Eş bulmak sizden, mehir Konya'dan!
Evlilik, hem kutsal hem de evrensel bir kurum. Ancak maddiyat boyutu işi zorlaştırıyor. Konya merkezli Mehir Vakfı bu şuurla hizmet ediyor. Bekârlar için her ile bir 'mehir' lazım
Konyalı Ali Bozkaya, İstanbul Büyükada'da çalışırken tanır, Ermenistan vatandaşı Maya Nazaryan'ı. İlk görüşte âşık olur. Fakat muhatabı hiç oralı değildir. Ancak ısrarcı davranan Ali Maya, Nazaryan'ın gönlünü kazanır. Evlatlarının bir Türk'le bir araya gelmesini kabullenemeyen kız tarafı ise diyaloğa kapalıdır. Ali kararlıdır; Maya'yı memleketine kaçırır: "Konya'ya gidelim, annemin elini öpersin, bir çayını içersin, dedim. Tabii bilmiyor Konya'nın nerede bulunduğunu."
Üç saatlik diye çıkılan yol, Maya için bitmek bilmez: "Zannediyordum ki Konya İstanbul'a yakın bir yerde. Git git, yol bitmiyor. Ali, sürekli 'şu tepeyi aşınca...' diyor. On saat sonra ulaştık, Konya'ya. O zaman anladım, kaçırıldığımı."
Ali'nin annesi oğlunu ve müstakbel gelinini sıcak karşılar. Çevredekiler olgun tavırlarıyla, Maya'yı şaşırtır. Hiç kimse din, dil ve ırktan söz etmez. Gönüller birdir; ama elde yuva kuracak maddi imkân yoktur. Birinin ya da birilerinin yardımına ihtiyaç vardır. Çare, 14 yıl önce bir sözle yola çıkan Mehir Vakfı'nın mensuplarında aranır...
VAKFIN FİKİR BABASI YOK, FİKİR ANNESİ VAR
Yıl 1995... Yer Alanya. Özdemir ailesi senenin yorgunluğunu atmak için tatilde. Akşamları, kaldıkları evin balkonunda baba Mustafa Bey, anne Fadime Hanım ve kızları kitap okuyor. O gün göz attıkları eser İslam'da evlilik kurumuna verilen ehemmiyetten bahsediyor. Bu bağın kadın ve erkeği çoğu hatadan koruduğu; ama özellikle son asırda 'özgürlük' adına gayrimeşru ilişkilerin özendirildiği anlatılıyor. O an Fadime Özdemir, aklına gelen fikri eşiyle paylaşıyor: "Evladı evlenme çağına gelen akraba ve komşular var. Ekserisi nişanlandı. Fakat maddi yetersizlik evlenme sürelerini uzatıyor. 5 yıl bekleyen var. Yazık... Ön ayak olunsa da bir an önce yuvaları kurulsa."
Özdemirler, memleketleri Konya'ya dönünce fikri yakın arkadaşlarına açarlar. Herkes olumlu karşılık verince, hatta elindekini ortaya serince 'Fakir Gençleri Evlendirme Tertip Komitesi' adıyla çalışmalar başlar. Bir yandan başta vilayet, yerel idareciler nezdinde kamuoyu oluşturulur, diğer taraftan evlendirilecek gençler belirlenir. Koşturmaca devam ederken bir dostlarının tavsiyesiyle oluşumun isminden 'fakir' kelimesi çıkartılır, 'mehir' eklenir. Küçük gibi gözüken bu değişikliğin perde arkasını Mustafa Özdemir 'hassasiyet' diye tanımlıyor: "Türk insanı gururludur. İstemek, hatta almak ağır gelir. Fakir kelimesinin yürekleri incitebileceğini fark ettik. Duruşumuz devam ediyor. Kimseyi ezmeden, üzmeden, gösterişe girmeden çalışıyoruz."
Kısa süre sonra Hasan Karagöz'e düzenlenen ilk düğünle gayretler taçlanır. Şimdilerde kendi işyerini açan ve 3 çocukla yuvası şenlenen Karagöz'ün cemiyetindeki heyecanı hiç kimse unutamıyor. Söz konusu düğünün olumlu etkisiyle, evlendirilen genç sayısı birkaç ayda 20- 25'e ulaşır. Bu arada vakıflaşma başvuruları da 29 Temmuz 1996 itibariyle resmen onaylanır ve hâlihazırdaki binalarına 'Gençleri Evlendirme ve Mehir Vakfı' tabelası asılır. Özdemir, kurucu başkanlığı, diğer arkadaşları da çeşitli görevleri üstlenir. Yola çıkılan tarihten bu yana Konya Valiliği, yerel yönetim temsilcileri ve hayırsever iş adamlarından sınırsız destek alınır. İdareciler bunu inkâr etmiyor. Aksine, gelinen aşama önce Allah'ın takdirine sonra da insanların azmine bağlanıyor.
DİN, DİL VE IRK AYRIMI GÖZETMEK YOK!
Vakıf faaliyetleri Konya-Aksaray-Karaman üçgenine hitap etse de kapılarına gelen ve uygun görülen herkese din, dil ve ırk ayrımı gözetilmeksizin yardım ediliyor. Çünkü onlara göre evlilik kurumu evrensel bir mahiyete sahip. Bu bağın müspet etkileri tüm insanlığın mutluluğu ve refahı için önemli. Öğrenim sebebiyle Konya'ya gelmiş Afgan, Türkmen ve Arap gençlere dahi yardım edilmiş. Ancak son dönemde yuvalarına katkı sağladıkları Ali Bozkaya ve Maya Nazaryan çifti ayrı bir yere sahip.
Vakfın kapısından ilk girdiklerinde o dönemki müdür İbrahim Alaca karşılamış çifti. Başlarından geçeni anlatırlar. Kız tarafının tepkisi, buna karşılık Ali'nin ailesinin ve çevredekilerin sıcaklığı dillendirilir. Hemşehrilerinin gönül zenginliğinden memnuniyet duyan Alaca, konuyu Başkan Mustafa Özdemir'e açar ve kısa sürede Ali ile Maya'ya yardım kararı çıkar. Giyim ve eşya desteğinin ardından düğün gerçekleşir. Konya'da geçim zorluğu yaşayan çift mali durumlarını düzeltme niyetiyle önce İzmir'e, sonra da İstanbul'a gider. Ancak şartlar oralarda daha zorlayınca tekrar Konya'ya dönerler. Bu arada Bozkaya ailesine Âdem de katılmıştır. Torun sevgisi Maya'nın başta annesi ve akrabalarının yüreğindeki sertliği de bir nebze yumuşatır: "Âdem'in farklılığına inanıyorum. Zaten ismini bana rüyamda bir aksakallı ihtiyar söyledi." diyor, Maya. Anlattığı rüyaysa bir o kadar dikkat çekici. Ali ile nikâh aşamasına gelince İslamiyet'i kabul etmiştir. Tabii bu seçim akrabaları nezdinde 'dinine ve milletine ihanet' diye tanımlanır. Ancak o kararlıdır. Âdem'e hamileyken de seçiminin doğruluğuna inandığı rüyayı görür: "Bir caminin önündeyim. Kadir Gecesi'ymiş. İnsanlar içeri giriyor, ama ben başörtüm yok diye girmiyorum. Orada yüzünü görmediğim aksakallı bir ihtiyar var. O sırada çocuğumuza isim seçmekte zorlanıyoruz. Ona söyledim bunu. 'Âdem olacak' dedi bana. Uyanınca Ali'ye anlattım, 'İlk insan ve peygamberin ismi o.' dedi. Meğer bizdeki Adam ile aynıymış."
3 yaşındaki Âdem iki aile arasındaki muhabbetin en önemli bağı şimdilerde. Üstelik iki farklı kültürle yetişmenin nimetlerinden de faydalanıyor. Türkçenin yanı sıra annesinden Ermenice, Rusça ve biraz da Gürcüce öğrenmiş. Çiftin evliliğinde kültür farkları birkaç küçük hadise dışında pek problem çıkarmıyor. Ermenistan'da hamsi balığı birkaç gün sirkede bekletildikten sonra çiğ servis edilirmiş. Maya da hamileyken bunu yapmış ancak Ali tabağı ters çevirmiş: "Pişmemiş balık yenir mi?" diye hâlâ soruyor.
Mehir bünyesinde emek verenlerin serüveni de Ali ve Maya'nınki kadar dikkat çekiyor. Yılmaz Kaplan, süreç başladığından bu yana vakıfta. Hâlihazırda danışma kurulu üyesi. 20 yıllık evli fakat evlat sahibi değil. Ama tevekkülü had safhada: "Allah ne hüküm verirse razıyız." Evlendirilen çiftleri evladı kabul etmiş. Yuva kuran her gençte kendi evladını evlendiriyor gibi heyecan duyuyor. Sevinçlerini yüreğinin derinliklerinde hissediyor. Eşi de onunla gönül birlikteliği içinde. Kimi çiftlerle zaman zaman görüşüyor. 'Onlardan torun var mı?' sorumuza tebessümle karşılık veriyor: "Dur bakalım. Erkenden dedelik verme bize. Daha yaşımız 42. Fakat tekrarlıyorum, çocuklarımı evlendirsem ancak bu kadar mutlu olurum."
'Zamanı' gelen bekârları evlendirme 'azmi' vakıf üyelerine o derece işlemiş ki 22-23 yaşına gelmiş kız ya da erkek herkesin bir an önce yuva kurması gerektiğini sık sık dillendiriyorlar. Mütevelli Heyet Başkan Yardımcısı İsmail Türkmen'e göre beklemenin bir anlamı yok. Gençler kısa sürede hayatın zorluklarıyla karşılaşmalı, sorumluluk altına girmeli. 27 yıllık evliliğinde 4 evladı olmuş Türkmen'in. Söylediklerini bizzat da uygulamış. Büyük kızını çoktan evlendirmiş. Şimdi gözü 23 yaşındaki oğlunda.
Başkan Yardımcısı'nın sözlerini arkadaşları tasdik tebessümleriyle dinliyor. Ardından mütevelli heyet üyesi İbrahim Ak görüşlerini açıklıyor: "Bizim oğlan askerden izne geldi. O arada nişanını yaptık. Teskere aldıktan sonra evlendireceğiz inşallah. Madem yola herkese iş, aş, eş sloganıyla çıktık. Bunu ailelerimize de yansıtmamız lazım."
EKSTRA HİZMET: GÖNÜLLÜ KAYINPEDERLİK
Üstlendikleri yükün ağırlığını her daim hissediyorlar. Ama Allah rızası arzusuyla yola çıkıldığından her türlü probleme göğüs geriliyor. İlk anlarda yüreklerine inen 'acaba devamı gelir mi ki?' korkusu da artık yok: "Önce Allah'a sonra da hayırseverlere dayanmışız. Sırtımız yere gelmez inşallah."
Kaplan, Türkmen ve Ak, 1995'ten bu yana faaliyetlerde yer almaktan gurur duyuyor. Danışma kurulu üyesi Tahir Polat ise son bir yıldır vakıf bünyesinde. 'Niçin daha önce girmedim halkaya?' diye iç geçiriyor. Bu hissiyat onu köreltmiyor, tersine şevkini kamçılıyor.
Her evlilikte farklı hikâyelerle karşılaşan vakıf mensupları hepsinden kendince dersler çıkarır. Hatta vaktiyle yardım edilen isimler maddi durumları düzelince bu sefer başkaları için gönüllerini ve keselerini açar. Mesela, Ali ve Maya şimdilik sadece manevi destek verebiliyor. Kalplerinde yatansa günün birinde kazandıklarıyla da hizmet edebilmek, kendileri gibi zor durumdaki bir çiftin tüm masrafını üstlenmek.
Aslında bu yöntem Mehir Vakfı ilgilileri için yabancı değil. Daha başlangıçtan bu yana 'gönüllü kayınpederlik' ismi altında benzer faaliyetler yürütülüyor. Sorumluluk alan kişiler arasında dışarıdan isimler bulunduğu gibi vakıf mensupları da var. İbrahim Ak bunlardan biri. Şimdiye kadar masrafını üstlendiği çiftlerin sayısı 50'yi bulmuş. 'Vakıf için zaten uğraşıyorsunuz, yetmedi mi ki bir de üstüne ayrıca yük omuzladınız?' diye soruyoruz. Evvela suskun kalıyor. Kapatmaya çalışıyor mevzuyu ama ısrarlı davranınca, şimdiye kadar bu hususta hiç konuşmadığı şerhini düşerek cevap veriyor: "Akrabalardan ve çevreden maddi sıkıntı çeken gençler vardı. Bizzat yardım etsem bana karşı mahcubiyet hissedebilirler. Vakfa yönlendiriyorum. Arkadaşlara da diyorum ki 'Bu insanların tüm masrafı bana ait ama onlar bilmeyecek.' Biz de nefis taşıyoruz neticede. Allah şaşırtmasın."
Vakıf, faaliyetleri bünyesinde farklı sloganlarla yola çıkar. Bunlar arasında 'herkese iş, aş ve eş' daha ilk dillendirildiği andan itibaren dikkat çeker. Meseleyi farklı anlayıp kapıya dayananlara da üslubunca karşılık verilir. "Başlangıçta bizi çöpçatan kuruluşu zannedenler oldu. Biz nişanlanmış fakat maddi yetersizlikler sebebiyle yuvasını kuramayan insanlara giyim, mobilya ve aile eğitimi çerçevesinde yardım ediyoruz. Yoksa hiçbir kızımıza ya da damadımıza eş bulmuyoruz."
KEŞKE HER İLDE BÖYLE YAPILANMALAR OLSA!
Bu kadar zamanda mutlu ve sağlıklı bir aile için nelere dikkat edilmesi gerektiği aşamasında Mustafa Özdemir ve arkadaşlarının bazı birikimleri var. Evvela gençlerin evlilik kurumunu kaldırabilecek olgunluğu taşıması lazım. Artık hayata tek bir pencereden bakılamayacağını kavramaları elzem. Bir mesele hakkında fikir yürütürken eşinin de o mevzudaki görüşünü alması tabii bir süreç. Sonra ailelerin de hayat tarzı ve kazanç bakımından denkliği ehemmiyetli. Yine eşler arasında da kazanç ve sosyal statü açısından bilhassa kadın lehine çok büyük farklar bulunmamalı. Çünkü bu durumda saygı kriteri ortadan kalkabiliyor.
Son aylarda vakfa başvurular yüzde 50 oranında artmış. Bunu ekonomik krize bağlayanlar var. Özdemir'e göre insanlar hesabını tam yapamadı. Piyasada zaten tam anlamıyla da kriz yok, durgunluk hâkim. Talep artışı da bu yüzden. Nişanlılardı, evleneceklerdi, fakat evdeki hesap çarşıya uymadı.
Tüm bunların sonunda Başkan Özdemir'in önemli bir mesajı var: "Bizim elimizin ulaştığı yerler sınırlı. Keşke başta 16 büyük şehir sonra da tüm Türkiye'de benzer vakıflar, dernekler açılsa. Bizim şube açma gibi bir niyetimiz yok. Ama tecrübelerimizi paylaşabiliriz. Bazı arkadaşlar aracılığıyla şimdiye kadar farklı illerde birkaç düğün tertipledik ama nereye kadar. Asıl hayırsever insanlar bu sorumluluğu üstlenmeli."
14 YILDA 7 BİN ÇİFT EVLENDİ, SADECE BİRİ BOŞANDI
Mehir Vakfı, kurulduğundan bu yana, resmî kayıtlarına göre, 7 bin çiftin yuva kurmasına yardım etmiş. Bunlardan sadece biri boşanmış. "Geçen ağustosta bir oğlumuzla engelli bir kızımızı evlendirdik; ama yürümedi, 2 ayda bitti. Kızımız zaten engelli, eşini taşıyamadı. Bunun haricinde hiç boşanma yok. Nereden biliyoruz? Mahkemeye intikal etse eşya paylaşımı için bize soracaklar, neticede." diyor, Mustafa Özdemir.
Vakıf Müdürü Ali Alaca'nın verdiği bilgilere göre, yardım süreci şöyle gelişiyor: Gençler muhtarlardan aldıkları ikametgâh, nüfus cüzdanı örneği gibi resmî evraklarla başvuruyor. Vakıf araştırma komisyonu bu talepleri çiftlerin çevrelerinden ve kaymakamlık ve vilayet gibi kamu kurumlarından aldıkları bilgilerle tetkik ediyor. Neticede yardıma karar verilirse giyim, mobilya ve damada harcamalar için belirli oranda (şu an 1500 TL) nakdi yardım gerçekleşiyor. Asgari ücretle çalışan herkese yardım ediliyor. Bir de sosyal güvence soruluyor. "İş sahibi değilse o hususta da yardımcı olmaya ve uygun bir yer bulmaya çalışıyoruz. Sosyal güvenceyi de bu noktada soruyoruz ancak yoksa da yardımdan mahrum bırakmıyoruz." diyor, Alaca.
Özellikle giyimle ilgili 35 kalem eşya veriliyor ki bunun çoğunluğu gelin adayı için. Eşya dağıtımları özellikle cuma ve cumartesi günleri gerçekleşiyor. Ancak acil durumlarda diğer zamanlarda da ihtiyaçlar karşılanıyor.
Konya genelinde düğünler mart gibi başlıyor ve ramazana kadar devam ediyor. Ancak Mehir Vakfı bunun harici zamanlarda da düğün tertipliyor. Çünkü bu noktadaki harcamalar piyasaya hareket getiriyor.
Harcamalarda da hassas davranılıyor. Vakfın gelirleri arasında zekât ve sadaka bulunduğundan düğün yeri ve gıda masrafı gibi giderler söz konusu gelirlerden karşılanmıyor. Burada yerel yönetimlerin destekleri öne çıkıyor.
Mehir Vakfı, Karadeniz Ereğlisi'nde Tunalı Hilmi Bey başkanlığında 16 Ocak 1910'da kurulan 'Karadeniz Ereğlisi Evlendiriciler Cemiyeti'nden sonra tarihimizdeki ikinci; ama Cumhuriyet dönemindeki tek oluşum. Mensupları bunun da haklı gururunu taşıyor.