"Erbakan 28 Şubat'ı Önlemedi"
Erhan Göksel, "Erbakan Susurluk'un önemini farketseydi 28 Şubat'ı önlerdi. Hala iktidardı.. Hanefi Avcı, Sabri Uzun 'dokunulmaması gereken' yerlere ulaştıkları için harcandılar..."
Erol Metin/Aktifhaber
Hükümet kiminle pazarlık yapıyor?
Ergenekon'un desteklediği dergi..
Erdoğan, Hanefi Avcı'nın görevden alınmasına neden izin verdi?
Mesut Yılmaz'ın denetlediği medya kuruluşları..
Erdoğan kimi satın almakla tehdit etti?
VERSO Siyasal Araştırma Şirketi Başkanı stratejist Erhan Göksel, çarpıcı açıklamalarda bulunmaya devam ediyor. Susurluk, Danıştay Baskını, Rahip Santoro cinayeti, Hrant Dink cinayeti, Malatya katliamı ve bir sürü faili meçhul cinayetlerle, provokasyonlarla irtibatı olduğu üzerinde durulan; Emniyet'in deyimiyle 'Ergenekon Terör Örgütü'nü Erhan Göksel'le konuşmaya devam ediyoruz.
ÇARPICI RÖPORTAJIN İKİNCİ BÖLÜMÜ:
Erbakan Susurluk'un üstüne gitseydi 28 Şubat'ın önünü keserdi
Sizce “Ergenekon”, ordunun içerisine kadar uzanan bir yapılanmaya işaret ediyor mu?
Ergenekon gibi örgütlerin devlet kurumları içerisindeki fonksiyonları ve bağlantıları üzerinde durursak, bunların devlet kurumları içerisindeki uzantıları ne düzeyde?
Çok bilemiyorum. Ortaya çıkan olayların, geçmişten bu yana olanlardan çok farklı olmadığı açık. Geçmişte Susurluk gibi müthiş bir olay vardı. Susurluk'un kapatılmasında, örtbas edilmesinde en büyük hata Sayın Erbakan'ın tavrıydı. Bu işin başlangıcı Erbakan hükümetinin öncesine dayanır. Erbakan, başbakan olduğu Refah-Yol iktidarı döneminde, Susurluk'un önemini fark etseydi; tıpkı Erdoğan'ın bugün başardığı gibi, 28 Şubat'ın önünü keserdi. Belki de hala iktidardaydı. O tarihte “Susurluk”u ciddiye alıp üstüne gitmedi. Bugün Tayyip Erdoğan'ın yaptığı, Erbakan'ın yapamadığı da o. Erbakan bu süreci algılayabilseydi; Türkiye'yi son on yıl yanlış işlere sürükleyen bir kısım Güç Odakları”nı kuyruğundan yakalardı.
Erbakan neden üzerine gidemedi?
Erbakan ciddiye almadı. İnanmadı. İnansa giderdi üstüne. Bunlar kendisine rakip olan kesimlerdi. Çünkü bugünkü Veli Küçük, Susurluk'ta da önemli bir aktördü.
Yukarıda büyük bir güç paylaşımı var?
Hassas yerlere, kurumlara mı gitti?
Belki hassas yerlere gitti. Sayın Erbakan inansaydı giderdi üzerine. İnanmadı gibime geliyor. Çünkü bu tür olaylarda çok somut şeyler bulmak zordur. Her halde somut bir şeyler gösterilemedi kendisine. Bu sefer çok ciddi takipler olduğu ise belli. Bu, büyük bir savcılık operasyonudur. Ben bir şey bilerek değil, tamamen medyadan izlediğim kadarıyla analiz ediyorum. Bu kadar büyük bir operasyon “sade suya tirit olamaz” ama ortaya “sade suya tiritler” dökülüyor. Demek ki yukarıda büyük bir güç paylaşımı var.
Kimler arasında?
Hükümetle 'Müesses Nizam'ın önemli kesimleri arasında. Önemli merkezlerinden biriyle bir pazarlık var mutlaka. Sonuçta da iki taraf bir noktada uzlaşır, asıl aktörler de asla yargı önüne çıkmazlar. Bunun karşılığında AKP'nin üstüne gelinmemesi koşuluyla “onlar”da; bu işi yargıda ileriye kadar götürmemeyi düşünüyor olabilirler. Böylece “bazı siyasi güç odakları” da artık en azından bu çevrelerce zorlanmazlar. Süreçte, 'Müesses Nizam' içinde yeni güçler oluşmaya ve yeniden yapılanmaya başlarlar. Bunlar, bu sözlerim tamamen spekülasyon; ancak yaşananlar insanın aklına bunları getiriyor. Yaşayıp göreceğiz. Bence hiç bir şey bundan sonra “gerçekte” daha iyiye doğru gitmeyecek. İyiye gidermiş görünenler “sanal gerçekler” olacaktır.
Türkiye'de Gladio'nun olduğu kabak gibi ortada
Başbakan Erdoğan bu işleri bitireceklerini söyledi..
Bu işleri bitirecekse, ben ona şöyle soruyorum: Bu işleri bitirmekten kastı ne? Bu çete yani güç odağının-karanlık güç odağının diyelim-, zira çete lafı benim hoşuma gitmiyor. Çete işin ayarını düşürüyor.
