Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

'Deprem Bombası' mı?

Sahi hatırlıyor musunuz, Sedat Peker diye biri vardı, Sinan Ateş diye biri vardı.
Ocağımıza ateş düştü.
Ateş düştüğü yeri yaktı.
Deprem olunca ölüm sayıları 1000’lerle gelirken 100.000’ler ekran başındaydı. Ölüm sayısı 10.000’leri bulunca, dünyadan yardım ekipleri gelmeye başladı, milyonlarca insan ekrana kilitlendi. Bugün ölüm rakamları 40.000'lerde maalesef ve daha da artacak görünüyor. Yardıma gelen yabancılar ülkelerine döndüler. Enkaz başında canlı yayında canlı kurtarma operasyonlarının da sonuna geldik. Ölen ölmüştü. Ekranların başında izleyenlerin sayısı düştü. Reality Show’lar daha ilgi çekiciydi. YouTube videoları, dizi filmler daha çok izleyici bulmaya başladı. Ölülerin sayısı arttıkça ekranlarda izleyen sayısı azalacaktır. Siyasiler ''kavgalarına'' geri dönebilirler(!?) CoVID günlerinde günlük ölüm rakamları ganyan ya da spor totoyu aratmayacak bir üslupta açıklanıyordu. Depremde ölüm istatistikleri ise günlük canlı yayınlarla, grafik olarak gösterilmedi nedense.

Aralık 2022 sonunda ülkemiz'de resmi rakamlara göre CoVID-19 olgu sayısı 17.042.722, iyileşen hasta sayısı 16.788.849'du. 101.492 kişi ölmüştü. Bugün artık kimse CoVID’den söz etmiyor. CoVID’in adı bile değişti. SARS Cov 2 diyorlar. Meğerse daha önce yaşadığımız SARS’ın yeni bir tipi imiş. CoVID diye bir mikrop izole edilmemiş, İzole edilmeyen mikrobun aşısı mı olurmuş. mRNA’da zaten aşı değil, bir gen manipülatörü imiş. Nobel’e aday gösterilen Yerli ve Milli “Mücid”lerimiz şimdi sanık sandalyesine oturtulacakları günü bekliyorlar.

Bizi nasıl kazıkladılar ama! Devlete, tazminat istemeyeceklerine dair ONAM imzalatmışlar, doğru düzgün test edilmeyen aşı için. Devlet de vatandaşına imzalattı. BM garantili global bir soygun izledik dünya da. Soygunun altyapısı için ülkelerin sağlık bakanlarını konu mankeni olarak vurgunun ekran yüzü olarak oynattılar, hem de devlet televizyonlarında 3 yıla yakın bir süre.

CoVİD gerçeğini anlayana kadar 101.000 şehid verdik (!?) Ve hala bu rezaletin hesabı sorulmuş değil. SARS, 2002’de dünyada toplam 8098 kişiyi enfekte ederek 774 kişinin hayatını kaybetmesine neden olmuştu ki bu da bir kurgu idi.. Bu son dönemde bu kadar çok ölüm olması PCR, aşı, ilaç, maske ve psikolojik baskının sonucu olmuş olsa gerek.

Bu rezaletle ilgili dava açmak istediği için görevden alınan Viranşehir savcısı da hala göreve iade edilmiş değil. Bu cinayetin yerli işbirlikçilerine gelince, “milyonla çalan mesned-i izzette ser-efraz, bir kaç kuruşu mürtekibin câykürektir” diyor Ziya Paşa. Örnek olayda, doğru söyleyenin dokuz köyden kovulması hikayesi var. Anlayacağınız “Biçarelerin günahları öylesine büyük, öylesine büyük ki, bütün cezalar ona nisbetle küçük”. O zalimlerle birlikte onlara kol-kanat gerek siyasiler, bürokratlar, media, sermaye ve o yargıçlar en az onlar kadar zalim, belki onlardan da fazla. Kim ki, bu dünyada ne kadar acı üretmişse onların toplamı kadar bedel ödeyecek. Ama şu da var, kim bu tür lanetli bir işi topluca, yardımlaşarak yapmışsa, suçlarının cezası da o nisbette artacak. Kim ki bir iyilik yaparsa, Allah onun karşılığını fazlası ile ihsan edecektir.
Dün “CoVID bombası” ile insanımızı öldürdüler, bugün iklim, gıda, 5G+, RF, Chemistrail ve buna benzer yöntemlerle üzerimize geliyorlar. Bakın CoVID Bombası ile 3 yılda 100.000 kişi öldürdüler, göreceksiniz 2 haftanın sonunda “Deprem bombası” ile bu rakamı aşacaklar. Biz bu “deprem bombası var mı, yok mu? HAARP var mı, Deprem manipüle edilebilir mi“ diye inşallah 3 yıl tartışmayız. Eğer CoVID’deki akılsızlık devam ederse, Maraş, GAP, İstanbul, İzmir depremleri olursa bu kez 100.000’leri değil milyonları konuşmaya başlarız.

