Erdoğral: Musa'nın Yolundan Yürüyecek Miyiz ?
O dalgalar ki tüm Firavunların sonu olacak!
Arzu Erdoğral / Diriliş Postası
Dört dörtlük Firavun’un gala gecesi!
Dünya üzerindeki tüm denizlerde tek tek yıkansalar temizlenemezler. Zifiri karanlıkta rüzgârın uğultusuyla hırçın dalgaların buluştuğu noktada çıkan sesler kadar korkunçlar.
O dalgalar ki tüm Firavunların sonu olacak!
3 maymuna dönen dünya, kendi sesini çıkaran orangutanlara muz atmaya devam ederkenonlara sallandıkları ağaç dallarında eğitim aldırmayı da sürdürüyor.
İslam topraklarında gerçekleşen haksız ve hukuksuz idamların emirlerini verenler, sürekli yanlarında taşıdıkları iyilik maskelerini takacak yüz ise artık bulamıyor.
Siyonizm ve emperyalizmden aldığı gücü kendi halkını katletmek için kullanan işbirlikçi diktatörlerin Mısır kolu ise icraatlarıyla gündemdeki yerini koruyor.
…2013 yılının Ramazan ayında Adeviyye ve Nahda meydanlarında gerçekleşen insanlığın utanç gecesine kadar darbe karşıtları, o meydanlarda diktatörlere karşı sivil itaatsizliğin nasıl olduğunu gösteriyordu.
Seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi dönünceye kadar orada kalacaklarını dünyaya haykıranların kararlılığı, darbeci Sisi’nin namaz kılarken insanları katletme emri vermesinden sonra daha da artmıştı. Gerçekleştirilen katliamın ardından bile İhvan “şiddete bulaşmayın” çağrısı yapıyordu.
Binlerce kişinin katledildiği gece ise gözüken son karede, namazlarını eda ediyorlardı.Meydandan gelen görüntü kararmış, görüntülere yeniden ulaşıldığında ise darbeciler görevlerini tamamlamıştı.
Adeviyye ve Nahda meydanlarında 45 gün süren barışçıl gösteriler kanla sonlandırılırken gökyüzüne yükselen artık sadece ambulansların siren sesleri, ağıtlar ve feryatlardı.
Analar babalar şehit olan yavruları için ağlarken vahşet madalyası, siyonist İsrail’in ulusal kahraman ilan ettiği Sisi’nin boynuna dolandı.
İhvan üyelerine ve darbe karşıtlarına yönelik tutuklamalar başladığında ise o yiğitler dik duruşlarıyla Hasan El Benna’nın öğüdünde olduğu gibi İslam dininin özgürlük, bağımsızlık ve hâkimiyetten daha azına ɾazı olmadıklarını onlara bir kez daha öğretmiş oldu.
“İslam, her türlü zulme karşı bir ihtilaldir” diyen Musa’nın çocukları için verilen idam kararları da Mısır cuntasına mali destek ve silah desteğinde bulunanların alnında kare leke olarak varlığını koruyor.
Darbe karşıtlarına karşı demokrasi! İnşasında ise Mısır cunta mahkemesi, mürekkebini kanla doldurduğu kalemiyle ilk olarak darbe karşıtı Mahmud Hasan Ramazan'ın idamının altına imzasını attı.
Mısır’ın İstiklal Mahkemelerinin verdiği kararla infaz edildi Ramazan…
Şimdi de İhvanı Müslim’in genel mürşidi Muhammed Bedi ile Salah Sultan'ın da aralarında bulunduğu 14 kişi hakkında idam kararı müftüye gönderildi.
Düzmece davanın karar duruşması ise 11 Nisan’da yapılacak.
“Hiç olmazsa idamının kalkması için devlet başkanından özür dile ya da hiç olmadı ona bir nezaket ziyareti yap” diyenlere “Ben Allah yolunda yaptığım iş için asla özür dilemem, namazda Allah'ın birliğine şehadet eden parmağım asla bir tağutun hükmünü onaylayan tek bir harf bile yazmayacaktır." diyen Seyyid Kutub gibi ilk idam kararını duyduğunda Bedide "Beni bin defa da idam etseler, doğru yoldan ayrılmayacağım!” ifadelerini kullanmıştı.
Başta Hasan el-Benna olmak üzere hemen hemen tüm İhvan liderlerine yönelik işkence, suikast ve idamların gerçekleştirildiğini bilerek bu kutlu yolda yürümeyi seçenlerden başka ne cevap beklenirdi ki!
Malcolm X’ten İskilipli Atıf Hoca’ya kadar, idam sehpasını kuranlardan da büyük Firavun’a itaatten başka bir şey beklenemeyeceği gibi.
Mısır'da, 'terörist' olarak kabul edilen kuruluşlara destek verdiği gerekçesiyle Türkiye ve Erdoğan hakkında dava açanlar, bizlere ise susun diyor susun! Sessizce izleyin idamları ve sakınİslam’ı camilerin dışına çıkarmayın.
Ama unutuyorlar artık bu ülkenin, 12 Eylül darbesinde gencecik fidanları idam sehpasınayollayan Kenan Evrenlerin yargılandığı bir Türkiye olduğunu.
“Benim katliam tarzım” yarışmasının gala gecesinde “En itaatkâr diktatör” ödülünü alan Sisi’nin yargılandığı günler de Mısır’a gelecek.
O gün gelecek diye beklemek ise bizim payımıza düşmemeli. Dilsiz şeytanlar gibi olmamak içinse hala vaktimiz var.
Davos'ta, 'Buradan bütün dünyaya sesleniyorum' diyerek direnişi yok etmeye çalışma emrini yerine getiren Sisigillere bir kez daha “one minute” demek için hala vaktimiz var; ama beklenen vakit gelmeden önceki son dönemeçteyiz hepimiz…
Karar verelim artık, hakikaten biz de onlar gibi Musa’nın yolundan yürüyecek miyiz?