Daha hafifletiyor mu?…
Evet işi hafife aldırıyor. Çete dediğiniz zaman çapulcu sürüsü demek. Halbuki bunlar ciddi organizasyonlar. Gladio türü organizasyonlar. Şimdi Sayın Erdoğan bunu bitireceğini söylüyor. Bitirecek derken, bu işin elebaşları İtalya'daki gibi, içeri atılacak mı? İtalya'da bir eski başbakan, Antonioni içeri tıkıldı. Böyle yüzlerce bürokrat, politikacı, asker tutuklandı İtalya'da Gladio çökerken. Şimdi Türkiye'de Gladio türü örgütlenmelerin olduğu kabak gibi ortada.
Ergenekon'un dış bağlantısı olduğunu mu söylüyorsunuz?
Mutlaka vardır. Çünkü bu çağda kapitalizm en üst aşamasında, mali sermaye aşamasında, yani ister emperyalizm deyin, ister küreselleşme deyin bunlar uluslararası küresel sermayeyle bağlantısı olmadan olmaz, ama bağlantıların neler olduğu konusunda spekülasyondan öteye geçemem. Burada zaten önemli olan olgular değildir; kavramsal olarak bu işi iyi analiz etmek lazım. Başbakan eğer bu işin kökünü deşeceğim diyorsa, tıpkı İtalya'daki gibi bir eski Başbakan'ın yargılandığı gibi, somut, Şamil Tayyar'ın kastettiği öyle bir kişiyi çıkarıp yargılaması gerekir.
Göreceksiniz hiç kimse, büyük parçaların hiç birisi de yargılanmayacak. Çünkü AKP siyasi olarak, bu işlerde Sayın Başbakan'ın dahli vardır-yoktur onu bilemem, ama AKP hükümeti, bana öyle geliyor ki bu işi sonuna kadar götüremeyecek, ama götürmeme karşılığında da büyük tavizler alacak diye düşünüyorum. Böyle şeyler siyasette masaya oturularak, pazarlık yapılarak olmaz. Bu bir konsensüstür. İlla da masaya oturmaları gerekmiyor. Gelişen olaylarla zımni olarak bir konsensüs zaten oluşur. İki taraf da ringe çıkmış iki boksör nasıl birbirinin yumruğunu tartmak için hafif yumruklarla yoklarsa, önce öyle birbirlerini tartarlar; sonra, iki taraf da çok sertse, yumruklardan birisini atarak nakavt etmeyi düşünen boksör, o esnada açık vererek nakavt olacağını da düşünüyorsa, geriye üçüncü şıkkı “oynamak” kalır; iki boksör de nakavttan kaçar. Sayı ile bitirmenin yoluna bakarlar maçı.
Bu süreç Erdoğan'ın işine çok yarayacak
Başbakan bunu bir siyasi koz olarak mı elinde bulunduracak elde ettiği somut belgeleri?
Bu açık açık somut bir şekilde olmayacak. Bir pazarlıkla olmayacak ama sonucu buna, bu söylediğinize yansıyacak. Bu iş büyük parçalara, büyük başlara dokunulmadan kapatılır. Onun karşılığında da AKP siyasal olarak daha da rahatlar gelecekte. Bunu söylemek istiyorum. Yani Başbakan'ın çok işine yarayacak bu süreç. Böyle bir durumu kendisinin yönetmesine de gerek yok. Bir siyasi parti, bir ideolojik parti; aynı şekilde ona karşı olanların da bir ideolojisi var. İki taraf da birbirini öldürecek, zarar verebilecek durumdaysa kapışmamayı tercih edeceklerdir. İki taraf orta bir noktada zımni olarak uzlaşacaktır. Ortaya dökülen, bugün operasyondaki kişiler göreceksiniz “sade suya tirit” piyonların mahkûm olduğu, “büyük başları”n ise ellerini kollarını sallayarak dolaştığı; bunun karşılığında da söz konusu bu kasemlerden AKP'ye yönelik siyasi illegal saldırıların da yavaşladığını göreceğiz. Ama bu durum AKP'nin tamamen korunacağı anlamına hiç gelmez. AKP'nin “Müesses Nizam”ın çetelerin dışındaki yapısal diğer güç odaklarıyla sorunu da bu tecrübelerin ışığında artarak devam edecektir.
Hanefi Avcı ve Sabri Uzun 'dokunulmaması gereken' yerlere ulaştıkları için harcandı
Piyon derken Veli Küçük yakalandı, onu ve diğerlerini mi kastediyorsunuz?
