Selâhaddin Çakırgil

Selâhaddin Çakırgil

Çarşamba Sohbetleri, – Okuyucularla Hasbihal;-

Kâmil Yeğinsoy: 9 Haz., Seçim sonuçları beni sarsmadı.. Çünkü, halkın hakemliğini esas alıyorsan, hamama giren terler.. Oradan neler çıkacağını kimse önceden kestiremiyeceğine göre, umutsuzluğa kapılmadan ve nasıl oldu da tökezlenildiği üzerinde düşünülüp sağlıklı değerlendirmeler yapılırsa, bu bile bir büyük kazançtır.
Kaldı ki, 13 yıldır ülkeyi yöneten kadrolar, üç seçimden sonra, dördüncü seçimde, yine yüzde 41’le birinci partidirler ve en yakın takibçisinden de 16 puan öndedirler, yani çok büyük bir yenilgi çöküş sözkonusu değildir. Sadece tek başına hükûmet kurmak için gerekli olan sandalyenin gerisine düşülmüştür, o kadar.. Ama, AK Parti’yi biraz tökezletenler ilk anda, ’AK Parti’yle koalisyon yapmayız..’ diye tafra satarken, iki gün içinde, başkası koalisyon yaparsa, biz açıkta kalırız korkusuyla, her üç parti liderinin de ülkeyi hükûmetsiz bırakmamak (!) aşkıyla AK Parti’yle koalisyona katilabileceklerini açıklamaları ilginç.. Onların gözünü korkutan, bir erken seçim’de halkın istikrar yönünde oy vermesi ihtimalidir..
-Şeyhmus Çermikli , Diyarbekir: 8 Haz. 5 Haziran gecesi Diyarbekir’de birkaç bomba patlatıldı. Bunun üzerinde durulmadı. Ben bir müslüman kürdüm.. Biz birbirimizi biliriz, Diyarbekir’de.. Neler oynandı, aşağı-yukarı tahmin ederiz, ya da fısıltı de olsa bir şeyler duyarız.. İnanıyorum ki, o bombalar, Güneydoğu’daki oy potansiyelini belli bir yönde harekete geçirmek için patlatıldı.. Benim bu konuda elimde kesin bir delilim yok, elbette. . Ama, HDP eşbaşkanlarından bir hanım da, elinde hiç bir delil yokken, daha ilk anda, ’bu bombayı Tayyib attırdı’ diyerek açıklama yaptı ve halkı tahrik etti.. Arkasından, Diyarbekir, Van ve diğer biriçok yerlerde, sabaha kadar, ellerinde tencere-tavalar, onbirler sokaklarda, ’Kaatil Tayyîb!..’ diye protesto gösterileri yaptılar.. O durumda kimse, ’Yahu arkadaş bunu Tayyib niye yaptırsın, bu biiir.. İkincisi, onun yaptırdığına dair bir delilin mi var da böyle suçluyorsun demek durumunda değildi, çünkü linç edilirdi.. O patlamaları , çök eönemsiz saymamak gerekir.. Yoksa, onun öncesinde, genelde ’eski tablo tekrarlanır ve 11 m.vekilinden 6-7’sini HDP alır, 4-5’ini de AK Parti..’ sanılıyordu.. Ama, öyle bir hava oluşturuldu ki, niceleri de inandılar bu kurnazlığa..
Halbuki, ben dahasını söyleyeyim.. O miting alanı bir mesire yeri gibiydi.. İnsanlar ailece ve gündüzden piknik tüplerini de alıp geliyorlar, hem orada vakit geçiriyorlar, yemeklerini yiyorlar, hem de mitinge katılmış oluyorlardı. HDP’nin güvenlik ekipleri ’Tayyib’in polislerini istemiyoruz..’ diyerek miting alanına yaklaştırmadılar bile ve güvenliği sadece kendileri ve de Belediye Başkanı G. Kışanak’ın zabıta güçleri sağlamaya kalkıştılar. Polis güçleri de, gerilim olmasın diyerek, uzak durdular. Anlatabiliyor muyum? O bombalar da HDP’ye bir doping etkisi yaptı.. Suçlamaları gerçek sanan ve toplumun gürültüsüne ayak uydurmaktan kurtulamıyan kitleler, daha bir yöneldiler, o tarafa ve bu da onlara ülke çapında en azından iki-üç puan kazandırdı.. Çünkü, o zamana kadar kendilerini yüzde 10’ barajının sınırında, bıçak sırtında görüyorlardı, Demirtaş’ın kendi ifadesiyle..
