Abdurrahman Dilipak
Dünden bugüne 8 Mart...
Derin Gerçekler
Dün bu 8 Mart’ın tarihi arka planına biraz değinmiştik. Bugün bu konuya biraz daha yakından bakalım.
Aslında 8 Mart’ın başlangıcı kabul edilen ABD’deki kadın tekstil işçilerinin çıkan yangında hayatını kaybetmesi, bu işin başlangıcı için genel olarak kabul görse de, başka rivayetler de var. Mesela Kadın hakları ile ilgili olarak 8 Mart gününün seçilmesine Rusya'da Çarlığa son veren 1917 Şubat Devrimi'nin Gregoryen takvime göre 8 Mart günü kadınların protesto eylemleri ve grevleri ile başlamış olmasının sebeb olduğu da bir başka iddiadır. Yani sonuçta bu gün sosyalistlerin başını çektiği kadın işçilerle ilgili bir eylem sözkonusu.
Bu işin içinde ABD’den çok, Rusya’dan ama pazarlama Avrupa’dan. Bu 3 blokta da bu işin arka planında sosyalistler, komünistler olmakla birlikte, gelinen noktada Demokrasi maskeli Pedeofolik Satanistlerin desteklediği, Great Reset’çi, Trans Humanoidçi LGBT lobisi bulunuyor.
"Dünya Kadınlar Günü" olarak 8 Mart gününün belirlenmesinde farklı görüşler arasında, Rus çarlığı ile ilgili rivayetin dışında 8 Mart 1908'de ABD'nin New York’ta SosyaIist kadın işçilerin sendikal haklar ve kadınlara oy hakkı talepleriyle düzenledikleri mitingin anısına bu günün kutlandığı iddiası.
Bir başka iddia ise, ki bu en yaygın olanlardan biri; 8 Mart 1857'de yine ABD'nin New York kentindeki bir tekstil fabrikasında grevci işçilere polisin saldırması, işçilerin fabrikaya kilitlenmesinin ardından çıkan yangında 120 kadın işçinin ölmesi. Dünya Kadınlar Gününün ilk kararlaştırıldığı 1910'dan ve bu konuda ilk uluslararası kutlamaların düzenlendiği 19 Mart 1911'den sonra hiç sözü edilmeyen, daha sonra gündeme gelen 25 Mart 1911'de New York'ta gerçekleşmiş Triangle Gömlek Fabrikası yangını ile bu konu ABD’ye patentlendi.
Mesela 8 Mart Amerika Sosyalist Partisi, 28 Şubat 1909'da New York'ta bir "Kadınlar Günü" düzenledikten sonra, 1910’da Uluslararası Sosyalist Kadın Konferansı her yıl bir "Kadınlar Günü" düzenlenmesi önerisi, batılılar tarafından nedense pek dile getirilmez... 1917'de Sovyet Rusya'da kadınlar oy hakkı kazandıktan sonra 8 Mart ulusal bayram oldu. Bu günün uluslararası gün olarak kabulü çok daha sonra gerçekleşti. 1975'te BM tarafından kutlanmaya başlandı. BM Genel Kurulunun 16 Aralık 1977 yılında aldığı kararı ile üye ülkeler kendi geleneklerine ve tarihlerine uygun bir günü Uluslararası Kadın Hakları ve Uluslararası Barış Günü ilan etmeye davet edildi.
Kadınlar bizde, Kars İslam Cumhuriyeti'nde 1919 başlarındaki seçimde oy kullanmışlardı. Hem de oy kullanma yaşı 18’di. Nedense bunu kimse görmedi. Bizde de pek bilinmez. Bırakın bunu, böyle, başkanlıkla yönetilen, anayasası, parlementosu, parası, pulu, ordusu olan Konfederatif bir devleti pek çok kişi bilmez. Bir mektebin sınıfında toplanan yerel asılzadelerin davetle katıldıkları Sivas ve Erzurum kongrelerini ise herkes bilir. Ansiklopedilerde ayrıca şu bilgileri görmek mümkün: “1921'de Moskova'da düzenlenen 3. (Komünist) Enternasyonal 3. Kongresine bağlı Uluslararası Komünist Kadınlar Konferansı'nda o günlerin gündem konusu olan "sınıfa karşı sınıf" politikalarının etkisiyle "Dünya Emekçi Kadınlar Günü" adı benimsendi. Ancak, 1930'lu yıllarda "faşizme karşı birleşik cephe" politikalarına geçiş sürecinde tekrar ilk baştaki "Dünya Kadınlar Günü" adına dönüldü. Bu değişiklik daha sonra kadın örgütlenmesi alanına da yansıdı ve Sosyalizmi veya Komünizmi hedefleyen ve sadece "işçi/emekçi kadınlar" ya da "Sosyalist/Komünist kadınlar" ile sınırlı bir örgütlenme anlayışı da terk edilerek 1945'te Uluslararası Demokratik Kadın Federasyonu kuruldu. 1. ve 2. Dünya Savaşı yılları arasında Sosyalizmin yayılmasından çekinen bazı ülkelerde anılması yasaklanan Dünya Kadınlar Günü, 1960'lı yılların sonunda ABD'nde gerçekleşen kutlamalar AET ülkelerinde de karşılık bulmaya başladı.. Bunun ardından BM Genel Kurulu, 16 Aralık 1977 tarihinde 8 Mart'ın "Dünya Kadınlar Günü" olarak anılmasını kabul etti.”
Türkiye'de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ilk kez 1921 yılında, iki komünist kız kardeş Rahime Selimova ve Cemile Nuşirvanova'nın girişimi ile gerçekleştirildi. Bu tarihten sonra yıllar boyunca 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlamalarına izin verilmedi. 1975 yılında "Birleşmiş Milletler Kadın On Yılı" ilan edildi. Türkiye de bu kapsamda yer aldığı için 1975 yılında Türkiye'de "Kadın Yılı Kongresi" yapıldı. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nün 1975’de ülkemizde kutlanmaya başlamasında İlerici Kadınlar Derneği’nin payı büyüktür...
Bu kutlamalar batılı STK ve Fonların destekleri ile yurt çapında 33 şube ve 35 temsilcilik aracılığıyla 15 bine yakın üyeye sahip oldu. Hedef, Türkiye örneğinde bu akımı İslam dünyasına yaymaktı.
Bugün gelinen noktada, HABAT gibi örgütler yanında LGBT’ye destek veren, Pedefoliyi kınamayan Cizvit kökenli Papayı ve onun ABD’deki zihniyet ikizi Biden’i, Bill Gates ve Great Reset’e destek veren Davos çetesini ve onların zihniyet ikizlerinin ülkemizde ve diğer ülkelerdeki çabalarını not etmek gerek. Bu süreç sonunda İstanbul Sözleşmesi özelindeki tartışmaların ülkemizi getirdiği nokta malum. LGBT Ya da bu “fuhşiyat çetesi ve türevleri” konusu ülke genelinde ciddi bir sorun haline geldi. Bu tartışmalar sonunda AK Parti il teşkilatlarının hakkımda açtıkları davayı da biliyorsunuz. Bu vesile ile fıtratı bozmaya ve Aileyi yok etmeye yönelik, LGBT ve TransHumanizm lobisine pozitif ayırımcılık uygulama çabasındaki çevreleri kınıyorum. Bu konuya özel olarak LGBT’yi kıyanayan ve Aileye açık destek veren Putin’i alkışlıyorum.
Dilerim, siyasi belirsizlik ve deprem sonrası yaşanan acıların içinde bu haftayı vesile bilip birileri ortalığı karıştırmazlar. Hem zaten artık biyolojik cinsiyet yoksa kadın - erkek, aile yoksa, bu neyin matemi ya da bayramı bana söyler misiniz?. Dilerim bu günlerde dostlar alışverişte görsün kabilinden birileri çıkıp abuk sabuk sözlerle ortalığı daha da germezler.
Selam ve dua ile.
Not: Geçen gün, 28 Şubat yazımda, “AKP’nin papatyaları” yazım sebebi ile “80 ilde aleyhimde suç duyurusunda bulunanlar ölürsem cenaze namazına gelmesinler” demiştim ya, siz eğer size, “başkalarının öyle anladı” dediği sözleri, sizi kastederek söylediğime inanıyorsanız, zaten gelmemeniz gerekir, size o şekilde hitap eden birinin cenazesinde işiniz ne. Beni o yazım sebebi ile, “başkaları öyle anladı” diyenlerin özür davetine evet demeyeceğim.
“Aranmayan Ömer” o günlerde gece yarısı özür davetine verdiğim cevabı bilir.
O, “benim kim olduğumu biliyor musun” demişti.
Ben onu biliyordum da, bilmediğim yönünü de öğrenmiş oldum. Benden özür dilememi bekleyenlerden özür dilemelerini bekliyorum. Onlardan, ben ve onlar son nefesimizi verene kadar, umudumu kaybetmeden bekleyeceğim!