ilişkilere ilişkin yoruma açık bir madde yazılmıştı. Türkiye’nin büyük ölçüde belirleyici olduğu söylenen kararların 24. Maddesinde şöyle denilmiş: “… İsrail’le barışmanın ve İsrail’le normal ilişkiler kurmanın ön koşulunun, İsrail’in tüm Filistin ve Arap toprakları üzerindeki işgalini sona erdirmesi, bağımsız ve egemen Filistin Devletinin 4 Haziran 1967 sınırlarına riayet ederek, Doğu Kudüs başkentli olarak kurulması, Filistin halkının, başta kendi kaderini tayin, Filistinli mültecilerin yurda geri dönüşü ve tazminat hakları olmak üzere devredilemez tüm haklarının tanınmasını esas alan 2002 Arap Barış Girişiminin tüm hükûmlerine ve önceliklerine bağlılığını vurgular, …” (8)
Bu maddeye imza koyan 57 ülke “İsrail’le barışmanın ve normal ilişkiler kurmanın ön koşulu” olarak “işgalin sona erdirilmesini” kabul etmiş. Diplomatik üsluplarla kaçamak yapılmazsa 57 ülkenin de İsrail ile ilişkilerini kesmesi icap ederdi. Ama Türkiye dahil Ürdün ve normalleşen bazı ülkeler elçilerini çağırmak dışında siyasi ilişkilerini devam ettiriyorlar. Hatta, ‘normalleşme’ fırsatını son anda (7 Ekim’de) kaçıran Suud’un Dışişleri Bakanı, savaştan sonra normalleşmeye devam etmek istediğini açıkladı. (9)
Mısır ve Ürdün’le de Serbest Ticaret Anlaşması imzalamış ama, İsrail’in dış ticaretinde en büyük Müslüman ortağı Türkiye. En çok ihracat yaptığı 10 ülke arasında Türkiye 7. Sırada (1,9 mr $), en çok ithalat yaptığı ülkelerde ise 4. Sırada (5.6 mr $) (2021 rakamları). (10). TİM’in Bilgi Notu’nda satılan ve alınan ürünler kalem kalem belirtilmiş. Çoğunluğu demir-çelik gibi stratejik ürünler. Tabii, Türkiye’nin sattığı ürünler içinde Filistinlilere gidenler de mevcuttur. Ancak, stratejik ürünlerin Filistin’e gitmediği, tüm ticaretin İsrail’in kontrolünde olduğu biliniyor. Aslında hangi ürünün kime gittiğinin kayıtları da Ticaret Bakanlığı’nda var. Ayrıca Türkiye’nin limanları, İsrail’e malzeme taşıyan gemilere hiçbir sınırlama getirmeden hizmete devam ediyor. İslam ülkeleri arasında bir tek Malezya, limanlarını İsrail’e kapattığını açıkladı. Tabii, direniş ekseni bileşenleri İsrail’le ticaret de yapmıyor.
*Gazze’ye askeri destek, askeri malzeme desteği: Kendisine “direniş ekseni” diyen İran ve ortaklarının İsrail ve ABD’ye yönelik saldırıları, Siyonist vahşet ve soykırımı durdurmaya yetmedi. Bunların dışındaki ülkelerde askeri müdahale tavrının izine bile rastlanmadı.
Filistin direniş gruplarının sahip oldukları bütün askeri imkân ve yeteneğin İran tarafından sağlandığı herkes tarafından kabul ediliyor. Ebu Ubeyde’nin 2014 yılında “Bize silah, para ve diğer teçhizatı sağlayan İran İslam Cumhuriyeti’ne teşekkür ediyoruz!” şeklindeki konuşması sosyal medyada yayınlanmıştı. (11). Hamas liderleri ve diğer grupların sözcüleri İran’ın yardım ve desteğini her zaman belirttiler. ABD çevreleri de bunu “teröre destek vermek” olarak kullanmaya çalıştı.
İnsani yardım ve kamuoyu desteği, kınama ve protestolar: Aralarında 56 İİT üyesinin de olduğu 153 ülke, Birleşmiş Milletler’de iki defa Filistin’e destek, İsrail vahşetini kınama ve ateşkes çağrısı kararı aldı. Dünyanın %90’ı İsrail ve ABD karşısında birleşti. Yaptırım gücü olmasa da kamuoyu baskısının etkili olduğu günümüzde, BM Genel Kurulu’nun Filistin halkını desteklemesi önemli bir gelişme. Bu konuda Türkiye’nin gayretini belirtmemiz gerekiyor. Batılı ülke halklarının, kendi hükümetlerinin engellemesine rağmen “soykırıma suç ortağı olmayacağız” tepkisini kararlılıkla sürdürmesi takdire şayandır. Otoriter yönetimler,Doğu’daki kapalı toplumlarda kitlesel protesto geleneği oluşmasına izin vermiyor. Buna rağmen Yemen, Malezya, Pakistan, Ürdün gibi birkaç ülkede milyonların sokaklara dökülmesi diğer halklara da örnek olmalı.
İnsani yardım girişi İsrail’in lütfuna kaldığı için, kamuoyu baskısı, ABD’ye yönelik tepkiler cılız bazı sonuçlar sağladı, yetersiz de olsa bir miktar TIR ve yardım malzemesi Gazze’ye girebildi.