*SEÇ: Şeyhmus kardeşim, söyledikleriniz dikkate alınması gerekli hususlar.. 8-9 sene önce, İspanya’da seçimler yapılacaktı.. Başbakan Aznar’ın partisi anketlerde, yüzde 45’lerde gözüküyordu, muhalefetin oyları ise, yüzde 37’lerde.. Seçimlere bir hafta kalmıştı ki, Madrid Garı’nda meydana gelen ve 200 kadar insanın ölümüyle sonuçlanan kanlı eylem yapılınca.. Seçimler ertelensin denildi, ama, Hükûmet erteleme kararı almadı, zaaf olur, terörün hedefine hizmet edilmiş olur diyerek.. Ve sandıktan, muhalefet yüzde 45, başbakan Aznar’ın partisi ise, yüzde 37 ile çıkıverdi.. Evet, sadece bir bombalı eylemle kocaman bir toplumun kaderiyle nasıl oynandığına bir örnek..
-Rahmi Aslanoğlu: Roma, 9 Haz., Türkiye’de yapılan seçimin asıl galibi, emperyalist güçler olurdu.. Bunu burada elle tutulurcasına yakınen hissediyor insan.. Sokaktaki metrodaki, otobüslerdeki insanlar bile, ’Erdogan gitti..’ diye günlük konuşmalarında dile getiriyorlar. ’Son bin yılın yeni Selahaddin Eyyubî’si durduruldu..’ diye başlık attılar. İsrail gazeteleri de öyle.. Hepsi dört köşe oldular. Önemli bir fransız gazetesi olan ’Liberation’ da, Tayyib Erdoğan’ın fotoğrafını basarak, ’Osmanlı’nın düşüşü..’ (Un déclin ottoman) başlığını attı..
Onlar, bizim halkımızın Türkiye’de Tayyib Erdoğan’ı değerlendiremediği boyutlarda, tarihî bir bakış açılarıyla görüp değerlendiriyor ve onu dünyayı etkileyecek çapta bir ’müslüman lider ve güç odağı’ olarak görüyorlar. Halkımız da o seviyeyi yakalayabilse keşke..
-M. Soylutürk, Kilis: Ağabey, ismime bakıp da benim etnik kökenim hakkında yanılmayasınız. Zamanında öyle demişler, öyle yazılmış.. Biz aslında arab etnisitesindeniz.. Ama, arabça bilmeyiz.. Yani, o kadar yerlileşmişiz.. Bizi kuşatan sosyal çevrenin hâkim dilini öğrenmişiz ve bundan da şikayetçi değiliz.. Ama, keşke arabcayı da öğrenseydik..
Size yazmamın sebebi, seçim sonuçlarından dolayı üzgün olduğumuzu belirtmek içindir. Bu kadar çok çalışmalara, ülkeye bu kadar büyük hizmetler yapılmasına, hele fakir ve orta ekonomik sınıfları koruyacak bu kadar koruyucu yöntemlerg eliştirilmiş olmasına rağmen, insanların, bunları görmeyip, kürdlüğüne veya türklüğüne öncelik tanıyarak oy kullanmasını anlamıyorum. Sanki, o etnik kökler karın doyuruyormuş gibi.. Elbette o etnik köklerden bazılarına geçmişte büyük zulümler yapılmıştır. Mesela, biz de arabız ve arab olmak büyük bir utanç ve leke gösterilmiş, yüzyıla yakın bir zaman.. Ama, bu gibi zulüm uygulamalarına bakıp, bugünkü yönetimde bulunanları o zulümlerin sorumlusu saymak ne kadar mantıklıdır?
Bizi teselli edecek bir-kaç söz söyle..
