Erdoğan'dan Esad'a Sert Mesaj

Erdoğan'dan Esad'a Sert Mesaj

Erdoğan grup toplantısında konuşuyor...

Başbakan Erdoğan'ın konuşmasından satırbaşları şöyle:

Irak'ta, Libya'da kendi halkına kaplan kesilen diktatörlerin gücü sadece kendi halklarına yetti. İşgal edilmiş kentleri değil kendi kaldıkları yerleri çevrelediler. İran-Irak savaşında 1 milyon askeri kim öldürdü? Halepçe'de Kürtler'i siyonistler mi yaptı. Hama'daki katliamları Hristiyanlar mı katletti. Modern firavunlar bunu yaptı. İşte bu zorbalar layıklarını da buldular..

Bugün babalarının izinden gidenler de hak ettiklerini mutlaka bulacaklardır. Umarım ve inanıyorum ki bugün Humus'ta yüzlerce masumu katledenler önce kendi halkının önünde hesap verecektir. Hama'nın hesabı sorulmadı ama er ya da geç Humus'un hesabı sorulacak. Ne diyor Beşar Esad 'Ölene kadar savaşacağım' diyor. Madem ölene kadar savaşacağım diyordun Golan tepeleri için neden ölene kadar savaşmadın? Bu zavallılıkdır. Zulm ile payidar olmaz. Mazlumun ahı mutlaka çıkar. Irak'ta, Libya'da çıktı. Suriye'de de çıkar..

Suriye bizim için öyle alel adele bir komşu değildir. Her kentte ortak medeniyetlerimizin izlerini görürsünüz. Her metre karede bizim ortak tarihimizin izlerini görürsünüz. Haçlı seferlerinden kurtuluş savaşına kadar. Suriye halkı bizim kardeşimizdir. Bu kardeşlik tarihe kanla yazılmış bir kardeşliktir. Biz Suriye halkına sırtımızı dönmedik dönemeyiz. Biz diğer kendi halkını katleden zalimlerin sırtını sıvazlayanlardan olmayız. CHP gitsin aynı zihniyeti desteklediği Baas partisine destek versin. Biz mazlum Suriye halkına destek vereceğiz. Biz dedik ki babanızdan farklı olduğunu Suriye halkına gösterin dedik. İyi niyetle suriye'de reformların gerçekleşmesini bekledik. Ama Esed babası gibi silahların namlusunu kendi halkına çevirdi. Bize verdiği sözlerin arkasında durmadı. 3 Şubat akşamı tıpkı babasının yaptığı gibi yüzlerce masum insanı katletti. Gittiği yol yol değil. Daha fazla kan akıtmadan bu yanlış yoldan dönmesini kendisine bir kez daha tavsiye ediyorum. Kendi dilin sesleniyorum. Ya Beşar men dakka dukka (Ey Beşar ne yaparsan onu yaşarsın)..

Suriye dünyada samimiyet testidir. BM'de yaşanan süreç medeni dünya açısında bir fiyaskodur. Uluslararası Barış ve Güvenliği sorumluluğunu yerine getiremeyen BM vicdanı tutsak hale getirmiştir. Veto yetkisine haiz olmanın etkisi büyüktür. Hakkaniyetle bu yetki kullanılmalı. Zulmün devam edilmesine yeşil ışık yakılmamalıdır. Esad rejimi bu kararsızlığı, mevcut kanlı saldırısını daha da yüksek perdeden uygulamak için açık çek olarak kabul edilmiştir. Suriye soğuk savaş argümanlarına kurban edilemez. Akan kan onları da içine çekiyor. Sorunların müzakereyle çözülmesini istedik. Mesele hangi yöntemle sorunun çözüleceğiyle tıkanmıyor. Sorunun mahiyeti konusunda bir kafa karışıklığı var.

Biz Türkiye olarak Suriye'deki kardeşlerimizin yanında olmaya, toplumların dikkatini buraya çekmeye gayret edeceğiz. Diplomasinin bütün olanaklarını kullanıyoruz. Suriye yönetiminin değil halkının yanında olanların yanında olacak ülkelerle yeni bir birliktelik başlatıyoruz.

Altını çizerek söylüyorum; genişletilmiş il başkanları toplantısında söylediklerimin A'dan Z'ye arkasındayım. 2002 öncesinde gerek yazılı gerekse görsel medyada en çok dadevlet televizyonu TRT'de bir çok haber olurdu. Bilmem Amerika'da bir yerel gazetede Türkiye ile ilgili şöyle bir haber verilirdi.

Şu anda dünyanıon tamamında Türkiye ile ilgili onlarca makale yayınlanıyor. Geçtiğimiz günlerde Amerikalı bir yazarın sözleri gündeme geldi. Belli ki o yazar Türkiye hakkında yanlış yönlendirilmiş, biz buna güler geçeriz. Burada saklanan bir şey var. Bu yazarın sözleri CHP tarafından iç politika malzemesi haline getirildi. Bunu başlatan Kılıçdaroğlu'dur. Biz de bu yazarın ifadelerine dikkat çektik. Türkiye'yi anti demokratik sayan bir yazar 2010 yılında İsrail'e gitmiş, liderlerle fotoğraflar çektirmiş.

Mavi Marmara katliamının ardından bizim eleştirilerimize Tel Aviv değil Keşan'dan Kılıçdaroğlu cevap vermişti. Ben olsaydım izin vermezdim demişti. Ve bu sözlerle adını tarihe altın harflerle yazdırdı.Biz beklerdik ki sayın Kılıçdaroğlu kendi cümlesini kursun; bir gün BDP'nin papağanı oluyor. Eğer o yazar Türkiye'ye gelirlerse o yazarla birlikte İsrail'e gitsinler. Gazze'de bir tepede piknik yapsınlar. Arkalarında yüzlerce tutuklunun bulunduğu hapishaneyi arkalarına alsınlar. İsrail'de tutuklu gazeteciler yok demek en hafif deyimle yalancılıktır, vicdansızlıktır. Şair Mahmut Derviş'in şiirini Kılıçdaroğlu bilmez. Filistin sokaklarında ölemeyen İsrail hapisanelerini göremeyen kendi vatanından uzak ölen nice şair ve gazeteci var. İlla İsrail'i arıyorlarsa gitsinler İsrail'li gazetecileri İsrail askeri sansür kurumuna sorsunlar. Burada son derece sistemli bir senaryo var. Bazı medya kuruluşlarını da yedeğe alarak Türkiye'yi lekeleyerek son derece tehlikeli bir kampanya yürütüyorlar.

Sayın Kılıçdaroğlu, cebinde gazeteci kartı çıkan polis katillerini savunuyorsun da Roj TV'yi neden savun muyorsun? Batı'da gazeteciler darbe planlarının içerisinde yer almadılar. Batı'da birilerine haber yazdırıp sonra bunu parti kapatma davalarına koymuyor. Biz devam eden mücadelemizi yoğunlaştıracağız. Harici odaklardan destek alan bu kampanyayı biz boşa çıkartacağız.