Ertuğrul Özkök Tırstı
Sabah ve Hürriyet arasında kılıçlar resmen çekildi. Ertuğrul Özkök, Ergun Babahan'ın dünkü yazısından korktu ama diş gösterdi. İşte meydan okuyan o iki yazı
Ertuğrul Özkök/Hürriyet
Sınır tanımayan gazeteciler
BU defa korktum.PKK'sıyla mücadele ettim, DHKP'cisiyle, dincisiyle, hırlısıyla hırsızıyla, mafyasıyla, onun bozuntusuyla, hepsiyle kapıştım, ama korkmadım.
Ama bu tehdidi görünce tırstım.
Ne diyor tehdidin müellifi:
"Kavgada sınır ve ölçünün olmayacağını hatırlatırım."
Vallahi bugüne kadar mafyacılardan bile böyle bir tehdit almadım.
"Kalemini kırarız" falan dediler de, "Kavganın sınırı, ölçüsü olmaz" demeye kalkanı hiç olmadı.
* * *
Bütün mesele ne biliyor musunuz?
Hani şu Sabah-ATV'nin satışıyla ilgili bir yazı yazdım ya...
Orada birkaç masum soru sorma cüretini gösterdim ya...
Daha ilk günden cevabımı alıp yerime oturdum.
"Kavga varsa kavga..."
Bu mahallede böyle sözleri bugüne kadar çok işittik de, "Bunun sınırı ve ölçüsü olmaz" diyenine ilk defa rastlıyorum.
İlk defa rastladığım için de altındaki derin mananın ne olduğunu doğrusu çıkaramıyorum.
Yani, silahtan, bombadan, tüfekten, ayaktan vurmaktan, topuğa ateş etmekten, ettirmekten söz etmiyorsak o zaman geriye ne kalıyor?
İftira atarım, belden aşağı vururum...
Mu?..
Vallahi onun da çok etkili olmaması gerekirdi.
Neden derseniz, bugüne kadar hakkımızda o kadar iftira atıldı, o kadar komplo teorisi uyduruldu ki, artık şerbetliyiz diye düşünebilirdik.
Ama bu laf farklı, "Sınır, ölçü olmaz" diyor.
Daha ilk masum soruda bunu diyorsa, varın düşünün yarın bir gün haber yaptığınızda başınıza geleceği.
İftiranın da sınırı ve ölçüsü olmaz diyorlarsa, korkmayıp da ne yapacaksınız?
Korktum. Vallahi de billahi de korktum...
Dakika bir, gün bir...
* * *
Ama korku, ecele çare değil.
Bu mesleği yapmaktan da vazgeçmeyeceğimize göre, bu soruları sormaya devam edeceğiz.
Bakın Cumhurbaşkanı ne diyor:
"Evet ben tanıştırdım."
"Sınır tanımayan gazeteci" arkadaşlarımıza şunu hatırlatmak istiyorum:
ABD'de Wall Street Journal Gazetesi satılırken, günlerce Amerikan basınının konusu oldu.
Orada kamu bankası kredisi, tek kişilik ihale falan da yoktu.
O yüzden kızmayın.
Tehdit etmeyin.
Korkmayın, korkutmayın. Kendinizden geçip ileride altından kalkamayacağınız laflar etmeyin.
Böyle laflar, insanın derisine yapışır kalır.
* * *
Bakın ben olayı yeniden özetleyeyim.
Sanmayın ki biz, Sabah-ATV Grubu'nu Sayın Ahmet Çalık aldığı için üzülüyoruz, sinirleniyoruz.
Tam aksine, gazetenin bir sahibi olduğu ve üstelik adını gazetenin künyesine koyduğu için memnunuz.
Yeni Şafak, Zaman, Vakit, Star, bugün bir de Sabah... Bir eksik, bir fazla ne fark eder?
Tek isteğimiz, adil bir rekabet.
Bir de satış işleminin ayrıntılarının kamuoyunca bilinmesi.
Medya satışı netameli iştir.
Geçmişte, Yüce Divan'lık gelişmelere konu oldu.
* * *
Ha siz kimsiniz? Ne hakla "Mahallemize hoş geldiniz", "Siz mahallenin kabadayısı mısınız" diye soruyorsanız ona da cevabımız şu:
"Hayır, mahallenin kabadayısı değil, mahallenin sakiniyiz."
Üstelik, álemde yerimiz olmadığı için, öyle "Kavgada sınır tanımayız, ölçü tanımayız" gibisinden raconlarımız da yoktur.
Biz sadece merak ediyoruz.
New York Times Gazetesi'ndeki gazeteciler ne kadar merak ediyorsa, biz de o kadar.
Gocunacak bir şeyiniz yoksa tehdide, şantaja hiç gerek yok.
Merak etmeyin, bizim kavga etmeye falan niyetimiz de yok.
Telaşa kapılmayın, bu konuyu sakin sakin konuşalım.
Mahallemize yakışan budur.
ERGUN BABAHAN'IN ERTUĞRUL ÖZKÖK'Ü KORKUTAN O YAZISI
Ergun Babahan/Sabah
Rekabete de varız kavgaya da
Nasreddin Hoca yaşlanmış, eşeğine binmeye çalışırken zorlanmış, ayağını bir türlü semere atamıyormuş.
Etraftaki çocuklar gülmeye başlayınca "Ah Hoca ah!.. Gençliğinde böyle miydin sen" diye yüksek sesle söylenmiş.
Sonra sesini kısıp kendi duyacağı bir sesle "Bırak Hoca, biz senin gençliğini de bilirdik" diye söylenmiş.
Ertuğrul Özkök'ün dünkü yazısını okuyunca bu fıkrayı hatırladım. Çünkü ben gruplarının bugününü de dününü de çok iyi biliyorum, niyetlerini de...
Ertuğrul Özkök dünkü yazısında mahallenin efesi rolüne soyunmuş ve raconu kesmiş.
Doğan Grubu'nun geçmişteki icraatlarına bakarsak haksız sayılmaz.
Karamehmet, Bilgin, Uzan gibi rakipleri bir yolla etkisiz hale getirmeyi başarmış, sonra da gidip kimilerinin malının sahibi olmuş.
Özkök bu geçmişin de etkisiyle her gelene patronu adına racon kesiyor.
Hafızası da biraz zayıflamış herhalde. Çünkü "Doğan Grubu SABAH'a talip olmadı" iddiasında bulunuyor ama kolunda dosya TMSF'ye gidip teklif verdiğini hatırlamıyor veya hatırlamak istemiyor.
Neyse.
Şimdi yine raconu kesmiş ve medya efesi olarak merak ettiği sorulara cevap istemiş.
Keşke aynı merakı Petrol Ofisi ihalesi sırasında da gösterip benzer soruları sorabilseydi.
Petrol Ofisi'nin kamuya olan borcunun bir kamu bankası tarafından finanse edilip edilmediğine bir baksaydı.
Bunları da bir kenara bırakıp bugüne dönelim. SABAH ve atv 3 bin insanın çalıştığı Türkiye'nin ikinci büyük medya grubu.
Gücü, etkisi ortada.
Bu grup artık yeni bir patronajla yoluna devam edecek.
Çalık Grubu, SABAH ve atv'ye 1.1 milyar dolar ödeyerek sahibi oldu.
Çalık Holding, dünyanın önde gelen şirketlerinden General Electric, Mitsubishi, Krupp Uhde, Voith, Parker Drilling, Kawasaki Siemens, İtalyan petrokimya ve rafineri devi ENI, Alman Doğalgaz Dağıtım Şirketi EWE, Hindistan'ın enerji devi IOC, Amerika'nın perakende devi VF Group, dünyanın önde gelen yatırım kuruluşlarından IFC, Avrupa'nın önde gelen yatırım bankalarından Avrupa Kalkınma ve Gelişme Bankası EBRD gibi pek çok global şirketle güçlü işbirlikleri ve ortaklık ilişkisi içinde.
Çalık Holding, Tüpraş'a 4 milyar 120 milyon dolar, Türk Telekom'a 6.5 milyar dolar, PETKİM'e 1 milyar 875 milyon dolar teklifte bulunmuş, ihalelerde en iyi ikinci ve üçüncü teklifi vermiş ve bu tekliflerin sermaye yapısını sağlamış büyüklükte bir grup.
SABAH ve atv işine piyasa koşullarında rekabet etmek, para kazanmak için giriyorlar doğal olarak.
Bunu yaparken kimseyle kavga etmek, maraza çıkarmak, rekabetin kurallarını bozmak gibi bir amaçları yok.
Ancak Doğan Grubu'nun çeşitli yayın organları aracılığıyla, Çalık Grubu ile bir çeşit kavgaya hazırlandığı görülüyor.
Shakespeare'in Hamlet isimli oyununda Polonius'un oğlu Leartes'e bir öğüdü vardır:
"Kavgadan uzak dur, kavgaya girersen rakiplerin senden korksun."
SABAH ve atv'de bu anlayışa aynen sahibiz.
Kavgadan uzak durmak istiyoruz.
Ama kavga etmemiz gerekiyorsa ederiz.
Kavgada sınır ve ölçü olmayacağını da hatırlatmak isteriz.
Biz de Doğan Gruba'na bir çağrı yapalım ve en samimi duygularla seslenelim: Rekabet istiyorsanız hoş geldiniz.
Kavga istiyorsanız da hoş geldiniz.
Biz ikisine de varız.
Kararı verecek olan sizsiniz.