CHP’de değişen ne... 1940’ta Tozluk, 2015’te Tuzluk!..

“Dün”den “bugün”e... 

Ya da “Eski CHP”den “Yeni CHP”ye bir yolculuk yapalım mı?.. Yapalım ve“CHP’de ne değiştiğini” görelim mi?..

Hadi, önce “dün”e, yani “1940’lı yıllar”a doğru bir uzanalım...

Evet, 1940’lı yıllara...

MAĞDURLAR-MAĞRURLAR!

İsmet İnönü’nün “Millî Şef” ilân edildiği yıllar!.. Yandaki fotoğrafın çekildiği mekân, Konya’nın Cihanbeyli ilçesine bağlı bir köy!..

CHP Parti Müfettişi, Parti İlçe Başkanı ve ilkokul öğretmeni; Cihanbeyli’de bir köyde ve “halkın arasında”lar!..

Bir “halk”a bakın, bir de “Halk Partisi”nin temsilcilerine!..

“Halk”ın elbisesi yırtık-pırtık!.. 

Bazılarının “elbise”si bile yok!.. Hani, “Kral Çıplak” derler ya; bu defa kral değil, “halkın çocukları çıplak!..”

Ya “Halk Partisi”nin temsilcileri?..

Ellerinde “baston”lar, başlarında “fötr” şapkalar!..

Bir “ayrıntı” daha:

Köy yolları “tozlu” ya, paçalardan yukarı “toz” girip de “beyefendilerin elbiseleri”ni kirletir ya!.. “Tedbirli” gitmişler köye!.. “Tozluk” geçirmişler, pantolonlarının üzerine!..

Düşünebiliyor musunuz;

“Halkla iç içe” görüntüsü verebilmek için çektirdikleri fotoğrafta bile,“halkın yuttuğu toz”a tahammülleri yok!..

İşin en çarpıcı tarafı da şu;

Son derece “mağrur” duruyorlar!..

Halk ise, “mağdur!”

Evet, “halk” mağdur!.. 

“Halk Partisi”nin temsilcileri ise, “mağrur” ve tepeden bakıyor halka!..

İyi bakın fotoğrafa!.. 

Bakın ve “Halk ile Halk Partililer arasındaki 6 farkı bulun!”

Yine bakın ve sorun;

“CHP’nin 6 Ok’undaki Milliyetçilik ve Halkçılık kavramları, bu fotoğrafın neresinde?”

Özetleyecek olursak;

CHP, hiçbir zaman “Halkçı” olamadı!.. “Milliyetçi” ise, hiç olamadı!.. 

Hep “halktan ve halkın gerçeklerinden kopuk” oldu!..

“Doyurgan” değil,

Hep “buyurgan” oldular!..

YENİ CHP’DEN 2 FOTOĞRAF

Şimdi diyeceksiniz ki;

“Niye 1940’lı yıllardaki Eski CHP’den söz ediyorsun?. Yıl 2015 ve artık Yeni CHP var... Bırak Eski CHP’yi de, Yeni CHP’den söz et!”

Hay, hay... Gelelim Yeni CHP’ye!..

Buyrun;

“2015 CHP’si”nden iki ayrı fotoğraf!..

Lütfen dikkat;

Bu fotoğraflar, “CHP’nin reklâm fotoğrafları”ndan alınmıştır... Yani, ben uydurmuş filan değilim!..

Birinci fotoğraf:

“Tarlada çalışan” birkaç kişi... 

Bunların ikisi kadın!..

Ve de “başörtülü.”

İkinci fotoğraf:

Burası, “beyaz yakalı” diye tabir edilen “memur”ların çalıştığı bir büro... Önlerinde “masa” ve “bilgisayarlar” var!..

Fotoğrafta “4 kadın” var ve dördünün de “başı açık!”

Peki, bu “2 fotoğrafı” nasıl okumalı, nasıl yorumlamalıyız?..

CHP demek istiyor ki;

“Sen köylüsün!.. Sen tarlada çalışıyorsun!.. Sen fabrikada işçi, büroda temizlikçi veya çaycısın!.. Dolayısıyla başörtülü olmanda hiçbir sakınca yok!..

Ama, fakat, lâkin;

Bir büroda veya kamu kurumunda memur isen, asla başörtülü olamazsın!..

