Abdurrahman Dilipak
Fahi şe şehir
Bu ay, hazır olun LGBTIQ+’ın yine onur yürüyüşü var.
Zaten Hazirana hızlı girdik, bakalım nasıl çıkacağız.
Bu sene Davos’ta bir ilk yaşandı biliyorsunuz, Davos’ta bir de Sexy Show vardı. Salıncakta sallanan poposu çıplak bir kadına kıçı ile hilal çizdirdiler.
Tabi bu bir sanat gösterisi idi. Durun hele, hemen heyhey’lenmeyin, daha anlatacaklarım var. B
u arada herhangi bir konuda haddi aşan her kim olursa olsun, ya da bir şehir halkı onlardan olmuşsa, onlar “Fahşa” ile sıfatlandırılır. O şehir “Fahişe şehir” olur. Bunlara göre, fahişe biri, fuhuştan elde ettiği servetini kiliseye bağışlarsa, o günden itibaren kilisede rahibe gibi bir hayat yaşarsa, kilise ona ölene kadar bakar ve o da kilise tarafından günahları bağışlandığı için “kutsal fahişe” olur. Babil’deki müşrik geleneğe göre, zaten fahişelik ayrıca kutsal bir meslektir.
Şeytana tapanlar için fahişeliğin kutsal bir eylem sayılması sürpriz olmamalı. O zaman “Mabedin kutsal fahişeleri” olduğu gibi, modern batıda yakın tarihe kadar derebeyler, istediği kadını alıp, istediği kadar onunla yaşama imkânına sahipti.
“Dakameron’un aşk hikayeleri” bu konuda bir dönem kilisenin içine düştüğü rezilliği anlatır. Modern batıda eğlence ve turizm sektöründe daha çok da kadınlar “sex kölesi” olarak kullanılır.
Kabbala’daki Lilith Karakteri’nin şeytanla evliliğinin sonucu şeytanlaşan ins ve özellikle de “mor kadın”ların, günümüze kadar devam eden mücadelesini herkes biliyor sanırım. Anlatılana göre, Lilith’in derisinin rengi “Mor”du. Dayak yediği için “mor” değil, öyle bir mor’luk!
Dikkat “Fahiş fiyat” aslında yine “haddi aşan”, “hiçbir şekilde makul karşılanmayacak bir artış”, “kötü niyetli” bir fiyatlandırma olarak değerlendirilir.
Mesela, bu anlamda dolardaki, sebze-meyvedeki, kira ve konuttaki fiyat artışı, “Fahiş”ti. Sonuçta “Fahişelerin toplum hayatındaki etki gücü” ile dünyada birçok ülkede özellikle pandemi sürecinde bu tür işler yaşanmadı mı!
Siyaset, bürokrasi, akademi, medya, sermaye STK üzerindeki güçleri ile zaman zaman, belli ülkelerde çok büyük tahribata sebeb olabiliyorlar. Bu dün böyle idi, bugün de böyle. Yarın da böyle olacak.
Helak olan zengin ve güçlü ülkelerin helak sebeblerine bakın. İtalya’da, Pompei’de (MÖ79) ne oldu. Onu hatırlayın.
Fellini’nin Roma’sından farklı bir Roma anlatılır. Modern batının kalbinde Roma ve Paris vardır. Paris kimdir, onun için Mitolojiye bakın. Truva’da ne oldu ona bakın.
“FAHİŞELER’İN ŞEHRİ”nin kralı CALİGULA kimmiş, bakın bakalım.
O zaman daha iyi anlaşılır Caligula’nın çocuklarının kim oldukları.
Roma İmparatorluğu, Cumhuriyet döneminde Tanrı kral Augustus’un Cumhuriyeti tek başına yönetebilecek olağanüstü yetkilere sahip olmasıyla oluşan “Antik Roma devleti”dir.
