Demokrasi Irak'a Zulüm Getirdi
Bağdat’taki Ebu Hanife Camii’nin imamı El Ağma ile röportaj.
Ortadoğu’da gazetecilik yapan bir muhabir olarak gerek Gerçek Hayat okurlarından, gerekse de konuya ilgi gösteren araştırmacılardan en çok Irak’ta neler olup bittiği ile ilgili soruları içeren mailler alıyorum. Türkiye’li okuyucu Irak’ta neler olup bittiği ile ilgili gerçek fotoğraf kareleri ve bilgiler edinmek istiyor. Biz de bizzat Irak’taki olaylara şahitlik eden çevrelerle çeşitli mülakatlar gerçekleştirerek, Irak’ın üzerindeki sis perdesini dağıtmaya, işgal altındaki ülkeyle ilgili sorulara sahici cevaplar bulmaya çalışıyoruz. Bu amaçla geçen hafta Bağdat’taki Ebu Hanife Camii’nin imamı Şeyh Müeyyed İbrahim El Ağma ile Ürdün’ün başkenti Amman’da bir araya geldik. İşgal esnasında 3 yıl Ebu Hanife Camii’nde imamlık yapan El Ağma, Tefsir Usulü üzerine çalışmalar yapan değerli bir alim. Kardeşi ve ailesinin bir çok ferdi işgalciler tarafından katledilen El Ağma’nın büyük oğlu Mustafa da geçen yıl kimliği belirsiz kişiler tarafından kaçırılmış. İşgalin başından itibaren verdiği hutbe ve vaazlarla işgalcilere karşı mücadele eden El Ağma, ayrıca Irak’taki Ulema Meclisi’nin önde gelen üyelerinden. Geçtiğimiz aylarda Irak’ı terk etmek zorunda kalan El Ağma’nın işgal altındaki ülkede yaşadıkları ve bu ülke ile ilgili tespitleri merak edilen Irak fotoğrafı ile ilgili bir çok ipucu veriyor.
ADEM ÖZKÖSE-AMMAN
[email protected]
-İşgal, Irak’taki gündelik hayatı nasıl değiştirdi? İşgalden önceki Irak ile işgalden sonraki Irak’ın bir kıyaslamasını yapar mısınız?
Yaşanan bazı olumsuzluklara rağmen Saddam zamanında Irak’ta bir düzen vardı. Iraklılar evde, sokakta kendilerini güven içinde hissediyorlardı. Amerikan işgali ile birlikte Irak’ta düzen adına hiçbir şey kalmadı. Irak’a güvenin yerine güvensizlik, huzurun yerine huzursuzluk geldi. Iraklı kadın ve çocuklar gece gündüz korku içinde yaşıyorlar. Bir erkek, gündüz evden çıktığında geri döner mi, dönmez mi bilinmez. Bir Iraklı’nın evi, gece sabaha kadar işgalciler tarafından basılır mı, basılmaz mı o da bilinmez. ABD’nin demokrasisi Irak’a zulümden başka bir şey getirmedi. İşgalden sonra Irak’taki bir çok okul kapandı, müzeler soyuldu, devlete ait binalar kullanılamaz hale geldi. İşgalden sonra ayrıca bir çok cami yakıldı ve bir çok değerli din alimi ve üniversite hocası da katledildi.
175 CAMİ ATEŞE VERİLDİ
-Kim yakıyor bu camileri?
Amerika Irak’a girince bir takım siyasi organizasyonlar kendi çıkarlarını gerçekleştirmek için mezhepçiliği ve milliyetçiliği kullandılar. Zaten tarihte de hep böyle olmuştur. İnsanlar ne zaman İslam’ı bıraksalar, milliyetçiliğe ve mezhepçiliğe sığınırlar. İşgalden sonra Irak’ta büyük bir fitne başladı. Bu fitne yüzünden Iraklılar Şii-Sünni diye ikiye bölündüler. Oysa işgalden önce aramızda böyle bir problem yoktu. Bazı tekfirciler de bu fitne ateşine benzin döktüler. Bağdat ve civarında işgalin başından beri Sünnilere ait 175’den fazla cami ateşe verildi, bir sürü imam da kaçırılarak öldürüldü. Şii’lerin mescidlerine de bombalar konuldu. Bu eylemleri yapanlar ABD adına çalışan ajanlar ile, taassup ve akılsızlık bataklığına saplanan bazı gruplardır.
-“Taassup bataklığına batan bazı gruplar” diyerek kimleri kastediyorsunuz?
Bu grupların başında Bedir Tugayları geliyor. Bu grup gerçekten Iraklılara büyük zulümler yaptı. Bedir Tugayları Bağdat’ta Sünni bırakmamak için bir çok saldırı ve katliam gerçekleştirdi. Mehdi Ordusu da dönem dönem Bedir Tugayları’nın katliamlarına ortak oldu. Irak’lıların başka bir belası da tekfirci gruplar. Tekfirciler bir çok imamı kendilerine biat etmedikleri için öldürdüler. Ayrıca halktan silah zoruyla zekat almaya çalışıyorlar, camilerde salavat okunmasını yasaklıyorlar. Önceleri Bedir Tugayları’nın ve ABD’nin zulmünden kaçıp Bağdat’ı terk eden Iraklılar, şimdi de tekfirci zulmünden kaçmak için evlerini terk ediyor. Iraklılar artık ne yapacaklarını şaşırmış durumdalar.
EBU HANİFE CAMİİ’NDE YAŞANANLAR
-Ebu Hanife Camii de işgalden sonra birkaç kez işgalcilerin saldırısına uğradı. Bu baskınlar esnasında neler yaşandı? Şahit olduklarınızı bizimle paylaşır mısınız?
Amerikan askerleri Bağdat düştükten birkaç gün sonra ilk olarak Ebu Hanife Camii’ne girmeye çalıştılar. Öğle namazını yeni kılmıştık. Askerler tanklarla caminin etrafını sardılar. Azamiye’li gençler silahlara sarılıp ABD askerlerinden cami etrafını terk etmelerini istediler. Askerler ise camiye girmek istiyorlardı. Ben de cami cemaatine camiyi korumalarını, camiden dışarı çıkmamalarını söyledim. İşgal askerleri ilk önce caminin yakınındaki Azamiye Saat Kulesi’ne bir havan topu attılar. Daha sonra da Ebu Hanife Camii’ne de bir havan atıp, camlara doğru ateş etmeye başladılar. Cami cemaatimden 5 Azamiye’li genç bu saldırı esnasında şehit oldu. Açılan ateşlere rağmen biz camiyi terk etmedik ve işgal askerlerinin camiye girmelerine engel olduk. İlk saldırıda ayrıca caminin bir bölümü yıkıldı ve camlar da kırıldı. 1. ve 2. Felluce direnişlerinin olduğu dönemlerde de Amerikan Askerleri 3 kez Ebu Hanife Camisi’ne çeşitli baskınlar düzenledi. Bir baskında Ebu Hanife Hz.’nin türbesinin önünde 3 Azamiye’li gence ateş açıp , türbenin önünde kan akıttılar. Bu gençlerden biri şehit oldu.
- İşgal güçleri sizin bölgeniz olan Azamiye’de bir türlü hakimiyet sağlayamıyorlar. Bunun sebebi nedir?
Azamiye kahramanların, soyluların bölgesidir. Azamiye Bağdat’ın, direnişin kalbidir. Azamiye’siz Bağdat olmaz. Azamiye halkı tarihin hiçbir döneminde işgalcilere teslim olmadı. Moğol ve Safevi işgallerinde de Azamiye Halkı kanının son damlasına kadar yabancılara karşı direndi. Tarihi böyle olan bir halkın işgalci Amerikalılara teslim olmaması son derece doğaldır.
“IRAK HALKINI CAHİLLEŞTİRİYORLAR”
-İşgalden sonra alim ve üniversite hocalarına yönelik saldırılar başladı. Hatta bu saldırıların bir çoğu ölümle sonuçlandı. Niçin özellikle bu kesim hedef seçiliyor?
Alimler, hocalar bir ülkenin önderleri ve düşünürleridir. Alimler ülkeleri düşmanın işgaline uğradığında insanların kalplerine izzet duygusunu yerleştirip, ruhlara zaferin umudunu taşırlar. Bu gün imamlar Irak’ta işgale karşı direniyorlar. Halkı da düşmanlarımıza karşı direnişe teşvik ediyorlar. Hutbelerde, vaazlarda halkın işgalcilere karşı verilen cihada katılmasını istiyorlar. Tıpkı İmam Hanbel, Ebu Hanife, İmam Şafii, İbn Teymiye gibi. Alim ve üniversite hocalarının öldürülmesinin bir sebebi de, Irak’ın cahil bırakılmak istenmesidir. Birbirinden değerli bir çok Iraklı alim ya şehit oldu, ya da Irak’ı terk etmek zorunda kaldı. Irak gün geçtikçe cahilleşiyor. Bu da bana göre Irak’ın şu an karşı karşıya kaldığı en büyük tehlikedir.
“KARDEŞİ ÖLDÜRÜLDÜ, OĞLU KAÇIRILDI”
-Siz de Irak’ı terk etmek zorunda kaldınız. Niçin böyle bir tercihte bulundunuz? Başınızdan ne tür olaylar geçti?