Herkes haddini bilecek!..

Zenci Türk’ün başı örtülü olabilir ama Beyaz Türk isen, asla başını örtemezsin!”

CHP’nin bu “ayrımcı”lığını,

“Milletçe alkışlıyoruz!”

Ben bunları “kan”ına ve hatta “gen”lerine kadar tanırım...

Dolayısıyla;

“Eski CHP” ile “Yeni CHP”nin farklı olduğuna, hiç kimse inandıramaz beni!..

İnönü bir “faşist” idi!..

Kılıçdaroğlu, çok mu “liberal?”

Ha İnönü’nün CHP’si, ha Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’si!.. 

Var mı aralarında bir fark?..

Ne demiş eskiler;

“Katranı kaynatsan da

Olmaz şeker!..

Cinsini sevdiğimin adamları,

Cinslerine çeker!”

Dün de “millete tepeden bakıyorlar”dı, bugün de!..

“DİN DERSİ KALDIRILACAK!”

90 yıl boyunca “Halk” dediler, “Vatandaş” dediler, “Ulus” dediler!..

90 yıl sonra bugün, “Millet”i keşfettiler ama, yine milletten kopuk”lar!..

Hele bakın “vaat”lerine!..

Bay Kılıçdaroğlu diyor ki;

“Zorunlu din dersleri kaldırılacak!.. Bu dersler, çoğulcu bir hâle getirilerek, seçmeli hâle getirilecek!.. Cemevleri, diğer ibadethaneler gibi yasal statüye kavuşturulacak!”

Ne demektir bu?..

Adı, zaten “Din ve Ahlâk Bilgisi” olan derslerin “mecburi” olmaktan çıkarılıp, “seçmeli” hâle getirilmesi, dahası “çoğulcu” olması demek,“İslâm Dini’nden başka her dinin öğretilmesi” demektir ki; bu, “CHP’nin 90 yıllık hâyâli”dir!..

Malûm, CHP’nin ilk yıllarında; “Meclis’teki oturum”larda; “kiliselerde olduğu gibi, camilere de sıra konulması” konusu çok tartışılmıştı!..

Hatta ve hatta;

“İslâm’ın ilerlemeye engel olduğu” iddia edilerek, “Hıristiyanlığın resmi din olması” bile teklif edilmişti!..

Bu da yetmemiş; daha sonraki yıllarda, “Türk Bayrağı’ndaki Hilâl’in yanına Haç konulmasını” isteyenler bile olmuştu!..

“DAMIZLIK ERKEK GETİRELİM”

Bu yıllarda, sadece “dine ve dini sembollere düşman” olmakla kalmamışlar, “Türk ırkı”na bile düşman kesilmişlerdi!..

İşte, Abdullah Cevdet!..

“Dinde reform” isteyen bu adam; 

“Türk ırkının ıslahı için, Avrupa’dan damızlık erkek ithal edilmesini” bile istemiştir!..

Bu topraklar;

“Dünyada tek bir medeniyet var, o da Avrupa medeniyetidir!.. Lale Devri’nden beri bu medeniyet dairesine dahil olmak arzusundayız. Şayet adam olmak istiyorsak, bu medeniyeti; gülü ve dikeniyle birlikte bütün olarak almalıyız. Bu medeniyete ulaşmanın yolu; Kur’an’ı kapatıp kadını açmaktan geçer!!!”

Diyen...

Bununla da yetinmeyip;

“Türkiye, ancak halkı melezleştirilerek medenileştirilebilir!.. Yapılması gereken şey, Avrupa’dan, tercihen de İtalya’dan damızlık erkek getirmektir!”

Diyecek kadar, “zihni Batı’ya tapulu Abdullah Cevdet”ler görmüştür!..

Avrupa’dan “damızlık erkek” getirildi mi, getirildiyse hangi kadınlarla gerdeğe girdiler bilmiyorum ama, şu “Türkiye düşmanları”nı gördükçe;“Bunlar, hangi damızlığın dölleridir?” diye sormaktan kendimi alamıyorum!..

ÖLÜSÜ HAÇLI ARABADA!

Sonrası da var...

Her fani gibi, bir gün Abdullah Cevdet de ölür ve tabutu Ayasofya Camii’ne getirilir...