CoVID’den birkaç yıl önce “RF Bombası”nı haber verince alay konusu olmuştum, Gazeteler karikatürümü yayınladılar. Uykusuz mizah dergisine kapak olmuştu. Sonra TİME, RF WiFi’yi kapak yapınca konu bilimsel gerçeklik kazandı! Birileri laser silahını da bilim kurgu filimlerinin sanal gerçeği sanıyor. Humanoidleri de öyle. NEOM ya da LİNE’yi de öyle zannetseler gerek. HAARP için zahmet edip, ABD Hava ve Deniz kuvvetlerinin sayfalarına girip bakmaya bile zahmet etmiyorlar. Wikipedia’ya bakın ya hu!

Cumhuriyetin 100. yılına dilerim bu utançla girmeyiz. 29 Ekim'e çok kalmadı. Haziran'a seçim yetişmez. Hele yerel seçim öne alınırsa herşeyin yeniden düzenlenmesi gerek. Bir de deprem bölgelerindeki enkaz bugünden yarına kalkacak gibi değil. Elin gavurlarının yalanına kanıp, buna dayalı uygulamalar için uluslararası örgütlere imtiyazlı statü, dokunulmazlık ve muafiyet tanıyanlar, aynı hoşgörüyü kendi insanına göstermedi. Garip değil mi, NATO, ABD, AB, İngiltere’den gelen talepler konusunda AK Parti - CHP, MHP - HDP aynı konuda uzlaşabiliyorlar. Nasıl olabiliyor bu? İstanbul Sözleşmesi ve Lanzarotte konusuda böyle olmadı mı? Deprem konusunda İsrail bir insani yardım ekibi gönderdi, 2 gün önce bizi Lut kavmine, Firavun rejimine benzetenlerin uzantılarından İsrail Dışişleri Bakanı'na 2 gün sonra devlet töreni ile, şükran plaketi vermedikleri kaldı. Batından gelen talepleri “devlet politikası” olarak stratejik eylem planına dönüştürenler, Kenevir konusunu anlamayı bırakın dinleme zahmetinde bile bulunmadılar. Kaldı ki, bu ülkelerin hepsinde ve İsrail’de Kenevir artık serbestken!
CoVID’i anlama ve anlatma konusundaki zeka seviyesine bakıyorum da, din, tarih, ahlak, bilim ve akılla bağlarını gevşetmiş bir halkın yeni bilim ve teknolojiler üzerinden gerçekleştirilecek saldırıları ne kadar sürede idrak edip, tedbir almasından önce, ne zaman dostunu düşmanını tanıyacak ve ona göre bir tavır alacak, bundan bile emin değilim.

İnşallah, birkaç günah keçisi müteahhit bulup, bu işin bütün sorumluluğunu bunların üzerine yıkmazlar. Zaten bakarsınız, sorumluların hepsi de ölmüş olur depremde. Ya da işin siyasi, bürokratik ve denetim ayağındaki asıl sorumlulara sıra gelmez dava sürecinde, Zaten belgeler de enkaz altında kalmıştır(!?) Bulunsa ne yazar ki, yakında bir af çıkar bu işlerin üstü örtülür gider. Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür.

CoVİD Bombası”ndan ölmeyenleri “Deprem Bombası” vurdu. Dilerim bir de “Seçim Bombası” ile insanlar perişan edilmez. Boşuna “OYUN’u görmeden OY’unu verme!” demiyoruz. Biz “Seçim yapılmasın ya da ertelensin” demiyoruz, “9 ay sonra bir seçim daha yapılmasın, paraya, zamana yazık diyoruz”.
Toplum bu kadar ağır kışkırtmalara hazır değil” diyoruz.
Yeni bir tarih belirleyin bu yıl içinde genel seçimlere gidelim” diyoruz.
CoVID sürecindeki siyasilerin basiretsizliklerini görün, karar verirken bu tecrübeyi aklınızda tutun” diyoruz.
Karar sizin.
Tencere yuvarlanır, kapağını bulur. Sonuçta her topluluk layık olduğu gibi idare olur. Aklını kullanmayanlar sonunda, kaçtıklarını sandıkları şeye doğru koşarlar.

Selam ve dua ile

Bu yazı toplam 339 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar