Emin Güneş Yazdı : Zırrıkı
Avukat Emin Güneş'in yazısını iktibas ediyoruz
Zırrıkı, deliliğin zıvanadan çıkmış halidir. Zırrıkılığın belirtileri; kendini âlim, filozof, eşi benzeri bulunmayan bir düşünür, sıradan insanların akledemeyeceği şeyleri akleden, memleketin tek akıllısı, olacakları önceden bilen kâhin sanmasıdır.
Zırrıkının gerçek hayatla ilgisi pek zayıftır, genellikle kendi hayal âleminde yaşar. O yüzden bizim gördüklerimiz, derk ettiklerimiz, dokunarak hakkında hüküm verdiğimiz her şey onun hayal dünyası ile örtüştüğü oranda gerçek, örtüşmediğinde ise gerçek değildir.
Zırrıkının zaman mefhumu da bizimki ile örtüşmez. Zırrıkı bazen yüzlerce yıl geride, bazen onlarca yıl ileride yaşar.
Mekânı tanıması, tanımlaması tamamen kurgusaldır, hayalidir. Arada sırada akıllı insanlar gibi konuşmaları, sadece karşısındakileri onun zırrıkılığı konusunda şüpheye düşürmeye yarar.
Mesela bizim zırrıkı yaşadığımız ülkeyi hala Osmanlı sanır. Hilafetin lağvedildiğini, padişahların mallarına mülklerine el konularak ülkeden kovulduklarını kabul etmez. Devletin, “İslam devleti” olduğu hayali ile yaşar. Zırrıkıya göre dedesine ait bir tapu hiç bir şekilde el değiştiremez.
Oysa Devletlerin tapusu anayasalarıdır ve Anayasal kayıtlara göre tapu el değiştirmiş devletin adı bile değişmiştir. Ama gel de bunu zırrıkıya anlat!!!
Türkiye Cumhuriyeti, evvela “devletin dini İslam’dır” ibaresini anayasadan silmek suretiyle İslam’ı hukuk mevzuatından söküp atmış, yeniden talep edilmesini de suç saymıştır. “Laiklik” ile devletin tapusunun İslam’a değil seküleristlere ait olduğunu tescillemiştir.
Bu yüzden İslam’ın haramları serbest, helalleri yasaklanmış, meydanları heykellerle donatılmıştır. Yani harama harcama yasal, medreseye harcama (yolunu yapmak) yasa dışıdır! Tapu gibi anayasadan destek alanlar Müslümanlara “Yallah Arabistan’a” diyebiliyorlar.
Hilafeti istemenin terör suçu ayılıp ağır biçimde cezalandırıldığı bir ülkeyi “ehlisünnetin kalesi” sanmak zırrıkı için gayet normaldir. Çünkü atalarımız “delidir, ne yaparsa yeridir” demişler.
Zırrıkı; bu laik, demokratik, NATO’cu, AB üyeliği yolundaki ülkeyi Kâfir haçlılara düşman, haçlıları da ona düşman sanıyor. Hal bu ki batılılar en iğrenç sözleşmelerine ev sahipliği yapan bu ülkeye niye düşman olsunlar! Bilakis İslam dünyasına örnek gösteriyorlar. Zırrıkının anlamadığı batılıların sözleşmeleri titizlikle uyma hassasiyetleri ve bu konudaki taleplerini düşmanlık sanmasıdır.
Mesela AB “sen bize üye olmaya adaysan zinayı suç olmaktan çıkaracaksın” dediği için emir harfiyyen yerine getirilmiştir. Batı böyle bir ülkeye ne diye düşmanlık etsin. Dost olsa bundan fazla ne yapabilir. LGBTİ derneklerine ve yürüyüşlerine izin mi verirJ Veriyor zaten!
Zırrıkının hayal dünyasında Türkiye’nin resmen, kanunen, uluslararası sözleşmelerle dost ve müttefik olduğu ülkeler düşman! Çünkü zırrıkı hala kendini Osmanlı, onları haçlı sanıyor.
Zırrıkı; İslam dünyasını da bu LAİK, NATO’CU, FAİZCİ, KUMARCI, YASAL FUHUŞÇU ülkeye tabi olmaya çağırıyor. En kötüsü Müslümanlığın ülkeye hâkimiyetini suç sayan bu devleti “Ehli Sünnet”in kalesi sanması. Ehli Sünnetin ne olduğunu bilmeyen biri de bu zırrıkıyı adam yerine koyup dediklerine itibar ederse olan “ehlisünnet” kavramına olacak. Birileri “Ehli Sünneti” içkiye, kumara, faiz ve fuhşa yasal zemin sağlayan bir şey zannedecek. Bu Ehli Sünnete yapılacak en büyük ihanettir.
Aslında Ülke Müslümanları yaklaşık yüz yıldır bu haksız tescile karşı “tapu iptali ve tescil” için mücadele veriyorlar. Ama bu zırrıkı zaten tapunun sahibi olduğu kanaatini uyandırarak bu asil mücadeleyi de baltalıyor. Zırrıkının bu hezeyanları tapu iptali ve tescile bir katkısı olamaz. Bu toprakların gerçek sahibi ümmettir. Ümmetin bir kısmını diğerlerine düşman göstermekle zırrıkı gasıplara madalyalık hizmetler sunuyor. Çünkü bu zırrıkının hocası da böyle bir “hizmet hareketi” yürütüyordu. (Emin Güneş / HürsedaHaber)