Bu tabloya itiraz eden olur mu bilemem. Ama İran’ın yetersiz desteğine bakıp da “niye ABD’ye savaş ilan etmedi? Hamas’ı sattı” ya da “Hamas’a yardım etti ama, gör ki niye etti, Şiiliği yayma hesabı yapıyor” diyenleri vicdanları ile başbaşa bırakıyorum. Bu gerçekleri objektif olarak anlatmaya çalıştığım için bana da “İrancı, Acem uşağı, ajan” diyecekleri de Allah’a havale ediyorum.
SONUÇ
2023 yılı sonlarında Filistin Gazze’de tarihin en büyük ve en vahşi katliam ve yıkımlarından birisi halâ devam ediyor. İsrail, ABD, İngiltere, Almanya ve suç ortakları bu soykırımı birlikte gerçekleştiriyor. Gelişmiş askeri teknolojinin en son ürünlerinin kullanıldığı bu vahşet, bir askeri operasyon olduğu için, ancak askeri bir güçle durdurulabilirdi. Filistin direnişi, sahip olduğu iman, kararlılık ve gayretle belki bunu başaracak, Allah’ın yardımıyla.
İsrail’in askeri güç kullanımından başka bir şekilde durdurulamayacağını herkes biliyor. Geçmişte İsrail’le savaşan Libya, Irak ve Suriye devletleri bugün artık ‘yok’ hükmündeler. Mısır ise saf değiştirdi, artık İsrail’in müttefiki. Ürdün, BAE, Suud ve Bahreyn de “normalleşme” adı altında İsrail safında yer alıyor. İran ve müttefikleri topyekûn bir savaşı göze alamadı. Lübnan (Hizbullah)sınır bölgesinde etkili bir savaş sürdürüyor. 2023 Gazze soykırımı olayı İsrail’i aşan bir karşılaşma. Batılı emperyalist sistem/ devletler ile İslam dünyası arasındaki 100 yıl önceki karşılaşmanın bir tekrarı. Ama aradaki makas daha da açılmış, Müslüman ülkeler/ toplulukların çoğu gaflet, ihanet ve sefalet içinde. Mevcut güç dengesizliğinin bedelini, hepimizin yüzyıllardır süren cehalet, taassup ve sapmalarımızın bedelini bugün Filistin ödüyor. Bu hesaplaşmadan kimse kaçamaz, herkes, hepimiz içinde bulunduğumuz halin hesabını vereceğiz.
Kahraman Filistin halkı, topraklarını terk etmek yerine ölümü seçti. Şehidler ve yaşayan şehidler toplumu olarak tarihe geçti. Onlara yeteri kadar destek ver(e)meyenlerin, utanıp dürüstçe, önce kendi halimize çare araması gerekir. Direnişi ve direnişe destek verenleri eleştirenler de, sadece kendi sınavlarını kötüleştiriyor.
NOTLAR:
gazeteoksijen, 27.11.2023, https://gazeteoksijen.com/dunya/abd-israile-tum-savas-stogunu-aciyor-195642 Buna göre Ortadoğu’daki operasyonlar için İsrail’deki depolarda bulunan WRSA-I adını verdiği stoka erişiminde izin veya başka bir kısıtlama olmayacaktı.
TRT Haber, 14.12.2023, https://www.trthaber.com/haber/guncel/misir-ordusu-kizildenizde-uluslararasi-gorev-ustlendi-730582.html
Eş-Şark Al-awsat, 13.10.2023, https://turkish.aawsat.com/k%C3%B6rfez/4602496-bae-ez-zafra-hava-%C3%BCss%C3%BC%E2%80%99ndeki-abd-u%C3%A7aklar%C4%B1n%C4%B1n-i%CC%87sraili-desteklemekle-hi%C3%A7bir-ilgisi
Eş-Şark Al-Awsat, 22.12.2023, https://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/4743726-suudi-arabistan-savunma-bakan%C4%B1-i%CC%87ngiliz-mevkida%C5%9F%C4%B1yla-askeri-i%C5%9F-birli%C4%9Fini-g%C3%B6r%C3%BC%C5%9Ft%C3%BC
TRT Haber, 02.09.2020, https://www.trthaber.com/haber/dunya/suudi-arabistan-hava-sahasi-bae-israil-ucuslarina-acildi-513352.html
Independent Türkçe, 15.05.2019, https://www.indyturk.com/node/31681/d%C3%BCnya/i%C5%9Fte-abd-ordusunun-k%C3%B6rfez-%C3%BClkelerindeki-b%C3%BCt%C3%BCn-askeri-kamplar%C4%B1
Dünya Gazetesi, 27.06.2022, https://www.dunya.com/gundem/abdden-incirlik-aciklamasi-haberi-408788
TC İletişim Başkanlığı, 11.11.2023, https://www.iletisim.gov.tr/turkce/haberler/detay/arap-islam-ortak-olaganustu-zirvesi-sonuc-bildirgesi
Sputniknews, 26.10.2023, https://sputniknews.com.tr/20231026/suudi-disisleri-bakani-israil-ile-normallesmeler-yeniden-baslayabilir-1076749496.html
TİM (Türkiye İhracatçılar Meclisi)Ekonomik Araştırmalar Şubesi, Eylül 2022, https://tim.org.tr/files/downloads/Ulke_Bilgi_Notlar%C4%B1/%C4%B0srail%20%C3%9Clke%20Bilgi%20Notu%202022.pdf
Teyit.org, 09.10.2023, https://teyit.org/analiz/kassam-tugaylari-sozcusunun-irana-tesekkur-ettigi-videonun-guncel-oldugu-iddiasi