Veli Küçük bile küçük bir parçadır. Emekli bir tuğgeneral. Susurluk zamanında Veli Küçük'le ilgili en büyük iddiayı Hanefi Avcı yaratmıştı. Bugün herkes unuttu. Hanefi Avcı'yı bu süreçte gözaltına aldılar. Hanefi Avcı cezaevindeyken, ertesi gün birileri Radikal Gazetesi'nde Veli Küçük'ün konuşma bantlarını yayınlatıverdi. Aynı gün Hanefi Avcı'yı 24 saat geçmeden bırakmak zorunda kaldılar. Hanefi Avcı Türkiye'nin en namuslu, en düzgün polislerinden birisidir. O tarihte Emniyet İstihbarat Başkan Yardımcısı'ydı. Şimdi ise Edirne'de kızakta, emniyet müdürü. Çünkü Hanefi Avcı gibi insanlar bu hükümet tarafından da bugün kullanılmıyorlar. Tıpkı Mesut Yılmaz döneminde Tantan gibi bir ismin, mükemmel bir ismin, bu işlerde devre dışı bırakılıp görevden alınması, dışlanması gibi. O dönemde Mesut Bey'in bizzat denetlediği Kartel Medyası'nın da bu işte çok payı var. 2001'de Kartel Medyası'nın inanılmaz derecede Tantan'ın üzerine gitmesiyle başlayan bir süreç yaşadık. Aynı şekilde evvelki sene, Sabri Uzun Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı'ndan, Hanefi Avcı'da Kaçakçılık ve Organize Suçlar Dairesi Başkanlığı'daki görevlerinden alındı. Hem de kendilerini göreve getiren bu iktidar zamanında. İlginçtir; Mesut beyin döneminde 2001 de Sabri Uzun görevinden alınırken, Hanefi Avcı da istifa etmişti. 2003 de AKP her ikisini de tekrar göreve getirmişti; ama ne olduysa devir döndü, aynı AKP İktidarı evvelki sene kapatılan. Enerji Operasyonları'nı takiben tekrar her ikisini görevlerinden aldılar. Zira, onlar da “dokunulmaması gereken” yerlere ulaştılar. Bunlar; Tayyip Bey'in bile kontrol edebileceğinin ötesinde bir şeylerin olduğunu düşündürüyor bana. Tayyip Bey, benim tanıdığım Tayyip Erdoğan, en azından Hanefi Avcı'nın görevden alınmasına izin vermezdi. O bile engel olamadı. Yasal kamuflaj da çok güzel bulundu. Hanefi Avcı göreve getirildiği zaman, görevden alınan zat Danıştay'a dava açıp yürütmeyi durdurma kararı almıştı.
Erdoğan'ın bile kontrol edemediği şeyler…
Bu süreç Tayyip Erdoğan'ın kontrolünün dışında mı?
Tayyip Bey'in yeteri kadar kontrolünde değil. Dışında demiyorum. Tam kontrol edemiyor.
O zaman çok büyük bir örgütle karşı karşıyayız. Bağlantıları güçlü olan…
Kuşku yok ona. Yani bu örgüt farklı bir örgüt değil. Aktörlerine bakın, mafya kökenli aktörlerine bakın Susurluk dönemindekilerle aynı aktörler.
Sadece mafya değil burada emekli paşalar da var..
Eski paşalardan bir tek Veli Küçük ortak, ayrıca bazı subaylar da var, ama mafyavari unsurlarının hepsi benzer.
Erdoğan'ın Sabah örneğinden mesaj verdiği Medya grubu…
Medya ayağı… Şimdi niye cephe aldılar?
Tamamen bu çıkar çatışmalarıyla ilgili. Tayyip Bey'in bu konuda çok haklı bir tespiti var. 'mamalarını kestik diye saldırıyorlar' diyor. Buna katılmamak mümkün değil.
Medya çıkar ilişkisiyle hareket ediyor. Ben medya ayağını ciddiye almıyorum. Türkiye'de, özellikle büyük medyayı kastediyorum, her zaman kendi çıkar hesaplarıyla davranmıştır. 22 Temmuz'a giderken AKP'nin çok yüksek oy alacağını düşünüp, bunu gördüğü, için AKP'ye kıyak yapan Tarhan Erdem değil miydi? Doğan Grubu'nun 18 yıl Genel Koordinatörlüğü'nü yaptığı neden hiç söylenmez. İş Bankası Yönetim Kurulu'na, Sendika vasıtasıyla, CHP'li atayan en önemli kişi olduğu neden gizlenir? Seçime iki ay kala, bütün Kartel Medyası Tayyip Erdoğan'ı desteklemedi mi? Ne oldu da bir aydır birden bire döndüler? Sabah grubu'nun satışının bu işte rolü var mı?
Sabah Grubu'nun satışının bu işle ne ilgisi var, anlayamadım?
Sabah Grubu ülkenin ikinci Medya Grubu. Doğan Grubu'nun en yakın rakibi. Bu grubu TMSF ihalesinde kim aldı? Kime yakın grup satın aldı? Başbakan daha bir kaç gün önce Doğan Grubu'nu hedef alarak yaptığı konuşmasında “sizi de mi satın almamızı istiyorsunuz” lafını acaba ağzından mı kaçırdı, yoksa birilerine mesaj mı verdi?
Sizin deyiminizle 'Necip Türk basını' Ergenekon'un üzerine gider gibi yaptıysa da sonra çekingen davranıp, gündemi türbanla örterek suspus kesildi..
