Emir, Bütün Mü'min Kadınlar İçindir (FOTO)
Konya İnanç Özgürlüğü Platformu üyeleri 26 Ocak 2008'de saat 12: 00'de Kayalıpark'ta bir araya gelerek başörtüsü yasağını 20. kez protesto etti.
Tıp Fakültesi'nde öğrenciyken başörtülü olduğu için atılan Hediye Betül
APANokuduğu bildiride "hizmet alanlar" ile "verenler" arasında hiçbir fark olmadığına dolayısıyla eğitim hakkı ekseninde ve sadece üniversitelerde getirilecek kısmi serbestliğin sorunu çözmeyeceğine aksine daha karmaşık hale getireceğine işaret edildi. "Ya kayıtsız şartsız hayatın bütün alanlarını kapsayacak şekilde başörtüsü özgürlüğüne kavuşturulmalı ya da hiçbir kanuni düzenleme yapılmadan, fiilen dayatılan yasak aynı şekilde fiilen sonlandırılmalıdır. İktidar, başörtüsüne özgürlük getiriyorum derken başörtüsü yasağını yasal hale getirmek üzere olduğunun farkına varmalı ve yanlıştan vazgeçmelidir." vurgusunun yapıldığı eylemde terör devleti İsrail tarafından Gazze'de yok edilmek istenen mazlumlara da dikkat çekildi ve Müslümanların eliyle, diliyle bu zulme karşı durmaları gerektiği ifade edildi. Daha sonra platform üyeleri haftaya aynı gün ve yerde buluşmak üzere eylemlerine son verdi.
İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU 20. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI
EMİR, BÜTÜN MÜ'MİN KADINLAR İÇİNDİR
İslam Dinine ve İslami değerlere saldırı artarak devam ediyor. Bu
saldırıların merkezinde ise başörtüsü ve dininin emrini yerine getirmek için
örtünen başörtülü kadınlar yer alıyor.
Başörtüsü üzerine oynan oyunlara son verme vaadinde bulunanlar,
başörtüsüne yönelik dayatmaları kaldıracağını söyleyenler henüz somut bir
adım atmış değiller. Üstelik yaptıkları çalışmalar basına yansıdığı
kadarıyla sorunu çözecek nitelik taşımıyor.
Başörtüsü emrine bütün mü'min kadınlar muhataptır. Bu emre muhatap olma
konusunda "hizmet alanlar" ile "hizmet verenler" arasında hiçbir fark
yoktur. Dolayısıyla eğitim hakkı ekseninde ve sadece üniversitelerde
getirilecek kısmi serbestlik sorunu çözmeyecek aksine daha karmaşık hale
getirecektir.
Eğitim, sadece üniversitelerden ibaret değildir. Çalışma hakkı da bütün
uluslar arası sözleşmelerde kabul edilen temel insan haklarındandır.
Mevcut mevzuata göre, eğitimin bütün aşamalarında ve çalışma hayatında
başörtüsünü yasaklayan bir kanun yoktur. Bazı yönetmelikler ve fiili
dayatmalar vardır. Şimdi yapılmak istenen düzenleme, mevzuatı daha geriye
götürecek, yasağı yüksek öğretim de kaldırırken üniversite dışındaki öğretim
kurumları ile çalışma hayatında kanuni olmayan yasağı kanuni hale
getirecektir.
Bu haliyle bir düzenleme kabul edilebilir değildir. Ya kayıtsız şartsız
hayatın bütün alanlarını kapsayacak şekilde başörtüsü özgürlüğüne
kavuşturulmalı ya da hiçbir kanuni düzenleme yapılmadan, fiilen dayatılan
yasak aynı şekilde fiilen sonlandırılmalıdır. İktidar, başörtüsüne özgürlük
getiriyorum derken başörtüsü yasağını yasal hale getirmek üzere olduğunun
farkına varmalı ve yanlıştan vaz geçmelidir. İnançlarından dolayı ibadet
eden insanları cezalandıran yasayı (yani meşhur TCK.nın 163. Maddesini)
Menderes hükümetinin iyi niyetlerle çıkardığını unutmamalıdır.
Bu vesile ile, 24 Ocak (15 Muharrem), Allah Rasulünün, "sana kötülük
yapana sen ne yaparsın" sorusuna her defasında "iyilik yaparım" diyerek
cevap veren ve Hz. Peygamberi sevindiren Hayber sancaktarı, İslam'ın kılıcı
Hz. Ali'nin Kufe Camii'nde şehadetinin yıl dönümüdür. Kendisini vuranı
huzuruna getirdiklerinde, ellerinin kelepçeli olduğunu görünce kelepçeleri
çözdüren, katilinin bile haksızlığa uğramasını istemeyerek tüm dünyaya insan
hakları dersi veren Peygamber damadını rahmetle anıyor, ilmine, cesaretine
ve kahramanlığına çok ihtiyacımız olduğunu belirtiyoruz.
Geçen hafta Kerbela da Peygember torunu Hz. Hüseyin ve ailesine
yaşatılan korkunç vahşetin yıl dönümü idi. Kerbela'da, Hz. Hüseyin ve
ailesine yapılanların bir benzeri terör devleti İsrail tarafından Gazze'de
yaşayan müslümanlara yapılıyor. Elektrikleri, suları kesiliyor, yiyecek
almaları engelleniyor, toptan yok edilmek isteniyor. Geçmiş tarihlerde,
katliama uğrayanlar için ağıtlar yakarken yaşadığımız zaman dilimde ki
benzer zulümlere sessiz kalırsak, ağıtların bir anlamı olur mu? Allah
Rasulü, haksızlıklar karşısında mü'min insanları "eli, dili, kalbi" ile
mücadeleye çağırıyor. Tüm dünya müslümanları bu çağrının muhatabıdırlar;
Gazze' de yok edilmek istenen mazlumlar için gücü yeten eli ile, gücü yeten
dili ile üzerine düşeni yapmak zorundadır. Bunlar yapılamıyorsa, bari imanın
en zayıf derecesi olan kalb ile buğz etme ve dua unutulmasın.
Gelecek Cumartesi günü saat 12.00 de buluşmak üzere Allah'a emanet
olunuz.
İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU