Emin Güneş: İmam Ali (AS)'ın Siyaseti
Hürseda Habar yazarı Emin Güneş'in yazısını iktibas ediyoruz
Allah cc zalimlerin çatlayasıya doyarken, mazlumların açlıktan kırılmasına (mâni olması) hususunda âlimlerden söz almasaydı hilafet devesinin yularını sırtına atar, terk ederdim…” İmam Ali (as)
Hakiki müminler için devlet başkanlığının tek meşru nedeni İmam Ali (as)’ın bu ifadelerinde özetlenmiştir.
Eğer bir yönetici mazlumları zalimlere karşı koruma ve kollamayı asli ve öncelikli görevi saymıyorsa, o görevi hak etmemiştir. Bulunduğu makamın Allah cc yanında meşru bir gerekçesi yoktur. İlahi vazifesini ihmal veya kötüye kullanmıştır. Makamın işgalcisi veya gasıbıdır.
Devlet başkanlarının ordular hazırlayıp topraklarını genişletmesi, şehirleri imar etmesi, saraylar yapıp şatafatlı bir hayat sürmesi, yakınlarını kayırması, yollar köprüler yapması, eğitim ve sağlık kurumları inşası, dinli dinsiz her devlet başkanın yaptığı rutin işlerdendir. Devlet başkanları kendi bekaları için güçlü ordulara muhtaçtırlar. Eskiden muhkem kaleler yapan hükümdarların şimdilerde hava, kara ve deniz savunmasında son teknoloji silahlar yapması Mümin bir yöneticinin ayırt edici vasfı olamaz.
Esasen zor olan da İmam Ali(ra)’ın işaret buyurduğu bu ilahi vazifeyi üstlenmektir. Kuşkusuz bu çok ağır bir yüktür. Böyle bir yükü yüklenmek İmam Ali(kv) cesareti gerektirir. İmam Ali(as) siyasetini yürürlüğe koymak dünyanın bütün zalimlerini karşısına almayı muciptir. Öyle ki bu zalimlerin en tehlikeli olanları en yakınlarından da olabilir. Nitekim Ömer bin Abdülaziz bu siyaseti uygulamaya çalıştığı için en yakınları tarafından suikasta maruz kalmıştır.
En kolay ve tarih boyunca en yaygın yöneticilik zalimlerle işbirliği içinde yürütülen yöneticiliktir. İşbirlikçi yöneticiler Allah’ın hür olarak yarattığı kulları kendi kullarına, mal varlıkları kendi servetlerine, akide ve inançlarını uyuşturucu ve afyona dönüştürürler.
Zalim diktatörler mazlumları hem soyup soğana çevirir hem de kendilerini dünyanın en adil en başarılı yöneticileri olarak onlara alkışlatırlar.
Beyni sulandırılmış, koyun sürüsüne dönüştürülmüş halk çoğu zaman maruz bırakıldıkları zulmün farkına dahi varamaz.
Mesela zulmün çarkı şöyle döner. Birkaç köye hükmeden şeyh, ağa veya aşiret reisi odasının önüne bir kameriye yaptırır. Devlet erkânı; zaman zaman Vali, Kaymakam, Jandarma komutanı veya emniyet müdürü davet edilir. Yoksul halktan gasp edilen kuzular çevrilir. Halk karşılarında kendilerinden gibi görünen şeyh, ağa veya aşiret reisinin sırtını dayadığı gücün azametini gözleri ile görür, bu güç karşısında boyun eğer ve teslim olur.
Dünyanın keşfedilmiş en iyi(!) yönetim biçimi sözde halkın kendi kendini yönettiği demokraside devlet erkânı da köylüye hükmeden zorbanın elindeki sekiz on bin seçmenden oluşan paket oyu görür. O da demokrasinin putu olan oylar karşısında boyun eğer, selama durur.
Görünüşte halkın kendilerine hizmet etmek için seçtiği yöneticiler ve emirlerine amade kolluk gücü vardır. Bu çark işbirlikçi ulema, bilim adamları, gazeteciler tarafından sorunsuz olarak çalışması için sürekli yağlanır. Bu çarka çomak sokmak isteyenler hain ilan edilerek gereği yapılır, vesselam. (Emin Güneş - Hürseda Haber)