Gerisini, Burhan Bozgeyik’in “Meşhurların Son Anları” adlı kitabından aktaralım:

Ayasofya Camii’nde camiden çıkan cemaatin bir kısmı musalla taşındaki tabutun önünde toplanmıştı. Herkes bir şey söylüyordu. Çoğunun ağzından çıkan cümle şuydu: “Götürün şu Allah düşmanını buradan!”

Hiç kimse cenaze namazını kılmak üzere safa geçmiyordu. 

“Bu adam hayatı boyunca İslam dinine tecavüz etti. Hazreti Peygambere hakaret etti. Bu sebeple, birçok gencin ruhi ve imani buhranına, hatta bir kısmının intiharına vesile oldu. Böyle bir kimsenin namazı kılınmaz!”diyorlardı.

Dr. Abdullah Cevdet hayatta iken, İslamiyet’in aleyhinde bulunmuştu. Yazılarında devamlı olarak İslami değerlere hücum etmişti. En büyük hedefinin, “halk arasında dinin nüfuzunu(etkisini) kırmak” olduğunu söylüyordu. Bu bakımdan ahali kendisine “Adüvüllah Cevdet-Allah’ın düşmanı Cevdet” ismini takmıştı.

İşte şimdi, cenaze namazını hiç kimse kılmak istemiyordu!..

İmamlar da cenaze namazını kıldırmak istemiyorlardı. Ayasofya’daki tartışma giderek şiddetleniyordu. Abdullah Cevdet’in yakınları; cenaze namazının kılınmasını istiyor, cemaat ise karşı çıkıyordu!..

Tartışmanın daha fazla uzamasını istemeyen bir vatandaş bağırmıştı; “Bu adam İslam düşmanıydı, dinsizdi, namazı kılınamaz!”

Bu tartışmalardan sonra Abdullah Cevdet’in ölüsünü alan yakınları cenazeyi koyacak araba bulamazlar. Sağa sola koşuşurlar, fakat yok… Cenazeyi koyacak bir araba yoktur. 

Neticede, Fener Rum Patrikhanesi’ne telefon edilerek cenaze arabasıistenir.

Abdullah Cevdet’in cenazesi Haç işaretli cenaze arabasına konularak götürülür.”

Tam da Abdullah Cevdet’e lâyık!..

Tam da, “istediği” gibi!..

Sen, sağlığında “Hilâl düşmanlığı” yaparsan, cenazeni de, işte böyle “Haçlı araba” ile götürürler!..

Öyle ya;

“Nasıl yaşarsan, öyle ölürsün!..

Ve öyle gömülürsün!”

“ÖLÜ YIKAYICILARI!!!”

Hadi diyelim ki;

“Bunlar Eski CHP’nin işleri!”

Peki;

“Yeni CHP”nin eskisinden ne farkı var?..

Ne diyor Yeni CHP?..

“Din dersleri kaldırılacak!”

Eskiden de kaldırmışlardı!..

Biliyorum;

CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin gibiler, CHP’nin bu “seçim vaadi”ni “din karşıtlığı” gibi gören insanlara “twet”ler atıp; “Unutmayın, ilk İmam-Hatip okulunu CHP açmıştı” diyecektir!..

Demeye kalmadan, Bay Kemal Kılıçdaroğlu demiş bile:

“CHP geldi, zorunlu sistemi getiriyor. ‘İmam-Hatip okullarını kapatacak’ deniliyor. Aklımızdan bile geçmedi. Onları kuran zaten CHP, niye kaldıralım.”

Bakın, burası doğru!..

“İmam-Hatip okullarını ilk kuran, gerçekten CHP’dir!..”

Ama, “sebebini” söylemiyor Kemal Bey!..

Niye kurdular İmam-Hatip okullarını?..

Kurdular, çünkü;

“Dinî eğitim yasaklandığı” için “köylerde ve kasabalarda ölüleri yıkayacak, cenaze namazı kıldıracak imam kalmamıştı!”

“Cenaze”ler cami avlularında bekliyordu!.. Bir “imam” bulunsa da, gelip“naaşı” yıkasın, “cenaze namazı”nı kıldırsın diye!..

