Dilipak : Herkes Torpil Peşinde
Yeni Akit Gazetesi yazarlarından Abdurrahman Dilipak, bugün yayımlanan yazısında 'torpil ve rüşvet' konusuna değindi.
Yeni Akit Gazetesi yazarlarından Abdurrahman Dilipak, bugün yayımlanan yazısında 'torpil ve rüşvet' konusuna değindi. Dilipak şu ifadeleri kullandı: "Herkes torpil peşinde. İşe uygun adam değil, adama iş aranıyor sanki. Ehliyet ve liyakat kuralına ne oldu! Devlet kapısı birileri için geçim kapısı.. Kimsenin de helal ile haramına baktığı yok sanki. “Ben bu işi nasıl hak yoluyla çözerim?” çabası yerini, “Kim bu işi çözer?” aramasına bırakmış! Bu konuda en büyük zararı gençlerimiz görüyor; “gerçekte hakkım mı?” sorusunu sorma erdemini öğretemediğimiz için! İşe girmek isteyen gençlerin çoğunluğu (istisnalar mutlaka var); kendilerini geliştirip, o işi hakedebilmek için bilgilerle donanmak yerine, tüm enerjilerini ve zamanlarını torpil aramaya harcıyorlar. Diyelim ki, torpille işe girdiler, kimin hakkını elinden alarak girdiklerini hiç düşünmüyorlar? Bu günü kurtarıyorlar ama sonra, başkalarının hakkını yemenin sonuçlarının çok acı verdiğini zaman onlara öğretince; “Nerede hata yaptım?” sorgusu mutsuz, umutsuz yapacak."
Dilipak'ın yazısı şu şekilde:
Bugün Sivas’tayım. Sivas lehçesi ile burası “Gar, gış, gıyamet”. Bugün farklı bir konuyu yazacağım yine ve sonra İstanbul’a döneceğim inşallah.. Bizden istenen adil şahitler olmamızdır. İşi ehline vermemiz istenir. Ehliyet ve liyakat imandan önce gelir.. HAKSIZLIK KİMDEN GELİRSE GELSİN, KİME YÖNELİK OLURSA OLSUN MAZLUMDAN YANA ZALİME KARŞI olmalıyız. Hatta zalim babamız da olsa, mazlum düşmanımız da olsa. Bir topluluğa olan düşmanlığımız bile bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmemeli.
Kamu malı “yetim hakkı” sayılır.. Ona haksız bir şekilde dokunmamamız istenir. “Vay o namaz kılanların haline ki, onlar yetimin malını yerler” diye bir ayet var, hatırlarsanız..
Bir hırsız bir bağdan bir bostan çalarmış, rüşvet alan bir bostan karşılığı bir bağı satarmış ama “selam verdim rüşvet değildir diye almadılar” denilen günleri de yaşadı bu millet..
Herkes torpil peşinde. İşe uygun adam değil, adama iş aranıyor sanki. Ehliyet ve liyakat kuralına ne oldu! Devlet kapısı birileri için geçim kapısı.. Kimsenin de helal ile haramına baktığı yok sanki. “Ben bu işi nasıl hak yoluyla çözerim?” çabası yerini, “Kim bu işi çözer?” aramasına bırakmış! Bu konuda en büyük zararı gençlerimiz görüyor; “gerçekte hakkım mı?” sorusunu sorma erdemini öğretemediğimiz için! İşe girmek isteyen gençlerin çoğunluğu (istisnalar mutlaka var); kendilerini geliştirip, o işi hakedebilmek için bilgilerle donanmak yerine, tüm enerjilerini ve zamanlarını torpil aramaya harcıyorlar. Diyelim ki, torpille işe girdiler, kimin hakkını elinden alarak girdiklerini hiç düşünmüyorlar? Bu günü kurtarıyorlar ama sonra, başkalarının hakkını yemenin sonuçlarının çok acı verdiğini zaman onlara öğretince; “Nerede hata yaptım?” sorgusu mutsuz, umutsuz yapacak.
Akılsızca ve ahlaksızca başkalarının hakkına edenler yüzünden yeryüzü fesada uğruyor.. Onlar için yaşasın cehennem! Kimi “Allah” adını kullanarak, kimi “önce vatan” diye başladılar işe.. Gülen’e ya da BÇG’ye bakın. Darbecilere bakın.. Şeytan; insanları kandırmak için, vatan, millet, din, mezhep, tarikat, kendine istismar edecek bir şeyler buluyor..,
Oysa “Allah, gökleri ve yeri HÂK ile oluşturdu.” (Teğâbün, 3), (Nisâ, 29) “Ey inananlar! Birbirinizin malını haksız yollarla alıp yemeyin. Karşılıklı rıza ile yapılan ticaretle olursa başka. Haram yiyerek kendinizi mahvetmeyin.”. Şu darbeci generallere bakın hele bir.. “Biz ıslah edicileriz” diyorlar. “İyi bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir”.
Nisâ, 58’de denilir ki “Hiç kuşkusuz Allah, sorumluluğu, her işin uzmanına verilmesini isler. Ve sorumluluklarınızı yürütürken, insanlara karşı adil davranmanızı öğütler.” Ehliyet ve liyakat imandan önce gelir.. Peki şu içimizden birileri, hani şu siyaset ve bürokratlardan kimileri kim oluyor bunlar. Ya da kendilerinden olanlara bile nasıl davranıyorlar. Ötekilere bakışları nasıl. Hani “bir kavme olan düşmanlığımız bile sizi onlar hakkında adaletsizliğe sevketmeyecekti.”