“Sezar” unvanı alan Divi Filius Augustus; 23 Eylül MÖ 63’de doğdu, MÖ 27’de yönetimi ele geçirdi ve 19 Ağustos 14’te “Tanrı kral” öldü. Ankara’da Hacı Bayramı Veli Camiinin hemen yanındaki tarihi eser Agustus adına yapılan bir mabedin kalıntılarıdır.
Doğuşta adı Gaius Octavius Thurinus olan Tanrı kral MÖ 44 yılında evlatlık edinilmesinin ardından Gaius Julius Caesar Octavianus adını almıştı. Daha sonra Roma’nın kalbinde bir de Vatikan doğdu. Tarsuslu Saul, Pavlus adı ile yeni Roma’nın resmi dinini Hz. İsa adına, Hz, İsa’yı Tanrı ilan edip, kendini onun resulü ilan ederek, Hatay’dan Hristiyanlık adında bir din icat edip, daha sonra gözetim altında götürüldüğü Roma’da imparatorun eşinden başlayarak sarayın ileri gelenlerini ikna ederek, Roma’yı Hristiyanlaştırdı.
Artık, daha önce Yahudi adı ile Saul iken, Hristiyan olarak yeni adı Pavlus’du. İlk yaptığı iş Haramları Helal, Helalleri Haram yaptı. Dinde reformu gerçekleştirerek, pagan geleneğin kültürel mirasını dini kurallarmış gibi imparatorluk gücü ile topluma dayattı. Hristiyanlık olarak tanımladığı bu inanış daha sonra Katoliklik şeklinde bir akideye dönüştü.
Katolik sözcüğü, Yunanca katholikos (evrensel) kelimesinden türetilmiştir.
Alın size bir başka hikâye, Roma’yı kuran Etrüskler Saka Türkleriymiş. Romüs Romülüs, hani kurtların emzirdiği çocuklar da bir Türk mitolojisi olarak öne çıkıyor burada.
Biliyorsunuz bir de Mussolini’nin yavrukurtları vardı. Aynı yavrukurtlar izci olarak tek parti döneminde Türkiye’de de “Kemalist gençlik” için bir başlangıç olarak “Mussolini’nin terbiye diktatörlüğü”ne bir göndermedir aslında.
Katolikler, Roma Katolik Kilisesi mensubu olup, Hristiyan dünyasının en yaygın mezhebini meydana getirirler. Katolikler, bu akımın İsa’nın ilk havarilerinden Petrus tarafından kurulduğunu ileri sürerler.
Simun Petrus Hz. İsa’nın 12 havarisinden biri olan Andreas’ın kardeşidir. Filistin’de doğdu. Balıkçılık yapıyordu.. Katolik Kilisesi’ne onu ilk Papa ve Hz. İsa’nın varisi olarak tanımladı. 29.06.67’de Neron döneminde çarmıha gerilerek öldürüldüğüne inanılır. Hatay Samandağı’na adını veren “Simon/Şimon” Hz. Musa ile Hızır aleyhisselamın mucizevi yolculuğu sırasında bir kaya üzerinde balık yemeleri olayı ile ilgili hatırayı yaşatmak adına Hatay’da inşa edilen Simon/Saymın Manastırına izafe olarak Simon dağı adını alsa da, daha sonra bu toprağın tarihinden haberi olmayan, dini hatırları yok etmek isteyenler tarafından “Saman dağı” adını almış ve bu isim o ilçeye ad yapılmıştır.
Ne kutsal şehirler, ne de fahişe şehirler bugün kimsenin umurunda değil. Fahişelik bugün artık nerede ise Sodom, Gomorra, Pompei kadar sıradanlaştı. Dilerim İstanbul adı böyle bir günahla bir arada anılmaz. Yoksa sonumuz o lanetli halkın başına gelen bizim de başımıza gelir.
Gökten kül mü yağar, taş mı? Yer yarılır, üstündeki yutar mı onu bilemem, ama gidişat iyi değil. Tevbe edip, aklımızı başımıza toplayalım. Selam ve dua ile.