Bunu şöyle söylemek lazım. Bir kere basın Ergenekon'un üzerine başta ciddi bir biçimde gitti. Belki gazetelerin genel yayın politikalarının dışında gitti ancak ortaya çıkan somut bir şey var. Basını genelde en çok ben suçluyorum, bir de Profesör Veysel Batmaz; ama bu olayda hemen suçlamamak lazım. Ortaya demin söylediğim gibi ortaya çıkan somut deliller “sade suya tirit”, “aktörler figüran ve dublör”, yani ayak takımıyla uğraşan bir yargı var. Eğer anlatılan operasyon, anlatılan örgüt bu kadar büyükse o örgütün büyük suç ilişkileri lazım. Onlara ilişkin hiçbir şey yok. Söylüyorum size silah diye, örgüt diye örgütün silahı bir tane beylik tabancası var, emekli bir adamın. Bir ay sonra, iki ay, üç ay sonra göreceğiz.
El bombaları?
El bombaları dışında bir tane silah var. Böyle bir örgüt olur mu?
Ama patlayıcı maddeler de ele geçirildi…
Tamam ama silah bir tane var. Mantık bu mu? Ya örgüt doğru ya bu operasyon doğru değil. Eğer örgüt doğruysa ki, ben örgütün doğru olduğuna inanıyorum. O zaman silahlar nerde? Paralar, imkanlar, ilişkiler ve “tepedekiler” nerede. Bunlar piyon zaten. Piyonları harcayıp öbürlerini kurtarmış olacaklar her zamanki gibi.
Veli Küçük'ü Susurluk çıkışında Harcadılar
Veli Küçük'ü de harcadılar mı?
Veli Küçük zaten Susurluk dönemi çıkışında harcanmıştı.
Deşifre olmasıyla mı?
Deşifre olmasının ötesinde başka yanlışlar da yaptı.
Ne gibi?
Necip Türk Basını'nın hafızası olmadığı için, hiçbir işini de doğru düzgün yapmayı beceremediği, arşivlerine bile bakmaya üşendikleri için, hatırlayamadılar. 2000'e doğru Beyefendi Veli Küçük, Kocaeli'nden Susurluk nedeniyle görev değişikliği yapıp Ordu'ya atandı. O sırada Ordu Valiliğinde de meşhur MHP'li valimiz vardı; Kemal Bey. Gündelik işçi olarak fındık toplamaya gelen Kürt vatandaşlarının, “Kürt” diye kamyonlarını geri çevirecek kepaze işler yaptılar, bu ülkede. Kimse sesini çıkarmadı. Bu ülkedeki “etnik ayrımcılık” daima bu tür yerlerden de kaynaklanmıştır. Gerçi bu durumu, 'Müesses Nizam' içinde, Kürt sorununu gören kesimler tarafından “çok tehlikeli bir başlangıç” olarak görüldü. Kafa yapısı bu olan insanları derhal tasfiye ettiler. Geçici işçi olarak Mardin'e, Güney Doğu'ya, Adana'ya pamuğa gider Kürtler işsizlikten. Birde fındık toplamaya. Kürt oldukları için kamyonlar geri çevrildi bu adamlar tarafından Ordu ili sınırından.
Ergenekon'un desteklediği dergi…
Ama tekrar rozetler basılıyor. 'Kürtler'den alışveriş yapmayın' diye. PKK'ya yönelik operasyonlar zamanında Kürtler'in dükkanları yağmalandı, taşlandı …
Tabii ki, şimdi bunları kim yapıyor? Bunları Türk Solu diye bir dergi var. Ağzından kan damlıyor. İşi, “Kürt dükkanlarından alışveriş yapmayın” diye manşet atacak kadar ileri götürdüler. Türk Solu Dergisi gibi yayınlar, bu çetelerin desteklediği yayınlar. Bunlara Çete bile demeyeyim, Çetelere hakaret olmasın. Bırakın bu tür adamlarla bu ülkede yaşamayı, aynı gökyüzü altında nefes almaktan bile zül duyarım. Kim besliyor bunları?
Yani Ergenekon'un…
Bu tür rezil işlere “Ergenekon” gibi biz Türkler'in kutsal ananelerini rencide edecek bir şekilde isimlendirilmesi de beni çok üzüyor. Ağrıma gidiyor; Ergenekon Türkler için çok önemli, adeta bayrakları kadar önemli şanlı bir geçmişin simgesi. Düşünebiliyor musunuz aşağılık bir suç örgütüne “Ergenekon” adını veriyorsunuz. Onlar, kendilerine Ergenekon diyebilir. Buna medyanın da Ergenekon demesi, Ergenekon zihniyetini, kültürünü; Türk kültürünün en önemli taşıyıcısını da yok ettiğine inanıyorum. Bir simgedir Ergenekon. Türklüğe küfretmekle suç örgütlerine “Ergenekon” demek arasında fark yoktur. Bir suç örgütüne Ergenekon demekle; velev ki kendileri, kendi adlarına Ergenekon deseler bile. Biz artık inceliğini kaybetmiş bir toplum haline geldik. Bir yandan Türkiye bölünüyor diye laf söyleyip; öbür taraftan Kürt vatandaşlarımızı, karnını doyurmaya gelen, fındık toplamaya gelen adamları Kürt diye kapı dışarı edildiği bir ülkede yaşıyoruz. 10 sene bile olmadı bu olaylar olalı. Türkiye bütün hassas noktalarını, sinir uçlarını kaybetmiş bir ülke haline geldi. Getirildi. Çok yazık…
(Yarın:AKP'nin Genelkurmay Planı… Yolsuzlukla ilgili kuyruğundan yakalananlar… Ergenekon, PKK-Hizbullah ilişkisi…)
Hükümet kiminle pazarlık yapıyor?
Ergenekon'un desteklediği dergi..
Erdoğan, Hanefi Avcı'nın görevden alınmasına neden izin verdi?
Mesut Yılmaz'ın denetlediği medya kuruluşları..
Erdoğan kimi satın almakla tehdit etti?
VERSO Siyasal Araştırma Şirketi Başkanı stratejist Erhan Göksel, çarpıcı açıklamalarda bulunmaya devam ediyor. Susurluk, Danıştay Baskını, Rahip Santoro cinayeti, Hrant Dink cinayeti, Malatya katliamı ve bir sürü faili meçhul cinayetlerle, provokasyonlarla irtibatı olduğu üzerinde durulan; Emniyet'in deyimiyle 'Ergenekon Terör Örgütü'nü Erhan Göksel'le konuşmaya devam ediyoruz.
ÇARPICI RÖPORTAJIN İKİNCİ BÖLÜMÜ:
Erbakan Susurluk'un üstüne gitseydi 28 Şubat'ın önünü keserdi
Sizce “Ergenekon”, ordunun içerisine kadar uzanan bir yapılanmaya işaret ediyor mu?
Ergenekon gibi örgütlerin devlet kurumları içerisindeki fonksiyonları ve bağlantıları üzerinde durursak, bunların devlet kurumları içerisindeki uzantıları ne düzeyde?
Çok bilemiyorum. Ortaya çıkan olayların, geçmişten bu yana olanlardan çok farklı olmadığı açık. Geçmişte Susurluk gibi müthiş bir olay vardı. Susurluk'un kapatılmasında, örtbas edilmesinde en büyük hata Sayın Erbakan'ın tavrıydı. Bu işin başlangıcı Erbakan hükümetinin öncesine dayanır. Erbakan, başbakan olduğu Refah-Yol iktidarı döneminde, Susurluk'un önemini fark etseydi; tıpkı Erdoğan'ın bugün başardığı gibi, 28 Şubat'ın önünü keserdi. Belki de hala iktidardaydı. O tarihte “Susurluk”u ciddiye alıp üstüne gitmedi. Bugün Tayyip Erdoğan'ın yaptığı, Erbakan'ın yapamadığı da o. Erbakan bu süreci algılayabilseydi; Türkiye'yi son on yıl yanlış işlere sürükleyen bir kısım Güç Odakları”nı kuyruğundan yakalardı.
Erbakan neden üzerine gidemedi?
Erbakan ciddiye almadı. İnanmadı. İnansa giderdi üstüne. Bunlar kendisine rakip olan kesimlerdi. Çünkü bugünkü Veli Küçük, Susurluk'ta da önemli bir aktördü.
Yukarıda büyük bir güç paylaşımı var?
Hassas yerlere, kurumlara mı gitti?
Belki hassas yerlere gitti. Sayın Erbakan inansaydı giderdi üzerine. İnanmadı gibime geliyor. Çünkü bu tür olaylarda çok somut şeyler bulmak zordur. Her halde somut bir şeyler gösterilemedi kendisine. Bu sefer çok ciddi takipler olduğu ise belli. Bu, büyük bir savcılık operasyonudur. Ben bir şey bilerek değil, tamamen medyadan izlediğim kadarıyla analiz ediyorum. Bu kadar büyük bir operasyon “sade suya tirit olamaz” ama ortaya “sade suya tiritler” dökülüyor. Demek ki yukarıda büyük bir güç paylaşımı var.
Kimler arasında?
Hükümetle 'Müesses Nizam'ın önemli kesimleri arasında. Önemli merkezlerinden biriyle bir pazarlık var mutlaka. Sonuçta da iki taraf bir noktada uzlaşır, asıl aktörler de asla yargı önüne çıkmazlar. Bunun karşılığında AKP'nin üstüne gelinmemesi koşuluyla “onlar”da; bu işi yargıda ileriye kadar götürmemeyi düşünüyor olabilirler. Böylece “bazı siyasi güç odakları” da artık en azından bu çevrelerce zorlanmazlar. Süreçte, 'Müesses Nizam' içinde yeni güçler oluşmaya ve yeniden yapılanmaya başlarlar. Bunlar, bu sözlerim tamamen spekülasyon; ancak yaşananlar insanın aklına bunları getiriyor. Yaşayıp göreceğiz. Bence hiç bir şey bundan sonra “gerçekte” daha iyiye doğru gitmeyecek. İyiye gidermiş görünenler “sanal gerçekler” olacaktır.
Türkiye'de Gladio'nun olduğu kabak gibi ortada
Başbakan Erdoğan bu işleri bitireceklerini söyledi..
Bu işleri bitirecekse, ben ona şöyle soruyorum: Bu işleri bitirmekten kastı ne? Bu çete yani güç odağının-karanlık güç odağının diyelim-, zira çete lafı benim hoşuma gitmiyor. Çete işin ayarını düşürüyor.
Daha hafifletiyor mu?…
Evet işi hafife aldırıyor. Çete dediğiniz zaman çapulcu sürüsü demek. Halbuki bunlar ciddi organizasyonlar. Gladio türü organizasyonlar. Şimdi Sayın Erdoğan bunu bitireceğini söylüyor. Bitirecek derken, bu işin elebaşları İtalya'daki gibi, içeri atılacak mı? İtalya'da bir eski başbakan, Antonioni içeri tıkıldı. Böyle yüzlerce bürokrat, politikacı, asker tutuklandı İtalya'da Gladio çökerken. Şimdi Türkiye'de Gladio türü örgütlenmelerin olduğu kabak gibi ortada.
Ergenekon'un dış bağlantısı olduğunu mu söylüyorsunuz?
Mutlaka vardır. Çünkü bu çağda kapitalizm en üst aşamasında, mali sermaye aşamasında, yani ister emperyalizm deyin, ister küreselleşme deyin bunlar uluslararası küresel sermayeyle bağlantısı olmadan olmaz, ama bağlantıların neler olduğu konusunda spekülasyondan öteye geçemem. Burada zaten önemli olan olgular değildir; kavramsal olarak bu işi iyi analiz etmek lazım. Başbakan eğer bu işin kökünü deşeceğim diyorsa, tıpkı İtalya'daki gibi bir eski Başbakan'ın yargılandığı gibi, somut, Şamil Tayyar'ın kastettiği öyle bir kişiyi çıkarıp yargılaması gerekir.
Göreceksiniz hiç kimse, büyük parçaların hiç birisi de yargılanmayacak. Çünkü AKP siyasi olarak, bu işlerde Sayın Başbakan'ın dahli vardır-yoktur onu bilemem, ama AKP hükümeti, bana öyle geliyor ki bu işi sonuna kadar götüremeyecek, ama götürmeme karşılığında da büyük tavizler alacak diye düşünüyorum. Böyle şeyler siyasette masaya oturularak, pazarlık yapılarak olmaz. Bu bir konsensüstür. İlla da masaya oturmaları gerekmiyor. Gelişen olaylarla zımni olarak bir konsensüs zaten oluşur. İki taraf da ringe çıkmış iki boksör nasıl birbirinin yumruğunu tartmak için hafif yumruklarla yoklarsa, önce öyle birbirlerini tartarlar; sonra, iki taraf da çok sertse, yumruklardan birisini atarak nakavt etmeyi düşünen boksör, o esnada açık vererek nakavt olacağını da düşünüyorsa, geriye üçüncü şıkkı “oynamak” kalır; iki boksör de nakavttan kaçar. Sayı ile bitirmenin yoluna bakarlar maçı.
Bu süreç Erdoğan'ın işine çok yarayacak
Başbakan bunu bir siyasi koz olarak mı elinde bulunduracak elde ettiği somut belgeleri?
Bu açık açık somut bir şekilde olmayacak. Bir pazarlıkla olmayacak ama sonucu buna, bu söylediğinize yansıyacak. Bu iş büyük parçalara, büyük başlara dokunulmadan kapatılır. Onun karşılığında da AKP siyasal olarak daha da rahatlar gelecekte. Bunu söylemek istiyorum. Yani Başbakan'ın çok işine yarayacak bu süreç. Böyle bir durumu kendisinin yönetmesine de gerek yok. Bir siyasi parti, bir ideolojik parti; aynı şekilde ona karşı olanların da bir ideolojisi var. İki taraf da birbirini öldürecek, zarar verebilecek durumdaysa kapışmamayı tercih edeceklerdir. İki taraf orta bir noktada zımni olarak uzlaşacaktır. Ortaya dökülen, bugün operasyondaki kişiler göreceksiniz “sade suya tirit” piyonların mahkûm olduğu, “büyük başları”n ise ellerini kollarını sallayarak dolaştığı; bunun karşılığında da söz konusu bu kasemlerden AKP'ye yönelik siyasi illegal saldırıların da yavaşladığını göreceğiz. Ama bu durum AKP'nin tamamen korunacağı anlamına hiç gelmez. AKP'nin “Müesses Nizam”ın çetelerin dışındaki yapısal diğer güç odaklarıyla sorunu da bu tecrübelerin ışığında artarak devam edecektir.
Hanefi Avcı ve Sabri Uzun 'dokunulmaması gereken' yerlere ulaştıkları için harcandı
Piyon derken Veli Küçük yakalandı, onu ve diğerlerini mi kastediyorsunuz?
Veli Küçük bile küçük bir parçadır. Emekli bir tuğgeneral. Susurluk zamanında Veli Küçük'le ilgili en büyük iddiayı Hanefi Avcı yaratmıştı. Bugün herkes unuttu. Hanefi Avcı'yı bu süreçte gözaltına aldılar. Hanefi Avcı cezaevindeyken, ertesi gün birileri Radikal Gazetesi'nde Veli Küçük'ün konuşma bantlarını yayınlatıverdi. Aynı gün Hanefi Avcı'yı 24 saat geçmeden bırakmak zorunda kaldılar. Hanefi Avcı Türkiye'nin en namuslu, en düzgün polislerinden birisidir. O tarihte Emniyet İstihbarat Başkan Yardımcısı'ydı. Şimdi ise Edirne'de kızakta, emniyet müdürü. Çünkü Hanefi Avcı gibi insanlar bu hükümet tarafından da bugün kullanılmıyorlar. Tıpkı Mesut Yılmaz döneminde Tantan gibi bir ismin, mükemmel bir ismin, bu işlerde devre dışı bırakılıp görevden alınması, dışlanması gibi. O dönemde Mesut Bey'in bizzat denetlediği Kartel Medyası'nın da bu işte çok payı var. 2001'de Kartel Medyası'nın inanılmaz derecede Tantan'ın üzerine gitmesiyle başlayan bir süreç yaşadık. Aynı şekilde evvelki sene, Sabri Uzun Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı'ndan, Hanefi Avcı'da Kaçakçılık ve Organize Suçlar Dairesi Başkanlığı'daki görevlerinden alındı. Hem de kendilerini göreve getiren bu iktidar zamanında. İlginçtir; Mesut beyin döneminde 2001 de Sabri Uzun görevinden alınırken, Hanefi Avcı da istifa etmişti. 2003 de AKP her ikisini de tekrar göreve getirmişti; ama ne olduysa devir döndü, aynı AKP İktidarı evvelki sene kapatılan. Enerji Operasyonları'nı takiben tekrar her ikisini görevlerinden aldılar. Zira, onlar da “dokunulmaması gereken” yerlere ulaştılar. Bunlar; Tayyip Bey'in bile kontrol edebileceğinin ötesinde bir şeylerin olduğunu düşündürüyor bana. Tayyip Bey, benim tanıdığım Tayyip Erdoğan, en azından Hanefi Avcı'nın görevden alınmasına izin vermezdi. O bile engel olamadı. Yasal kamuflaj da çok güzel bulundu. Hanefi Avcı göreve getirildiği zaman, görevden alınan zat Danıştay'a dava açıp yürütmeyi durdurma kararı almıştı.
Erdoğan'ın bile kontrol edemediği şeyler…
Bu süreç Tayyip Erdoğan'ın kontrolünün dışında mı?
Tayyip Bey'in yeteri kadar kontrolünde değil. Dışında demiyorum. Tam kontrol edemiyor.
O zaman çok büyük bir örgütle karşı karşıyayız. Bağlantıları güçlü olan…
Kuşku yok ona. Yani bu örgüt farklı bir örgüt değil. Aktörlerine bakın, mafya kökenli aktörlerine bakın Susurluk dönemindekilerle aynı aktörler.
Sadece mafya değil burada emekli paşalar da var..
Eski paşalardan bir tek Veli Küçük ortak, ayrıca bazı subaylar da var, ama mafyavari unsurlarının hepsi benzer.
Erdoğan'ın Sabah örneğinden mesaj verdiği Medya grubu…
Medya ayağı… Şimdi niye cephe aldılar?
Tamamen bu çıkar çatışmalarıyla ilgili. Tayyip Bey'in bu konuda çok haklı bir tespiti var. 'mamalarını kestik diye saldırıyorlar' diyor. Buna katılmamak mümkün değil.
Medya çıkar ilişkisiyle hareket ediyor. Ben medya ayağını ciddiye almıyorum. Türkiye'de, özellikle büyük medyayı kastediyorum, her zaman kendi çıkar hesaplarıyla davranmıştır. 22 Temmuz'a giderken AKP'nin çok yüksek oy alacağını düşünüp, bunu gördüğü, için AKP'ye kıyak yapan Tarhan Erdem değil miydi? Doğan Grubu'nun 18 yıl Genel Koordinatörlüğü'nü yaptığı neden hiç söylenmez. İş Bankası Yönetim Kurulu'na, Sendika vasıtasıyla, CHP'li atayan en önemli kişi olduğu neden gizlenir? Seçime iki ay kala, bütün Kartel Medyası Tayyip Erdoğan'ı desteklemedi mi? Ne oldu da bir aydır birden bire döndüler? Sabah grubu'nun satışının bu işte rolü var mı?
Sabah Grubu'nun satışının bu işle ne ilgisi var, anlayamadım?
Sabah Grubu ülkenin ikinci Medya Grubu. Doğan Grubu'nun en yakın rakibi. Bu grubu TMSF ihalesinde kim aldı? Kime yakın grup satın aldı? Başbakan daha bir kaç gün önce Doğan Grubu'nu hedef alarak yaptığı konuşmasında “sizi de mi satın almamızı istiyorsunuz” lafını acaba ağzından mı kaçırdı, yoksa birilerine mesaj mı verdi?
Sizin deyiminizle 'Necip Türk basını' Ergenekon'un üzerine gider gibi yaptıysa da sonra çekingen davranıp, gündemi türbanla örterek suspus kesildi..
Bunu şöyle söylemek lazım. Bir kere basın Ergenekon'un üzerine başta ciddi bir biçimde gitti. Belki gazetelerin genel yayın politikalarının dışında gitti ancak ortaya çıkan somut bir şey var. Basını genelde en çok ben suçluyorum, bir de Profesör Veysel Batmaz; ama bu olayda hemen suçlamamak lazım. Ortaya demin söylediğim gibi ortaya çıkan somut deliller “sade suya tirit”, “aktörler figüran ve dublör”, yani ayak takımıyla uğraşan bir yargı var. Eğer anlatılan operasyon, anlatılan örgüt bu kadar büyükse o örgütün büyük suç ilişkileri lazım. Onlara ilişkin hiçbir şey yok. Söylüyorum size silah diye, örgüt diye örgütün silahı bir tane beylik tabancası var, emekli bir adamın. Bir ay sonra, iki ay, üç ay sonra göreceğiz.
El bombaları?
El bombaları dışında bir tane silah var. Böyle bir örgüt olur mu?
Ama patlayıcı maddeler de ele geçirildi…
Tamam ama silah bir tane var. Mantık bu mu? Ya örgüt doğru ya bu operasyon doğru değil. Eğer örgüt doğruysa ki, ben örgütün doğru olduğuna inanıyorum. O zaman silahlar nerde? Paralar, imkanlar, ilişkiler ve “tepedekiler” nerede. Bunlar piyon zaten. Piyonları harcayıp öbürlerini kurtarmış olacaklar her zamanki gibi.
Veli Küçük'ü Susurluk çıkışında Harcadılar
Veli Küçük'ü de harcadılar mı?
Veli Küçük zaten Susurluk dönemi çıkışında harcanmıştı.
Deşifre olmasıyla mı?
Deşifre olmasının ötesinde başka yanlışlar da yaptı.
Ne gibi?
Necip Türk Basını'nın hafızası olmadığı için, hiçbir işini de doğru düzgün yapmayı beceremediği, arşivlerine bile bakmaya üşendikleri için, hatırlayamadılar. 2000'e doğru Beyefendi Veli Küçük, Kocaeli'nden Susurluk nedeniyle görev değişikliği yapıp Ordu'ya atandı. O sırada Ordu Valiliğinde de meşhur MHP'li valimiz vardı; Kemal Bey. Gündelik işçi olarak fındık toplamaya gelen Kürt vatandaşlarının, “Kürt” diye kamyonlarını geri çevirecek kepaze işler yaptılar, bu ülkede. Kimse sesini çıkarmadı. Bu ülkedeki “etnik ayrımcılık” daima bu tür yerlerden de kaynaklanmıştır. Gerçi bu durumu, 'Müesses Nizam' içinde, Kürt sorununu gören kesimler tarafından “çok tehlikeli bir başlangıç” olarak görüldü. Kafa yapısı bu olan insanları derhal tasfiye ettiler. Geçici işçi olarak Mardin'e, Güney Doğu'ya, Adana'ya pamuğa gider Kürtler işsizlikten. Birde fındık toplamaya. Kürt oldukları için kamyonlar geri çevrildi bu adamlar tarafından Ordu ili sınırından.
Ergenekon'un desteklediği dergi…
Ama tekrar rozetler basılıyor. 'Kürtler'den alışveriş yapmayın' diye. PKK'ya yönelik operasyonlar zamanında Kürtler'in dükkanları yağmalandı, taşlandı …
Tabii ki, şimdi bunları kim yapıyor? Bunları Türk Solu diye bir dergi var. Ağzından kan damlıyor. İşi, “Kürt dükkanlarından alışveriş yapmayın” diye manşet atacak kadar ileri götürdüler. Türk Solu Dergisi gibi yayınlar, bu çetelerin desteklediği yayınlar. Bunlara Çete bile demeyeyim, Çetelere hakaret olmasın. Bırakın bu tür adamlarla bu ülkede yaşamayı, aynı gökyüzü altında nefes almaktan bile zül duyarım. Kim besliyor bunları?
Yani Ergenekon'un…
Bu tür rezil işlere “Ergenekon” gibi biz Türkler'in kutsal ananelerini rencide edecek bir şekilde isimlendirilmesi de beni çok üzüyor. Ağrıma gidiyor; Ergenekon Türkler için çok önemli, adeta bayrakları kadar önemli şanlı bir geçmişin simgesi. Düşünebiliyor musunuz aşağılık bir suç örgütüne “Ergenekon” adını veriyorsunuz. Onlar, kendilerine Ergenekon diyebilir. Buna medyanın da Ergenekon demesi, Ergenekon zihniyetini, kültürünü; Türk kültürünün en önemli taşıyıcısını da yok ettiğine inanıyorum. Bir simgedir Ergenekon. Türklüğe küfretmekle suç örgütlerine “Ergenekon” demek arasında fark yoktur. Bir suç örgütüne Ergenekon demekle; velev ki kendileri, kendi adlarına Ergenekon deseler bile. Biz artık inceliğini kaybetmiş bir toplum haline geldik. Bir yandan Türkiye bölünüyor diye laf söyleyip; öbür taraftan Kürt vatandaşlarımızı, karnını doyurmaya gelen, fındık toplamaya gelen adamları Kürt diye kapı dışarı edildiği bir ülkede yaşıyoruz. 10 sene bile olmadı bu olaylar olalı. Türkiye bütün hassas noktalarını, sinir uçlarını kaybetmiş bir ülke haline geldi. Getirildi. Çok yazık…
(Yarın:AKP'nin Genelkurmay Planı… Yolsuzlukla ilgili kuyruğundan yakalananlar… Ergenekon, PKK-Hizbullah ilişkisi…)