Ben de işgalin başından itibaren düşmanlarımıza karşı verilen direnişi destekledim. Cemaatime dinlerini savunmaları , namuslarını korumaları için direniş gruplarını desteklemelerini söyledim. İşgalciler ve direnişçilere karşı savaşan bazı gruplar bu tavrımdan rahatsız oldular. Gözaltına alındım, işkenceye uğradım. Evime sürekli olarak tehdit telefonları geliyordu. Direnişe olan desteğimi her şeye rağmen sürdürdüm. Önce kardeşimi kaçırdılar ve öldürdüler. Amaçları bana gözdağı vermekti. Fakat bunda başarılı olamadılar. Daha sonra da 2 yeğenimi şehit ettiler. 2006’nın Mayıs ayında ise benim gibi imam ve hafız olan oğlumu kaçırdılar. Aylardır oğlumdan haber alamıyorum. Oğlum kaçırıldıktan sonra 2 kez suikaste uğradım. Allah’ın yardımıyla bu suikastlerden de yara almadan kurtuldum. Cami cemaatimin ısrarı üzerine birkaç ay önce bir süreliğine Irak’tan ayrılmak zorunda kaldım. Fakat en yakın zamanda ülkeme geri dönmeyi düşünüyorum. İnşallah son nefesime kadar dinimizin ve Irak’ın düşmanlarına karşı mücadele etmeyi sürdüreceğiz.
DİRENİŞİ DESTEKLİYORUZ, FAKAT....
-Irak uleması genel olarak direnişi destekliyor mu? Ayrıca Irak ulemasının desteklediği direniş nasıl bir yapıya sahip?
Özellikle Sünni alimlerin bir çoğu başından beri direnişin yanındalar. Bir İslam beldesi işgale uğrarsa, o beldenin erkek ve kadınları işgalcilere karşı cihat etmek zorundadırlar. Bu İslam’ın en temel emirlerinden biridir. Ayrıca Irak’ın kurtuluşu için direnişten başka yol da yoktur. Fakat bu direnişin sınırları ve kuralları olmalı. Hiçbir Müslüman direnişçi, İslam Savaş Hukuku’nun çizdiği dairelere muhalefet ederek cihad farziyetini yerine getiremez. Fakat ne yazık ki bugün Irak’ta bazı harici ve tekfirci gruplar direniş adı altında İslam’ın asla onaylamayacağı bir çok eylem gerçekleştiriyorlar. Biz bu eylemleri asla direniş olarak kabul etmiyoruz. İmamlarımızı kafir ilan eden, kendi gruplarından olmayan mücahidlere silah çeken bu harici grupları Iraklı’lara artık zulüm yapmamaya ve işledikleri günahlar nedeniyle Allah’a tövbe etmeye çağırıyoruz. Irak Uleması’nın desteklediği direniş Kur’an ve Sünnet’in çizdiği daire içinde hareket eden, vahdetçi bir direniştir.
ABD IRAK’TA DERS ALIYOR
-Irak’ın geleceğini nasıl görüyorsunuz? Amerika’nın yakın zamanda Irak’tan çıkacağına inanıyor musunuz?
Kur’an “bir kavim kendi nefislerindekini değiştirmedikçe Allah o kavmin yönetimini değiştirmez” diyor. Irak’ın kurtuluşa ermesi için her şeyden önce Iraklıların kendi aralarında vahdeti sağlamaları gerekiyor. Vahdet sağlanamazsa Amerika’nın Irak işgali sürer gider. Amerikan yönetimi bu savaşı İslam’la savaş olarak görüyor. Amaçları Müslümanlara tarihi bir ders vermek. Fakat direnişçi gençlerimiz Amerika’ya İslam’ı asla hezimete uğratamayacaklarını Irak’ta gösteriyorlar. Amerika Irak’ta iyi ders alıyor. Bundan dolayı Allah’a şükrediyoruz. Biz ayrıca İran’ın artık Irak konusunda doğru bir politika belirlemesini, Irak içindeki milis gruplara verdiği desteği sona erdirmesini istiyoruz. İran’ın Irak politikası kendine Ümmet içinden düşman kazandırmaktan başka bir işe yaramıyor. Ümmet’in seçkinleri Irak konusunda İran’a baskı yapmalılar, uyarılarda bulunmalılar. Müslüman daima iyimser olmalı. Ben bir çok olumsuzluğa rağmen iyimserliğimi koruyorum. Irak Halkı Allah’a dönerse, Allah da onların elinden tutacaktır. Zafer ancak Kur’an ve Sünnete bağlılıkla gelir.
----GERÇEK HAYAT DERGİSİ