Hakkı olmadığı halde işini, rüşvet ödeyerek ve torpille çözenler, evet sizin için de yaşasın cehennem.. Ah söz dinlemez zalim kalabalıklar, ne kadar cesursunuz, ne kadar laf anlamaz ve nasıl kibirlisiniz. Amirlerinizden Allah’tan korktuğunuzdan daha fazla korkuyorsunuz korkarım! Onlara nasıl yalakalık yapıyor, astlarınıza ve hizmet vermek zorunda olduğunuz insanlara karşı ne kadar küstahsınız! Unutmayın, sizi gören, duyan, bilen, hüküm sahibi bir Allah var.. Allah kimilerini, kimileri ile bertaraf eder ve yeryüzü fesada uğramaktan bu vesile ile kurtarılır.. Siz belanızı arıyorsunuz, o bela gelip sizi bulacak bir gün. Arayan Rabbini de, belasını da bulur!
Bakara, 188’de “Mallarınızı aranızda haksız ve uydurma yollara başvurarak yemeyin. Halkın parasını, haksız yere yemek amacıyla, bile bile memurlara / yöneticilere rüşvet vermeyin” der.. Huuu! Duyuyor musunuz arkadaşlar.. Siyasiler, bürokratlar, belediyeciler, patronlar.. Unutmayalım “din günü” diye bir gün var! Herkese yaptığının hesabının sorulacağı bir gün.. Zaten bu dünyada yapıp ettiklerinizle, ya kendi cennetinize sırtınızda tuğla, ya da kendi cehenneminize sırtınızda odun taşıyorsunuz..
“Acaba, insan her umduğuna ve canının her istediğine kavuşacak mıdır?” (Necm, 24)
Evet, hakları olmayanı elde etmenin acı sonuçları onları bir gün apansız yakalayacaktır.
Bakan, milletvekili belediye ve iş adamı kumpas kurmuşsa, bunun FETÖ’cüsü, BÇG’lisi yok. Hangi tarikattan olursa olsun, hangi okulu bitirirse bitirsin sonuç aynı kapıya çıkar: (Âli İmran, 161) “Kim emanete hıyanet eder, kamu malından çalarsa, kıyamet günü çaldığı şey boynunda asılı olarak gelir. Sonra herkese kazandığının karşılığı tam olarak ödenir ve hiç kimse haksızlığa uğratılmaz.” (Bakara, 75) “Kalpleri katılaşmış olanların bir kısmı, Allah’ın kelâmını dinleyip kavradıktan / anladıktan sonra, bile bile onu çarpıtırlar / tahrif ederler.” Ahlak dışı bir gaye ile gizlice bir araya geldiğinizde derin ortağınız Şeytan aranıza katılır. Sizi Şeytanlaştırır.. Şeytanı sadece Mekke’de değil o gün de taşlayın ve besmele çekin!
Şimdi öyle adamlar bir araya geliyorlar ki, her çevreden birini de alıyorlar aralarına. Hepsi de birbirinin şahidi.. Evinde darbe planı yapan adamın ortağı Erdoğancı gözükebiliyor.. Selefi geçinen biri Sufi birini ortak alabiliyor.. Dürüstçe yapsalar bunu diyeceğim yok, bize denmedi mi hayır da yardımlaşın diye. Bunlar günahta yardımlaşıyorlar. Dün bunları birbiri ile çatıştıranlar, şimdi ortak yapıyorlar..
(Enfâl, 25) “Ey inananlar! Uyarılara rağmen sorumluluğu paylaşmaz, herkesin yararına birliği sağlamazsanız, geldiği zaman, sadece inkârcı zalimlere değil, tüm herkesi kapsayıp perişan edecek bir fitneden / felâketten sakının.”. “İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helak eder misin Allahım”.
(En’âm, 144) “İnsanları, bilgisizce yanlış yollara yönlendirmek için, yalan uydurup, iftiralarını Allah’a yakıştırandan daha zalim kim olabilir? Allah; şirk koşarak yanlış, kendi zararına iş yapan / zalim toplumu doğru yola iletmez.”
Herkes, “memleket nereye gidiyor” diye soruyor ya, olduğunuz gibi idare olunacaksınız. Siz kendi hakkınızdaki hükmü değiştirmedikçe de Allah sizin hakkınızdaki hükmünü değiştirmeyecek! Kur’an-ı Kerim’den bir uyarı daha: “Biz, bir ülkeyi değişime / yıkıma uğratmak istediğimiz zaman / bir ülke kendisini yok olma aşamasına getirdiğinde; adil olmayan kişilerini / varlık ve güç sahibi önde gelenlerini / zevkine düşkün zenginlerini söz sahibi yaparız / o ülkenin yönetimine gelmesine izin veririz de, onlar, orada kötü işler yaparak hak yoldan çıkarlar / onlar eliyle oranın altını üstüne getirerek, verdiğimiz sözü gerçekleştiririz.” (İsrâ, 16)
Yasemin Cin diye bir okurum, bu konudaki ayet meallerine gönderme yaparak bir uyarı mesajı göndermiş e-mailden. Ben de onun bu çabasına destek vermek istedim.. Selam ve dua ile..