Ahmet Taşgetiren
Diyelim ki Kılıçdaroğlu aday…
Siyasi tartışmaların seçimlere doğru varıp varacağı yerin “6’lı masa’nın ortak adayı” olacağı açık.
Cumhur İttifakı’nın, yani iktidarın adayı belli, o konuda bir tartışma yok. Ak Parti de MHP de, heyecanla Erdoğan’ın arkasında duruyor.
6’lı masanın, yani muhalefetin adayı belirsiz. Halkın önüne ortak aday koymak istiyorlar ama iktidar tarafından hedef gösterilip yıpratılacağı gerekçesiyle ilan etmekten kaçınıyorlar. Aslında bu, ilan etmekten kaçınma da değil, çünkü Masa’nın paydaşları bu konunun hiç konuşulmadığını belirtiyorlar.
Seçim yaklaştıkça, ya da seçim tarihi ilan edilince belirleyip, açıklayacaklar…
Bizde siyaset böyle durağanlığı kabul etmez, onun için muhtemel adaylar üzerinde konuşuluyor.
“En muhtemel aday kim?” gibi bir soru sorulsa, şu ana kadar İmamoğlu, Yavaş gibi isimler de dolaşıma girdi ama, Kılıçdaroğlu favori gözüküyor. “Adaylıkta” favori gözüküyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan onu meydana çağırıyor, o, Cumhurbaşkanlığı için olmasa bile, en azından ekranda kapışmak için Erdoğan’a “Hodri meydan” diyor.
CHP’lilerde de, en azından genel başkanları olduğu için kerhen veya gönüllü Kılıçdaroğlu’ndan başka isme şans tanınmıyor. Öyle dışardan, mesela Abdullah Gül gibi, devlet tecrübesi olan, saygın bir Cumhurbaşkanlığı mirası bırakan isimler, bir kalemde dışlanıyor.
Biz gazeteciler, isimler arasında arıyoruz tarıyoruz, Masa’nın diğer paydaşlarının teklif edeceği bir isim bulamıyoruz. Masa paydaşları konuyu ele almamak gibi bir ilkeyle hareket ettikleri için orada da isimler ele alınmıyor. Kafalarında isim var mı, dense, orada da ağızlar çok sıkı. Kafada var da mı sıkı, zaten olmadığı için mi konuşuluyor, bilinmiyor. Kılıçdaroğlu, bilerek mi aday gibi konuşuyor yoksa ana muhalefet lideri olduğu için işin tabiatı gereği mi öne çıkıyor bilinmez ama mevcut sürecin onu “adaylıkta favori” hale getirdiği açık. Yine süreç “Kılıçdaroğlu olmaz, seçilmesi zor” demeyi zorlaştıran bir akış halinde. Zaten bir noktadan sonra kimin seçilebilir olduğu nasıl belirlenecek ki?
Belki de şöyle düşünülüyordur: İktidar ya da Erdoğan o kadar zayıfladı ki, Kılıçdaroğlu da seçilir!
Acaba öyle mi? Seçime doğru devletin tüm imkanları seferber edilerek ortaya konan hamlelerin hiçbir getirisi olmayacak mı? Toplum karar verirken “Eldeki kuş – Daldaki kuş” hesabı devreye girmez mi?
Ben bu yazıya, “Hadi Kılıçdaroğlu aday oldu diyelim…” yaklaşımıyla girdim. Yani diyelim 6’lı masa, akan günlerin sonunda, Kılıçdaroğlu’nun adaylığına gelecek. Soru şu: 6’lı masa, Kılıçdaroğlu profili üzerinde hiçbir şey söylemeyecek mi?
Belli ki Kılıçdaroğlu, CHP, yani ana muhalefet lideri olarak bir profil çiziyor, Cumhurbaşkanı adayı olduğunda da aynı profilde devam mı edecek?
Cumhurbaşkanlığının çok daha kapsayıcı bir liderliği gerektirdiği açık. Mevcut Cumhurbaşkanına yönelik eleştiriler de “kapsayıcı” bir yönetim sergilememesinden kaynaklanıyor. Hatta Ak Parti’nin yola çıkarkenki kapsayıcılığını bile Cumhur İttifakı içinde MHP diline benzeşerek kaybettiği eleştirileri yapılıyor. Ak Parti bünyesinden bu yönde eleştiriler ve kopuşlar oldu. Son “Türkiye Yüzyılı” dili, daha kapsayıcı olma yönünde bir “yeni format” olarak okunuyor, “Erdoğan bu yeni formata ne kadar riayet eder?” soruları soruluyor.
Kılıçdaroğlu “Helalleşme” ile klasik CHP kimliğine göre gerçekten farklı bir hamle yaptı. Bu, siyasi kamuoyunca not edildi. CHP’nin bunu nasıl içselleştirdiği gibi bir sorun yok değil. Ama bu noktada Kılıçdaroğlu’nun tutarlılığını sorgulamak haksızlık olur.
Buna karşılık 6’lı Masa’nın temsili, hele Cumhurbaşkanlığı, adaylığı başka türlü bir “liderlik formatı”nı gerektirmez mi? Mesela, siyasi arenada fevri çıkışlar normal karşılanırken, “Ortak adaylık” konumu, ortakların hassasiyetini dikkate almayı gerektirmez mi? Seçime 7 ayın kaldığı şu günler, 6’lı masa adına bir lider profilinde ortaklaşmak için çok mu erken? 6’lı masadaki her liderin “Adayı tabanımıza takdimde zorlanmamalıyız” hassasiyeti tam da bu işin önemini ortaya koymuyor mu?
Bence bu işe kafa yoranlar, “Erdoğan zaten kaybetmeye mahkum, onun karşısına kim konsa kazanır” mantığından süratle uzaklaşmalı. Ve sonunda yol Kılıçdaroğlu’na çıkacaksa, onun sergileyeceği liderlik formatı üzerinde çalışılmalı.