Emin Güneş Yazdı: Şeyh Said'in (RA) Davası ve Kıyamı
Avukat Emin Güneş Yazdı: Şeyh Said'in (RA) Davası ve Kıyamı
Şehit Şeyh Said’in(ra) davası Peygamberlerden ve İmamlardan miras kalan İslam idi. Başta hilafet olmak üzere bütün şer’i kurumların korunması idi. Eğer dava Şeriata ihanet mukabilinde saltanat ve bağımsız bir devlet olmuş olsaydı, bu gün Kürdistan’ın Şehir meydanlarında O’nun heykelleri dikili olurdu. Şeriat-ı Garrâ-i Muhammedî’ye muhalefet edip Şeytanın mücessem hali İngilizlerle işbirliği yapanların tamamı irili ufaklı devlet ve saltanat sahibi oldular. Zira devlet olmanın ilk ve tek şartı İngilizlerin yapamayacağı kadar İslam’ı tahrip ve tahriften ibaretti.
Sadece bir tespit olarak ifade ediyorum. Hilafetin içine doğduğu, kendilerine geldiği Araplar, İngilizlerle işbirliği yaparak halifeye savaş ilan ettiler, savaştılar ve çok sayıda devlet sahibi oldular. Bu gün de Küresel emperyalizmle işbirliklerini Kudüs davasına ihanetlerini sürdürmeye devam ediyorlar.
Hilafeti lağvedip, halifeyi sürgüne gönderenler de Türklerdi ve devletlerini kurdular.
Bu sırada Hilafeti korumak ve ayakta tutmak için darağaçlarını göze alanlar, bu kıyamla görülüyor ki Kürtlerdir. Kürtler darağaçlarında verdikleri bedeller yetmiyormuş gibi hala en tabii haklarından mahrum olarak mağdur edilmeye ve bedel ödemeye devam ediyorlar.
Şehit Şehy Said(ra) kıyamının Hz. Hüseyin’in(ra) kıyamıyla benzer yönleri:
a) İkisi de iktidarın Şeriata muhalefetine muhalefetten kaynaklıdır. İktidarın amacı bunları itaate zorlayarak gayrı meşru rejimlerine meşruiyet kazandırmaktı. Yezit Hz. Hüseyin’den (ra) biat almış olsaydı bütün kirli işleri, melanetleri, cinayetleri zımnen imam Hüseyin(ra) tarafından tasdik edilmiş olacaktı. İmam Hüseyin’in(ra) onayladığı bir icraata kimse itiraz edemezdi. Çünkü o en âlim, en muttaki ve ceddinin getirdiği dine en sadık kişi idi.
Şeyh Said (ra)da lağvedilen hilafete, şer’iye ve evkaf vekaletinin kaldırılmasına, Medreselerin kapatılmasına ve bundan sonra yapılacaklara itiraz etmeseydi yapılanlar meşruiyet kazanacaktı. Çünkü Şehit merhum bu konuda itiraza en mecbur ve müstahak olandı.
b) Her iki zorba yönetim de bu şehitlerin varlığını kendi bekaları için tehdit olarak görüyorlardı.
c) İkisinde de Bizans entrikalarından alınmış “Zer, Zor, Tezvir” yöntemi kullanılmıştır. Şehitlerin davasını haklılığına inanmış, birlikte hareket etmeye söz vermiş zayıf karakterler, altınla veya tehditle taraf değiştirmişlerdir. Mücadele kumpaslar üzerine inşa edilmiş Şeyh’in İngilizlerle birlikteliği yalanı yayılmış, bununla da yetinilmemiş Şeyhin askerleri kılığına bürünmüş ajanlar halkın malını talan etmiş, namuslarına el uzatmışlardır.
d) İkisinin sonunda da özgürlükler rafa kaldırılmış, arzu edilen despotizm yasalaştırılmış hukuk cinayetlerine hukuki kılıf uydurulmuştur. Hz. Hüseyin’in(ra) kıyamı sanki meşru halifeye isyanmış gibi “bağy” olarak nitelendirilmiş katline fetva(!) verilmiş Şeyh Said(ra) de hala vatan haini olarak gösterilemesi sürdürülmüştür.
e) Emeviler döneminde “yöneticiye Allah’tan (cc) kork” demenin cezası idam iken, şimdi de Atatürk özel bir kanunla korumaya alınmıştır.
Şehit Şeyh Sait’in kıyamı başarılmış olsaydı:
a) İsrail adlı bir devlet doğmayacaktı. İnkılâbı bastıranlar bilahare bu melun devleti tanıyan ilk ülke oldular.
b) Millî görüşün partilerinin hiçbiri olmayacaktı. Çünkü zaten milli görüş sisteme hâkim olacaktı.
c) D-8 değil belki daha geniş hali hayata geçmiş olacak güç dengeleri ümmet lehine değişmiş olacaktı.
Şehit Şehy Sait(ra) kıyamında en dikkat çekici başarısızlık nedenleri:
a) Evs ve Hazrec misali yıllarca devam eden kabile (aşiret) savaşları. Kıyamdan önce bunlar bitirilmiş olsaydı katılım çok daha fazla olacaktı. Normal şartlarda her ikisinin Şeyh Said’in(ra) saflarında olması gereken aşiretlerden biri yanında yer alınca diğeri derhal ya karşısına geçmiş ya da en azında uzağında yer almıştır. Kör Hüseyin Paşa’nın Hayderan- Halit Beyin Hasenan aşiretleri örneklerinde olduğu gibi.
b) Aleviler, Şeyh’in ehlibeytten ve seyit olduğunu biliyor ve yanında yer almaları gerektiğinin dini bir vecibe olduğuna inanıyorlardı. Ancak ekseriyeti Şeyh’in akraba ve müritlerinden oluşan Cibranlı aşireti ile süren yüz elli yıllık mücadeleleri buna mani olmuştur.
c) Kurulacak rejimi ve kadroyu Şeyh Said (ra) kadar erken ve yeterince tanıyan olmamıştır. Örneğin Şeyh Erzurum kongresi öncesi Cibranlı Halit’i M.Kemale karşı dikkatli olmaya davet ettiğinde Halit Bey Şeyh Said’e(ra) “sen şeyhsin alimsin, bu iş siyaset işidir bizim kadar anlamazsın” deme gafletine düşmüş ve gafletinin bedelini başı ile ödemiştir.
Rabbim Hz. Hüseyin(ra) ve yarenleri ile kıyamete kadar yapılmış ve yapılacak Hüseyni kıyamların şehitlerini Kevser havuzu başında Resulullah ile buluştursun. Amin. (Emin Güneş - İslamianaliz)