Memlekette “İmam kıtlığı” yaşanıp da, milletten “isyan” sesleri yükselmeye başlayınca, CHP iktidarı apar-topar “İmam-Hatip Okulu” açtı ki, o okullarda “cenazeleri yıkayacak ve namazlarını kıldıracak imamlar”yetişsin!..

Herhalde duymuşsunuzdur;

Çok yakın yıllara kadar, “İmam-Hatip okulları”nda okuyan öğrencilere “ölü yıkayıcısı” gözüyle bakıyorlardı!..

Niye?..

Çünkü;

“CHP’nin açtığı İmam-Hatip okulları”nda yetişen öğrencilerin tek görevi“ölüleri yıkamak” ve “cenaze namazlarını kıldırmak”tı!..

Allah muhafaza;

CHP, bu “vaat”lerle iktidara gelirse var ya, cenazelerimiz yine ortada kalabilir!..

Öyle ya;

“Okullarda din dersi yasaklanır” ise, bir gün gelir; “cenaze namazı kıldıracak imamlar” da yetişmez olur!..

Yine döneriz;

“Eski CHP günleri”ne!..

VAAT DEĞİL, BATI’YA İTAAT!

Dikkat ederseniz;

CHP’nin “ekonomik vaatleri”nden hiç söz etmedim.. Ona ayrıca temas ederiz ama, şimdilik şu kadarını söyleyeyim:

“Vaatler uçuk, kaynaklar hayali!..”

Ya da;

“Ver oyunu CHP’ye

Gitsin IMF’ye!”

Bunu, ayrıca tartışacağız...

Ama, önemli olan;

“Vaat” değil, “Batı’ya itaat!”

CHP’de böyle bir “damar”, böyle bir “kan”, böyle bir “gen” var!..

Hiçbir zaman “yerli” olamadılar, “millî” olamadılar, “bu toprağın partisi”olamadılar!..

Dün, ayaklarında “tozluk” vardı,

Bugün Paralel’“tuzluk” oldular!..

Hele söyleyin, değişen ne?..

Fotoğraflar ortada!..

 ******************************************************************

Atilla Sertel’in adaylık oyununu, bir Karakaya bozdu!

Diyorlar ki: 

“İzmir CHP’deki liste savaşları, Atilla Sertel’i adaylıktan etti... YSK, Sertel’in adaylığını veto etti!”

“Atilla Sertel’in veto edilmesi”nde, öyle sanıyorum ki; Yunus Karakaya’nınYeni Asır’daki yazısı büyük rol oynadı...

Atilla Sertel, “aday adayı” olduğunu açıkladıktan sonra, 7 Nisan günü“CHP 2. Bölge’den aday” olmak için “ön seçime” girmişti...

İşte o gün, yani 7 Nisan günü; Yunus Karakaya, Yeni Asır’daki yazısındaAtilla Sertel’e şu soruları sordu:

l Bildiğim kadarıyla YSK, aday adaylarının kamu kurumlarındaki görevlerinden istifa etmesini şart koştu... Atilla Sertel bu şartlara uydu mu?

l Eğer YSK’nın şartlarına uyduğunu iddia ediyorsa; Basın İlan Kurumu, kamu kurumu değil mi? Basın İlan Kurumu, kamu kuruluşu ise Atilla Sertel buradaki genel kurul üyeliğinden neden istifa etmedi?

l İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığı’ndan istifa ettiğini söyleyen Atilla Sertel, Şubat ayında yapılan Basın İlan Kurumu Genel Kurulu’na İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı olarak nasıl katıldı?

l CHP’liler tarafından milletvekili adayı olarak gösterilirse, kamu kurumundaki üyeliğinden istifa etmeyen Atilla Sertel ile ilgili YSK ne karar verir acaba?

l Bir kişi; Atilla Sertel’in Basın İlan Kurumu’ndaki görevinden istifa etmediği için milletvekili adayı olup olmayacağını YSK’ya sorar da, “Aday olamaz” denilirse CHP’liler ne der acaba?

Yunus Karakaya bu soruları sordu, “CHP’liler uyandı” ve olayı YSK’ya taşıdı...

 YSK da, “Haklısınız” dedi ve veto etti Atilla Sertel’i!..

Olay budur... Tebrikler Yunus Karakaya!..

yeniakit

Bu yazı toplam 633 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar