Mehmet GÖKTAŞ
Davet dili, Kavga dili, Kötülüğü ifşa dili
Müslümanlar olarak yerine, zamanına ve muhatabına göre bu üç dili de kullandığımız oluyor. Veya yapımıza göre bu dillerden birini tercih ediyoruz.
Kavga dilinden başlayalım.
Herkesin böyle olması, bu dili kullanması gerekmez. Fakat İslam’a yapılan saldırılar, Müslümanlara yapılan hakaretler karşısında içimizden birileri hakkını verecek şekilde bu dili kullanmalı, İslam düşmanlarına haddini bildirmeli, İslam’ın ve Müslümanların izzetini korumalıdır.
Kavga dili bir anlamda Müslümanlar için farz-ı kifaye durumundadır, yani hepimizin bunu yapması gerekmez.
Davet diline gelince; Müslümanların ortak dili olma durumundadır. Çünkü bütün Müslümanlar dinlerinin davetçileridir. Ama bu daveti ister amatörce yapıyor olalım ister ustaca, istisnasız hepimiz davetçiyiz. Ustalarımız bunu çok büyük kitlelere, amatörlerimiz de ev halkına, yakın çevresine yönelik yapar.
Davet hakkında geçmişten bu yana sayısız kitaplar yazıldığı için bu işin nasıl yapıldığı konusuna girmeyeceğim, sadece bir noktaya değineceğim:
Caminin dili davet dilidir, davet dili olmalıdır. Yani mihrabın dili, minberin dili, kürsünün dili hep davet dili olmalıdır. Caminin dilinde oraya gelen herkes kendisine bir şey, bir aidiyet bulmalıdır. Cami dili oraya gelenleri ezme, hakaret etme, yerin dibine batırma, bir anlamda camiden kovma dili olmamalıdır.
Söylediğimiz gibi kavga gerekiyorsa caminin dışında yapılmalıdır.
Gelelim davet adına kötülükleri ifşa, fuhşiyatı detaylarıyla tarif etme, tasvir etme diline ve üslubuna. Müslümanlar bunu hiçbir yerde ve hiçbir zaman yapmamalıdır. Müslümanlar bunu ne camide yapabilirler ne de bulundukları oturumlarda yapabilirler. İstedikleri kadar iyi niyet taşısınlar, istedikleri kadar kötülükleri deşifre edip zayıflatma adına yapsınlar bu asla caiz değildir.
Unutulmamalıdır ki insanoğlunun çok kuvvetli bir tahayyül gücü vardır, anlatılan her olayı, tasvir edilen her kötülüğü elinde olmadan derhal hayalinde canlandırıverir.
Şimdi bir düşünün, eğer bir görevli güya kötüleme adına sokaklardaki ahlaksızlığı detaylıca minberden, kürsüden anlatmaya başladığında oradaki insanlar bunu gözlerinin önünde canlandırıverir.
Bunun adı sokaktaki terbiyesizlikleri canlı yayınla camiye taşıma anlamına gelir.
İslam’ın tescillediği bir kural vardır; Batılı tasvir, kalpleri tadlil eder. Yani kötülükleri detaylarıyla anlatmak kalpleri bozuverir.
Öyleyse bu dil ne davet dilidir ne de İslam adına verilecek kavga dilidir. Zaten örgütlenmiş terbiyesizlerin hedefi de kendi terbiyesizliklerinin detaylı bir şekilde her yerde anlatılmasıdır. Bu ister övmek için olsun, ister kötülemek için olsun hiç fark etmez.