Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Çok Çok Yazık!

Bu yazıya nasıl bir başlık atsam?
“Yazık!”
Kime yazık?

“Akıl tutulması!”

Nasıl bir akıl tutulması?

Önce Şehir Üniversitesi’ne operasyon, şimdi de o üniversitesinin bağrından doğduğu Bilim Sanat Vakfı’na…

Anlaşılıyor ki Ak Parti iktidarının tepe kadrosu, bir neslin, üstelik muhafazakar camiada doğup büyümüş bir neslin bilim yürüyüşüne yabancı kalmış.

Bilim Sanat Vakfı’na kayyım atamak, o çatı altında 40 yıldır verilen ilim yolculuğunun farkında olmamak, o heyecanı hiç duyumsamamış olmak, gençlerin Boğaziçi’nden, İstanbul Üniversitesi’nden, Yıldız’dan, Marmara’dan çıkıp koşa koşa ikinci, ama daha seçilmiş bir iklimde kendini yetiştirme çabasını ıskalamak anlamına geliyor.

 

Bu gençlerin çok önemli bir kısmının muhafazakar aile çocukları olduğunu da ıskalamak anlamına geliyor.

Yani kendi sosyal tabanının ilim yolcularına yabancılaşmak anlamına…

İbn Haldun Üniversitesi gibi “seçkin”liği amaçlayan bir bilim kuruluşuna yatırım yapan bir siyasi kadronun, aynı zeminde boy atmış bir başka bilim kuruluşunu yok etmeye çalışmasını anlamak kolay değil.

Sırf Ahmet Davutoğlu’nun farklı bir siyasi mecra açmış olmasına duyulan öfke böyle bir operasyonun gerekçesi olur mu?    

“Bir topluluğa olan kininiz onlara karşı adaletsizliğe yol açmasın” ikazını mevcut iktidar kadrosuna hatırlatmak ne kadar ağır! Ama uzunca bir süredir bu Kur’an çağrısı iktidarın yargı alanındaki uygulamaları yüzünden yüreklerde dolaşıp duruyor.

Bizim neslimiz, Fatih’in Ayasofya Camii vakfiyesine yazdığı “beddua” içeren son cümleleri okuyarak büyüdü. Ayasofya bir ukdeydi çünkü.

Vakıf, “Allah’a adanan mülkiyet” demek. Sizin dayandığınız toplum zemininde bir ilim müessesesi yükselmiş ve siz duyarlı bütün yüreklerin isyanına aldırmadan onun üzerinde operasyon yapıyorsunuz.

Çözülemez miydi?

Çözülmesi için mutlaka Ömer Dinçer’in, Mustafa Özel’in ya da Ahmet Davutoğlu’nun “Biz ettik siz etmeyin” üslubunda rica kuyruğuna girmesi mi gerekiyordu? Duyuyorum ki “Akil insanlarımız” onu tavsiye ediyormuş söz konusu kişilere…

Ah o akil insanlarımız!

Gitseler de “Şehir Üniversitesi operasyonu yanlış oldu, şimdi Bilim Sanat Vakfı’na kayyım atanmasından söz ediliyor. Bu çok daha yanlış olur. Vakıflar bizim kültürümüzün dokunulmazları arasındadır. Oraya kayyım atanırsa artık bizim iktidarımızda dokunulmaz bir şey kalmadığı kanaati hasıl olur. Bu yapılmamalı.” deseler ya…

Ülkede yanlışların söylenemediği bir iklim oluşmuşsa, zaten çok şey yanlış gidiyor demektir.

Akil insanlarımız, hiç olmazsa yapılanların toplumda oluşturduğu tepkiye ve bunun da ciddi oy kaybına yol açtığına dikkat çekselerdi.

Akil insanlarımız, hiç olmazsa bu yapılanların Ahmet Davutoğlu’nu zayıflatmayacağını, aksine ona çok daha güçlü bir hikaye sunacağını hatırlatsalardı.

Akil insanlarımız hiç olmazsa, bu operasyonların yol haline geleceğini ve bir başka zamanda bütün vakıflara, hatta İbn Haldun Üniversitesine karşı kullanılabileceğini hatırlatsalardı. 

Akil insanlarımızla iktidar arasında hiç mi doğruların – yanlışların konuşulacağı bir ortak zemin kalmadı?

Yoksa akil insanlar mı kalmadı?

Bana iktidara yakın medyada köşesi olup da hala saygınlığını koruyan isimlerden bir tekinin yapılanları onayladığına dair örnek gösterilsin. İşi hınk deyiciliğe indirgemiş olanlara, ya da Davutoğlu alerjisi üzerinden gidenlere söyleyeceğim bir şey yok.

28 Şubat’larda isyan edeceğiniz bir şey bugün yapıldığında yüreğinizde hiçbir hareketlilik olmuyorsa, bakın o yüreğe siz? Hatta 28 Şubatçıların yapmaya cesaret edemeyeceği şeyler bugün yapıldığında lalü ebkem oluyorsanız, bakın o yüreğe, o dile siz.

Çok yazık.

İçimizden çıkan iktidar bizi biçiyor.

40 yıl içinde BSV çatısı altında on binlerce insan süt emdi. Onların yüreklerinde yapılanlara karşı ne hissedildiğini merak ediyor musunuz? Leylayı incittiniz. Bazı yanlışların telafisi zordur. Çok yazık!

Bu yazı toplam 996 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar