Emin Güneş: Bu da Bizim Reel Politiğimiz
İslami Analiz .com yazarı Emin Güneş'in yazsını iktibas ediyoruz
Emin Güneş / Bu da Bizim Reel Politiğimiz
Bizim reelpoltiğimiz böyle! Biz sayı ve silah yönünden az ve iman olarak tam donanımlı olduğumuzda galip, sayı ve silah yönünden düşmana göre daha üstün, ancak iman yönünden zayıf olduğumuzda mağlup oluyoruz. Efendimizin bizzat başında bulunduğu savaşlar bize bunu söylüyor. Bedirde, Uhutta, Hendekte sayıca azdık. Orantısız güçlerle karşı karşıya idik. Ancak Allah’a ibadet ediyor ve ancak ondan yardım bekliyor sayı ve silahlarımıza değil sadece O’na güveniyorduk. O da bizi çeşitli gaybi askerleri ile destekliyor ve galip geliyorduk. Ama bir savaş vardı ki sayı ve silahça düşmandan üstün idik. İçimizdeki münafıklar da müminlerden fazla idi. Allah’a değil sayı ve silah üstünlüğüne güveniliyordu. Bu nedenle ilk kez Huneyn savaşında mağlup olmuştuk: “…Hani çok sayıda oluşunuz sizi böbürlendirip-gururlandırmıştı, fakat size bir şey de sağlayamamıştı. Yer ise, bütün genişliğine rağmen size dar gelmişti, sonra arkanıza dönüp gerisin geri gitmiştiniz.”(Tevbe 25)
“…Muhakkak Allah'a kavuşacaklarını umanlar (şöyle) dediler: 'Nice küçük topluluk, daha çok olan bir topluluğa Allah'ın izniyle galib gelmiştir; Allah sabredenlerle beraberdir.” (Bakara 249) İşte bu bizim reel politiğimiz idi.
Bu her zaman böyle midir? Evet, bu hep böyledir çünkü bu Allah’ın vaadidir. Allah yardımcılarına yardım etme vaadinde bulunmuş ve asla vaadine muhalefet etmez. Bu bizler için adetullahtır ve Allah âdetini de değiştirmez.
Bunlar yukarda saydığımız örneklerden ibaret değildir. Yakın tarihimizde İsrail ile nerdeyse ümmet olarak savaştık, sayı ve silah yönünden İsrail’den çok çok üstün olmamıza rağmen yenildik. 1967’ de 6 gün savaşında İsrail dört devletimizi mağlup etmiş kendi topraklarını dört misline çıkarmıştır. Çünkü savaşı yöneten münafıklar sayısal üstünlüklerine güveniyor savaşı Allah için değil ulusal sınırları, bayrakları ve dünyevi çıkarları için yapıyorlardı.
Ama 1967 ve 1973’e göre çok daha güçlü ve donanımlı İsrail 2000 de bir avuç Hizbullah mücahidine yenilmiş, Güney Lübnan’dan çekilmişti. 2006 Temmuz savaşında İsrail hava, kara ve denizden bütün gücü ile Lübnan’a saldırmış ama Hizbullah’a karizmasını çizdirmişti. (1)
Tabii ki Müminler, düşmanla savaşırken Talut’un korkak ve münafık askerlerinin “sen ve rabbin gidin Calut’la savaşın” dediği savaştan kaçarak zafer bekleyemez. Cepheye gitmeden cephe için gerekli teknik imkânları, savaş araç gereçlerini hazırlamadan yani esbaba tevessül etmeden zafer kazanılamaz. Oturduğu yerden “yarabbi meleklerini gönder düşmanımızı mağlup et demek” Allah’ı tanımamaktır. Merhum Akif’in kahvede oyun oynarken ya rabbi rızkımızı gönder diyene (haşa) “Allah senin erzak ambar memuru mu” dediği gibi haşa Allah kimsenin badigardı değildir. İnsanlar yan gelip yatacak, düşman gece gündüz çalışıp didinip silah ve teknolijide zirveye çıkacak ve sen dualarla ona galip geleceksin. Bu düşünce nerden bakarsanız bakın ahmaklıktır.
Bu gün Hamas en zor şartlar altında füzesini yapabiliyor, SİHA’larını yapabiliyor, İsrail’in teknolojisini felç edecek önlemlerini alıyor ve öyle savaşıyor. Savaşırken asla bir macera peşinde değil. Hem maddi ham manevi olarak donanımlı olan Hamas Mücadelesinde hem evrensel hukuk ilkelerine, hem uluslararası hukuka hem insan haklarına azami derecede riayet ediyor. Savaş dayatılmadıkça, mecbur kalınmadıkça, anlaşmalar İsrail tarafından paspas edilmedikçe kısaca bıçak kemiğe dayanmadıkça asla saldırmıyor.
Hamas’a İsrail sivilleri öldürürken “sakın sen onlar gibi yapma! Sen sivillerin kılına zarar verme!” demek mütekabiliyet ilkesine aykırı, ahmaklık ve ahlaksızlıktır. Bir tarafın ahlaksızlığını görmeden diğerine ahlaklı davranmayı teklif etmek zalime destek olmaktır. Onlara benzememek kuralı burada geçmez. Nitekim 2006 savaşında İsrail sivilleri bombalayınca Seyyid Hasan Nasrallah “Ya sivillerimizi hedef almaktan vazgeçersiniz ya da sivillerinizin ölümlerini siz de göze alırsınız” deyince ve dediğini de yapınca İsrail ateşkese mecbur oldu. Bir savaşta düşman tam donanımlı askerleriyle zırhların arkasından, uçaklardan sivil katliamı yaparken sen onun sivillerinin kılına dahi zarar vermezsen bu aptallık olmaz mı?