CHP’nin 4 Kamburu
CHP’nin sırtındaki en büyük kambur, tek parti dönemi.
Abdurrahman Dilipak / Yeni Akit
Laikçi Kemalistler, Darbeciler, BÇG, ADD, ÇYDD gibi oluşumlar.
2. Grup HDP paralelindeki gruplar, 3. Grup Alevici gruplar.
4. Grup Levanten, Sabatay, Pakradun, gayrimüslim topluluklar ve Masonik yapılar, İslamofobik derin güçler..
Aslında bunlar Osmanlı’dan gelen Tanzimatçı, İttihat Terakki’ci grupların devamı. CHP bu oyun önemli bir kısmını merkez sağ partilerden aldı. Merkez sağ, artık üniversite mezunlarının üyesi oldukları odalarda bir varlık gösteremiyor. Hatta barolarda bile, en alt limitte kritik eşikte tutunmaya çalışıyor.
CHP çok iyi durumda olmasa bile burada tutunmaya çalışıyor. Tabi bu başarıyı, Ankara’da MHP tabanından gelen bir adayla, İstanbul’da merkez sağda kendine yer bulabilecek bir adayla elde etti.
İmamoğlu’nun AK Partide kendine yer bulması, İlhan Kesici’nin kendine CHP’de yer bulmasından daha kolay olurdu mesela.
Ya da Kesici ile Babacan arasındaki politik bakış birbirine çok daha yakın. Öte yandan, CHP kapılarını eski bazı İslamcılara da açtı. Eski İslamcıların CHP’den aday olmasına itiraz edenler olsa da, siyasi pragmatizm bunu artık pek sorun etmiyor.
CHP vitrininde LGBT’lilerin yanında başörtülülere de yer var artık. AK Parti içindeki bazı AKP’liler de bir dönem bu bireylere göz kırpma noktasına gelmişti, şimdi “Gender”, “Toplumsal Cinsiyet” gündemine sahip çıkanlar yine de kapıları tamamen kapatmamış oluyorlar aslında.
Aslında partiler arasında canhıraş bir mücadele var gibi gözükse de, batıdan gelen talepler konusunda hemen hepsi uygun adım politikası izliyor. CHP bu tarafa, AK Parti öbür tarafa göz kırparak birbirinin tabanından oy almaya çalışıyorlar gibi gözüküyor. Bu da her iki tarafın da geleneksel tabanında tepkilere sebep oluyor.
Aslında mevcut partilerin hiçbiri yeni nesle ümit vermiyor. CHP’nin o darbeci Laikçi Kemalist tabanı hâlâ özgül ağırlığını korumaya çalışsa da giderek yaşlanıyor ve devre dışı kalıyor.
Piyasada 100’den fazla parti olsa da, grubu olan AK Parti 285, CHP 135, MHP 47, HDP 56, İYİ Parti 36, TİP 4, DP 2, Memleket Partisi 2, Zafer Partisi 1, DEVA 1, BBP 1, Demokrasi ve Atılım Partisi 1, Demokratik Bölgeler Partisi 1, Saadet Partisi 1, Yenilik Partisi 1, Zafer Partisi 1 Milletvekiline sahip.
Mecliste temsil edilen 16 parti var. Ortalıkta adı dolaşan 9 parti daha sayabiliriz. Sonuçta iki düzine parti var.
Zaten YSK da seçime katılacak 24 parti adı açıkladı.
Bunlar sırası ile; 1-Adalet ve Kalkınma Partisi, 2-Anavatan Partisi, 3-Bağımsız Türkiye Partisi, 4-Büyük Birlik Partisi, 5-Cumhuriyet Halk Partisi, 6-Demokrasi ve Atılım Partisi, 7-Demokratik Sol Parti, 8-Demokrat Parti, 9-Emek Partisi, 10-Gelecek Partisi, 11-Genç Parti, 12-Halkların Demokratik Partisi, 13-Hür Dava Partisi, 14-İyi Parti, 15-Millet Partisi, 16-Milliyetçi Hareket Partisi, 17-Muhafazakar Yükseliş Partisi, 18-Saadet Partisi, 19-Sol Parti, 20-Türkiye İşçi Partisi, 21-Türkiye Komünist Hareketi, 22-Türkiye Komünist Partisi, 23-Vatan Partisi, 24-Yeniden Refah Partisi.
3 Grup’ta toplansalar ortalama her birine 8 parti düşer. Bu arada mecliste 8 de bağımsız milletvekili var. Bu durumda İsrail’de olduğu gibi bir yamalı bohça koalisyonu çıkarsa şaşmamak gerek. Sonuçta siyasetin iki ağırlık merkezi var, iki kefesi var, AK Parti ve CHP.
Bana kalırsa iyi bir örgütlenme ise, bağımsızlar hareketi bu denklemde kilit bir rol oynayabilir.
AK Parti dindarlara, CHP laiklere, MHP Milliyetçilere, HDP Kürtlere, İYİ Parti merkez sağa umut vermiyor.
Bu partiler kendi tabanlarından ciddi eleştiriler alıyorlar. O kurtarıcı liderlik ve kadro, ideoloji anlayışı da artık çöktü. CHP’nin, MHP’nin, HDP’nin sorunu yapısaldır. AK Parti’nin sorunu konjonktürel. İlk grup, daha hiyerarşik ve merkeziyetçi bir yapıya sahipken, mesela AK Parti daha çoğulcu kolektif bir aklın ürünü iken giderek tekelci bir akla doğru kaydıkça zemin kaybediyor.
Siyasette, genel olarak hızlı yükseliş ve ani kaybetme dönemlerinde “ötekileştirici”, ötekileri tehdit olarak algılayan yaklaşımlar “öfke dozu”nun artması, “günah keçileri”nin artması sonucunu doğuruyor.
Bunun sonucunda yapıda “kemik erimesi, kas erimesi” alametleri beliriyor.
Yukarı doğru çıktıkça “siyasi masumiyet” katsayısı artıyor ve “la yüs’el bir yönetim anlayışı” baskın ve belirgin hale geliyor. Bir süre sonra dışarıdakiler, alttakileri suçlayıp, üsttekileri överken, içeridekiler yavaş yavaş üsttekileri de suçlamaya başlayınca çark giderek tersine dönmeye başlıyor.
Can sıkıcı sorunların ve sorumlularının kimliği önce üstü örtülürken, daha sonra sorgulama başlayınca, herkes birbirini suçluyor sonuçta.
Yola çıktıklarınızla yolda bulduklarınız yer değiştirince Hasbiler ile Hesabiler yer değiştirdikleri gün korkulan gerçek olur.
Bunun sağı solu yok.
Bu her zaman, herkes için böyledir.
Ve siyaset mezarlığı, kaçtıklarını sandıkları akıbete doğru koşan bu hikayenin kurbanları ile doludur, bir kısmının mezarları yakışıklı olsa da! Selam ve dua ile.