Emin Güneş: Alay Konusu Ettirmediğimiz Neyimiz Kaldı
Hürseda Haber yazarı Emin Güneş'in yazısını iktiabas ediyoruz
Aziz dinimizin kurum ve kavramlarını önce tahrif ve tahrip ediyorsunuz. Sonra karşı taraf bunlarla alay edince, dönüp öz eleştiri yapacağınıza, hatalarınızı kabul edeceğinize, icabında tövbe edip özür dileyeceğinize, karşı tarafı cehennemle tehdit ediyorsunuz. Sonra bu tehditlerinizle de ayrıca alay konusu oluyorsunuz.
Şimdilerde alay konusu edilen “nas ekonomisi” nerden çıktı Allah aşkına! Laik demokratik bir ülkede “nas” neden gündeme getirilir. Nas’la demokrasi, Nas’la Laiklik nasıl te’lif edilir, nasıl bağdaştırılır! Bu insanların aklıyla dalga geçmek değil midir? Siz insanların aklıyla din adına dalga geçince onların da sizin dininizle dalga geçmesine zemin hazırlamış olmuyor musunuz?!
“Demokrasi şehitliği” kavramı ile şehadetin içi boşaltılır ve demokrasi ile bağdaştırılırsa laiklikle bağdaştırılamaz mı? “Mesela Türkan Saylan için “laiklik şehidi” denilmesinde bir sakınca kalır mı?
“Zalimlerle, diktatörlerle, eli kanlı katillerle, darbecilerle teröristlerle el sıkışmayız” diye kürsülerden haykırarak; İslami, ahlaki, insani, bir söylemden sonra sanki bunları söyleyen kendisi değilmiş gibi bunların tamamıyla el sıkışma sırasına girilirken “dava”’nın başına nelerin getirildiğinin farkına varmıyor musunuz? İnsanlar artık o “dava”yı alaya almakta haksız sayılırlar mı?
Denilebilir ki bunlar reel politik şeylerdir, politikacılar için gayet normaldir, bu işin büyük ustası “Efendim dün dündür, bugün bugündür” diyerek bunu formüle etmişti zaten. Bunlar da O ustanın çırakları. İyi de bu Makyavelist(*) siyasete neden İslam gömleği giydirilir?
Kendimi bildim bileli bir siyasiye hiç bu kadar İslami(!) destek duymadım, görmedim. Ülke içinde ve dışında bu kadar desteği hak edecek ne olmuştu? Evet, siz de hatırlıyorsunuz İsrail’e “oneminute, siz bir terör devletisiniz, çocuk öldürmeyi çok iyi bilirsiniz” denilmiş; katil Sisi’ye karşı RABİA heykelleri dikilmişti. BAE ve SUUD diktatörleri için neler söylendiğini de hatırlıyoruz. Kuşkusuz bu söylemler eyleme dönüşmese de değerli idi ve desteği hak ediyordu. Ancak Filistin’de bize her gün Kerbelalar yaşatan Katil Netenyahu’nun Muharem’in 10’una denk gelen günde Herzog gibi ülkemizde karşılanacak olması Mavi Marmara gemisini Kerbelaya çeviren katile ödül değil midir? Destek sunan ulemanın İsrail ve diğer katillerle sarmaş dolaş olunması karşısında dut yemiş bülbüle dönmeleri temsil ettikleri(!) İslam’ı alay konusu etmez mi?
Kuşkusuz katil diktatörlere ulema desteği bize çok da yabancı değil, Mesela Suud’un arkasındaki Mekke Medine uleması ve Sisi’nin arkasındaki Ezher ulemasının cinayet ve katliamlara nasıl çanak tuttuklarını biliyoruz.
Bu şartlarda Müslümanların İnsanlığa sunmayı vaad ettiği değerlerin içi boşaltılmış olmuyor mu? Dürüstlük, adalet, merhamet, ilkeli duruşa örnek vereceğimiz bir model kaldı mı?
İslam bu politikacı ve onları destekleyen ulemanın söz ve fiillerinden beridir, diyebiliriz. Ancak bu ne kadar inandırıcı olur! Her seferinde “İslam bu değil” dediğimizde, “bu değilse ne”!? Sorusuna kim sağlıklı bir cevap verecek.
İçkiyi kumarı faizi ve fuhşu yasaklayan dinin mensupları bu haramları yasal güvenceye bağlayan siyasilere destek verip; bu haramları yasaklayan ve bu uğurda bütün dünyayı karşısına alma pahasına taviz vermeyen siyasilere düşmanlık ediyorsa akıl sahipleri buradaki tutarsızlığı görüp alaya almazlar mı? (Emin Güneş - Hürseda Haber)