Ahmet Taşgetiren
Cumhurbaşkanı kararından döner mi?
Üniversitelerin bu sene sonuna kadar yüz yüze eğitimi bırakıp, on-line eğitime geçirilmesi kararından…
Bu karar, en başta öğrenciler ve tüm eğitim camiası olmak üzere çok geniş toplum kesimi tarafından gereksiz, hatta yanlış bulunuyor.
Bu kararın gerekçesi, KYK’ya bağlı öğrenci yurtlarının depremzedelere tahsis edilmesi, dolayısıyla öğrencilerin barınma sorunu yaşamaması olarak açıklandı.
Oysa ortada bir yığın soru var: Bir kere karar neden bütün Türkiye’yi kapsıyor? Diyelim depremzedelerin Kars’a, Ardahan’a, Artvin’e ya da tüm Karadeniz illerine, Trakya’ya gideceklerine, orada üç-dört ay kalacaklarına dair bir bilgi mi var? İstanbul KYK yurtlarına kaç depremzede gelecek ki tüm devlet üniversiteleri on-line eğitime geçecek?
Sonra ne yapacak bu insanlar buralarda?
Hani deprem bölgesine yakın iller olsa anlaşılabilir. İstanbul, Ankara gibi iller söz konusu olduğunda da insanların aklına KYK yurtlarına gitmek değil, yakınlarının yanında misafir olmak geliyor. Çünkü geride kalanlar bu misafirliği geçici olarak görüyor ve hayata yeniden tutunmak için çare arıyor. Kaldı ki insanların bir ayağı yine deprem bölgesinde kalıyor.
Soruyu “Cumhurbaşkanı kararından döner mi?” diye sordum. Çünkü insanlar “Tek karar verici” konumdaki sayın Cumhurbaşkanı’nın “Liderlik karizması” gereği verdiği karardan dönmeyeceği gibi bir izlenime sahip.
Sanki bizde en kolay karar verilen alan “Eğitim”le ilgili gibi gözüküyor. Türkiye’nin her yerinde sömestr tatilini 15 gün uzatıp okulları ay başına kadar tatil ettik? Neden? 15 gün! Hadi İstanbul’da kar yağdı, o da bir – iki gün, neden 15 gün? 15 gün eğitim için ihmal edilebilir bir zaman mı?
Ben diyorum, her öğrencinin eğitim hayatından 15 günlük bir bölümü alıp, imha ediyorsunuz. Çarpın öğrenci sayısıyla bunu, kaç gün ediyor? Böyle toplanmaz mı? Ben derim, bu ülkenin öğretmen topluluğu her gün öğrencilerin ders saatlerinden bir saati boşa geçirse bu milyonlarca saat eder ülkenin eğitiminden çalınan…
Bunları hesap etmeye etmeye geri kalırsınız. Ya da o bir saatleri hesap edenler sizi sollar geçer.
“Cumhurbaşkanı üniversitelerle ilgili kararından döner mi?”
Mevcut sistem, “Tek Adamın belirleyiciliği” üzerine kurulmuş. O tek kişi, bir düğmeye basıyor ve milyonlarca insanın hayatı etkileniyor. Orada o tek kişinin “Doğru düğme”ye basması o kadar önemli, o kadar hayati ki!
Üniversitelerle ilgili karar en azından depremzedeler için kullanılması kaçınılmaz olan KYK yurtları tespit edilip geri kalan üniversitelerde yüz yüze eğitime devam şeklinde düzeltilebilir. Toptan bir düzenleme yerine, yüz yüze eğitim için her üniversiteye inisiyatif verilebilir.
Bu karar düzeltilirse Cumhurbaşkanı’nın karizması çizilmez. En azından her durumda yanlış karardan dönülebildiği izlenimi doğar, bu da pozitif bir durumdur. Kaldı ki, bu kararın depremzedelere acilen yer açmak için verildiği gibi bir mazeret de var.
Son bir cümle: İlk zorlukta eğitimden fedakarlık yapmak gibi bir alışkanlıktan da vazgeçmek gerekiyor. Çünkü Türkiye için eğitim “Geleceği inşa” kadar hayati bir önem taşıyor. Birim insanın özgül ağırlığını artırmanın tek yolu eğitim çünkü.
DEPREMLE MÜCADELEDE BİLİMİN ÖNCÜLÜĞÜ
TV’lerin deprem yayınlarına katılan bilim insanlarımız var. Kimi fay hatlarının dağılımına ilişkin değerlendirmeler yapıyor, kimi yapıların dayanıklılığına dair bilgiler veriyor, deprem sonrası rehabilitasyonun şartlarını anlatıyor. Onlar sayesinde hem yeryüzünün hareketliliğini görebiliyor, hem yapılan binaların insan hayatı için taşıdığı riski veya güvenliği okuyabiliyorsunuz. Rehabilitasyonda da bilim öncülük ediyor.
Bu noktada ülkemizde, ciddi bir bilimsel birikim olduğu kanaatine varmak mümkün. Kaldı ki bu birikim, uluslararası iletişimle de besleniyor.
Ülkenin sağlıklı geleceği için, yönetim kadrolarının bu birikimle beslenmesi son derece hayati önem taşıyor.
Bunun yanında hiç kuşkusuz, sorumluluk duygusu, ahlaki hassasiyet, insan kalma duyarlılığı büyük önem taşıyor. Buna “Manevi – moral donanım” da diyebilirsiniz. Evet, bilgi yetmez, ona insanlık kalitesi diyebileceğimiz manevi donanımı eklemek lazım. Bakıldığında deprem bölgesine ülkemizden ve tüm dünyadan yönelen “yardım seferberliği”, bu insani damarla ilgilidir. Bu sebeple, inşaatta kumdan, demirden çalmak ya da deprem sonrasında “Yağma” vs gibi kimi sapkınlıklar bir yana, insanlıktan ümidi kesmemek gerekiyor.