Dindarlar ve Kemalistler/Anıtkabir ve Başörtüsü
Kızacak, gücenecek bir şey yok. Gerçek bu; ABD, Kemalizm'in altı okunu da tek tek yamulttuğu gibi, dindarları da Arapça ezan karşılığında Kore'de, Afganistan'da yıllarca gönüllü olarak savaştırdı.
Mücahit Gültekin
AK Parti'nin Kemalistliği üzerinden yürüyen tartışma gerçekten hem trajik hem de komik...
Bu ülkenin dindarları da Kemalistleri de eğitimini, ekonomisini, hukukunu, kültürünü ve siyasetini Batı'nın belirlediği bir ülkede yaşıyor.
Her iki taraf da savunduğu değerlerin 1945'ten sonra ABD tarafından "Heykel/Bayrak/Ezan" sembolizmine indirgendiği gerçeğiyle ilgilenmiyor.
"Kemalizm-dindarlık" tartışmasının 1945'ten sonraki görünümü her iki tarafın da Beyaz Saray'a sığınmasıyla noktalanmıştı. ABD bütün tarafları; Kemalistleri, milliyetçileri ve dindar/muhafazakarları Kore'de kendi komutasına alıp tek safta dizmişti. Türkiye ve dünya 1945 sonrası II. Dünya Savaşı'nın galibi ülkelerin inşa ettiği kurumlarla (BM, IMF, Dünya Bankası, NATO) yönetilmeye devam ediyor.
Kızacak, gücenecek bir şey yok. Gerçek bu; ABD, Kemalizm'in altı okunu da tek tek yamulttuğu gibi, dindarları da Arapça ezan karşılığında Kore'de, Afganistan'da yıllarca gönüllü olarak savaştırdı.
*
Avrupa aydınlanmasının ve Amerikan liberalizminin sınırlarını çizdiği, kavramsal temelini oluşturduğu bir dünyaya zihnini dayayan çevrelerin "Kemalizm-dindarlık" çatışması, "Batılı dostlarımız" için çok eğlenceli olsa gerek... Amerika'nın başına geçirdiği çuvalla "Kemalizm-dindarlık" kavgası yapanların durumu, Washington ve Brüksel'den pek komik görünüyor olmalı.
Dindarlar Kemalizm'den AB değerlerine sığınırken, Kemalistler de AK Parti'yi "evrensel insan hakları" sopasıyla dövmeye kalkıyor. Her iki taraf da sıkıştıkça AB İnsan Hakları Mahkemesi'ne koşuyor.
Kemalistler Anıtkabir'le, İslamcılar da Başörtüsü'yle avunadursun, bu ülkede karınıza ve çocuğunuza nasıl davranacağınızı bile Batı feminizmi belirliyor. Kemalistlerin de, İslamcıların da bu ülkede LGBT'ciler kadar hükmü yoktur. Ne Kemalizm ne de başka herhangi bir değer asıldır bu ülkede; Kemalizm'in ilkeleri de, Kur'an'ın ayetleri de neo-liberal kapitalist düzenin değerlerine göre yeniden ve yeniden yorumlanır.
*
İktidar ne söylerse "selam" duran ağabeylerimizi biliyorsunuz. Onlara diyecek bir şey yok. Yalnız şu Suriye meselesinde NATO'yu çağıran bazı ağabeylerimizin Erdoğan'ı "Atatürk" dediği için hedefe koyması nasıl bir çap sorunumuz olduğunu gösteriyor.
Öyle işte...
Bizim "NATO kafa" sağcılara ve Kemalistlere asıl tehlikenin ABD-İsrail olduğunu anlatmak mümkün değil.
Bir zamanlar "Komünizm tehlikesine" karşı (1965'te) Falih Rıfkı Atay şöyle yazmış:
"Türk milliyetçileri, eğer Atatürkçü iseniz, Amerikan hürriyetçiliğini ve insaniyetçiliğini, Atatürk gibi seviniz.".
Bizim Ahmet Kabaklı durur mu? O da aynı tarihte (aynı gerekçeyle) şöyle demiş:
"Her islamcılık son hedefte Batıcılıkla birleşir. Rönesansla başlıyan bugünkü Batının üç sütunundan biri Antikite, biri Hıristiyanlık ise, bir sütunu da İslam ilmi ve felsefesidir.".
İçeride birbirini yiyenlerin, dışarıda aynı Patron'a selam durması, bizim tarihimizin minik bir özeti.
*
Ben Eğitim Fakültesi'nde öğretim üyeliği yapıyorum. Kemalistlere ve dindarlara söylüyorum; hiç kavga yapmayın, canınızı sıkmayın. Çocuklarınızı yetiştirecek öğretmenleri Kemalist ilkelere ya da İslamcı değerlere göre değil, Amerikan liberalizminin kurallarına göre yetiştiriyoruz. İleride hepinizin canına okuyacaklar...
Bu çocukların "iyi"si ve "kötü"sü yok. Doğrusu ve yanlışı yok. Ne sorarsanız sorun verdikleri cevap aynı:"Toplumdan topluma değişir Hocam!" Postmodern dinin biricik şartına gönülden iman etmişler.
Her türlü ifsadı hoş görmeyi demokrasi sanıyorlar.
14 yaşındaki Vlada'nın bedenini öldürünceye kadar kullanan pedofilik kurumlarla zerrece ilgilenmiyorlar. Vlada'nın ölümünü "genç manken" diye veren gazetelerin (bunların arasında dindar gazetelerimiz de var) 16 yaşındaki birinin evlenmesi karşısında niçin ortalığı "çocuk gelin" diye yıktıklarını sorgulayabilecek asgari eleştirel düşünceye sahip değiller.
Hepsinin hayalinde bir ABD üniversitesinde "yüksek yapmak" var. Hocalarının gönlünde bir Amerikan üniversitesinden "davet almak", büyüklerinin gönlünde AB'ye girmek olduğu gibi...
Hayatta en hakiki mürşidin ne olduğunu bilmiyorlar, çünkü mürşidin anlamını bilmiyorlar. "Oku!"muyorlar.
Üstelik bu halleriyle kendilerini Kemalist ve dindar da zannedebiliyorlar. Ne güzel değil mi? Amerikan liberalizmi böyle bir şey işte...
Bu çocuklar siyaseti Morgenthau'dan, Hukuku Dworkin'den, Sosyoloji'yi Cart'dan, Psikoloji'yi Curt'dan öğreniyorlar. Hepsinin kafaları yüzlerce Batılı teoriyle tıka basa dolu. Sizin söylediklerinizi alacak en küçük bir boşluk yok. Boşuna tırmalamayın.
Ha! Bu nesil ileride "Heykel/Bayrak/Ezan" gibi şeylere tahammül edebilir mi, orasını bilmiyorum.
islami analiz