Çözümü terör geciktirdi
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye, terör olmasaydı çok daha hızlı gelişecekti. Problemlerin çözümünü terör geciktirdi. Türkiye yıllarını kaybetti dedi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Suriye ziyareti sırasında, gazete yöneticilerinin sorularını cevaplandırırken, dış politika alanındaki yoğun faaliyetleri, Ortadoğu ve batı dünyası ile ilişkilerimiz ve "Güneydoğu sorunu"nun çözümüne ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Gül, konuşmasına "Ortadoğu"daki sıkıntıların giderilmesini sağlamak için yaptıkları çalışmalar hakkında bilgi vererek başladı: "Suriye hem ikili ilişkilerimiz açısından önemli, hem de bölge için önemli. Ortadoğu bütün dünyanın meselesi aslında. Dünyanın en büyük sorunu burada. Ortadoğu sorunları çözülmeden dünyanın başının ağrısı bitmeyecek. Onun için, yıllardır büyük çabalar sarf ediliyor. Bir taraftan bölge ülkeleri; bir taraftan bu işin çözümü için ABD iradesi tabii ki çok önemli. Bütün bunları dikkate aldığımızda, ortada yeni bir dönem var. Bunu da görmek gerekiyor. Türkiye son yıllarda takip ettiği politikalarla, herkes üzerinde büyük bir güven oluşturmuş durumda. Daha önce Türkiye bu konularla ilgilenirken, 'Burayı bir karıştırayım, istismar edeyim arayışında mı' şüphesi oluşurdu. Ama bugün herkes gördü ki, gerek batılılar gerekse Ortadoğu bunu gördü ki Türkiye barış için uğraşan bir ülke. Türkiye çok ilkeli hareket etti. Doğruya doğru yanlışa yanlış dedi. Telaviv'de intihar saldırısı olduğunda onları da kınadı, Gazze konusunda da söyleyeceklerini söyledi. Bu da güvenin oluşmasını sağladı. Türkiye bu güvenin gereğini de yapıyor. Türkiye içinde Suriye-İsrail dolaylı görüşmeleri değer kazanmamış olabilir, ama bunlar Türkiye'ye çok büyük değer biçmiştir. Kimsenin düşünemediği kadar ilerleme kat edilmiştir. Şunu da ilan ettik; İsrail ve ABD bu mesajları okuyordur: Suriye tarafı, 'İsrail'de muhatap hükümet 'ben hazırım' dediğinde barış görüşmelerine ben de hazırım' diyor. Bu mesajı içeride bize verdiler ama dışarıda da ilk defa bu kadar net vermiş oldular.
Biz Pakistanlı, Afganlı Cumhurbaşkanlarını, Genelkurmay Başkanlarını, İstihbarat Başkanlarını Ankara'da topluyoruz. Buraya, dediklerini NATO'da anlatmam için, Obama'ya anlatmam için geldiler buraya. Şimdi ilk defa, devlet başkanı, askerin başı, istihbaratın başı ilk defa bir arada yurt dışına çıkmış ve Türkiye'ye gelmiş. Biz bunları anlattık. Şu yanlıştır, şu doğrudur. Suriye ile ilgili beş altı sene önce başladığımızda, biz bir adım attığımızda on kişi çekiyordu bu adımı atma diye. Bu adımı atıyorduk, yirmi kişi çekiyordu. Suriye ile serbest ticaret anlaşmasını imzalayana kadar... Oooo, tereyağından kıl çeker gibi imzaladık. Bakın, şimdi ABD de bizim noktamıza geldi. Obama yönetimine 'Biz bunu yaptık, bunu yaptık. Siz daha yeni geldiniz, şöyle yapın, böyle yapın' diyoruz. Türkiye'nin her bakımdan önemi artıyor. Türkiye bölgesinden daha uzaktaki bölgelerde bile meselelere çok önemli katkı sağlıyor. Bunların hiçbiri, Türkiye'nin batıdan kopmasına yol açmıyor. Tam tersine ilişkilerimizi kuvvetlendiriyor."
DIŞARIDAKİ MESELELERLE UĞRAŞIRKEN İÇERİYİ İHMAL EDEMEYİZ!..
Cumhurbaşkanı Gül, dış politikamız hakkında bu geniş çerçeveyi çizerken, sorular üzerine "iç meselelerin", özellikle de "Güneydoğu meselesi"nin çözümüne ilişkin değerlendirmelerini dile getirdi. "Türkiye, çevresindeki meselelerle böyle uğraşırken, kendi içindeki meselelerini de çözme kabiliyeti olan bir ülke. Türkiye'nin içeride enerjisini tüketen şeyler nedir diye baktığımızda, Türkiye'nin uzun zaman milli çıkarları, ekonomik çıkarları açılarından baktığımızda, Türkiye'nin enerjisinin zaman zaman boşa gittiğini, israf edildiğini görüyoruz" diyen Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu konuları tabii ki konuşmamız gerekir. Benim geçen siyasi parti başkanları ile yaptığım konuşmalar gündeme geldi. Hükümet meselelerine, günlük meselelere, konjonktürel meselelere hiçbir zaman girmem. Ancak, Türkiye'nin hükümetleri de aşan meseleleri var. Bunlarla da elbette ilgileneceğiz. Benim siyasi parti genel başkanları ile görüşmelerim de bu çerçeve içinde gerçekleşmiştir. Hiçbir polemik söz konusu değildir. Bu meselelerin çözüm yolu da bellidir: Kim görev başında ise çözüm için sonuna kadar uğraşacaktır. 'Aman bunlar zor meseleler, zamanımızda uğraşmayalım, şurada dursun' dediğimiz andan itibaren memleketimize iyilik yapmamış oluruz. Süreler de bellidir. Cumhurbaşkanlığımda iki sene doluyor. Hükümetler de sonuna kadar kalacak diye bir şey yok. Sivil, asker herkesin belli bir süresi vardır. Konular ne kadar küçükken dikkatli uğraşılır, ele alınırsa, ne kadar çabuk çözüme kavuşturulmaya çalışılırsa, çözümler de o kadar kolay olur.
KÜRT MESELESİ, LAİKLİK, AZINLIKLAR, İFADE HÜRRİYETİ MESELELERİ
"Bazı problemler niye var? İster Kürt meselesiyle, ister laiklikle, ister azınlıklarla, ister ifade hürriyetiyle ilgili, ister gazetelerle ilgili problemler niye var? Bundan yirmi yıl kadar gerilere gidin, bu problemler daha ağır bir şekilde vardı. Niye? Demokratik standartlar düşük olduğu için. Demokratik standartlar yüksek olsa bunlar zaten şikâyet konusu olmayacak. Kürt meselesi vesaire, başka konular da böyle. İngiltere'de niye bazı konularda hiç problem olmuyor? Demokratik standardı yüksek olduğu için."
GÜL'DEN "TERÖRÜ ÇARE OLARAK SUNMAK İSTEYENLERE" ÜSTÜ ÖRTÜLÜ MESAJLAR!..
"Şimdi şu soruyu sorayım: Terör var diye mi Türkiye'de bazı değişimler oluyor, yoksa terör çözümü geciktiriyor mu? Bunun bir sorgulanması lazım, bir simülasyon yapmak lazım. Türkiye, hiç terör olmasaydı, çok daha hızlı gelişecekti. AB entegrasyonunda da daha hızlı gelişecekti. Sıkıyönetimler, olağanüstü hallerin şunların bunların ihtiyaç duyulmadığı için olmadığı, DGM'lerin ihtiyaç duyulmadığı için olmadığı bir Türkiye dünyanın modernleşmesinin gerisinde mi kalacaktı, yoksa daha mı hızlı ilerleyecekti? Kesinlikle daha hızlı ilerleyecekti. Kesinlikle birçok meseleyi çoktan aşmış olacaktık. Ne bu kadar bu işlerin maliyeti olacaktı, ne bu kadar can kaybı olacaktı. O açıdan, bu geçen 20-25 yıllık sürecin iki ayrı simülasyonunu yapmak lazım. Bir; bugünü gözden geçirelim. Bir de düşünelim ki terör yok, silahlı mücadeleler yok, onu düşünelim. Bunlar olmayınca, zaten Türkiye serbest pazar ekonomisine girmişti, zaten AB ile fırsatları kaçırmamak zorundaydı, Doğu bloku çözülmüştü, yarış içine daha hızlı girmek durumundaydı. Türkiye maalesef o yılları kaybetti. Onun için de standartları böyle zoraki yükseliyor. 'Ben zorla, terörle bir şeyler alıyorum' diye düşünmek büyük yanılgıdır. Televizyon, Kürtçenin serbest olması, bazı kursların açılması. Eğer 'Bunlar terörden dolayı zorla yapıldı' diye düşünülüyorsa bu büyük bir yanılgıdır. Terör olmasaydı, olağanüstü durumlar yaşanmasaydı bunlar çok daha erken, tabii bir seyir içerisinde çok rahat olurdu."
Vakit