*SEÇ: Muhterem kardeşim, sen zâten söylenmesi gerekeni söylemişsin.. Senin teselliye de ihtiyacın yok.. Bu gibi siyasî dalgalanmalara, bir yol kazası olarak görmekten öteye önem vermemek gerekir. Biz bir düşeriz, bin kalkarız.. Bir ölürüz, bin diriliriz.. Bunu bir slogan olarak görmeyiniz. 100 yıldır biz müslümanlara uygulanan baskılara, zulümlere göre, bizim yok olmamız gerekirdi.. Ama, o baskı ve zulümleri yapan kadrolar, görülüyor ki, bugün, seçimlerde tablo biraz değişir gibi olunca bile, yine de şaşkındırlar; çünkü, Tayyib Erdoğan’ın şahsinde temsil edildiğine inandıkları dünya görüşü, yüzde 41 ile, ülkenin en büyük kesimini oluşturuyor. Bu yol kazalarında bize aid olan hatalar varsa, bunlardan da elbette ders alınmalı ama, umutsuzluğa kapılmaya gerek yok.. Allah’ın izniyle, bu sıkıntılı durumları, bir daha tökezlememek için bir fırsata dönüştürmek imkanı da doğabilir..
-Niyazi Düzgün: 9 Haz. Kudüs, İsrail rejiminin medyası, ’Tayyib Erdoğan türk halkı tarafından cezalandırıldı..’ diye öyle sevinçli başlıklar atıyorlar ki.. Hele de geçmişte ona oy verip de bugün hele de filan niye aday gösterildi, veya gösterilmedi gibi, bir bütünün içinde devede kulak mesabesinde olan gerekçelerle ona vermeyenlerin sanırım dünyada yazılıp çizilenler karşısında yürekleri biraz sızlar, vicdanları biraz kanar..
-Nurullah: Ankara, Abi, 9 Haz. tarihli yazınızı okudum.. Birileri gibi ’şurada hata yapıldı, burada yapıldı’ gibi mazeretleri yazmamışsın, teşekkür ederim.. Bu gibi hadiselerin hemen arkasından, böyle sıcağı sıcağına, sıralanan kusur arayıcı görüşlerin hiç bir değeri yoktur. Sadece birileri, bu gibi yazılar olduğunda, ’Sahi yahu.. o hatalar da yapılmıştı..’ derler, o kadar.. Bu gibi hatalardan söz edilecekse, karar mercilerinde etkili olacak olanların dikkatini çekecek şekil ve mekanlarda olması lazım bunun.. Yoksa, araba devrilince yol gösteren çok olur durumu çıkıyor ortaya.. Kaldı ki, araba devrilmesi de sözkonusu değildir..
Bunun dışında söylemek istediğim bir diğer husus: Yazınızda değindiğiniz ve S. Demirtaş’ın kendilerine destek verenlere teşekkür bâbında, müslüman çevrelerden Nûbihar’cıları da sayması var ya, o konuda, o grup içinde yer alan benim bir yakınım, bugün; ’Böyle bir destek kesinlikle yok.. Birileri bizim adımıza böyle bir bildirimde bulunmuşsa, onu da bilmeyiz. Ama, bizim adımızı, bütün ülkeye böyle bir konuda delilsiz olarak destekçi diye duyurmasını kabul edemeyiz.. Avukatlarımız aracılığıyla Demirtaş’a bir yalanlama gönderip, gerekli düzeltmeyi yapmasını isteyeceğiz.. ’ dedi.. Onu da belirteyim..
-Cevad Muradbeyli: 06 Haziran (’Biz emperyalistlerin kimleri seçeceğine karışıyor muyuz?’ başlıklı yazı üzerine), Emperyal güçlerin ülkemiz siyasetine, seçimlerine karışmasında garipsenecek bir durum olmasa gerek.. Klasik ingiliz usülü sömürgecilikte, ”Genel Vali”ler, ya da Müstemleke Valileri vardı.. Bugün ise emperyal güçler, bu Sömürge Valilikleri’ni yerliler arasından buldukları tipler aracılığıyla karşılıyorlar ve ülkelerin iç işlerine karışmayı, yönetim mekanizmasını etkilemeyi kendilerine bir hak olarak görüyorlar. Evet, bu emperyalist zorbalığa karşı sosyal planda bir direnme şuûru geliştirilmelidir, ama, nasıl?
-bekir ziya:06 Haziran, bütün şer bildiğimiz çevrelerin sevmediği bu adamı, ben severim arkadaş! Gözün gördüğünü kalb de yalanlamıyor, bu adam milletin iradesi doğrultusunda halkın kesin doğru olduğuna inandığı değerler istikametinde adım adım ilerliyor. Herşey bir kerede olsun diye ayak direyenler hiçbir şey istemeyenlerdir!
-T. O. Ay: Selam Gurbetciden eski Gurbetciye, bilmem yazimi okur musun okumaz misin ama yazayim dedim. İnsan tanimadigi kisiye daha güzel acilabiliyo. yüregindeki atesleri yanginlari daha iyi anlatabiliyo. Yasim 44 , tam tamina 39 senedir burdayim.Alamanyada sözde Insan haklarinin sözde insan sevgisinin oldugu yerde. 5 yasimda getirildim tahta bavul gibi .simdi kendim oldum eski bavul, dökülen -eski püskü..  Rabbime tek duam senin gibi bir günde olsa ya yasarken yada ölüyken vatanima dönebilmek. Caresizlik cok zor.Yillarca yasadim bosuna ,degmedi gitti. Ha dön desen dönemem, lanet olasi para yokmu, el kiri olan para hersey olmus. Bir daha rabbim kimseyi gurbete düsürmesin
*SEÇ: Selam, kendisini Gurbetçi diye tanıtan kardeşim.. Hemen ekleyeyim, beni  ‚eski  gurbetçi‘ diye nitelemişsin.. Benim öyle bir durumum yoktu. Yani, çalışmak için gitmemiştim yâdellere.. 12 Eylûl 1980 Askerî Darbesi‘nin pençesine düşmemek için ülke dışına çıkmıştım.. Çünkü, üzerimde yıllarımı zindanda geçirmem gerekecek ağır ceza davaları vardı..
Suçum da, ülkemin inandığım değerlere göre yönetilmesini istemek yolundaki fikirlerimi, düşüncelerimi açıklamaktan ibaretti.. Evet, hikayem seninkinden çok farklı..
Elbette senin ve senin durumunda olan ve hayatını kazanabilmek için hayatını fedâ eden çaresiz insanların ızdırablarını biliyor ve ülkene huzur içinde dönmeni Allah’dan niyaz ediyorum.. Sağlık ve âfiyet dolu, hayırlı bir ömür dileği ve selamlarımla..
-Taha Murat: Mayıs 31, (’Aynı inançta birleşenler niçin bir arada olamıyorlar?’ başlıklı yazı üzerine..) Bir hocamız radikalizmin sonu liberalizm derdi bize ümmeten vasata olmanın ifrat ve tefritten uzak durmanın önemini anlatırken. Çok haklıymış. Selahattin Abimiz bile bi yere teşne olmuş sunduğu delillere bak. Hay Allah.. kalbimizi sabit kıl… Size hayırlı olsun yeni yeriniz Selahattin Bey. (ve sonra bir hakaret ibaresi…)
*SEÇ: Bu gibi suçlamaların yapıldığı ’seviye’deki yorumlara karşılık verecek bir ’seviye’ye sahib değilim. İnsan doğru olduğuna inandıklarını ifade ettiği zaman ’filanı tekfir etti, filan ülkeden yeni bir misyon yüklendi’ gibi suçlamalara mâruz kalacaksa, o zaman siz de, ’resmî ideoloji’nin emrettiği ölçüler dışına çıkmamalısınız.. Yoksa, siz de suçlanırsınız..
Ciddî eleştirilerinize doğru olduğuna inandığım şekilde karşılık vermeye çalışırım, ama, hakaret ve saçma iddialarınıza karşı susmaktan başka vereceğim bir karşılığım yoktur.
*

dirilişpostası

Bu yazı toplam 988 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar